Kurulduğu ilk dönemden itibaren üç kıtanın ortasında bulunan ve tarihe yön veren Konstantinopolis kentinin tarihçesi (İstanbul tarihi Konstantinopolis dönemi), Byzantion ve Byzantium’dan sonra türlü kuşatmalar, savaşlar, katman katman dönüşerek yüzyıllarca devam etmiş olan yapılaşmaları görerek tarihteki konumunu sürdürmüştür.
Dünyanın en uzun süren imparatorlukları arasında yer alan Roma ve Bizans İmparatorluklarının daha sonra da Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan Konstantinopolis, günümüze kadar bütün ve bozulmamış birkaç Bizans yapısı kalmış olsa da, yapı izleri, dönüştürülmüş ve farklı işlevlerde kullanılmış eserleriyle tarihin sayfaları içinde hala ışıl ışıl parlamakta ve üzerine yapılan spekülasyonlar ile gündemde kalmaktadır. Günümüze kadar gelen yapıları arasında en başta Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı ile etrafındaki İstanbul Surları yanında birçok kiliseden devşirme cami de bulunmaktadır.
Bugün tarihi İstanbul Yarımadası içinde herhangi bir yerde yapılacak kazılarda bizler hala Bizans dönemi yapıların duvarlarını, temellerini görecek olsak da Bizans mimarisi ve yapıları, Osmanlı Dönemi Konstantiniyye’sine de yön vermiştir. Hakkında birçok efsanesi bulunan Konstantinopolis İstanbul’u aynı zamanda kıyamet efsanelerine de karışmış durumdadır.
Konstantinopolis Tarihçesi
11 Mayıs 330 yılında I. Konstantin, Byzantium’u Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaparak, başkentlik statüsünü İzmit’ten alır ve Bizans İmparatorluğu kurulmuş olur. Bu İstanbul için tarihi bir olaydır. İlk kurulduğunda Byzantion olan, sonra Byzantium ve Augusta Antonina olarak anılan kent artık Nova Roma (Yeni Roma) olarak adlandırılacaktır. Ancak bu isim de çok kısa süre kullanılacaktır. Çünkü kente bu yeni ismi veren I. Konstantin 337 yılında ölecektir.
Kurulduğu 330 yılından 1453 yılına kadar tarihi Byzantium kentinin başkentlik yaptığı Bizans İmparatorluğu’nda önemli olaylar, hemen hemen uzun süre imparatorluk yapmış imparatorların dönemlerinde olmaktadır. Konstantin Hanedanlığı (306-363) ile başlayan Bizans İmparatorluğu, 12 hanedanlık ile yönetildikten sonra 1204 yılındaki IV. Haçlı Seferi esnasında ve sonrasında Laskaris Hanedanlığı (1204-1261)(İznik İmparatorluğu) ve son olarak Paleologos Hanedanlığı (1259-1453) ile yönetilmiştir. 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu Sultanı Fatih Sultan Mehmet kenti aldıktan sonra, sırasıyla Byzantion, Byzantium, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis isimlerini alan tarihi Byzantium kenti, Osmanlı Döneminde ve tarihi içinde Konstantiniyye olarak anılacaktır.
Byzantium Konstantinopolis (Constantinople) Dönemi İstanbul Tarihi ve Önemli Olayları
11 Mayıs 330 Byzantium, Bizans İmparatorluğu Başkentinin kuruluş günü olarak tarihe geçmiştir. Byzas tarafından kurulan Byzantion kenti, Roma İmparatorluğu döneminde Latince Byzantium ismini almış olsa da I. Konstantin’in (306-337) Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu’nu birleştirmesi sonucu kısa bir süre Nova Roma (Nea Roma) ismiyle başkent olarak anılmıştır. Aşağıda mimari bölümde okuyacağınız üzere Konstantinopolis’te bir başkente yaraşır imar planları yapan I. Konstantin, 324 yılında Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarını birleştirmiş ve başkenti İmparatorluğun coğrafi merkezine yani doğuya taşımıştır. 313 yılında Lucinius’u yenen Konstantin, 324’de Lucinius’un hazinesinin finansmanı ve özel bir vergi ile büyük bir yeniden inşa projesine başlamıştır.
Konstantin tarafından verilen bu isim kentin gelişmesinde ve politik olarak önemlidir, Nova Roma yani Yeni Roma, Eski Roma kentinin statü ve görkem olarak doğudaki eşi olacaktır. Ancak imparatorun ölümü sonra yerine geçen oğlu II. Konstantin döneminde Constantinople, Konstantinopolis (Türkçe Konstantiniyye, Konstantin’in şehri) olarak isimlendirilmiştir. Bu arada Avrupa’da ise Byzantium olarak anılmaktadır.
Konstantin şehrin pagan nitelikleriyle korunmasına ve yeni dini ögelerle geliştirilmesine önem vermişti, bu nedenle yapılan imar hareketlerinin içinde her iki inanışı da barındıran yaklaşımlar vardı. Yapılan ya da onarılan binalarda antik Roma’yı anımsatırcasına heykellerin kullanımı, Yeni Roma’nın yüzünü oluşturuyordu. Bunun yanı sıra başta dini merkez Büyük Kilise olarak anılan birinci Ayasofya olmak üzere yeni kiliseler inşa ediliyor ve Hristiyanlığın pagan sembollerle birleştirilmesi amaçlanıyordu. Annesi Hristiyan olan Konstantin, açıkça Hristiyanlığı desteklese de, putperest köklerini ve çok tanrılı geleneği korumayı da istiyordu, ancak MS 337’de ölüm döşeğinde din değiştirdi. Oğlu II. Konstantin, babasının vizyonuna sahip olmadığı için şehrin gücü de Konstantin’in ölümü ile paylaşılmaya başlanmıştı.
İmparatorluk Tekrar İkiye Bölünüyor
395 yılında I. Theodosius tarafından imparatorluk tekrar ikiye bölünmüştür. Artık Roma İmparatorluğu geri dönülmez biçimde tekrar Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu halinde ayrılmış ve Byzantium veya Konstantinopolis olarak anılan İstanbul da 324 ile 395 yılları arasındaki Roma İmparatorluğu başkenti statüsünden düşerek sadece Bizans İmparatorluğu veya Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak tarihi sürecine devam etmiştir. Başkent 402’de Ravenna’ya taşındıktan sonra şehir Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak dini merkez statüsünden çıkarılmıştır. Byzantium ile ilgili tarihi dönem hakkındaki bilgileri ilgili sayfamızdan okuyabilirsiniz.
Doğu Roma İmparatorluğu başkentinin 402 sonrası ilk 50 yılı çok hareketli geçecektir. 434 yılında Konstantinopolis’te dört ay boyunca depremler meydana gelmiştir. Bu depremler esnasında Marmara Denizi’ne bakan surların bir kısmı yıkılmıştır. 446 yılında ise bir üç aylık deprem dönemi geçirmiş olan şehirde sur kapılarının büyük kısmı ağır hasar almıştır.
Birleşik imparatorluğu yöneten son imparator olan I. Theodosius şehre birkaç bina eklemiş ancak torunu II. Theodosius (408 – 450), şehrin jeopolitik önemini anlayan ileriyi gören bir devlet adamıdır. Şehirde çeşitli yenilemeler yaptırmış, yanan Ayasofya’yı yeniden inşa ettirmiş, bir eğitim kurumu kurmuş ve kentin kara surlarını 413‘de genişlettirmiştir. Şu an bildiğimiz kara surları II. Theodosius’un ileri görüşlülüğü ile benzersiz bir şema izlenerek yapılmış, bu birkaç kademeli sur sistemi Bizans başkentini yüzyıllarca korumuştur.
450 ile 453 yılları imparatoriçelik yapan Pulcheria ise Bizans İmparatorluğunun ilk imparatoriçesi olmuştur. 25 Eylül 477 tarihinden itibaren Konstantinopolis 40 gün boyunca tekrar sallanmış ve bir yıl sonra 478 yılında geçirilen büyük deprem sonucunda meydanlarda ve forumlarda bulunan heykellerin çoğu yıkılmıştır.
Büyük İmparator I. Justinianus Dönemi
Jüstinyen Hanedanlığı ülkeyi 518 yılından itibaren yönetmeye başlamıştır. Hanedanlık I. Justinus (518-527) ile başlamış olup yeğeni I. Jüstinyen hanedanın en önemli imparatoru olacaktır. Ayrıca Justinus döneminde hipodrom tekrar aktif hale gelmiş ve içinde Roma’daki Kolezyum gibi hayvanlı gösteriler ve çeşitli oyunlar tertiplenmiştir. Örneğin 521 yılında gösterilerde 20 aslan, 30 panter ve sayısız vahşi hayvan katledilmiştir.
Jüstinyen veya I. Justinianus (Büyük Jüstinyen) (527-565) ise 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu’nun büyük imparatoru olarak kabul görmektedir. Jüstinyen dönemi imparatorluğun en parlak dönemi olarak tarihe geçecektir. General Belisarius liderliğinde Jüstinyen, imparatorluğu Kuzey Afrika, İspanya ve İtalya’yı da kapsayacak şekilde genişlettirmiştir. Jüstinyen, deyim yerindeyse Konstantin’in başladığı işi devam ettirip Bizans İmparatorluğu’nda Antik Roma İmparatorluğu restorasyonunu sağlamıştır.
Tarihte bilinen en kanlı isyanlardan olan 532 yılındaki Nika Ayaklanması, Jüstinyen dönemi içinde olmuş ve isyan yine kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Özellikle Bizanslı tarihçi Prokopius ‘Bizans’ın Gizli Tarihi’ isimli eserinde bu dönemi anlatmıştır. İmparatorun eşi olan Theodora da tarihte imparator kadar ünlüdür. Jüstinyen döneminde 540 yılında ayrıca Kara Ölüm olarak anılan büyük bir veba salgını da olmuştur, bu salgından dolayı yüz bin kişinin yani nüfusun %40’ının öldüğü düşünülmektedir. 541’de veba yüz bin can almıştır.
Jüstinyen döneminde altın çağını yaşayan Bizans İmparatorluğu’nun ekonomisi daha sonra asla tam olarak iyileşememiştir. Jüstinyen, 1453 yılında kentin Osmanlılar tarafından fethine kadar, ölümünden sonra kademeli olarak imparatorluğun düşüşe geçeceği gerçek büyük imparatorların sonuncusu olacaktır.
Galata Kulesi ve Yedikule
528 yılında Galata Kulesi, İmparator Anastasius tarafından bir fener kulesi olarak yapılmıştır. 1204 yılında Haçlı seferinde tahrip olacak 1348 yılında ise ‘İsa Kulesi’ olarak yığma taşlar kullanılarak Galata Surlarına ek olarak tekrar yapılacaktır.
15 Ağustos 553 tarihinde, İstanbul tarihi Konstantinopolis dönemi içinde 40 gün boyunca kaydedilen depremler sonrasında 554 yılı Temmuz ve Ağustos aylarındaki depremlerde Yedikule civarındaki surlar yıkılmıştır. 555 yılı yaz mevsiminde meydana gelen büyük depremde ise surlar ile surların dışındaki yapılar yıkılmış ve Marmara Denizi’nden gelen dev dalgalar Konstantinopolis içlerine kadar ilerlemiştir. 557 yılının Ekim ve Kasım aylarında bir depremler silsilesi daha yaşanmış ve o günkü tarihçilere göre ‘gökteki yıldızlar dahi yer değiştirmiştir’.
Bizans İmparatorluğu Resmi Dili Değişiyor
İmparator Herakleios (610-641) ile devletin resmi dili Latince’den Eski Yunanca’ya döner. Bu dönemden sonra özellikle kent soyluları ve imparatorlar tarafından Bizans, hem kültür olarak hem de manevi olarak artık Yunan imparatorluğu olarak düşünülecektir. 626 yılında ise İstanbul Avarlar ve Sasani İmparatorluğu tarafından kuşatılmıştır. Ancak başarılı olunamamıştır.
İmparator II. Konstans (641-668) zamanında 654 yılında Araplar Rodos Adası’na saldırır ve Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan ve yapıldıktan sonra bir depremde yan yatmış olarak bulunan Rodos Heykeli’ni parçalar.
Konstans sonrasında IV. Konstantinos (685-685) imparator olmuştur. Bu dönemde 674 ile 678 yılları arasında Araplar, denizden İstanbul kuşatması yapmışlar ancak başarılı olamamışlardır. İmparator Filippikos (711-713) döneminde Konstantinopolis Bulgar Kral Tervel tarafından kuşatılmıştır. Filippikos’un tahttan indirilmesi için iki yıl sonra 715 yılında Bizans kolordusundan Opsikion orduları, başkentleri olan Konstantinopolis’i kuşatmış ve şehre girerek İmparator Filippikos’u tahttan indirmişlerdir.
726 yılında İmparator III. Leon (717-741) Büyük Saray’ın girişindeki Chalke Kapısı üzerindeki Hz. İsa heykelini indirerek Bizans İkonoklazmı’nı veya Bizans İkonoklastik Dönemi’ni başlatmıştır. İkonoklazm dinin ruhuna ve genel felsefesine zarar verdiğini iddia ederek ikonaların ve dini resimlerin yasaklanmasıdır. İkonoklazmı destekleyen kimseler ikonoklast olarak anılır. Bu dönem 787 yılında İmparatoriçe İrene ile bitirilmiştir. 814 yılında ise V. Leon tarafından İkinci Bizans İkonoklastik Hareketi başlamış ve 843 yılında İmparatoriçe Theodora tarafından bu döneme son verilmiştir. Bu iki dönem boyunca başta Ayasofya olmak üzere çeşitli dini mozaikler ve figürler tarihte geri gelmemek üzere yok edilmiştir.
İstanbul Tarihi Konstantinopolis Dönemi ve Rum Ateşi
18 Haziran 860 tarihinde Ruslar 200 gemilik donanma ile İstanbul’u kuşatmış ve Konstantinopolis’in dış mahallelerini top atışına tutarak yağmalamaya başlamışlardır. Bu kuşatma 4 Ağustos’a kadar sürmüştür. Bir söylentiye göre 4 Ağustos günü Meryem Ana’nın elbisesi savaş alanına getirilmiş ve kuşatma Bizanslıların lehine bir şekilde sonuçlanarak bitmiştir. 941 yılında Ruslar bir kez daha büyük bir donanma ile Konstantinopolis önlerine gelir ve kenti kuşatır. Bizanslılar günümüzde dahi meşhur olan, kömür, kükürt, kömür katranı, zift, reçine, nafta, kireç ve güherçile içeren ‘Rum Ateşi’ ile karşılık verir ve kuşatma kaldırılır. Ruslar son gemisine kadar kaybetmiştir.
I.Basil (867-886), İkonoklazm sonrası yıkılan ve tahrip edilen yapı ve sanat eserlerini onarmak için büyük bir inşa programı başlatır. Bu süreçte mozaikler restore edilir, kiliseler ve yeni bir imparatorluk sarayı inşa edilir, önemli ölçüde kaybedilen sınırlar yeniden genişletilir. Şu an İstanbul’da bilinen tüm mozaikler I. Basil dönemi sonrasına aittir.
İstanbul Boğazı Donuyor
İstanbul tarihi Konstantinopolis dönemi içinde 989 yılında, II. Basileios (976-1025) döneminde eski adıyla Byzantium olan Konstantinopolis tarihçesi içinde en büyük doğal afetlere uğramıştır. 989 yılının kış mevsiminde İstanbul Boğazı donmuş ve buzlarla kaplamış, deniz ticareti tamamen durmuştur, insanlar yürüyerek boğazın bir kıyısından diğerine geçmişlerdir. Aynı yılın sonbaharında ise Konstantinopolis’te çok büyük bir deprem olmuş ve şehir harabe haline gelmiştir. Başta Ayasofya’nın harabe haline gelmesiyle birlikte yaklaşık 40 kadar kilise tamamen yerle bir olmuştur. Ayasofya’nın restorasyonu beş yıl sürmüş ve 13 Mayıs 994 yılında tekrar ibadete açılmıştır. Bazı kaynaklara göre bu deprem 969 yılında olmuştur.
1010 yılında meydana gelen büyük deprem sonrasında Vordonisi adası sular altında kalmıştır. Bugün İstanbul’un kayıp adası olarak bilinen Vordonisi adası Maltepe açıkları ile Adalar arasında hala suyun altında bulunmaktadır. Ayrıca Vordonisi adası İstanbul’un onuncu adası olarak da bilinmektedir. Üzerinde 9. yüzyılda Küçükyalı Satyros Manastırı ile aynı zamanda yapıldığı bilinen bir manastır vardır. Yirmi dört yıl sonra ise 1034 yılında 140 gün boyunca Konstantinopolis’te depremler tekrar meydana gelmiştir.
1054 yılında 400 yıldır devam eden zıtlaşmanın sonucu olarak Batı ve Doğu Kiliseleri birbirinden ayrılmış ve Konstantinopolis Ortodoksluğu seçen Bizans İmparatorlarının başkenti olarak tarihi sürecine devam etmiştir. Tarih resmi olarak 16 Temmuz 1054’tür.
Malazgirt Savaşı ve Konstantinopolis
26 Ağustos 1071 tarihinde Bizans İmparatoru Romen Diyojen (IV. Ramones) ile Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan arasındaki yapılan savaşa Malazgirt Meydan Muharebesi denilmektedir. Bu savaş ile Türklerin Anadolu’ya resmi olarak girdiği varsayılmaktadır. Savaş sonrasında 1071 yılında Romen Diyojen imparatorluktan ayrılmış ve yerine Konstantinopolis’te VII. Mihail Dukas imparator olmuştur.
İstanbul Tarihi Konstantinopolis Dönemi Haçlı Seferleri
1 Ağustos 1096 yılında I. Haçlı Ordusu, Konstantinopolis’e varmış ve gemilerle Anadolu’ya geçmiştir. Bu dönemde imparator Aleksios Komnenos’tur (1081-1118). II. Haçlı Seferi 1147-1149 yılları arasında olmuştur, Bizans İmparatoru ise I. Manuil’dir (1143-1180). Bu haçlı seferi de Konstantinopolis üzerinden Anadolu’ya girilerek yapılmıştır. III. Haçlı Seferi yolu üzerinde Konstantinopolis bulunmamakla birlikte, bu Haçlı Seferi direk Anadolu’yu, Kıbrıs’ı ve Suriye’yi hedef almıştır.
1202-1204 yılları arasında ise IV. Haçlı seferi Müslümanlar tarafından yönetilen Kudüs’ü hedef almış olsa da Konstantinopolis’e yapılmış, şehir kuşatılmış ve yağmalanmıştır. Venedik doçunun Haçlıları gereken mali ve askeri destek için Konstantinopolis’e yönlendirmesi üzerine, Haçlı Ordusu kente gelmiştir. IV. Haçlı Seferi sırasında imparator III. Aleksios Angelos, Konstantinopolis’ten kaçmış ve yerine başa geçirilen genç Aleksios Angelos Haçlılar’ın, Ortodoks merkezin yeniden Katolik merkeze bağlanması isteğini reddetmiştir. Bunun üzerine şehrin zenginliğinden faydalanmak isteyen Haçlılar ve diğer fırsatçı işgalciler tarafından şehir talan edilmiştir. İmparator Basil sonrası yeniden yapılan çoğu kilise yakılmış, yıkılmış, mezarlar tahrip edilmiş, Jüstinyen’in mezarı açılmış ve cesedi bir kenara atılmıştır.
İstanbul Tarihi Konstantinopolis Dönemi İçinde Kaçırılan Hazineler
Haçlı Ordusu’nu oluşturan Avrupalıların bu Haçlı Seferi’nde Konstantinopolis ve Ayasofya’dan birçok tarihi eser ve hazine götürdüğü bilinmektedir. Haçlı Ordusu’nu İstanbul’a yönlendiren Venedik Dükü Enriko Dandolo’nun mezar taşı Ayasofya’nın ikinci katında günümüze kadar gelmiştir. Bundan sonra beş Haçlı Seferi daha yapılmasına rağmen hiçbiri Konstantinopolis üzerinden olmamış ve bu Haçlı Seferleri Kuzey Afrika ile Doğu Akdeniz bölgesine yapılmıştır.
1204 yılında eski adı Byzantium olan Konstantinopolis’te IV. Haçlı Seferleri sonucu olarak Latin İmparatorluğu kurulmuştur. 1261 yılına kadar da Byzantium Katolik Latin İmparatorluğu’nun başkenti olarak anılmıştır. 57 yıllık Latin İmparatorluğu boyunca naiplikler dâhil 9 imparator kenti ve Latin İmparatorluğu topraklarını yönetmiştir. Venedikliler şehrin bir kısmına yerleşmiş ve kendi yönetimlerini kurmuşlardır.
Bu arada esas imparatorluk merkezi Nicaea yani İznik kentidir. Latin dönemi boyunca imparatorluğun hem siyasal hem de dini bütünlüğü parçalanmıştır. 1204 yılında Konstantinopolis nüfusu 400.000 iken Bizans İmparatorluğu’nun toplam nüfusu 9.000.000’dur. 1261 yılına kadar yaşayabilen bu imparatorluk, İznik imparatoru Paleologos Hanedanlığı’ndan VIII. Mikhail Paleoloigos tarafından şehir ele geçirilerek sona erdirilecektir. İmparatorluğun dini ve politik bütünlüğü yeniden sağlanacak fakat önlenemeyen bir gerileme dönemine girilecektir.
Osmanlı’nın Konstantinopolis Kuşatmaları
İstanbul tarihi Konstantinopolis dönemi içinde Osmanlı’nın ilk Konstantinopolis kuşatması I. Bayezid tarafından 1376 yılında Cenevizliler ile birlikte imparator II. Manuil’e karşı yapılmıştır. Kuşatma, Konstantinopolis’te bir Türk Mahallesi kurulmasının kabul edilmesi ile kaldırılmıştır. 1391 yılında II. Manuil’in tahta çıkmasının II. Bayezid (Yıldırım Bayezid) tarafından kabul görmemesi nedeniyle kent tekrar kuşatılmıştır. Ancak Macarların, Osmanlı topraklarına saldırması ile kuşatma kaldırılmıştır.
1394 ve 1396 yılları arasında verilen sözler tutulmadığı için I. Bayezid tekrar İstanbul’u kuşatmış olmasına rağmen başarılı olamamıştır.
1397 yılından 1402 yılına kadar Niğbolu Savaşı sonrası zafer kazanan Yıldırım Bayezid tekrar İstanbul Kuşatması kararı almış ve kuşatma sonunda Türk Mahallesi oluşturma ve cami inşa edilmesi kararları alınmıştır.
1411 yılında Fetret Devri döneminde şehzadelerden Musa Çelebi Osmanlı Başkenti Edirne’yi ele geçirdikten sonra Konstantinopolis’i kuşatma altına almış ancak başarılı olamayarak kuşatmayı kaldırmıştır.
1422 yılında Bizans İmparatoru II. Manuil’in Osmanlı saltanat işlerine karışması sonucu tahtı kazanan II. Murad Konstantinopolis’i kuşatmış olsa da şehzade Mustafa Çelebi’nin II. Murad aleyhine sefere hazırlanması sonucu kuşatma kaldırılmıştır.
29 Mayıs 1453 tarihinde II. Mehmed iki aya yakın süreyle kuşatma altında tuttuğu Konstantinopolis’i alarak Fatih Sultan Mehmet olarak anılmaya başlamıştır. Kentin alınması ile Orta Çağ kapanmış ve Yeni Çağ başlamıştır.
Büyük Konstantin Dönemi Byzantium (Konstantinopolis, Constantinople) Mimarisi
Byzantium ismi yerine Nova Roma (Nea Roma-Yeni Roma) ismini kullanan Büyük Konstantin, şehrin hem pagan nitelikleriyle korunmasına hem de Hristiyan yapılarıyla gelişmesine önem vermiştir. Byzantium tarihçesi içinde önemli imar planlarının gerçekleştirildiği dönemde kent yeni bir çehreye kavuşmuştur. I. Konstantin kenti başkent yaptıktan sonra bugün bile hala isminin geçtiği önemli imar faaliyetlerinde bulunmuştur.
Byzantion zamanından kalma Artemis, Afrodit ve Apollon tapınaklarının harabeleri üzerine önce Eski Kilise olarak da bilinen Aya İrini Kilisesi’ni, daha sonra yakınına Büyük Kilise olarak bilinen günümüze kadar gelememiş ilk Ayasofya Kilisesi’ni yaptırmıştır. Aya İrini, Konstantinopolis Katedrali olarak, Ayasofya’nın 360 yılında açılmasına kadar hizmet edecektir. O zamanki Ayasofya Kilisesi’ni yapan Efratas isimli bir mimar olup, yapı, ahşap çatılı, taş duvarlı ve üç nefli bir bazilikadır.
İstanbul Tarihi Konstantinopolis Dönemi İmar Hareketleri
Bu dönemde Konstantin özellikle Septimus Severus’un yaptırmış olduğu Hipodromu büyütmüş, eklemeler yaptırmış fakat ilk iş olarak da Septimus Severus’un yaptırmış olduğu surları, Byzantium’a küçük geliyor diyerek yıktırmış ve daha geniş surlar yaptırmıştır. Bu surlar Septimus Severus’un yaptırdığı surlardan sonra ikinci İstanbul Surları’dır.
Yine Septimus Severus’un yaptırmış olduğu meydandaki saray büyütülmüş ve Büyük Saray (Magnum Palatium) adı verilmiştir. Sarayın tüm eklemelerle birlikte 100.000 metrekarelik bir alanı kapladığı düşünülmektedir. Sarayın yanına bir de Augustaion isminde meydan ve halk için Zeuxippos isminde büyük bir hamam ile Hormisdas Sarayı’nı (Bukoleon Sarayı) yaptırmıştır.
Konstantin ayrıca kentin merkezine Büyük Saray ve Hipodromun yanına bir protokol yolu olan kentin ana caddesi Mese yolunu da yaptırmıştır. Mese yolu, günümüzde Sultanahmet Meydanı kenarında bulunmakta olan Milyon taşı ile başlamakta ve bugün Çemberlitaş semtindeki Konstantin Forumu’nda bitmektedir. Forumun ortasında bulunan anıta günümüzde Çemberlitaş Sütunu denilmekle birlikte bu sütunun üzerinde o dönemde Konstantin’in altın bir heykeli bulunmaktadır.
Konstantin büyütmüş olduğu Hipodromun ortasına ‘spina’ isminde bir set veya duvar yaptırmış, bunların üzerine de günümüzde hala bir kısmını gördüğümüz eserler yaptırmış veya yerleştirmiştir. Örneğin, Yunanistan’da Delphi Tapınağı önünde duran birbirine sarılmış üç yılandan oluşan burmalı sütunu (Yılanlı Sütun) buraya getirmiştir. Ayrıca senato üyesi Philoxenus kendisi için Konstantinopolis surlarının içine yakın bir yere üstü saray altı sarnıç olan bir yapı inşa ettirmiştir. Bu saray ileride I. Justinianus (Jüstinyen) zamanında genişletilecek ve aşağıda açıklandığı üzere günümüzde hepimizin bildiği bir sarnıç haline getirilecektir.
İmparator Valens Dönemi Konstantinopolis Mimari Yapıları
İmparator Valens’in günümüze kadar gelen en nadide yapısı Bozdoğan Kemeri veya Valens kemeridir. İlk kurulduğu zamandan itibaren Konstantinopolis kendi tarihçesi içinde susuzluk sorunu çekmiş ve Hadrianus sonrasında ilk büyük su kemeri ve suyolu yapmıştır. Bazı kaynaklara göre toplamda 250 km uzunluğunda olan su yollarının son 970 metrelik bölümüdür. Ancak 50 metrelik kısmı günümüze kadar gelememiş olmakla birlikte kaybolmuştur.
Yine bir kısım tarihçelere göre Hadrianus’tan sonra I. Konstantin bu 1 km’ye yakın bölümü yaptırmaya çalışmışsa da ömrü yetmemiştir. Ancak su kemerini Valens yaptırdığı için Valens kemeri olarak da anılmaktadır. Bir söylentiye göre Valens kemeri yapılırken Kalkedon Surları’nın taşları sökülerek kullanılmıştır. Valens yaptırmış olduğu su kemeri ile I. Konstantin döneminde yapılan Zeuxippos hamamları ve Büyük Saray’a (İmparatorluk Sarayları) bağlantı yaparak su sorununu gidermeye çalışmıştır.
Arcadius Dönemi Konstantinopolis Mimari Yapıları
Arcadius toplamda 13 yıllık bir süreçte Bizans İmparatoru olsa da 403 yılında yaptırdığı Arcadius Forumu ve Arcadius Sütunu ile günümüzde kendisinden bahsedilmektedir. Bugün Arcadius sütunu ne yazık ki harap olmuş ve iki ev arasına sıkışmış durumdadır. Sütun günümüzde Fatih ilçesinde Aksaray semtinde bulunmakta olup artık sadece kaidesi görünür hale gelmiş olup harabe halindedir. Büyük Konstantin’in yaptırdığı Mese yolu üzerindeki son Forum olan Arcadius (Arkadios) Forumu da İmparator Arcadius tarafından yaptırılmış olup sütun bu forumun ortasındadır ve ne yazık ki günümüzde ağlanacak haldedir.
Flavius Theodosius veya II. Theodosius Dönemi Mimari Yapıları
Konstantinopolis tarihçesi içinde II. Theodosius, Konstantinopolis için ilk başta kendi adıyla anılan 22 km uzunluğundaki dönemine göre dâhice bir öngörü ve mimari programla Theodosius surlarını yaptırmıştır. Bu surlar İstanbul’da yapılan son İstanbul Surları’dır. Theodosius surları Sarayburnu’ndan Haliç kıyısından Ayvansaray’a ve Marmara kıyısı boyunca da Yedikule’ye, Yedikule’den de Topkapı’ya ve buradan da tekrar Ayvansaray’a uzanmaktadır. Bu dönemde yapılan surlar Marmara Denizi ve Haliç kıyısındakiler hariç hendek, iç surlar ve dış surlar olmak üzere üç bölümden ve 50 kapıdan oluşmaktadır. Günümüze kadar 38 kapı gelebilmiştir.
İstanbul surları yanında kent içine bir de üniversite yaptırdığı bilinen II. Theodosius ayrıca harap hale gelmiş olan ilk Ayasofya’nın üzerine ikinci Ayasofya’yı yaptırmıştır. Theodosius’un katedrali olarak bilinen ikinci Ayasofya, Konstantinopolis’teki isyanlar sırasında çıkan yangınlarla tahrip olmuştur. Bu ikinci kilise de ahşap çatılı, üç ya da beş nefli bir bazilikadır.
II. Theodosius, I. Konstantin döneminde genişletilen ve büyütülen Hipodroma bronz Quadriga atlarını Sakız Adası’ndan getirtmiştir. Bu şaheser 1204 yılında IV. Haçlı seferi sırasında Venedik’e götürülmüş ve San Marco Kilisesi üzerine konulmuştur. Bugün kilisenin dışında görülen atlar sahte olup gerçek Quadriga Atları kilisenin içindedir.
İmparator, günümüzde harabe olan Bukoleon Sarayı’nı da tekrar yaptırmıştır. Bukoleon Sarayı Hipodromun güneyinde, Ayasofya’nın doğusunda, Marmara Denizi’nin kıyısında bulunmaktadır. At Meydanı kazılarında (1951-1952) ortaya bir kısmı çıkartılan Antiochos Sarayı da II. Theodosius zamanından kalma saraydır.
Marcianus Dönemi Konstantinopolis Anıtları
Marcianus Sütunu da denilen Markianos Sütunu veya Kıztaşı günümüzde İstanbul’da Fatih ilçesinde bulunmaktadır. Kızıl-Gri Mısır Graniti’nden yapılan sütun aslında bir heykel kaidesi olmakla birlikte, korint sütun başlığının üzerinde Nike heykeli olduğu, bir söylentiye göre 13.yy’da Venedikliler tarafından götürüldüğü bilinmektedir. Sütun hakkında günümüzde dahi birçok efsane veya mit bulunmaktadır.
Justinianus Dönemi Konstantinopolis Mimari Yapıları
Justinianus (I. Justinianus, Jüstinyen) I. Konstantin döneminde senato üyesi Philoxenus’un yaptırdığı sarayı ve altındaki sarnıcı genişletmiştir, bugün üzerindeki saray olmasa da sarnıç Binbirdirek Sarnıcı olarak durmaktadır. Ayrıca Jüstinyen 532 yılında kentin su sıkıntısını hafifletmek için Bazilika Stoası olan alana Yerebatan Sarnıcı’nı da yaptırmıştır. Jüstinyen bunlarla kalmayıp İmparator Valens’in yaptırmış olduğu su kemerini onarmış ve bu suyolundan Binbirdirek ve Yerebatan sarnıçlarına da bağlantı yaptırmıştır. Jüstinyen dönemi Konstantinopolis’in I. Konstantin dönemindeki görkemli imar hareketlerinin devamı niteliğindedir. 532 Nika İsyanı sırasında büyük bölümü tahrip edilmiş kent merkezine birçok yapıyı içeren yepyeni çehre kazandırılmış, bu sayede kentin ün ve zenginliği artmıştır.
Jüstinyen isminin günümüzde hala sıkça görülmesinin sebeplerinden biri şüphesiz Konstantinopolis tarihçesi içindeki Nika Ayaklanması sırasında harabeye dönen ikinci Ayasofya yerine, günümüze kadar gelen üçüncü ve son Ayasofya’yı yaptırmış olmasıdır. Ayasofya ile ilgili bilgiler ilgili sayfamızda detaylıca anlatılmaktadır.
Diğer Byzantium ve İstanbul Tarihi Konstantinopolis Dönemi Mimari Yapıları
Günümüzde Tarihi İstanbul Yarımadası, Byzantion’un kurulduğu ilk dönem yapılarının izleri üzerine inşa edilmiş birçok katman barındırmaktadır. Konstantinopolis tarihçesi içinde Bizans Dönemi’ne ait olan ancak ne zaman yapıldığı belli olmayan veya yapıldığı tarih konusunda anlaşmazlıklar olan mimari yapılar da mevcuttur. Bu bölümde bazı önemli mimari eserlerden bahsedilmektedir, daha detaylı okumalar için lütfen sayfa altıdaki linkleri gözden geçiriniz.
İstanbul Surları
Byzas’tan sonra her ne Kadar Roma İmparatoru Septimus Severus ilk büyük İstanbul Surları’nı yaptırmış olsa da, Büyük Konstantin ikinci büyük surlarını, II. Theodosius ise son büyük İstanbul surlarını yaptırmıştır. Ancak bu surlar zaman içinde çeşitli depremler ve kuşatmalar sonucunda zarar görmüş ve farkı dönemlerde farklı imparatorlar tarafından onarılmış veya küçük çaplı olarak yenileri yapılmıştır. Praefectus Konstantinos Surları (447), Heraklius Surları (610-641), Leon Surları (813-820), Pteron Surları (829-842), Comnene Surları (1081-1118), Manuel Comnene Surları (1143-1180) bu tür onarım veya küçük bir alanda yapılan İstanbul Surları’na örnektir.
Dikilitaş
Büyük Konstantin döneminde Karnak Amon-Ra Tapınağı’ndan getirtilmek istenmiş olsa da İskenderiye’de bekletilen anıt sütun ancak imparator Julianus döneminde (361-363) İstanbul’a getirtilmiştir. Ancak bugünkü yerine dikilmesi 390 yıllarında İmparator I. Theodosius döneminde olacaktır. Bir ikizi de Roma’da bulunmaktadır. Dikilitaşı bugün görenler aslında alt kısmının eksik olduğunu hiyerogliflere göre anlayabilirler. 2005 yılında ise Dikilitaş’ın altındaki bu eksik bölümün yerinden sökülürken kırıldığı tespit edilmiştir.
Konstantin Forumu
İstanbul tarihi Konstantinopolis dönemi mimari hareketleri içinde Konstantin Forumu, eski surların hemen dışında inşa edilmiştir. Dairesel planlı forum alanı doğuda ve batıda iki anıtsal kapıya sahiptir. Halen dik duran ve Çemberlitaş olarak bilinen Konstantin sütunu meydanın ortasına imparatoru onurlandırmak için yerleştirilmiştir. Kaynaklardan, meydanın bir dizi antik heykelle süslendiği bilinmektedir; bir yunus, bir fil, Paris, Palladion, Athena ve Thetis, Artemis, bunun yanı sıra Poseidon, Askleipios ve Dionysios da forum alanında var olması olası anıtlardır.
Theodosius Forumu ve Theodosius Sütunu (Anıtı)
Bugünkü Beyazıt Meydanı’nın olduğu yere 4.yy’a kadar Forum Tauri denilmektedir ve Roma dönemindeki ismi de Theodosius Forumu’dur. Konstantinopolis tarihçesi içinde İmparator I. Theodosius onuruna yapılmış bir alan ve anıttır. Tepesinde imparatorun bir heykeli bulunmakta ve sütunun içindeki merdivenden heykelin olduğu bölüme çıkılmaktadır. Sütun 15.yy’a kadar ayakta kalmış ve bazı parçaları Patrona Halil hamamında kullanılmıştır. Forumda bulunan bazilikaların kalıntılarına İstanbul Üniversitesi temel açma kazılarında rastlanmıştır.
Bous Forumu
Günümüzde Aksaray Meydanı’nın bulunduğu yerde yapılmıştır. Konstantinopolis için bir Pazar yeri olmasından çok işkence ve infazların yapıldığı alan olarak bilinmektedir. Bous Eski Yunanca’da ‘öküz’ anlamına gelmektedir ve alana Öküz Forumu denmesinin sebebi, altında odunların yakıldığı bronzdan bir öküzün içine atılan insanlardan dolayıdır. I. Konstantin zamanında inşa edilen alanda II. Jüstinyen bu şekilde infaz edilmiştir.
Su Kemerleri ve Sarnıçlar
Şehre su getiren kemerler, Konstantinopolis tarihçesi içinde Hadrian döneminden başlayarak yapılmıştır. En ünlü ve günümüze kadar korunan su kemeri Valens dönemi kemerleridir. Şehrin en kalabalık olduğu dönemlerde binlerce sarnıç olduğu kayıtlardan okunmaktadır. Başta Bazilika (Yerebatan), Binbirdirek, Aetius, Aspar olmak üzere birçok sarnıç bir şekilde günümüze ulaşmıştır. Hipodromun sphendone kısmının bile sarnıç olarak kullanıldığı bir dönem vardır.
Million Taşı
Milion, Ayasofya yakınında bulunan, Konstantinopolis’in merkezini ve diğer önemli şehirlere uzaklığı ölçmeye yarayan tetrapylon şeklinde bir anıttı. Konstantinopolis’in merkezi caddesi olan Mese’nin başlangıcına işaret etmektedir. Muhtemelen Konstantin döneminde yeni başkentin Romanitas’ını (Romalılık) güçlendirmede rol oynamıştır. Tıpkı eski Roma’daki Miliarium Aureum gibi, Milion ilk olarak imparatorluk boyunca tüm yolların başlangıcını belirledi ve Konstantinopolis’in yerini sembolik olarak tanımladı. Million taşı Konstantinopolis tarihi ve tarihçesi içinde önemli bir yere sahiptir.
Büyük Saray
Büyük saray kompleksinin üst yapısı tamamen yok olmuştur, bundan dolayı Konstantin döneminden beri var olduğu bilinen bu sarayın sınırları bilinmemektedir. Şu an müze olan alandaki Jüstinyen dönemine tarihlenen mozaik peristilli zemin sarayın ihtişamını gözler önüne sermektedir, orijinal mozaik tabanın toplam 1.900 m² civarında olduğu tahmin edilebilir.
Tekfur Sarayı veya Porphyrogenitus Sarayı
Fatih Edirnekapı semtinde bulunan Tekfur Sarayı II. Theodosius’un yaptırdığı kara surlarına bitişik bir durumdadır. Kimi tarihçilere göre sarayı VII. Konstantinos (913-959) yaptırmıştır. Blakhernai (Blaherna) Sarayı da Tekfur Sarayı’nın bir parçasıdır. 14.yy’dan sonra imparatorların taç giyme törenleri burada yapılmıştır. Bunların dışında kent içi ve dışında birçok irili ufaklı saray bulunmaktaydı.
Aya İrini
Kutsal Barış’a adanmış Eski Kilise olarak da bilinen ilk kilise olan Aya İrini Konstantinopolis tarihçesi içinde Konstantin döneminde yapılmıştır. Aya İrini de 532’de Nika İsyanı’nda yanmıştır. Kilise daha sonra Justinian’ın üstlendiği, Ayasofya, Sergius ve Bacchus gibi 30’dan fazla kilise içeren büyük bir inşaat projesinin parçası olarak tekrar yapılmıştır. Aya İrini, 740 yılı depreminde ağır hasar görmüş, İkonoklastik dönemde yeniden inşa edilmiş; bu sırada ünlü İkonoklastik haçı eklenmiştir. Osmanlı döneminde camiye çevrilmeyen birkaç kiliseden biridir.
Chora Kilisesi (Kariye Müzesi)
Günümüzde Kariye Müzesi olarak bilinen Chora Kilisesi Konstantinopolis tarihçesi içinde 6.yy’da yapılmıştır denilse de ilk olarak 4.yy’a tarihlenmektedir. Yapıldığı dönemde ilk İstanbul Surları dışında kalan kilise, II. Theodosius döneminde yapılan İstanbul Surları içinde kalmıştır. İçindeki göz alıcı mozaikler ise 1315 ile 1321 yılları arasında Bizans devlet adamı Theodore Metochites tarafından yaptırılmıştır.
Hagia Theodosia Kilisesi
Bugünkü ismiyle Gül Cami olarak anılmakta ve Ayakapı’da bulunmaktadır. Azize mertebesine yükselen Theodosia’nın buraya gömüldüğü ve Latin istilası sonrasında kilise Azize Theodosia olarak anılmıştır. Kapalı Yunan kaçı planlı olan kilisenin mahzeninde birçok Bizans İmparatorunun mezarlarının olduğu bilinmektedir. Ayrıca bir rivayete göre ise Hz. İsa’nın havarilerinden ikisi burada gömülüdür.
Pantokrator Kilisesi
Günümüzde Zeyrek cami olarak bilinen kilise, Konstantinopolis tarihçesi içinde İmparator İoannes tarafından 1136 yılında bitirilmiştir. İlk yapıldığı dönemde bir manastır yapıları bütünüdür ve bir süre de hastane olarak kullanılmıştır.
Kutsal Havariler Kilisesi
Havariler Kilisesi, Konstantinopolis’in Dördüncü Tepesi’nde, mevcut Fatih Camii’nin bulunduğu yerdedir. I. Konstantin tarafından kendi mezar yapısı için inşa edilen dairesel bir türbe, bu alanda 4. yüzyılda inşa edilen ilk yapıdır. 550 yılında kilise, haç planlı bazilika olarak ve ikinci bir de türbe eklenerek Jüstinyen I tarafından yeniden inşa edilmiştir. İki türbe, 1028 yılına kadar imparatorların mezar yeri olarak hizmet etmiştir.
Haçlı istilasında tüm mezarlar açılarak gömülen değerli eşyalar talan edilmiştir. İkonoklazm’dan sonra kilise, Basil I tarafından restore edilmiş ve bir mozaik programı ile bezenmiştir. Yerine II. Mehmed tarafından Fatih Camii yaptırılmıştır. Kutsal Havariler Kilisesi, Yunan haçı planlı kilise şeması olarak Efes’teki St. John’a ve Venedik’teki San Marco’da geliştirilen beş kubbeli kütleye ilham vermiştir.
Tarih 29 Mayıs 1453’ü gösterdiğinde İstanbul tarihi Konstantinopolis dönemi kapanacak ve yeni bir dönem başlayacaktır.
Ayrıca İstanbul Tarihi Konstantinopolis Dönemi İle İlgili Linkler:
İstanbul gezilecek önemli Müzeler ve tarihi yerler
İstanbul Tarihöncesi Dönemi Tarihi
İstanbul Byzantion Dönemi Tarihi
İstanbul Byzantium Dönemi Tarihi
İstanbul Konstantiniyye Tarihi
İstanbul Tarihi Cumhuriyet Dönemi
Marmara Bölgesi Önemli tarihi ve antik kentleri
Marmara Bölgesi fotoğrafları
Yeni Başkentinde Bizans – İbrahim Sağlam
Roma İmparatorlu’unda Hristiyanlık
Bizans İmparatorları Listesi
Bizans Mimarisi