Roma İmparatorluğu Bilgileri
Her ne kadar Roma tarihi yerleri, genel gezi bilgileri, Roma İmparatorluğu tarihçesi ve yapıları birbirinden farklı konular gibi görünse de aslında durum öyle değil. Öyle ki Roma, günümüzden 3000 yıl önce kurulmuş ve kurulduğu günden itibaren gelişmeye başlamış önemli bir kent ve imparatorluk merkezidir. Bu imparatorluk merkezi de güzelim İstanbul’umuzu her daim etkilediği gibi hem ‘Eski Dünya’ tabir edilen coğrafyayı hem de kendi coğrafyasını etkilemiştir.
Bu nedenle eğer Roma kentini ve tarihi yerleri gezmeyi planlıyorsanız Roma tarihi önemli olaylarını, Roma İmparatorluğu tarihçesi bilgilerini bilmeniz gerektiği gibi Roma mimarisini ve hatta Roma mutfağını bile en azından kısa bilgilerle öğrenmeniz gerekmektedir. İmparatorluk zamanından beri muntazam yollar inşa eden Romalı mimarlar sonrasında Roma’da ulaşım ve konaklama da önemli doğal olarak.
Roma tarihi yerleri, gezi bilgileri ve Roma İmparatorluğu tarihçesi haricinde Roma’da gezilecek yerler hakkında bilgiler için ilgili sayfadaki fotoğraflar ve bilgileri size yararlı olacaktır. Roma nasıl gezilir sorusunun yanıtlarının yer aldığı bu sayfada genel bilgiler Roma’yı gezecekler için tavsiyeler niteliğini taşımaktadır.
İtalya başkenti Roma kenti fotoğrafları için tıklayın
Roma Hakkında Genel Bilgiler
Roma’ya yakın iki adet havaalanı bulunmaktadır ve bu havaalanlarından şehir merkezine tren ile gitmek en kârlı ve mantıklısıdır. Eğer Fiumicino havaalanına inerseniz buradan şehir merkezine tren ile gitmek kişi başı 14 Euro ve yol 30 dakika sürmektedir. Bu rotada express tren ve banliyö treni gibi iki seçenek bulacaksınız, banliyö treni daha ucuz ama yavaş, express tren daha pahalı ama hızlıdır. Burada eklemek gereken bir bilgi de İtalya’nın genelinde trenler güvenli, hızlı ve keyifli ulaşım araçlarıdır.
Roma’da Ulaşım, Konaklama ve Yemek
Roma tarihi yerleri ve yapılarına ulaşım gayet kolaydır. Bir açık hava müzesi olan kenti yürüyerek gezmek tabi ki en güzeli olacaktır. Ancak metroya binmek isterseniz kesinlikle Roma Pass kullanmalısınız. 24, 48 ve 72 saat seçenekleri olan Roma Pass biletlerinde 48 saatlik aldığınızda bir müzeye indirim sağlamakta, 72 saatlik alırsanız 2 müzeye indirim sağlamaktadır. Normalde metro bileti 100 dakika için 1,5 Euro, yani 1,5 Euro ödedikten sonra 100 dakika istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Ancak dediğimiz gibi şehir küçük olduğundan antik alanlar ve tarihi yerler birbirlerine yakın, metroya binmenize o yüzden pek gerek yok.
Dünyanın en büyük turistik şehirlerinden birinde otel önermek gibi bir hataya düşmeyeceğiz, fakat kesinlikle Booking ya da TripAdvisor gibi sitelerde yorum ve puanları iyi olan otelleri seçin diyebiliriz. Roma’da en lüks otellerden hostellere, hatta kiralık evlere kadar birçok seçenek bulacaksınız. Gezmek istediğiniz bölgede kalmanız, gün boyu gezdikten sonra hızlıca kalacağınız yere ulaşmanız açısından size her zaman avantaj sağlayacaktır. Bizden de bonus bir tüyo, her zaman ana tren istasyonuna yakın bir yer tercih edin kârlı çıkarsınız.
Roma Tarihi Yerleri Haricinde Ayrıca Bu Linkler de İlginizi Çekebilir
Roma fotoğrafları
Roma gezilecek tarihi yerler, anıtlar, mimari yapılar
Büyük Roma İmparatorluğu ve Byzantium
Roma İmparatorluğu ve Konstantinopolis

Roma Mimarisi Özellikleri ve Günümüze Kadar Gelen Roma Tarihi Yerleri
Dünyanın dört bir yanındaki binaların yapımında, eski Roma’da mükemmelleştirilen üsluplar ve yöntemler kullanılmıştır. Günümüzdeki Roma da iki bin yıllık bir yapılaşma katmanını barındırmaktadır. Bunlar aynı zamanda kentin görkemli tarihi ve dönemleri hakkında bilgi vermektedir. İmparatorluk dönemi Roma mimarisi hem Antik Yunan’ın klasik üslubunu canlı tutmuş hem de kemer, tonoz, kubbe gibi Roma formlarına dayanan yeni ve farklı biçimler geliştirmiştir.
İmparatorluk döneminden sonraki çok önemli olan dönem, çok sayıda Romanesk kilisenin inşa edildiği 12. yy’dır. Özellikle Rönesans’ta klasik ideallere bir dönüş yaşanmıştır. 17. yüzyılda ise Roma, Barok anlayışın süslemeli ve gösterişli tarzında kendini bulmuştur.
Klasik Roma mimarisinde, binalar tuğlayla ve Roma betonu denilen teknikle örülmüş cephelere sahiptir ve Yunan örneklerinde görüldüğü gibi kemer kullanılmıştır. Kubbelerde kaset denilen elemanlar kullanılmıştır. Buna en iyi örnek Pantheon kubbesidir. Erken Hristiyanlık ve Ortaçağ Roma mimarisinde kiliseler, bazilika planına dayandırılmıştır. Her biri bir apsisle sonlanan 3 nefli dikdörtgen planlıdırlar. Ancak bu dönemde de Klasik Roma mimarisinde kullanılan kemerler birçok kilisede kullanılmıştır. Rönesans döneminde Roma mimarisi doğrudan Klasik dönemden esinlenmiş ve katı geometrik oranların kullanılmasını tekrardan canlandırmıştır. Barok döneminde ise bu klasik formların üzerine görkemli süslemeler bindirilmiştir. Böylece klasik kurallar kullanılmamıştır.

Roma İmparatorluğu Mimarisi İçinde Tarihi Yerleri, Gezi Bilgileri ve Önemli Mimari Yapıları
Aşağıdaki listede Roma’ya gittiğinizde gezmeniz gereken önemli Roma tarihi yerleri ve yapıları bulunmaktadır. Bu listeyi bitirmiş olduğunuzda eminiz ki Roma’ya bir kere daha hayran kalacaksınız. Ancak Roma’daki bu ünlü yapıları görmeniz Roma’yı anlamak demek değildir, bunu da belirtelim.
Vatikan Müzeleri
San Pietro Bazilikası
Roma Forumu ve Palatino Tepesi
Pantheon veya Panteon
Ara Pacis
Roma Kolezyum
Sant’Angelo Kalesi
Roma Trevi Çeşmesi
Bununla birlikte Roma İmparatorluğu dünya üzerinde yaşamış olduğu sürece hem İstanbul Byzantion dönemini hem de İstanbul Byzantium dönemini mimari olarak çok etkilemiştir. Sonuçta İstanbul kısa bir süre de olsa Roma İmparatorluğu’nun başkenti de olmuştur.
Roma İmparatorluğu Tarihi ve Siyasi Hayatı
Bazı kaynaklara göre M.Ö. 8.yy‘da, Bazı kaynaklara göre ise M.Ö. 9.yy’da kurulan Roma kentinin ilk yerleşimi Palatino tepesidir ve Tiber nehrinin kenarındadır. Roma’nın, efsanelerde savaş tanrısı Mars’ın ikiz oğulları Romulus ve Remus tarafından kurulduğu geçmektedir. İstanbul gibi yedi tepeli olan Roma’nın ilk kurulduğunda dört tepesinde yerleşim vardır. Tiber nehrine bir sepet içinde bırakılan ikizler bir kurt tarafından kurtarılmış ve M.Ö. 753 yılında şehri kurmuşlardır (bu tür efsaneler birçok toplumda vardır). Daha sonra Romulus kardeşini öldürmüş ve tek başına kente hâkim olmuştur. Kentin ismi de buradan gelmektedir. Ayrıca Roma kelimesinin anlamı ‘nehrin kenti’dir.
Palatino tepesine yerleşen ilk yerleşimciler köylüler ve çobanlar olan Sabinler, Latinler ve Etrüskler’dir. Tarihçi Livius’un aktardığına göre; şehirde hiç kadın olmadığı için Latinler, bir festival düzenleyerek Sabinleri çağırır ve kadınlarını kaçırırlar. Böylece ileri yıllarda bu iki halk arasında bir bütünleşme sağlanarak, şehrin gelişmesi sağlanır. Bu yüzyıllarda monarşi ile yönetilen bir köy olan Roma’nın hakimi Etrüskler’dir. Fakat gelişen Roma’da M.Ö. 509 yılında Etrüskler güçlerini yitirince Latin ve Sabin halkı bundan faydalanmış ve monarşi yıkılarak cumhuriyet kurulmuştur. Böylece kralın yerine iki konsül getirilmiştir. Bu konsüllerdeki insanlar sadece bir yıl görevde kalmaktadır ve diğer konsülün aldığı kararları veto etme yetkisine sahiptir. Böylece kişilerin devlet içinde çok güçlü bir konuma gelmesi engellenmiştir. Bugün, Roma Forumu denilen yerde, M.Ö. 450 yılında yazılan ilk Roma kanunları 12 bronz tablet halinde görülmektedir.
Bundan dolayı Roma’nın siyasi hayatında birçok kurum oluşmuştur. Bu kurumlar da soylu kesim sınıfı (Particiler) ve halk sınıfı (Plebler) olarak ikiye ayrılmıştır. M.Ö. 287 yılına kadar Plebler’e de diğer sınıfa olduğu gibi tüm haklar tanınmıştır. Böylece Roma Cumhuriyeti tarihteki yerini sağlama almaya başlamıştır.

Roma Cumhuriyeti Devleti
Roma, çevrelerinde bulunan diğer şehir devletleri veya imparatorluklar ile çatıştıkça genişlemiştir. Ele geçirdikleri yerlerdeki halka bazen Roma vatandaşlığı da veren Roma Cumhuriyeti, böylece bir bütünlük sağlamaya çalışmıştır.
M.Ö. 390 yılında Galyalılar ile yapılan Allia savaşında Romalılar yenilmiş, Roma yağmalanmış ve haraca bağlanmıştır. Galyalıların üstünlüğü M.Ö. 225 yılındaki Telamon savaşı neticesinde bitmiştir. M.Ö. 216 yılında Hannibal’ın istilası sonucu toprakları tahrip olan köylüler Roma’ya akın etmişlerdir. Savaşlardan getirilen köleler ile birlikte kentin nüfusu yarım milyonu aşmıştır.
M.Ö. 264 ile 146 yılları arasında Kartacalılar ile yapılan Pön savaşlarında Romalılar galip gelmiş ve karada olduğu gibi deniz yollarında da üstünlük sağlamaya başlamıştır. Roma artık genişlemeye ve büyümeye başlamıştır. Romalıların bu başarıları, diğer kültürlerle etkileşiminde önemlidir. Özellikle milattan önceki yıllarda Yunanlılardan etkilenmişler, Yunan klasiklerini Latince’ye çevirmişlerdir. Böylece mimari, kültürel, felsefe ve din anlamında Yunanlıların kültürlerini benimseyeceklerdir.
Her yönden gittikçe büyüyen ve gelişen Roma devletinde başarılar beraberinde iç çekişmeleri de getirmiştir. Senatörler gittikçe zenginleşirken, asker olanlar ise sahibi olduğu topraklar ile ilgilenememektedirler. Bunlarla birlikte kölelik sistemi de olduğundan, soylular genelde köleleri kullanmakta ve Romalılar arasında işsizlik giderek artmaktadır. Savaşlarda elde edilen zaferler sonucunda atlı sınıf denilen yeni bir sınıf ortaya çıkmıştır. Senatörler ise kanun gereği ticaretle uğraşamamaktadır. Bu yeni sınıfın ise, senatoya girse de senatörler kadar yetkileri yoktur. Genişleyen topraklara karşın toprak reformu yapılamamış ve müttefik şehirlerdeki insanlara Roma vatandaşlığı verilmemiştir. Üstüne üstlük hayatı boyunca yedi kere konsül seçilmiş ve lejyonların piyade taburları şeklinde yeniden düzenlenmesini sağlamış olan Gaius Marius’un yaptığı reformlar neticesinde askerler, komutanlarına Roma’dan daha çok bağlı kalmıştır.
Bu dönemde din, senatörlerin görev aldığı makamların altında oluşturulan bir sistemden ibarettir.
Roma İmparatorluğu Diktatörler Zamanı Tarihi
Tüm bunlar bir araya gelince M.Ö. 91 ile 88 yılları arasında sosyal savaş da denilen bir iç savaş çıkmıştır. Bu savaşa Müttefikler Savaşı da denilmektedir. M.Ö. 81 – 79 yılları arasında ise Gaius Marius ile bir başka general ve devlet adamı olan Lucius Cornelius Sulla arasında iktidar savaşı çıkmıştır. Savaşın galibi ve Roma’nın diktatörü artık Sulla’dır. Bu arada belirtmekte fayda var. Diktatörlük Roma’da bir mevkidir ve emir veren anlamındadır.
M.Ö. 1. yy‘ın ortalarında hepimizin adını en azından bir kere duyduğumuz Jül Sezar, Pompey (Gnaeus Pompeius Magnus) ve Crassus (Marcus Licinius Crassus, Spartaküs isyanını bastıran komutan) ile Birinci Triumvirate denilen gizli bir üçlü yönetim anlaşması yapmıştır. Bu isimlerin hepsi Roma’nın önemli komutanlarıdır. Galya zaferinden dönen Sezar ile senato arasında bir kopuş olur ve Pompey ile arasında bir iç savaş çıkar. Savaşı kazanan Sezar ömür boyu diktatör ilan edilir. Ancak anayasal düzeni geri getirmek isteyen senatörler Sezar’ı öldürür.
Tarih tekerrür edecektir. Sezar’ın varisi Augustus, Sezar’ın eski yandaşları Marcus Antonius ve Lepidus ile yine gizli bir üçlü yönetim anlaşması yaparak başa gelir. Fakat bir iktidar savaşı haline gelen durumdan Augustus tek başına Roma imparatoru olarak çıkacaktır. Lepidus sürgüne gönderilir. Augustus, Anonius ile birlikte Kleopatra’yı M.Ö. 31 yılındaki Aktium savaşında yener.

Büyük Roma İmparatorluğu Tarihi
M.Ö. 27 yılında, düşmanlarını yenen Augustus, görünüşte devletin yapısını olduğu gibi bıraksa da artık yükselen Roma’nın imparatorudur. Roma’da hanedanlık dönemi başlayacaktır. Roma İmparatorluğu tarihçesi, savaşlar ve diktatörlerle yazılmıştır. Augustus’tan itibaren tüm imparatorlar Roma’nın görüntüsünü değiştirmeye başlayacak ve çok fazla anıtsal yapı inşa ettireceklerdir. Augustus, aynı zamanda Jül Sezar’ın evlatlık oğludur. (Bazı kaynaklarda ise Jül Sezar’ın kuzeni Octavianus’tur)
Roma İmparatorluğu tarihçesi içinde hanedanlıklar sırasıyla Julio – Claudian hanedanlığı, Flavius hanedanlığı (Flavian hanedanı), Nervan – Antonian Hanedanlığı ve Severus Hanedanlığıdır.
Roma İmparatorluğu Hanedanlıklar Dönemi Tarihçesi
Augustus her ne kadar ilk imparator olsa da, bundan sonra gelenler kendilerine imparator dememiş, ilk yurttaş anlamına gelen ‘princeps’ demiştir. Augustus dahil ilk hanedana Julio – Claudian hanedanı denilmektedir. Sırasıyla, Augustus, Tiberius, Caligula, Claudius ve Nero imparator olmuşlardır. M.Ö. 27 yılından M.S. 68’e kadar Roma imparatorluğunu bu hanedan yönetmiştir. Hz. İsa, Augustus döneminde doğmuş olsa da 4. yy’a kadar tüm Hristiyanlar zulüm görmeye devam edeceklerdir ve ileride Roma, Hristiyanlığın merkezi olacaktır.
Julio – Claudian hanedanından sonra Flavius hanedanı (Flavian hanedanı) gelmektedir. Vespasian, Titus ve Domitian bu hanedandırlar. Kolezyum, Vespasian (Vespasianus) tarafından yaptırılmıştır. Aslında bu hanedan zamanında birçok önemli anıtsal yapı yapılmıştır. Domitian (Domitianus) tarafından Roma’nın ilk kurulduğu yer olan Palatino tepesine büyük bir saray yaptırılmıştır. Yine Titus kemeri de, Kudüs’teki askeri zafer anısına Vespasian ve oğlu Titus için Domitian tarafından yaptırılmıştır. Bu hanedan 69 yılından 96 yılına kadar sürmüş ve Domitanus’un öldürülmesi ile son bulmuştur.
Bu döneme Beş İyi İmparator dönemi de denilmektedir. Sırasıyla Nerva, Trajan, Hadrian, Antoninus Pius ve Marcus Aurelius Commodus isimli imparatorların yönettiği bu dönem 96 ile 180 yılları arasında sürmüştür ve genellikle bir refah dönemi olduğu için Pax Romana da denilmiştir. Gerçekten de Roma imparatorluğunun en refah içinde olduğu yıllardır. Bu imparatorlar selefleri gibi baskıcı olmadığından halk da devlet gibi refah içindedir.
Roma imparatorluğu en geniş topraklarına bu dönemde ulaşmıştır. Trajan ve Hadrian’ı, Anadolu’daki birçok antik kentte bulunan tapınaklardan biliyoruz. Hadrian için yapılan tapınaklardan günümüze ulaşanlar Efes antik kenti içerisinde ve Kyzikos antik kentinde olanlardır. Trajan adına yapılan tapınak ise Pergamon antik kentindedir. Yine Trajan adına yapılan çeşme Efes antik kenti içerisindedir. Ayrıca Hadrian mozolesi olarak yapılan yapı daha sonradan Sant’Angelo Kalesi olmuştur. Artık imparatorluk toprakları İngiltere’den Suriye’ye kadar uzanmaktadır.
Roma İmparatorluğu Son hanedanlık
193 – 235 yılları arasında Roma’ya hakim olan hanedandır. Sırasıyla Septimius Severus, Caracalla, Macrinus, Elagabalus ve Alexander Severus’un imparatorluğu zamanında geçen dönemdir. Bir şekilde Roma imparatorluğu için sonun başlangıcı bu dönemde başlamıştır. Bir önceki hanedan dönemi gibi olmayan bu dönemde ordunun, kimin imparator seçileceğine dair etkisinden ve imparatorların yetersiz kalmalarından dolayı imparatorluk yara almıştır. İmparatorluğa yapılan dış istilalar, gittikçe kötüleşen ekonomi ve çıkan iç savaş Üçüncü Yüzyıl Krizi denilen bir sürecin tarihte yerini almasına sebep olmuştur. İmparatorluk Krizi ya da Askeri Anarşi denilen bu kriz 235 ile 284 yılları arasında sürmüştür. İmparatorluk toprakları Avrupa, Asya, Afrika olmak üzere yayılmıştır ve kaos bir türlü bitmemektedir.
Bir not eklemekte fayda var: Septimius Severus aynı zamanda tarihi Hasankeyf ilçesine de köprü yaptırmıştır. Tamamıyla sular altında kalan Hasankeyf bilgileri ve gezilecek yerleri için ilgili sayfaya göz atabilirsiniz.

Roma İmparatorluğu Bölünüyor
Diocletianus (Gaius Aurelius Valerius Diocletianus) bu krize son vermek için 293 yılında, Roma imparatorluğunu ikiye ayırmıştır. Tetrarşi olarak tarihe geçen bu sisteme göre imparatorluk idari açıdan ikiye ayrılacak ve başlarında da birbirlerine eşit şekilde iki imparator olacaktır. Buradaki amaç iyice büyüyen devleti daha kolay idare etmektir. Yarım yüzyıl kadar bir süre boyunca Romalı yöneticiler bu iki ayrı imparatorlukta devletin hakimi olmak için mücadele etmişlerdir.
I. Konstantin, 313 yılında bir ferman yayınlayarak Hristiyanların ibadetlerini garanti altına almıştır. 324 yılında Aziz Petrus’un mezarının bulunduğu bir yerde (Vatikan) bir mabet yaptırmıştır (San Pietro Bazilikası) (I. Konstantin, Milvia Köprüsü savaşı sırasında gördüğü haç görüsü üzerine Hristiyan olmuştur, 28 Ekim 312). Böylece Roma, Hristiyanlığın merkezi haline gelmiştir. Bunun yanında, 324 yılında imparatorluğu birleştirmiş, 325 yılında devletin resmi dinini Hristiyanlık yapmıştır. 11 Mayıs 330 tarihinde Byzantion’u Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan etmiştir. Adını da Konstantinopolis olarak değiştirmiştir. Böylece kısa bir süreç olsa da İstanbul, Roma imparatorluğunun başkenti olmuştur. Fakat sonunda imparatorluk, 395 yılında Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans İmparatorluğu) ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ebediyen ikiye bölünmüştür.
Doğu Roma imparatorluğunun kısa bir tarihçesini Ayasofya tarihçesi isimli sayfamızdan veya Byzantium isimli sayfamızdan öğrenebilirsiniz.
Roma İmparatorluğu Sonu
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması Batı Roma imparatorluğunun sonunu hızlandırmıştır. İmparatorluğun bölünmesinden sonra Batı Roma imparatorluğu başkenti Milano olmuştur. İmparatorluğun güçsüzlüğünü kollayan ve imparatorluk sınırları dışında yaşayan Gotlar, Vandallar, Lombardlar, Franklar, Jütler ve Saksonlar gibi “barbar” kavimler, güçsüzlük belirtisi gördükleri anda Roma imparatorluğuna saldırmaya her zaman hazır bulunmuştur. Çünkü 300’lü yıllarda başlayan Kavimler Göçü, bu topluluklar için bir tehlike oluşturmuştur. Bundan dolayı da bu kavimler bu süreçte Batı Roma imparatorluğu için bir tehdittir.
Bir Cermen kabilesi olan Gotların iki büyük kolundan olan Vizigotlar, 410 yılında Roma şehrini yağmalamışlardır.
Bununla birlikte Hun imparatoru Atilla, 452 yılında İtalya’nın bulunduğu yarımadayı ve Roma’yı kuşatmıştır. Batı Roma imparatoru Valentinianus sarayından kaçmış ve imparatorluğun büyük generallerinden Aetius, Doğu Roma imparatorluğundan yardım istemiştir. Ancak yardım geç gelecektir. Atilla ile Aetius bir yıl önce 451 yılında Katalon savaşında karşı karşıya gelmiştir. Bu kuşatma sonunda Papa I. Leo, arabuluculuk yapmış ve Roma vergiye bağlanmıştır.
Bir Doğu Cermen kabilesi olan Vandallar, Batı Roma imparatorluğunun çeşitli yerlerdeki topraklarını yağmalamaya başlamıştır. Galya, Galiçya, Endülüs, Kuzey Afrika ve Akdeniz adalarını yağmalayan Vandallar, 455 yılında Roma’yı yağmalamıştır. İyice güçsüzleşen Batı Roma imparatorluğunun son imparatoru Romulus Augustus’u, Germen Odoakr (Odovakar) tahtan indirerek 4 Eylül 476 yılında Batı Roma imparatorluğuna son vermiştir.
Böylece uzun yüzyıllar boyunca dünya tarihinde gerek devlet yapısıyla, siyasetiyle, gerekse kültürü, yapıları ve mimarisiyle; felsefesi ve düşünce yapısıyla çok önemli bir yere sahip olan Batı Roma imparatorluğu yeryüzünden silinmiştir. Ancak günümüze kadar gelen birçok yapısı ve mimarisi görülmeye değerdir.

Papalık Önem Kazanıyor
8. ve 9. yy’larda Papalığın öneminin artması üzerine kent tekrar canlanmaya başlamıştır. Ama papalık ile imparatorluk arasındaki çatışmalar neticesinde 10, 11 ve 12. yy’larda kent en kötü dönemlerini yaşamıştır. İstilacılarla yaşanan mücadeleler ve birbirleriyle savaşan baronlar kentten arta kalanları da tarihten silmiştir.
962 ile 1806 yılları arasında Avrupa’da önemli bir yere sahip olan Kutsal Roma imparatorluğu (Roma Germen imparatorluğu da denilmektedir), İtalya, Almanya ve orta Avrupa’da önemli bir konum elde etmiştir.
1300 yılında ilk Kutsal Yıl ilan edilmiş ve binlerce hacı Roma’ya akın etmiştir. Fakat 1309 yılında Papalık Avignon’a taşınmış ve Roma daha derin bir sefalete ve çöküşe sürüklenmiştir.
15. yy’ın ortalarında Roma tekrar eski gücüne kavuşmuştur. İki yüzyıl boyunca Rönesans ve Barok sanatçılarca tekrar düzenlenmiştir. 1447 yılında Papa V. Nicolaus tahta çıkmış ve Roma’yı şanına yaraşır bir kent haline getirmeye çalışmıştır. O’ndan sonra gelen II. Julius ve X. Leo gibi papalar da onun ardından gitmişler ve kentin görünümünü bütünüyle değiştirmişlerdir. Michelangelo, Bramante, Raffaello ve Cellini gibi ressamlar, mimar ve sanatçılar Roma için, Rönesans’ın idealleri doğrultusunda kiliseler ve saraylar ile anıtsal yapılar yapmışlardır.
1527 yılında Kral V. Karl (Şarlken) Roma’yı yağmalayarak pek çok sanat eserini yok etmiştir. Papa VII. Clements, Sant’Angelo kalesine sığınmıştır.
1500’lü yıllarda Katolik Kilisesi büyük servet edinmiştir. Katolik inancının Protestanlıktan daha çekici olduğunu göstermek için her yana sayısız kiliseler yapılmıştır. Papalık için ayrıca çok sayıda saray ve çeşme yapılmıştır. Papalık sarayının ihtişamı ile halkın yoksulluğu büyük bir tezatlık oluşturmaktadır. Fakat Papalığın Roma’da olması her zaman için bir önem arz etmiştir. Avrupa’yı şekillendiren imparatorluklar Papa’nın elinden taç giymiştir. Fakat Napolyon döneminde buradaki ve Vatikan’daki birçok belge Paris’e götürülmüştür.
Napolyon ve İtalya
Napolyon’un yönetimindeki İtalya’da birleşmeye yönelik bir eğilim her zaman var olmuştur. 1815 yılında ülke birçok ufak devlete bölünmüştür ve Papalık güç kazanmıştır. 1815 yılından itibaren 50 yıl kadar süre İtalya, Garibaldi, Mazzini ve diğer yurtseverler önderliğinde bağımsızlık için savaşmıştır. 1848 yılında Roma’da Cumhuriyet ilan edilmiş olsa da Garibaldi’nin orduları Fransız ordusu tarafından geri püskürtülmüştür.
İtalya’nın geri kalanı Savoialı Vittorio Emanuele idaresinde birleşik krallık halindeyken Fransızlar Papalığı korumuştur. Fakat askerler kente girerek Fransız askerlerini şehirden atmıştır. 1870 yılında Roma, birleşik İtalya’nın başkenti olmuştur.
1929 yılında İtalya devleti ile kilise arasında Laterano anlaşması yapılmıştır. Buna göre Roma artık kutsal bir şehirdir.
1944 yılında 2. Dünya Savaşında, müttefikler Almanları, Roma’dan çıkartmıştır. 1960 yılında Roma’da Olimpiyat oyunları düzenlenmiştir. 1990 yılında ise Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmıştır. AB Anayasası Roma’da imzalanmıştır. 2000 Yılında ise Jübile olarak bilinen Kutsal Yıl milyonlarca Hristiyan hacıya ev sahipliği yapmıştır. 2009 yılında Dünya Yüzme Şampiyonası burada yapılmış olup, İtalya’nın kuruluşunun 150. yılı yine burada kutlanmıştır.
Roma İmparatorluğu Tarihçesi, Tarihi Yerleri, Gezilecek Yerler ve Önemli Anıtsal Yapılar Hakkında Ayrıca İlgili Linkler:
Roma fotoğrafları
Roma gezilecek tarihi yerleri, anıtlar, mimari yapılar
İtalya gezilecek yerler
Yurt dışı gezilecek yerler
Roma İmparatorluğu hakkında bilgiler ve araştırma
Roma kentini keşfetmek