İzmir Bergama içinde bulunan Pergamon antik kenti ya da Pergamon (Pergamum), Ege bölgesi antik kentleri içinde olmakla birlikte hem tarihi hem de yurtdışında bulunan eserleri ve bilgileri dünyaca bilinmektedir. Halk arasında Bergama antik kenti de denilen Pergamon antik kenti içeriğinde Pergamon antik kenti kazıları, tarihi bilgileri ve önemi hakkında detaylar bulunmaktadır. Bunlarla birlikte Bergama’ya nasıl gidilir, nerededir ve Türkiye’den Berlin’deki Pergamon müzesine götürülen eserler nelerdir gibi konular bulunmaktadır.
Ege bölgesinde görülmesi gereken gezilecek tüm yerler, tarihi yerler ve antik şehirler arasında önemli bir yere sahip olan Pergamon antik kenti kurulduğu günden beri Anadolu’da çok önemli bir konuma sahiptir.
İlk olarak vermemiz gereken bilgi Bergama Antik Kenti’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 999. alan olarak 2014 yılında girmiş olduğudur. Bursa’daki Cumalıkızık köyü de 998. alan olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aynı yıl kabul edilmiştir.
Pergamon antik kenti fotoğrafları için tıklayınız
Pergamon Antik Kenti Ziyaret Saatleri, Bilgileri ve Giriş Ücreti 2024
Bergama ya da Pergamon antik kenti ziyaret saatleri yaz ve kış olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 1 Nisan-1 Ekim tarihleri arasında 08:30 ile 19:00 saatleri arasında, 1 Ekim-1 Nisan tarihleri arasında da 08:30-17:30 saatleri arasında Pergamon ören yeri açıktır. Gişeler kapanış saatinden yarım saat önce kapanmaktadır.
Bununla birlikte dini bayramların ilk günü saat 13:00’te açılmaktadır. Pergamon antik kenti giriş ücreti ise Müze Kart’ı olmayanlara 2024 yılında 340 TL olup, Müze kart geçmektedir ve antik kent her gün gezilebilir. Ayrıca diğer bilgiler için 0232 631 2884 numaralı Bergama Örenyeri telefon numarasını arayabilirsiniz. Ayrıca Pergamon antik kenti akropolüne teleferik ile çıkmak isterseniz teleferik ücreti gidiş geliş 300 TL, sadece çıkmak isterseniz ise 250 TL olarak ücreti bulunmaktadır.
Bergama Pergamon Antik Kenti Nerede ve Nasıl Gidilir?
Dünyaca ünlü Bergama ya da antik adıyla Pergamon, günümüzde İzmir iline bağlı bir ilçedir. Pergamon antik kenti ise bu ilçenin merkezinde, ilçeye hakim bir tepe üzerinde antik Pergamon Krallığı’nın başkentidir.
Bergama Pergamon Antik Kenti Tarihçesi
Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos’tan gelir. Pergamos’un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos’tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir. Yazılı belgelerde, Pergamon’dan ilk kez MÖ 4.yy başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı’nın başkenti olmuştur. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılar yapılmıştır; kent kule ve surlarla çevrilmiştir.
Pergamon veya Bergama antik kenti, krallığın Roma’ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu’nun sayılı kentlerinden biri olarak kalmıştır. Eski kentin kalıntılarını, 1870’lerde Batı Anadolu’da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann bulmuştur. Pergamon’da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878‘de başlanmıştır. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir. Yazının ilerleyen bölümlerinde kazılar hakkında bilgiler verilmiştir.
Ayrıca ilginç bir bilgi de verelim: 1334-1335 yılları arasında Osmanlılar ile ittifak olan Karesi Beyliği hükümdarı Tursun, Orhan Bey’e Balıkesir bölgesinde yardımlarda bulunmuştur. Bu ittifakı hiçe sayan Tursun’un kardeşi ise Osmanlılardan korkarak Pergamon antik kenti (kalesi)’ne sığınmıştır. Anlaşma yapmak için kale önüne gelen Tursun Bey, kaleden atılan bir ok ile öldürülmüştür.
Geç Bizans Dönemi
Pergamon antik kenti M.Ö. 2000‘li yıllardan Geç Bizans dönemine kadar yerleşim görmüştür. Kente ilişkin ilk kayıtlar antik yazar ve tarihçi Ksenophon’un Anabasis (Onbinlerin Dönüşü) isimli eserinde geçmektedir. Ksenophon, Pers Kralı Artekserkses’e karşı başlattığı iktidar mücadelesinde Prens Kyros’un yanında yer almış, başında bulunduğu Spartalılar’dan oluşan on bin kişilik bir orduyla Mezopotamya’ya kadar giderek Artekserkses’le savaşmıştır. Ksenophon’un aktardığına göre Sparta ordusunun desteklediği bu savaş galibiyetle sonuçlanmış olsa da Kyros ölmüş ve Sparta ordusu Karadeniz üzerinden geri dönmüştür. Bu kitapta aktarılan bilgilere göre dönüş yolculuğunda M.Ö. 399 yılında Ksenophon Bergama’da konaklar ve Bergama kalesini Pers satrapı Asidates’ten alır.
Pergamon antik kenti, bu tarihten sonra da Persler ile Batı uygarlıkları arasında pek çok savaşlara ve el değiştirmelere sahne olmuştur. Sonra önemli dönüm noktaları Büyük İskender’in M.Ö. 334 yılında Granikos savaşıyla kaleyi fethi, Trakya Hükümdarı Lysimakhos’un M.Ö. 3.yy içinde devlet hazinesini buraya getirecek kadar kente önem vermesi, Philetairos’un Seleukos döneminde burada neredeyse bağımsız bir devlet kurması ve ondan sonra gelen Eumenes dönemi sıralanabilir. Fakat kentin en parlak devri Eumenes II döneminde (M.Ö. 197-159) yaşanır. Krallık 133 yılında Attalos’un vasiyetiyle Roma‘ya bağlanmıştır. Bergama, Roma döneminde Asya Eyaletinin en önemli kentleri arasındadır.
Bergama Pergamon Antik Kenti Yapıları Bilgileri
Pergamon antik kenti kalıntıları arasında Akropol, 200 bin kitaptan oluşan kütüphanesi, on bin kişilik tiyatrosu, sarayları, Trajan Tapınağı, Asklepion ve Serapis tapınakları ön plana çıkar. Bergama’daki İ.Ö. 4.yy’da kurulan Asklepeion ise döneminin en önemli Tıp merkezi ve okulu durumundadır. Antik kentin önemli kalıntılarının bulunduğu Akropolis ‘Yukarı Kent’ anlamına gelmektedir. Akropol tepesindeki yukarı kentte üç ayrı yerleşme vardır. Akropolün en yüksek ve korunaklı yerinde kral sarayları, tapınaklar ve su sarnıçları vardır. Burada kral ailesi ile birlikte kentin ileri gelenleri oturmuştur.
Akropol son derece dik bir tepe üzerinde kurulmuştur. Yaklaşık 300 m. yükseklikteki bu tepeye kıvrılarak tırmanan bir yoldan çıkılır. Akropolde dini, resmi, sosyal ve ticari binalar iç içe kendine özgü bir plan içinde yerleşmiştir. İlk çağlardan bu yana iskan yeri olan tepenin üstünde Bergama Kral Sarayları yer alır. Beş adet sarnıç ile cephanelik de bu tepe üzerine yerleşmiştir. Binaların alt bölgesinde Athena Tapınağı vardır. Ayrıca burada kütüphane ve Trajan tapınağı da bulunmaktadır. Bunların da altındaki terasta Zeus sunağı özenle yerleştirilmiştir. Dünyanın en dik tiyatrolardan birisi de burada yer almaktadır. En alt kesimde ise Gymnasion ve Demeter Tapınağı bulunur.
Bergama Kilisesi
Bergama Kilisesi İncil’de adı geçen yedi kiliseden kesin olarak yeri bilinen tek kilisedir. Diğeri de Efes antik kenti içinde olduğu düşünülür. Bergamalılar kırmızı tuğlalarla inşa edilen bu kiliseyi Kızıl Avlu diye adlandırmışlardır. İlk olarak Hadrianus (M.Ö. 117-138) döneminde Serapis adlı Tanrı için yapılmıştır. Orjinal ismi de ‘Ne yerde, ne gökte’ anlamına gelen Serapien’dir. Daha sonra bir bazilikaya dönüştürülmüştür.
Athena Tapınağı
Tiyatronun üstündeki terasta inşa edilmiş olan Athena Tapınağı 6×10 metrelik sütunlu Dor düzeninde bir yapıdır. Tapınağın temellerinden yalnız bazı parçalar kalmıştır ve batı kanadı kısmen 1.20 m. yüksekliğe kadar korunmuştur. Tapınağın sütun ve arşitrav parçaları halen Berlin Müzesi’ndedir. Kentin en önemli tapınağının Tanrıça Athena’ya aittir. Bu özellik İzmir, Milet antik kenti, Eriythrai, Foça ve Assos’ta da görüldüğü gibi Batı Anadolu’nun yerleşmiş bir geleneğidir.
Pergamon Kütüphanesi
Athena kutsal alanının kuzeyinde bitişik yapı ünlü Bergama kütüphanesinin kalıntılarıdır. Eskiden galerinin üst katından girilen kütüphane, II. Eumenes devrine ait olup 13.53 x 15.35 m boyutlarında büyük bir okuma odasına sahiptir. Tahta raflarla donatılmış kütüphanede 3.50 metre yüksekliğinde Athena heykeli vardı. Bu heykel şu anda Berlin Müzesi’ndedir. II. Eumenes döneminde zenginleşen kütüphanenin en büyük rakibi İskenderiye Kütüphanesi’dir.
Athena tapınağını çeviren stoalar ve kütüphanenin hemen doğusunda Bergama krallarının saraylarına ait kalıntılar yer almaktadır. Bunlar, ortasında avluları bulunan peristyl tipinde iki büyük evdir. Kuzeydeki küçük evin Attolos, daha büyük olanın da Eumenes döneminde yapılmış oldukları kabul edilmektedir. Saraylarda bulunan mozaik parçaları şimdi
Berlin’deki Pergamon Müzesi’ndedir.
Askeri malzeme deposu olarak bilinen Arsenaller, akropolün kuzey ucunda sarayların ve Trajaneun’un ötesinde 10 m. kadar aşağı düzeyde bulunmaktadır. Bunlar birbirine paralel beş uzun yapıdır.
Tanrılaştırılan Roma İmparatoru Trajan için yapılmış olan tapınak, akropolün en yüksek terasıdır. Daha önce burada bir Helenistik dönem yapısının bulunduğu şüphesizdir. Üç tarafı stoalarla çevrili olan tapınak 68×58 metre büyüklüğünde bir teras üzerinde yükselmektedir. Tapınağın içinde Trajan ve Hadrian’ın kolosal mermer heykellerinin başları bulunmuştur. Söz konusu eserler ne yazık ki yine Berlin’deki Pergamon Müzesi’ndedir.
Bergama Pergamon Tiyatrosu Bilgileri
Pergamon Tiyatrosu 30 derecelik dik bir yamaç üzerine kurulmuştur. Antik tiyatro, Helenistik dönemin en güzel mimari eserlerindendir. Batı Anadolu’nun en dik tiyatrosu olan yapı 10.000 kişiliktir. Sahne kısmı Helenistik dönemde ahşap olmakla birlikte yalnızca oyun günleri kurulur sonra yeniden kaldırılırdı.
Tiyatro sahnesinin arka tarafında Dionysos Tapınağı bulunmaktadır. Bergamalılar bu göz alıcı tapınağı özel bir düşünce ile 250 metrelik tiyatro terasının kuzeyinde bütün gezi yerine egemen olacak şekilde inşa etmişlerdir. Sunağı ile birlikte çok iyi korunmuş olan tapınak zengin profilli, bir podyum üzerinde yükselen İon düzeninde bir Prostylos’dur. Uzun bir yolun bitiş noktasında yer alışı ve bütün gözleri üzerinde toplayan bir anıt oluşu ile bu eser, Roma sanat anlayışı ile birlikte Avrupa Barok mimarisini de etkilemiştir. Helenistik dönem ve Roma çağına ait orijinal parçalar Berlin Pergamon Müzesi’nde saklanmaktadır.
Zeus Sunağı ya da Pergamon Sunağı
Zeus Sunağı, Bergama’nın en parlak çağı olan II. Eumenes (M.Ö. 197-159) döneminde inşa edilmiştir. Sunak, Pergamon krallığının Galatlar’a karşı kazandığı zaferi simgeler. Sunağın iki yanındaki kabartmalarda tanrılarla devlerin savaşı ve Pergamon’un efsanevi kuruluşu resmedilmektedir. Bergama’da ilk kazılar 1874’te Alman yol mühendisi Carl Human tarafından başlamıştır, demiştik. 1878 yılında yapılan Berlin antlaşması imzalanmış olup Almanlara olan dış borç artmıştır.
Bu borçtan dolayı İncil’de adı geçen Zeus Sunağı ve diğer buluntular II. Abdülhamid’in emri doğrultusunda Almanya’ya verilmiştir. Böylece borçların bir kısmı silinmiş veya ödemesi geciktirilmiştir. Sunağın Almanya’ya götürülüşü şöyle aktarılmaktadır: “1878 yılında kazı izni verildikten sonra Bergama’da yapılan kazıların ilk üç yılında çıkarılan eserlerin, devlete ait üçte birlik kısmı takdir edilen meblağ karşılığında Almanlara verilmiştir. Kazıların dördüncü ve beşinci yıllarında çıkarılan eserlerin bir kısmının da Padişah izin verdiği için Almanlara bırakıldığı görülmektedir.” Sunağın geri kazanılması için girişimler günümüze kadar sonuçsuz kalmıştır.
Berlin Pergamon Müzesi
Bugün Berlin’deki Müzeler Adası’nda bulunan beş müzeden biri olan Pergamon müzesi ve diğer dört müzenin inşaatı 1910 yılında başlamış ve 1930 yılında bitirilmiştir. O yıllarda özel olarak Zeus sunağı için inşa edilen Pergamon Müzesi’nde sergilenen sunağı ve Bergama’ya ait pek çok değerli kalıntıyı her yıl 850 bin civarında kişi ziyaret etmektedir. Sunak, Athena tapınağının alt terasında 25 m. kadar aşağısında bulunmaktaydı. Bu yer yaklaşık 69×77 metre büyüklüğündeydi ve büyük sunak tam ortasında yükselmekteydi. Büyük bir olasılıkla sunağın dört bir yanı açıktı ve anıt her yerden rahatlıkla görülüyordu. Akropolde yalnız temelleri görülebilen sunağın tüm mimari parçaları ve kabartmaları bugün Berlin Pergamon Müzesi’nde eskisine yakın bir şekilde tamamlanarak sergilenmektedir.
Bergama’dan Berlin Pergamon Müzesi’ne Götürülen Eserler
Türkiye’den götürülen ve Berlin’deki Pergamon müzesinde sergilenen eserlerin başında Zeus Sunağı ya da Pergamon sunağı gelmektedir. Bu noktada iki bilgiyi paylaşmakta fayda var. İlki, ziyaretçiler müzede gördüğü tapınağın kendisi olduğunu düşünür, oysa değildir. Müzedeki Zeus sunağı, modern bir rekonstrüksiyondur. Sergilenen eserin yalnızca çok ufak bir bölümü kazılarda ortaya çıkartılan buluntulardır. Geride kalanlar ise tuğla ve harç kullanılarak yapılmıştır. İkinci bilgi ise arkeoloji eğitimini Almanya’da gören Ekrem Akurgal, 1945 yılında bu eserin Türkiye’de olması gerektiğini düşünmüş ve bunun için üzülmüş ve çabalamış ilk kişidir.
Berlin Pergamon Müzesi’nde, ayrıca Bergama’dan götürülen Pergamon Athena tapınağı girişi, Athena heykeli, yine Athena tapınağının sütun ve arşitrav parçaları, Bergama kral saraylarının mozaikleri, Dionysos tapınağının Helenistik ve Roma dönemi parçaları da bulunmaktadır.
Bu müzede bulunan diğer eserler ise Milet Market kapısı, İştar kapısı ve Mshatta alınlığıdır. Ayrıca şans tanrıçası Fortuna heykeli, Demeter terasından çıkartılan Nike heykeli, Asklepion simgesi olan Yılanlı Sütun da yine Berlin’deki Pergamon Müzesi’ndedir.
Pergamon Antik Kenti Diğer Yapıları ve Eserlerinin Bilgileri
Antik kent içinde Zeus Sunağının güneyinde yukarı agora yer almaktadır. Helenistik döneme aittir. Tüccarların tanrısı Hermes’e ait Agora Dor üslubunda yapılmıştır. Meydanın batı kenarında Demeter tapınağının temelleri görülmektedir.
Pergamon kentinin üst üste üç ayrı terasta yer alan görkemli Gymnasion’u vardır. Ele geçen yazıtlardan alttaki terasların çocuklara, ortadaki terasın delikanlılara üstteki terasın büyüklere ait olduğu anlaşılmıştır.
Sağlık ve hekimlik tanrısı olarak bilinen Asklepios, Apollon’un oğullarından biridir. Asklepios’un yeri anlamına gelen Asklepion Tıp Merkezi ilk çağlarda Bergama’da önemli sağlık merkezidir. Sütunlu bir caddeden sonra Asklepion’a gelinir. Buradaki tedavi şekilleri arasında şifalı su, çamur kürü, spor, tiyatro, psikoterapi yer almaktadır. Girişte solda bulunan yapı Asklepios tapınağıdır. Sağlık tanrısı adına M.S. 150 yıllarında bağışlarla yapılan tapınak bir kubbe ile örtülü ve duvarları 3 m. kalınlığındadır. Burada su sesi ve telkinlerden faydalanarak hastaların iyileşmesi sağlanmıştır. Sağlık ve hekimlik Tanrısı Asklepios’un yeri anlamına gelen Asklepion’a 820 m. uzunluğunda sütunlu bir yol ile ulaşılıyordu. Asklepion üç tarafı stoalarla ve doğu yanı çeşitli yapılarla çevrili 110 x 130 m. ölçüsünde açık bir alandır. Asklepion’da yıkanmaya ve içmeye ilişkin üç havuz ya da çeşme bulunmaktadır.
Asklepios Tapınağı
Girişte solda bulunan yapı Asklepios tapınağıdır. Üç tarafı galerilerle çevrili Asklepios alanın ortasında kutsal kaynak yanından tedavi binasına doğru tonozlu ve 80 m. uzunluğunda bir geçit bulunur. Bu geçitten tıbbi tedaviler için ayrılmış daire şeklindeki yapıya geçilirdi. Geçitte su sesi ve telkinlerden faydalanarak hastaların iyileşmesi sağlanırdı.
Pergamon Antik Kenti Kazı Bilgileri
1870 yılında demiryolu döşenmesi için Batı Anadolu’da çalışan 31 yaşındaki Alman mühendis Carl Humann, Pergamon antik kentini bulmuştur. Buna istinaden de Pergamon’da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 9 Eylül 1878‘de yine Carl Human tarafından başlanmıştır. Bu arada Carl Humann arkeolog değil, inşaat mühendisidir. 1880 yılında ilk kazı çalışmaları yapılmıştır. Pergamon antik kentinde ikinci kazı çalışmaları 1880 ile 1883 yılları arasında yapılmıştır. Kazıların üçüncüsü de 1883 yılından 1886 yılına kadar sürmüştür.
1900-1913 yılları arasında kazılar akropol alanında yoğunlaşmıştır. Bu yıllarda bir de depo müzesi oluşturulmuş olup bu depo müzesi o dönemde Türkiye’deki iki arkeolojik eser müzesinden biridir. Bu yıllardaki kazılara mimarlık tarihçisi Wilhelm Dörpfeld önderlik etmiştir.
I. Dünya Savaşı nedeniyle ara verilen kazılara Theodor Wiegand başkanlığında 1927 yılında tekrar başlanmıştır. 13 Nisan 1934 yılında ulu önder Mustafa Kemal Atatürk Pergamon antik kentini ziyarete gelmiştir.
1957-1968 yılları arasında Erich Boehringer başkanlığında yapılan kazılar Asklepion’da yoğunlaşmıştır. 1971 yılında kazı başkanlığını Wolwgang Radt üstlenmiştir. 2006 yılından günümüze kadar yapılan kazılar Felix Pison tarafından yürütülmektedir.
Bergama Arkeoloji Müzesi Hakkında Bilgiler
1924 yılında bir müze deposu olarak kurulan Bergama Arkeoloji Müzesi, yeni binasına 1936 yılında taşınmıştır. Müzede Erken Tunç döneminden Bizans dönemine kadar değişik dönemlere ait arkeolojik eserler sergilenmektedir. Çevresindeki antik yerleşimlerden çıkan buluntular içinde Pergamon heykeltraşlık ekolüne ait örnekler, Pitane ve Gryneion’dan gelen Arkaik dönem buluntuları, Myrina terracottaları dikkat çekmektedir. Ayrıca Bergama’nın en önemli buluşlarından biri Pergamon Kağıdı anlamına gelen “Pergaminai karteli” yani parşömen örnekleri de görülebilir.
1998 yılında Bergama’nın 18 km kuzeydoğusunda Paşa Ilıcası olarak anılan merkezde bugüne kadar bilinmeyen yeni bir kült (tedavi) merkezi ortaya çıkarılmıştır. Bu kült merkezi, yapımına 1993 yılında başlanan Yortanlı Barajı’nın su toplama alanı içinde kalmaktadır. Ortaya çıkarılan yeni kült merkezi, sağlık tanrısı Asklepios’a adanmış yeni bir Asklepion’dur. Barajın su tutma işlemi başladığında Allianoi 17 metre su altında kalacak ve zamanla üzeri metrelerce çamur ve balçık ile kaplanacaktır. Allionai Gönüllüleri adlı bir girişim, bu önemli tarih mirasının kurtuluşu için alternatif projeler önermektedir.
Ayrıca İlgili Linkler:
Pergamon fotoğrafları
Bergama Asklepion bilgileri ve fotoğrafları
Ege bölgesi fotoğrafları
Ege bölgesi gezilecek antik kent, tarihi şehir ve yerleşim fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Alman Arkeoloji Enstitüsü Pergamon bilgileri
Halil İnalcık – Fatih Sultan Mehemmed Han