İç Anadolu turu güzergahı veya Orta Anadolu güzergahı eğer Anadolu’da gezi planlamak istiyorsanız en genel haliyle tam size göre. Çünkü İç Anadolu Bölgesinde bulunan antik kentler ve şehirler, tarihi yerler Anadolu’nun geniş kültür ve medeniyet çeşitliliğini anlatmakta birebir. Türkiye’de gezilecek yerlerin arasında İç Anadolu bölgesindeki antik medeniyetlerden günümüze kadar gelen önemli yerler gelmektedir. İç Anadolu güzergahı ve rotası sınırlarını belirlerken bir çok ölçüt düşünmemize rağmen bizim için en önemli olan amaç, bu bölgenin tarihi yerlerine gidip görmekti.
Bu anlamda ilk İç Anadolu güzergahını Anadolu’nun en eski medeniyetlerine doğru yapmayı hedefledik. İstanbul’dan Beypazarı’na gidip 15. yüzyıl Anadolu’sunu yaşadık. Çorum sınırları içinde Alacahöyük antik kentini ve Yazılıkaya açık hava tapınağını, Hattuşaş ve çevresini gezdik, fotoğrafladık. Devamında spontan bir program ile yönümüzü Güzelyurt ve Ihlara vadisine çevirdik.
İç Anadolu turu güzergahında Tuz Gölü üzerinden devam ettiğimiz yol bizi Eskişehir’de Odunpazarı‘na getirdi. Bu arada Eskişehir’in o güzel atmosferinde soluklanıp Bursa’nın Cumalıkızık köyünde 700 yıl öncesinin sokaklarında yürüdük. Son durağımız ise Ulubat gölü içinde saklı kalmış bir mücevher gibi duran Gölyazı idi.
İç Anadolu güzergahı fotoğrafları için tıklayınız
İç Anadolu Bölgesi Turu Güzergah Detayları
Birkaç günlük hazırlık döneminden sonra 20 Haziran 2015 tarihinde sabah saatinde yola çıktık.
İlk durağımız Mudurnu yolunu takip ederek Beypazarı istikametiydi. Yol Mudurnu’ya kadar virajlı ancak ondan sonra düz bir hal alıyor. Eğer zaman yaratabilirseniz Göynük’e de uğramayı ihmal etmeyin. Bu doğa ile iç içe olan yolu kesinlikle denemelisiniz.
Çünkü bu ufak ve şirin ilçede Cumhuriyet döneminin ilk yapılaşma izlerini, ayrıca genç Cumhuriyetimizde yapılan ilk kulenin harap halini de üzülerek görebilirsiniz.
İç Anadolu Bölgesi Turu İçinde Görülmesi Gereken Yerler
Beypazarı
İç Anadolu turu güzergahı veya rotası çerçevesinde büyük beklentilerle gittiğimiz ilk durağımız olan Beypazarı’nda büyük hayal kırıklığı yaşadık. 18. yüzyılın nadide yerleşimi olan Beypazarı günümüzde yoğun bir kentleşme kirliliği içinde boğulmuş durumdaydı. Öyle ki trafik, gürültü ve insan keşmekeşi içinde ne fotoğraf çekebiliyorsunuz ne de gezebiliyorsunuz. Tarihi meydanda bile elinize fotoğraf makinesini aldığınız anda arkanızdan bir kaç adet ‘DAT DAAAAAAT’ diye korna sesi duymanız işten bile değil. Beypazarı ile ilgili olumlu ve olumsuz bilgileri sayfasında vereceğiz. Haa! Hıdırlık Tepesi mi? Yok öyle bir şey! Gitmeyin deriz.
Arabanız ilegidecekseniz eğer ilçede iki otopark var; itfaiyenin açık otoparkı ve ilçe merkezinde kapalı otopark, bunları kullanmazsanız zaten yol kenarında araç çokluğundan park yeri bulamazsanız. Ayrıca kalacağınız oteli özellikle bu ilçede çok iyi araştırmanızı ve seçmenizi öneririz.
Anıtkabir
Bu sinir bozukluğu içinde Beypazarı’nda bir gece kaldıktan sonra 21 Haziran tarihinde Ankara’ya Anıtkabir’e geçerek tüm Türkiye Cumhuriyeti’nin babasının “babalar günü’nü” kutladık. Anıtkabir’e gittiğinizde müzeyi gezmeyi unutmayın hatta nöbet değişimi saatini denk getirerek nöbet değişimini fotoğraflayın. Unutmadan, Anıtkabir’e araç ile giderseniz ruhsatınızı alıyorlar, yanınızda götürmeyi unutmayın. Müze genel olarak çok başarılı, yalnız müzedeki panolarda, bu müzeye yakışmayan harf hataları mevcut. İsteriz ki bu hatalar en kısa zamanda düzeltilir. Beypazarı’ndan Ankara’ya gelirken trafik polisleri özellikle emniyet kemeri kontrolü yapıyor, bilginize. Trafik işaret ve kurallarına uyalım, hayatımızdan olmayalım.
Hattuşa (Hattuşaş)
İç Anadolu turu güzergahı veya rotasında ilerleyerek Çorum’a gidiyoruz. Ankara’dan Çorum yolu, bildiğiniz Ankara – Çorum yolu, bozkırın ortasından geçerken müziklerinizi iyi seçmenizi tavsiye ederiz, yoksa bitmiyor o yol, bitmiyor! :) Çorum’a 70 km kala Sungurlu ilçesinden Boğazkale sapağından saptığınız zaman enfes güzel tek şeritli yol ile Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan Hattuşa (Hattuşaş)’ya ulaşıyorsunuz. Boğazkale ilçesi ile Hattuşa yanyana. Bu büyük antik yerleşimi gezmeniz için Boğazkale’de kalmak en iyi tercih. Zaten Hattuşa müzesi de ilçenin girişinde. Müzeyi ufak olarak görmeyin çünkü Türkiye’deki diğer müzeler için örnek teşkil etmektedir ve müzede engelli vatandaşlarımız için bir de tekerlekli sandalye asansörü bulunmaktadır. Bu detay bir çok müzede ne yazık ki yok.
Hattuşa ile ilgili tüm bilgiler için ilgili sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Müze ile antik yerleşim girişi arasında 600 metre kadar var. Hattuşa antik yerleşimine araçla girmenizi tavsiye ederiz, çünkü büyük bir alana yayılmış durumda, eğer yürüyerek gezecekseniz hazırlıklı gidin tüm gününüzü alabilir. Her gezilecek yerin girişinde bir adet sarı çöp kutusu vardır (şaka değil). Büyük yapıların girişlerinde ise otopark mevcut. Durakladığınız her yerde bir kaç hediyelik eşya satıcısı size rehberlik yapmak üzere yanınıza geliyor. Eğer onlardan hediyelik el yapımı heykelcik ya da takı alacaksanız iyi pazarlık yapın, çünkü bir sonraki duracağınız yerde benzerini daha ucuza bulabilirsiniz. Hattuşa antik yerleşimini gezmek toplamda 3 saatinizi alabilir, daha az değil. Özellikle bu 3 saatin içinde Sfenksli Kapı ve altındaki tünel zaten yarım saatinizi alacaktır.
Yazılıkaya Ve Alacahöyük
İç Anadolu güzergahı ya da rotası duraklarında Hattuşa’dan sonraki durağınız Yazılıkaya olmalı. Fakat buraya öğlen gitmeye çalışın çünkü güneş ışığının dik açısı kayalardaki figürleri daha keskin ortaya çıkartmaktadır. Yazılıkaya ile Hattuşa arası 6 km’dir. Ancak zamanınız bol ise ve araç ile gitmek istemiyorsanız Hattuşa’dan Yazılıkaya’ya Hitit yürüme yolları mevcuttur. Yazılıkaya’dan sonra bu çevredeki üçüncü durağımız Alacahöyük. Alacahöyük müzesi de Hattuşa müzesi gibi şık ve güzel, bilgiler doyurucu. Eskiden pazartesi günleri kapalı olan bu iki müze artık her gün açık. Bu müzede Atatürk’ün Alacahöyük kazısına yaptığı katkılar detaylı ve fotoğraflı olarak anlatılmaktadır. Alacahöyük kazısı Atatürk’ün emriyle tamamen Türk arkeologları tarafından yapılan ilk kazılardan biridir. Müze ve kazı alanı yanyana olmakla birlikte burayı gezmeniz toplamda iki saatinizi alır. Kazı alanındaki canlandırılan mezarlar ve L biçimindeki tünel görülmeye değer. Tünele girdiğinizde ışığı göremeyeceğiniz için korkmayın, çünkü dediğimiz gibi tünel L biçiminde, tünelde ise sadece kafanıza dikkat edin.
Yazılıkaya ile ilgili tarihi bilgiler ve fotoğraflar için Yazılıkaya sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Bütün bu üç yeri gezmeniz bir günü alacağı için yakınlardaki bir otelde, ki Boğazkale’de birkaç iyi alternatif var, kalmanızı öneririz.
İç Anadolu güzergahı Tuz Gölü’ne devam ediyor olsa da son dakika değişikliği ile yönümüzü Güzelyurt – Ihlara Vadisi’ne çevirdik. İyi ki de çevirdik ancak ne yazık ki Yozgat yolunu kullandık. Neden mi? Çünkü Boğazkale – Yozgat arasındaki yol cidden dengesiz ve yeryüzüne oturtulamamış bir yol. Dikkatli olmanızı öneririz. Örneğin hiç de viraj gibi görünmüyor ama viraj var, hem de %30 ters eğimli. Dahası bunlardan bir kaç tane var. Yozgat’a yaklaşırken www.zaytung.com sitesindeki Yozgat ile uğraşan arkadaşı da anmış olduk. Ancak Yozgat’tan sonra yol bir anda güzelleşiyor, özellikle Nevşehir’e yaklaşırken; müthiş bir ova manzarası var. Biraz daha yaklaşınca da Kapadokya bölgesine girdiğinizi anlıyorsunuz. Çok çok daha yaklaşınca Hasan Dağı’nı görmemek mümkün değil. Bu arada Yozgat’tan Güzelyurt – Ihlara Vadisi’ne yol ortalama olarak 4 saat sürmekte…
Güzelyurt
İç Anadolu turu güzergahı veya rotası kapsamında Güzelyurt enfes tarihi mimarisi ve pek bilinmeyen mağara kiliseleri ile, Kapadokya bölgesinde içinde bulunduğu bölgenin yoğunluğundan etkilenmemiş ufak bir ilçe. Ufak dediğimize bakmayın, bu ilçe, vadisinde 50’ye yakın kilise ve manastır bulunan, mübadele öncesinin gelişmiş Rum yerleşimlerindendir. Sadece sokaklarında gezmek bile bir gününüzü alacaktır. Güzelyurt’ta harika insanlar var, öyle ki aracınızı hasbelkader sağa çekseniz gelip iyi olup olmadığınıza bakıyorlar, yol tarif edip size gezilecek sokakları gösteriyorlar. Bir çok restore edilmiş Rum evi olduğu gibi, kalınacak da bir kaç otantik otel mevcut. Biz de buranın büyüsüne kapılarak bir gece kalmaya ve etrafı gezmeye karar verdik. Güzelyurt zaten yüksek bir tepenin yamacında ve Hasan Dağı’na bakan tarafında müthiş bir vadisi var. Eğer şanslıysanız ve hava müsaitse hem gün doğumu ve gün batımı hem de gece samanyolu galaksisini gözlemleyebileceğiniz keyifli yerlerden.
Güzelyurt ilçesinde Rumlardan kalma yöntemlerle şarap üreten kişiler mevcut ve bu şarapları alabileceğiniz iki adet tekel var. İlçe girişinde belediyenin ovaya karşı güzel manzaralı bir de bahçesi var. Buradan Ihlara Vadisi ortalama 10 km kadar. Neden ortalama? Çünkü Ihlara Vadisi’nin 4 adet girişi var.
Ihlara Vadisi
Bu girişler, Ihlara köyü girişi (en doğuda), ana giriş (doğuda), Belisırma girişi (ortada) ve Selime girişi (en batıda). Ihlara köyü girişinde ve ana girişte vadiye basamaklar ile iniliyor. Biz köy girişinden girmedik ama ana girişteki basamak sayısı 440 adettir. Bu kadar basamağı inip çıktıktan sonra ne yapılabilir?! Eğer bu iki girişten vadiye inecekseniz tedarikli olmanızı ve yavaş yavaş inip çıkmanızı öneririz; bilirsiniz işte burundan nefes al ağızdan ver :). Bu iki girişten Ihlara Vadisi’ne indiğinizde buradaki yürüyüş parkurlarının daha zorlu olduğunu göreceksiniz. Belisırma girişine ise tabelaları takip ederek arabayla gidebilirsiniz. Bu girişe ulaştığınızda şaşıracaksınız, çünkü vadinin tam ortasındasınız. Yani basamak yok! Bir çok insanın bu girişi tercih etmesinin sebebi hem vadiye araba ile giriş imkanı hem de buradaki parkurların nispeten kolay olması. Selime girişine ise vaktimiz olmadığı için gidemedik, fakat yoğunlukla peribacaları oluşumları olduğunu okuduk.
Ihlara vadisinde toplamda 40 adet kilise mevcut. (Güzelyurt’ta daha ufak vadide 50 kadar var – ama siz kimseye söylemeyin, bilinmesin.) Bu 40 kadar kilisenin hepsine ne yazık ki giriş yok. Sebebi ise çoğu kilise vadinin duvarlarında ve yüksekte kalıyor. Gezilebilecek kiliseler ise tabelalarla belirtilmiş, tabelaların arkasındaki merdivenler ise gözünüzü korkutmasın; 30 basamak olan da var 130 basamak olan da. Ihlara vadisinde size Melendiz çayı eşlik edecek. Fakat biz yer yer Melendiz çayının getirdiği ve toplanmamış olan çöpleri görünce üzüldük. Vadinin toplam uzunluğu 14 km, yürüme parkuru 6 km kadar. Bu 6 km’lik parkurun ortasında ve Belisırma girişinde çay içip bir şeyler yiyebileceğiniz çay bahçeleri mevcut. Komple yürüme parkurunda ise 2 adet tuvalet var. Kısaca vadide yürüyüş yapacaksanız bu unsurları göz önünde tutup girişteki görevlilerden bilgi alın.
Müzekart
Not olarak Müzekart her girişte bağımsız kullanılabiliyor. Selime girişine uğramadık ama giderseniz Selime Katedrali’ne uğramadan çıkmayın.
Bir sonraki gün Güzelyurt’un üzerindeki Sivrihisar köyüne gittik. Sivrihisar köyünün solundaki ufak tepedeki mağaraları görmenizi tavsiye ederiz. Sivrihisar çıkışında ise müthiş manzarasıyla Kızıl Kilise sizi karşılıyor. Dönüş yolunda ise Güzelyurt çıkışında Yüksek Kilise’ye kesinlikle uğrayın, peri bacaları henüz oluşmakla birlikte manzara sizi etkileyecek. Kilisenin bir tarafında Hasan Dağı, bir tarafında göl manzarası ve bir diğer tarafında ise yeni oluşmaya başlayan peri bacaları. Böylece İç Anadolu güzergahını ortalamış gibiydik.
Tuz Gölü
İç Anadolu güzergahı veya rotası kapsamında bir sonraki duracağımız nokta Tuz gölü. Tuz gölüne tek giriş Ankara – Aksaray yolunda Şereflikoçhisar’a gelmeden 18. km’de büyük tabelalarla gösteriliyor. Burası Tuz gölünün anayola en yakın olduğu nokta. Giriş bedava ancak ayak yıkama 1 TL (şaka değil). Tesise girdiğinizde Tuz gölü kabaca 50 metre. Göle girecekseniz eğer yanınıza terlik alınız, goratex vs botlar yemiyor, çıplak ayakla yürümek ise mümkün değil. Çünkü evdeki bildiğiniz tuz gibi değil, öbek öbek tuzlar ayaklarınızı acıtıyor. Burada fotoğraf çekmek ve eğlenmek istiyorsanız tesisin hemen karşısındaki kalabalığın olduğu yerde göle girmeyin, bir kaç km sağa veya sola gidin. Gölün derinliği buralarda ayak bileklerinize kadar geliyor. Bir kaç km göle doğru gitseniz yine ayak bileklerinizi geçmiyor. Göl girişindeki tesiste tuz ile ilgili ürünler satılıyor, biz almadık gölden topladık :).
Tuz gölü ile ilgili detaylı bilgilerin bulunduğu sayfamızı buradan ziyaret edebilirsiniz.
Tuz gölüne tesisten değil de başka yerden, yol kenarlarından girmeyi düşünürseniz, ya bataklık ya da yılan çıkabiliyor, dikkatli olun. Ama zaten göle giriş bedava:). Son olarak fotoğraf makinenizi yanınıza almayı unutmayın. Özellikle gün batımı veya doğuşunda giderseniz müthiş kareler sizleri bekliyor.
Tuz gölünden sonra yolumuz Eskişehir istikametiydi, ancak yol uzun olduğu için Haymana’da bir kaplıca otelinde kaldık. Haymana kaplıcaları dünyada Fransa’daki Vichy kaplıcalarından sonra geliyor. Deneyimlemenizi tavsiye ederiz. Şereflikoçhisar’da da kalabilirdik ama tek oteli vardı ve pahalıydı.
Odunpazarı, Eskişehir
İç Anadolu güzergahı çerçevesinde Ankara – Eskişehir yolu üzerinde Yunus Emre türbesine uğradık ve Yunus Emre’nin mezarının 2 defa yer değiştirildiğini öğrendik. Burada ilk mezarının yerini kesinlikle sorun ve neden mezarının yerinin iki kere değiştirildiğini öğrenin deriz.
Ertesi gün Eskişehir Odunpazarı semtini gezdik. Bizim gibi perşembe günü giderseniz sizi semt pazarı karşılar:). Kurulan pazardan dolayı ana sokaktaki eski evleri göremeyebilirsiniz. Akşam ise Sazova Bilim Kültür ve Sanat parkına gidebilir ve “vay arkadaş! İstanbul’a böyle bir park lazım” diyebilirsiniz. Hatta dersiniz.
Eskişehir’de bir gece kaldıktan sonra Battal Gazi Külliyesinin olduğu Seyitgazi ilçesine giderek, filmlere konu olan Seyit Battal Gazi türbesini ziyaret ettik. Seyit Battal Gazi’nin ve eşinin mezarlarını gördüğünüzde aradaki farka şaşıracaksınız. Külliyenin genelinde kullanılan Nacoleia dönemi antik yazıtları ve kalıntıları görünce bir daha şaşıracaksınız. Artık İç Anadolu güzergahının sonuna yaklaşmaktaydık.
Cumalıkızık Köyü, Bursa
Buradan yolumuz son olarak Bursa kentimize düştü. Artık son iki durağımızdaydık. Bu kentteki ilk durağımız Cumalıkızık köyü oldu. Anayolda yeteri kadar tabela olmadığı için ‘Google Map’i açarak gidin ve köy muhtarına bizim gibi “neden anayolda bir adet tabela var o da 300 km uzakta” diye sorun. Ama kesin sorun, bizler kendimizi feda ettik, çocuklarımız yollarda helak olmasın diye. Bu köy 705 yıllık geçmişiyle insanın ağzını açık bırakıyor. Tarihi sokaklarında gezin, evlerin gölgesinde dinlenin, Osmanlı şerbetlerinden için. Konaklarında soluklanıp ufacık etnografya müzesinde tarihin kokusunu alın. Eğer buraya yakın bir noktada tatil yapıyorsanız, Uludağ’ın eteğindeki bu köye uğramadan tatil yapmış sayılmazsınız. Bu köyü gezmek bizim 3 saatimizi aldı. Aslında tadı hala damağımızda.
İç Anadolu güzergahı kapsamında, Cumalıkızık köyünden sonra Bursa’daki belki de gelecek yılların en popüler yeri olacak olan son durağımıza vardık. Ulubat gölünün içinde kaybolmuş ve yeni yeni keşfedilen Gölyazı köyü. İnanın bu köy yakın tarihte eğer yanlış restorasyon ve yapılaşmaya maruz kalırsa en çok kirlenecek olan bir köy. Bu yüzden geç kalmayın ve buraya kesinlikle gidin! Güneşin doğuşu gölün bir yanından ve batışı ise diğer yanından. Leylekleri yanı başınızda hissedeceğiniz, eski kırık dökük ve restore edilmeyi bekleyen Rum evlerinin gölgesinde dolaşacağınız minicik bir ada. Neredeyse her evin bir cephesinde, her kayığın üzerinde Atatürk posteri olan, yerel halkın sizi gördüğünde “hoşgeldiniz” dediği ve keşfedilmeyi bekleyen cennetten bir mücevher. Bu yazıyı okuyup da buraya gideceklerden tek ricamız lütfen yerlere çöp atmayın, burayı kirletmeyin.
Ertesi gün mü?!
İstanbul ve keşmekeşine dönüş. Böylece İç Anadolu’da uzun bir elips çizerek İç Anadolu güzergahı bitiş noktasına varmış olduk.
Ayrıca diğer bölge ve yurtdışı güzergah veya rota bilgileri için buraya da bakabilirsiniz.
Ayrıca İlgili Linkler:
İç Anadolu bölgesi antik kent ve tarihi şehirler
İç Anadolu bölgesi fotoğraf galerisi
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler