İstanbul, özellikle Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde mimari ve sanat tarihi alanlarında zengin birçok yapıya ev sahipliği yapmıştır ve mozaikleri ile dünyaca ünlü Kariye Müzesi olarak günümüzde anılan Kariye Camii veya Khora Kilisesi de mimarisi göz alıcı bir şekilde bunlardan biridir. 29 Ağustos 1945 yılındaki Bakanlar Kurulu Kararı ile Ulusal Anıt statüsü verilen Kariye Camii, 1948 yılında dönemin Müzeler İdaresi’ne bağlanarak Kariye Müzesi olmuştu. Ancak 1 Ağustos 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Kariye Müzesi, 1511 ile 1945 yılları arasındaki gibi tekrar cami statüsüne çevrilerek Kariye Cami olarak anılmaya başlamıştır. Bununla birlikte 1985 yılından itibaren İstanbul’un Tarihi Alanları konu başlığı ile Zeyrek bölgesinde olmasından dolayı (Türkiye’nin) UNESCO Dünya Mirası Listesi içinde yer almaktadır.
Dünya üzerinde İstanbul gibi tarihçesi çok eskilere giden kentin hemen hemen her yanında tarihi bir yapı veya antik bir alan görmek mümkündür. Bu yapılar genelde ya Bizans dönemi ya da Osmanlı dönemi yapıları olmakla birlikte dönemlerinin özelliklerini hala saklamaktadır. Ancak artık bir metropol olan İstanbul’da elverişli olan yerlerde kazılar yapıldığında çok daha eski dönemlere ait yapıları, katmanları, araç ve gereçleri, mezarları da görmek mümkündür. Bunun en önemli örneği ise Yenikapı ve Beşiktaş kazılarıdır. Ayrıca İstanbul’un en eski yerleşim izi olan Fikirtepe höyüğü de ne yazık ki artık kentin büyüme hızı karşısında neredeyse yok olmuştur.
Oysa çok daha yakın tarihli Bizans yapıları İstanbul’un kültürel değerine değer katmakta ve bunlardan biri olan Kariye Müzesi ya da Bizans dönemindeki ismiyle Khora Kilisesi tüm görkemi ile İstanbul’un Fatih semtinde tarihi İstanbul surları içinde zarif ihtişamı ile yıllara meydan okumaktadır. İstanbul tarihi yerleri arasında Bizans dönemi denildiğinde Ayasofya’dan hemen sonra gelebilecek özelliklere ve mozaiklere sahip olan Kariye Müzesi tarihi ile ilgili bilgiler için bu sayfamıza yönlenebilirsiniz. Bu yazımızda ise Kariye Müzesi olarak anılan Khora Kilisesi veya Kariye Camii mimarisi ve genel özellikleri hakkında çeşitli proje ve araştırma süreçlerinde edinilen bilgiler mevcuttur.
Kariye Müzesi fotoğrafları için lütfen tıklayınız
Kariye Camii Ziyaretçi Bilgileri ve Giriş Ücreti 2024
İstanbul gezilecek tarihi yerler arasında ayrıcalıklı bir konumda olan Kariye Müzesi, Kültür Bakanlığı’na bağlı iken müzeye girişte ücret alınmaktaydı ve bu ücret 65 TL idi. Ancak 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanan Kariye Cami Müzesi 2023 Şubat ayı tarihi ile restorasyon sebebiyle (!) kapalıydı. Kariye Müzesi Camii statüsüne geçildikten sonra hala açılmaması akıllara birçok soru getirmektedir. Son bilgilere göre 23 Şubat 2024 tarihinde sadece ibadete açılacak olup gezi amaçlı ziyaret bilgileri ise henüz net değildir. Bununla birlikte 6 Mayıs 2024 tarihinde Kariye Camii ibadete ve ziyarete açılmıştır.
2024 Yılının Ağustos ayında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından uygulanan ‘Koruma Amaçlı Ziyaretçi Yönetim Planı’na göre cuma günleri hariç haftanın altı günü açık olan Kariye Camii’ne giriş ücreti yabancı turistler için 20 Euro’dur. Türk vatandaşlarından ise ücret alınmayacaktır. Ayrıca namaz vakitlerinden 15 dakika önce turistik ziyarete ara verilecektir. Cuma günleri ise camii sadece ibadet amaçlı açık olacaktır.
Bununla birlikte diğer müzelerdeki gibi Yaz Dönemi – Kış Dönemi uygulaması olmadan haftanın her günü ziyaret edilebilen müzenin ziyaret saatleri önceden 09:00 ile 17:00 saatleri arasındaydı Sadece 31 Ekim – 1 Nisan arası müze 10:00’da açılmaktaydı. Ancak ibadet edilen camiye yine de gitmek isterseniz namaz esnasında namaz kılınan bölüm hariç diğer bölümleri gezebilirsiniz. Namaz bitiminde namaz kılınan bölümü de gezebilirsiniz. Eğer daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Kariye Müzesi İletişim hattından bilgi alabilirsiniz: 0212 631 92 41
Khora Kilisesi Mimarisi ve Yapım Aşamaları
Kariye Müzesi’nin yapım aşamaları da Ayasofya yapım aşamalarına benzemektedir. Ayasofya üç defa yapılmış olmasına rağmen Khora Kilisesi ise Bizans İmparatorluğu boyunca beş defa yapılmıştır. Bu konu ile ilgili detaylı bilgilerin olduğu Khora Kilisesi tarihçesi sayfasına göz atabilirsiniz.
Kilisenin ilk olarak ne zaman yapıldığı tam olarak belirlenememiş olsa da, yapının kuzey-güney ekseninde bulunan ve eğimli arazide düzgün alt yapı oluşturmak için yapılan terastan ulaşılan iki tuğla kemer de bu ilk yapıdan kalmış olmasına rağmen, yapının ilk hali hakkında tam bir bilgi vermemektedir. Khora Kilisesi’nin ikinci yapım dönemi olan 843 yılından kalan izler de kilisenin doğu kısmında bulunmaktadır. Ayrıca kilisenin naos bölümünün döşemelerinin altında kalan ‘aşağı mezar’ olarak adlandırılan üzeri beşik tonoz örtülü mezar da bu döneme aittir. 740 yılında Patrik I. Germanos’un kiliseye gömülmesi ile Khora artık yazılı tarihte yer aldığı için bundan sonraki süreçlere ulaşılması çok daha kolaydır.
Ancak arkeolojik verilerin yetersizliği bu dönemde üst yapı ile ilgili bilgilerin tam olarak açıklanmasına olanak vermemesine rağmen, Bizans tarihçileri yine de Kudüslü Mikhael Synkellos’un manastıra üç şapel ekletmiş olduğunu bilmektedir. 1948 yılından sonra yapılan arkeolojik kazıların sonucunda, Khora Kilisesi’nin ilk iki yapım evresinde gizli tuğla tekniği (almaşık tuğla sıralarının duvar yüzeyinden geri çekilip harçla kaplandığı bir yapım tipi) kullanıldığı ortaya çıkartılmıştır.
Khora Kilisesi III. Dönem Yapılışı ve Mimarisi
Böylece Khora Kilisesi’nin ilk yapılış dönemi hakkında kesin bir bilgi edinmemiş olunsa bile, yapının ikinci döneminin Bazilika planlı, üçüncü döneminin Yunan Haçı planlı olduğu düşünülmektedir. Çünkü bu döneme ait naos bölümü duvarları ve üç bölümlü apsis temellerinin alt kısımları belirlenebilmiştir. Belirlenen temellerin sonrasında yapılan ölçümlerde yapının bu evresindeki görünüş ve boyutunun İsa Pantephoptes Manastırı Kilisesi (Eski İmaret Cami veya Eski İmaretiatik veya İmareti Atik Cami) gibi kapalı Yunan Kaçı planlı olduğu görülmektedir.
Khora Kilisesi IV. Dönem Yapılışı ve Mimarisi
1120 yılında İmparator I. Aleksios Komnenos’un oğlu İsaakios Komnenos, kiliseyi dördüncü defa yaptırınca Yunan Haçı planlı olan ana yapı Kiborion planlı yapıya dönüştürülmüştür. İç mekân daha anıtsal bir hale getirilmiş, kubbeyi taşıyan bir önceki döneme ait sütunların yerini dört büyük köşe payesi almıştır. Böylece hem deprem bölgesi olan Konstantinopolis’te eğimli bir alanda yapı daha sağlam olacaktır.
Khora Kilisesi V. Dönem Yapılışı ve Mimarisi
Metokhites 1321 yılında yapının günümüze kadar gelen ana kısımlarını ve mozaiklerini yaptırmıştır. Böyle Khora Kilisesi, tek mekânlı bir naos, dış narteks, iç narteks, parekklesion ve kuzeydeki iki katlı bir birimden oluşan yapı haline gelmiştir. Yapının zemininde ve duvarların belli bir kotuna kadar mermer kullanılmıştır. Duvarların geri kalanında ise döneme uygun olarak kırmızı tuğla kullanılmıştır. Metokhites’in yaptırdığı yapıda anıtsallıktan ziyade bir karmaşıklık hâkimdir. Robert Ousterhout bunu şu şekilde açıklamıştır:
“Anıtsallığın yerini yapının tasarım karmaşıklığı almış ve bütün formadaki açık düzenlemenin pahasına ayrıntılara vurgu yapılmış, görsel bütünlük verilmiştir. Plan şemasında eksensel simetriden kaçınılmıştır, eksenliliğin uygulandığı yerlerde eksenler ilintisiz görünür ve simetri onların etrafında gelişmez. Yapısal berraklıktan da kaçınılmış: güney cephede duvar payeleri ve sütunçeler yapısal işlevlerinden çıkartılıp dekoratif aplikeler olarak kullanılmış, yapısal sisteme görsel vurgu ve berraklık kazandırmak yerine bazen mantıksızca pencere destekler gibi görünüyorlar.”
Osmanlı Dönemi Kariye Camii Mimarisi ve Restorasyonları
Khora Kilisesi 1511 yılında camiye çevrildiğinde yapının etrafında bir takım eklemeler yapıldığı düşünülmektedir. 1546 yılı tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde yapının etrafında yeni hücrelerden, medreseden ve bir bodrumdan bahsedilmektedir. Aynı yıllarda yapıya bir minare, Harim bölümünde mermer ve ahşap minber yapılmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde Zeyrek Camisi’ne taşınan bu minberin, günümüzde akıbeti belli değildir.
Bunun yanında 1766 yılındaki büyük İstanbul depremi sonrasında Mimar İsmail Hanife tarafından Kariye Camii büyük bir onarım daha geçirmiştir. Bilindiği gibi İstanbul bir deprem fayının hemen yanı başında olduğu için 1800’lü yılların sonunda bir deprem sonrasında tekrar onarım gören yapının örtü sistemi kısmen onarılmış kısmen de değiştirilmiştir. 1894 yılında ise yine bir deprem sonrası minarenin çöken petek kısmı ve külahı onarılmıştır.
1860 yılında Rum Mimar Peloppida Kouppas tarafından onarım işlemi gören yapıda mozaikler temizlenmiş ve freskler ile mozaikler ahşap kapak veya perdelerle örtülmüştür.
1914 yılında yapılan bir teftişte, yapının kuzeydoğu köşesine bitişik ahşap bir yapının varlığından bahsedilmektedir. Bu yapının hemen yanında, caminin doğu cephesi boyunca uzanan bölümde bir başka ahşap ile uçan payandaya bitişik bir bahçe duvarı tespit edilmiştir. Medrese bitişinde bir de sahabe türbesinin izleri bulunmaktadır. İstanbul’da toplamda 29 sahabe türbesi bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar neticesinde türbe kapısının aslında Kariye Camii’nin giriş kapısı olduğu tespit edilmiştir.
Kariye Camii Restorasyonları ve Amerika Bizans Enstitüsü
Cumhuriyet Dönemi’nde, Kariye Müzesi’nde ilk bilimsel çalışma ve restorasyon Vakıflar Müdürlüğü mimarlarından ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın restoratörü Cahide Tamer Aksel tarafından 1945-1946 yılları arasında yapılmıştır. Bu çalışmada yapının rölövesi çıkartılmış ve yapının kurşun örtüleri yenilenmiştir.
1948 ile 1958 yılları arasında Amerika Bizans Enstitüsü, Kariye Camii’nde restorasyon çalışmalarının ilk etabını yapmıştır. Bu restorasyon projesi için getirilen şart çalışacak işçilerin Türk olmasıdır. Bu çalışmalar kapsamında mozaikler temizlenmiş, çatlaklar doldurulmuş, oynayan yapı malzemeleri sağlamlaştırılmış ve sıvalar yenilenmiştir. Ayrıca Osmanlı Dönemi’nde yapılan çeşitli dekorasyonlar da kaldırılmıştır. Bu çalışmanın en önemli tarafı ise yapı içinde ve etrafında kazılar yapılarak Kariye Camii’nin çeşitli dönemlerdeki birçok verisi ortaya çıkartılmış ve projelere işlenmiştir.
1954 ile 1962 yılları arasında yenileme ve onarma çalışmalarına Ayasofya Müzesi de katılarak restorasyon uygulaması genişletilmiştir. Mozaik yüzeyler ve yüzey harcı temizlenmiş, kâgir yüzeyler (tuğla veya taş yapı veya duvar vs.) temizlenerek boşluklar doldurulmuş ve yapının tümü beton kaidelere oturtulmuş çelik gergilerle takviye edilmiş, pencere ve küçük kubbeler yeniden yapılmıştır.
1970’li yıllarda Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu müdürü Çelik Gülersoy sorumluluğunda Kariye Camii’nin bir kısım dış yüzeyleri tekrar sıvanmış ve bakımı yapılmıştır. 2005-2006 yıllarında Parekklesion kısmında akan çatı onarılmış ve nem sorunu giderilerek yüzeydeki tuzlanma temizlenmiştir.
Kariye Camii Planı ve Mimarisi
Kariye Camii değişik dönemlerde üst üste yapıldığı ve yine aynı dönemlerde çeşitli eklemeler yapıldığı için düzenli bir plan tipi yoktur. Öncelikle Bazilika Planlı, sonrasında Kapalı Yunan Haçı Planlı ve son olarak da Kiborion Planlı olan yapıda bu dönemlere ait planlar günümüzde gözlemlenememektedir.
Yapının bazı bölümlerinde eski dönemlerdeki duvarlar kullanılmış olabilir. Manastırın merkezindeki kare biçimindeki naos bölümü dört büyük ayak tarafından taşınan bir kubbe ile örtülüdür. Ana apsis içeriden yuvarlak olarak göründüğü halde dışarıdan köşelidir. İç narteks ve parekklesion bölümleri dilimli kubbeler ile örtülüdür. Apsis yarım kubbesi ise dışardan bir uçan payanda ile desteklenmiştir.
Kariye Müzesi mimarisi uzmanlarca Kiborion planlı (kare bir mekânın kubbe ile örtülmesi) olarak tanımlansa da iç mekândaki derin kemerlerin olması haç tipinin bozulmuş bir çeşidi olarak görülmektedir. Kariye Müzesi mimarisi kökeni haç planlı yapılar gibi görünse de Erken Bizans Dönemi kubbeli yapıları olarak da görülebilir.
Parekklesion bölümü tek nefli bir şapeldir. Uzun dikdörtgen yapının doğu ucunda bema kemeri bulunmaktadır ve içeride yarım yuvarlak dışarıda ise çok köşeli bir apsisle son bulmaktadır. Bema kemerleri tüm yapı içinde sıklıkla görülebilir. Parekklesion’un üzeri batıda yüksek kasnaklı kubbe ile doğuda ise kubbemsi tonozla örtülmüştür. Kubbemsi tonozlar dış nartekste de bulunmaktadır. Parekklesion’un bir mezar şapeli olduğu ve cenaze törenlerinin burada gerçekleştiği düşünülmektedir, Metokhites’in mezarı dahil bu bölümde yer alan mezar nişleri bu savı doğrulamaktadır.
Kariye Camii Mimarisi İç ve Dış Narteksleri ile Alt Yapıları
Dış narteks uzun dikdörtgen bir yapıdır ve üzeri tonozla örtülmüştür. İlk inşa edildiğinde kemerlerle dışa açılan ve bir revak görünümünde olan burası 15.yy’da kemerlerin kapatılarak birer Arkosolium’a dönüştürülerek kapalı bir mekân halini almıştır.
Kuzeydeki yapı birimi iki katlı olup alt kata giriş iç nartekstendir. Burası protesis’e açılan tek mekandır ve dikdörtgen bölümünün beşik tonozlu örtüsü statik problemler nedeniyle kemerlerle desteklenmiştir. Üst kata çıkan merdivenler kuzey duvarı içinde olduğundan bu duvar oldukça kalındır. Üst kat ise beşik tonoz örtülü dikdörtgendir. Bu bölümün aynı zamanda manastırın kütüphanesi olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Eğimli arazide düz bir zemin oluşturmak için parekklesion altına iki bölümlü bir yapı inşa edilmiştir, bu bölüm de beşik tonoz örtülüdür ve duvarları sarnıç sıvası ile kaplıdır. Naos bölümünde de bema kemerinin altında iki kademeli bir alt yapı mevcuttur. Giriş kısmı modern beton malzemeden olup mekân dikdörtgendir. Buranın zemini altındaki beşik tonozlu diğer dikdörtgen mekâna oturmuştur. Alttaki tonozlu olan mekânın girişi yoktur, günümüzde tonozda açılmış olan bir delikten giriş yapılmaktadır. Buradaki mekânlar tahmini olarak yapının ilk evresinden kalmadır.
Kariye Camii Cephe Mimarisi ve Özellikleri
Kariye’nin cepheleri Bizans mimarisinin tipik özelliklerini yansıtmaktadır. Eski çan kulesinin yükseldiği bölümde, tuğladan monogramlar görülmektedir. Monogramların bulunduğu cephe küfeki taşı ile tuğla şeritler halinde düzenlenmiştir. Batı cephesindeki çatı örtüsünün kubbe ve tonozları kurşun kaplı olup kubbe kasnakları sıvalıdır. Pencere kemerlerinin yarattığı dalgalı hat, Osmanlı Dönemi’nde düz hat haline getirilmiştir.
Kuzey cephesi yapının en sade bölümü olup tuğla işçiliği ile dikkat çekmektedir. Tuğla düzenlemesi ana hatta kemerlerle yapılmış olup alt pencere hizasında silme hattı göze çarpmaktadır. Bu hattın altına ve üstüne, kemerlerin arasına farklı tuğla düzenlemeleri ile yürek motifleri konulmuştur.
Doğu cephesi yapının en etkileyici bölümüdür ve eğim nedeniyle diğer cephelerden daha yüksektir. Apsislerin çokgen çıkmaları ile adeta ivme kazanmış gibi olan cephede nişler ve tuğla düzenlemeleri göz alıcıdır. Cephenin büyük bölümü son dönem Bizans mimarisi taş tuğla almaşık örgü tekniğine dair tipik bir örnektir. Kariye’nin güney cephesi ise dikey hatların belirginliği ve kaş kemerleri ile hem Gotik hem de İslam sanatını yansıtmaktadır.
Yapının doğu cephesinde bir de uçan payanda vardır. Eğimli bir araziye inşa edilen yapının apsisinin açılmaya başlaması ile uçan payandanın buraya yapıldığı bilinmektedir. Taş tuğla sıraları ile inşa edilen büyük ayak, üç tuğla kemerle farklı noktalardan yapıya bağlanmıştır.
Bizans Dönemi’nin mimarisinin göz alıcı ve ihtişamlı bir örneği olan Kariye Müzesi hem mimarisi hem de mozaikleri ve freskleri ile kesinlikle İstanbul içinde görülmesi gereken bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca İlgili Linkler:
Kariye Camii fotoğrafları
Türkiye UNESCO Dünya Mirası Listesi
Kariye Müzesi tarihi
Kariye Müzesi mozaikleri
Kariye Müzesi genel bilgileri
İstanbul gezilecek tarihi yerler ve yapılar
Marmara bölgesi tarihi yerler, antik şehirler
Marmara bölgesi gezilecek yer fotoğrafları
İstanbul tarihi dönemleri Byzantium dönemi
İstanbul tarihi dönemleri Bizans dönemi
İstanbul tarihi dönemleri Osmanlı dönemi
İkonalarıyla Khora Manastırı Katholikonu – Sercan Keykubatlı
Dergipark – Kariye Müzesi Koruma Onarım Projesi
Kariye Müzesi Sanat Tarihi Raporu
Cahide Tamer Aksel Kimdir?