Birçok bakımdan yüzyıllar boyunca dünyanın sayılı şehirlerinden sayılan ve iki kıtayı birbirine bağlayan bu kadim tarihi kent Byzantion, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis, Kostantiniyye, İslambol isimlerini almış artık son olarak Türkiye Cumhuriyeti dönemi ile İstanbul ismini alacaktır. Ancak bunun için biraz zaman geçmesi gerekecektir. Kurulduğu günden itibaren çeşitli kültürlerin merkezi olan İstanbul şehri Roma, Bizans (Doğu Roma), Osmanlı İmparatorluğu gibi üç büyük medeniyete başkentlik yapmıştır.
Daha önceki yazılarımızda İstanbul tarihi beş farklı döneme ayrılmıştır. Bu dönemler sırasıyla:
- Tarihi Öncesi dönemlerde İstanbul tarihi
- Byzantion ve Helen dönemlerinde İstanbul tarihi
- Byzantium ve Doğu Roma İmparatorluğu dönemlerinde İstanbul tarihi
- Bizans dönemlerinde İstanbul tarihi
- Osmanlı dönemlerinde İstanbul tarihi
II. Mehmet’in fethettiği bu kadim kentte, VI. Mehmet’in (Sultan Vahdettin) 17 Kasım 1922’de İngiliz gemisine binerek ülkeyi terk etmesi ile Osmanlı dönemi sona ermiştir. Çok yakında yüzüncü yılını yeni kutladığımız Cumhuriyet dönemi başlayacaktır. Ulu önder Atatürk ile başlayan ve ülkenin geleceği için yapılan reformlar çığ gibi büyüyecek ve doğal olarak Konstantiniyye de bundan etkilenecektir. Artık zaman daha çok çalışma ve daha iyi bir gelecek sağlama zamanıdır.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi
1923 yılının 24 Temmuz günü yapılan Lozan Barış Antlaşması sonrasında 23 Ağustos 1923 tarihinden itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul’dan ayrılmaya başlar. Son itilaf birliği ise 4 Ekim 1923 tarihinde Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk Bayrağı’nı selamlayarak İstanbul’u terk eder. 6 Ekim 1923 günü ise Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girmiş ve işgal resmen sonlanmıştır. İstanbul’un işgali 4 yıl 10 ay 23 gün sürmüştür. Her yılın 6 Ekim’i böylece İstanbul’un kurtuluş günü olarak belirlenmiş ve kutlanmaya başlanmıştır.
1923 yılının 13 Ekim günü, İsmet İnönü’nün tek maddelik kanun teklifi TBMM Başkanlığı’na sunulur ve kabul edilir. Artık İstanbul başkent değildir. Yeni başkent Ankara olacaktır.
1923 yılının 26 Ekim günü, Türkiye-Romanya arasında yapılan ilk millî futbol maçı Taksim Stadı’nda oynanır. Karşılaşma 2-2 berabere biter.
Cumhuriyet’in ilanı İstanbul’da da geniş yankı bulur. Bu haber resmî olarak İstanbul’a 29 Ekim gecesi saat 24.00’te ulaşmıştır. İstanbul’da bulunan III. Kolordu Komutanı Şükrü Naili Paşa bildiri yayınlar. 30 Ekim tarihli bazı gazeteler “Cumhuriyet dün resmen ilan edildi. Birinci Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretleridir” başlığıyla çıkar. Halk sabah erkenden Sultanahmet Meydanı’na akın etmiş, tramvaylar insan seli hâline gelen caddelerde hareket edemedikleri için durmak zorunda kalmıştır. 30 Ekim 1923’te sabah erkenden İstanbul bayraklarla donatılır, öğleden sonra 15.30’da Valilik ve Kolordu’da tebrik törenleri başlar.
20 Aralık 1923 tarihinde İstanbul’da Toplu taşıma araçlarında kadınlarla erkeklerin birlikte seyahat etme yasağı kaldırılır.
3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmani’nin Türkiye Cumhuriyeti Memâliki Haricine Çıkartılmasına Dair Kanun ile hilafetin kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanı’nın Türkiye haricine çıkartılmasına karar verilir. Kanunun kabulünden sonra vakit geçirmeksizin harekete geçilmiştir. Dâhiliye Vekâleti’nin, İstanbul Valiliği’ne durumu bildirmesiyle, İstanbul Valisi Haydar Bey başkanlığında mülki yetkililer toplantı yaparak bir heyet oluşturur. 3 Mart gecesi 22.30’da şehirdeki telefonlar kesilir ve Dolmabahçe Sarayı asker ve polis ile çevrilir. Gece saat 24.00’te saray kütüphanesinde bulunan Abdülmecid Efendi’ye İstanbul Valisi Haydar Bey ve Polis Müdürü Sadettin Bey tarafından kanun tebliğ edilir. Halife Abdülmecid Efendi’nin, meclisten böyle bir karar çıkmasına ihtimal vermediğini belirtmesi ve Ankara ile temas kurmak istemesi bir sonuç vermemiş ve Vali Haydar Bey, gerekirse zorla çıkarılacakları uyarısı yapmıştır. Basında yer alan haberlere göre, Abdülmecid Efendi’nin Mısır’a gitmesi muhtemeldir.
Yapılan hazırlıkların tamamlanmasından sonra Halife Abdülmecid Efendi, polis nezaretinde yanında iki eşi, oğlu, kızı, kâtipleri ve özel doktoru olduğu hâlde arabaların yanına gelir. Dolmabahçe’den iki ayrı kafile hareket etmiş ve biri Sirkeci’ye gitmiştir. Halifenin trene Sirkeci’den bindirilmesi mahzurlu görüldüğünden Çatalca’ya hareket edilmiş ve gece saat on ikide Simplon ekspresinde halife için hazırlatılan vagona yerleştirilmiştir. Halife Abdülmecid Efendi’ye yolculuk ödeneği ve pasaportlar verilir. Pasaportlarda sadece çıkış mührü vardır ve İsviçre Konsolosluğu tarafından vize edilmiştir. Böylece, basındaki tahminler doğru çıkmamış ve yolculuğun Mısır’a değil İsviçre’ye yapılacağı anlaşılır. Hanedanın geri kalanı da kısa süre içinde yurt dışına çıkacaktır. Bunlar 16 damat ve 100 kadar sultanzadedir. Yurt dışına çıkanların toplam sayısı 141’dir.
3 Nisan 1924’te, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle, II. Mahmud’dan önce zaman zaman, onun döneminde ise artık neredeyse tamamen terk edilen Topkapı Sarayı, müze hâline getirilir. Saray, 1928 yılında Tahsin Öz’ün buraya atanması ile bir müze hüviyeti almaya başlamıştır. 7 Eylül 1971 tarihinde de Harem Dairesi ziyarete açılacaktır.
1924 Haziran’ındaki şiddetli yağmurlarla, sokaklar derelere dönüşmüş, evlerin alt katlarını sular basmış, bostanlar, bahçeler harap olmuş, hayvanlar telef olmuştur. Kurbağalıdere taşmış, Kızıltoprak, Kuşdili ve Yoğurtçu çayırlarını kaplamıştır. Kasımpaşa’da 500’den fazla ev sular altında kalmıştır. Topkapı, Aksaray, Eyüp, Beşiktaş, Samatya ve Beyoğlu’nda evleri sular basmıştır. Veliefendi Çayırı 3 m derinliğinde bir göle dönmüştür. Köy yolları bozulmuş, ekili alanların %80’i hasar görmüştür.
1924 yılı 6 Ağustos’unda üç gün süren yağmur, büyük maddi hasarlara yol açmış; evler temellerinden sürüklenmiştir. Eyüp ve Kasımpaşa selden en çok etkilenen semtlerdir. Sel suları, İslam Bey, Bülbül Deresi ve Gümüşsuyu’nun mecralarını değiştirmiş, can ve mal kaybına yol açmıştır. Bakırköy’de trenler, Yeşilköy’de hangardaki uçaklar hasara uğramıştır. Aksaray göle dönmüştür. İstanbul Valiliği’ne sunulan polis raporlarında zararın bilançosu 500.000 liradan fazladır. Karagümrük, Büyükdere, Aksaray, Şehremini, Unkapanı, Beyazıt, Kasımpaşa, Beyoğlu Pangaltı, Arnavutköy, Samatya, Hasköy ve Eyüp’te yıkılan evlerin toplamı 400’e ulaşmıştır. Demiryolu ve tramvay hatları bozulmuş, ulaşım aksamıştır. Ekili alanlar, harmanlardaki hububat, bostanların da harap olması gıda fiyatlarının yükselişine neden olmuştur. Ziraat Bankası’ndan selzedelere yardım yapılması kararlaştırılmıştır. Evleri yıkılanların emlak vergilerini ödemeleri ertelenmiştir.
1925 yılında Heybeliada’da 60 ev, 30 dükkân ve 2 fırın yanar. Olayın Beyazıt Kulesi’nden görülmesiyle birlikte İstinye’deki Heybeliada motoru sevk edilir, Kadıköy grubundan bir motopompun Bostancı İskelesi’nde bekletilmekte olan İstanbul istimbotuna yerleştirilmesi emredilir; bunun yetersiz kalması üzerine İstanbul ve Beyoğlu gruplarından birer motopomp da adaya gönderilir. Fakat bunların hazırlanması ve mesafenin uzaklığı nedeniyle zaman kaybedilmesi birçok yapının kül olmasıyla sonuçlanmıştır.
25 Ağustos 1925 tarihinde Cumhuriyet’in ilk anıtı olan Mustafa Kemal heykelinin temeli Sarayburnu’nda atılır. Heykel, 3 Ekim 1926’da dönemin belediye başkanı Şehremini Emin Erkul tarafından açılacaktır.
05 Ekim 1925 tarihinde İlk Cumhuriyet altını Darphane’nin Topkapı’daki binasında düzenlenen törenle basılır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına mahsus Ekim 1925’te basılan ilk Cumhuriyet beş liralık altın, bugünkü standardına ise 1951’de kavuşacaktır. İlk ziynet 5 liralık altın ise 1927’de basılır. İlk Atatürk resimli meskükler 1944’te, ilk Atatürk resimli ziynetler ise 1938 yılında basılacaktır.
1925-1926 yıllarında İstanbul’da muayenesi bulunan dişçi ve diş tabibi sayısı 70 kadardır ve 27 diş muayenesinin 14’ü azınlıklara aittir. Cumhuriyet’in ilan edildiği yıl okula giren iki Türk kızı, Ayşe Şadiye ile Azra Hatice hanımlar 1926 yılında diploma alıp ilk kadın diş hekimlerimiz olarak meslek hayatlarına atılırlar.
6 Mart 1927 tarihinde Süreyya Sineması açılır. Binanın yapılışı İstanbul’un işgal altında olduğu dönemde yaşanan bir olaya dayanır. Darüşşafaka Derneği, 1922 yılında, Kadıköy’deki parasızlık nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşılaşan okullar yararına Apollon Tiyatrosu’nda büyük bir müsamere düzenlemek ister. Tiyatro binasının sahibi olan Rum Kilisesi mekânı vermeyince Süreyya Paşa, “Kadıköylülerin tiyatro ihtiyacını gidermek” üzere modern bir sinema ve tiyatro binası yapmaya karar verir. Bina, açıldığı tarihten itibaren uzun zaman sinema olarak hizmet verir. 2005’te Kadıköy Belediyesi tarafından 49 yıllığına kiralanarak restore edilir ve 27 Ekim 2007 tarihinde Türkiye’nin altıncı opera binası olarak hizmete girer. Burada ilk temsiller 15 Haziran 1928 tarihinde başlamıştır.
1 Temmuz 1927 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk, en son Vahdettin ile görüştüğü 1919 yılından sonra İstanbul’a Cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk kez gelir. Bu anlamlı ziyaret 3 ay sürecektir. İstanbul Belediyesi günün anısına Reji İdaresi’ne sipariş vererek 1 Temmuz Hatırası adıyla sigara yapılmasını ister.
Büyükdere Deniz Havalimanı
1 Ağustos 1926 yılında Büyükdere Deniz Havaalanı açılmış olup, buradan ilk deniz uçağı ile uçuş yapılır. İtalyan Aero Espresso firması (Società Anonima Aero Espresso Italiana) Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ile deniz uçuşlarıyla ilgili girişimlerini sürdürür. Bu girişimler sonucu firma ile Türk hükümeti 27 Ağustos 1924’te bir anlaşma imzalar. Firmaya deniz uçuşlarıyla ilgili yirmi yıllık imtiyaz verilir. 1925 yılının Aralık ayında Küçükçekmece gölünün kuzeyinde kırk üç̧ dönümlük bir arazi verilen Aero Espresso, hemen tesislerin inşaatına başlar. Ancak kısa süre sonra arazinin askerî yasak bölge sınırları içinde olduğu ve buradan uçuş̧ yapılamayacağı bildirilir. Arkasından, şirkete Büyükdere’de yeni bir arazi tahsis edilir. Uçaklar dalgasız Büyükdere koyuna inip kalkacak, sahildeki yirmi dönümlük arazide hangarlar ve şirkete ait diğer binalar bulunacaktır. Aero Espresso seferlere başlamak için 1926 yılının Mayıs ayını hedeflemiştir. Kırk bir metrelik beton iskele yapılır, tamirhane, gümrük, posta ve polis binalarının temeli atılır. Hangar, İtalya’dan sipariş̧ edilmiştir. Aero Espresso’nun Büyükdere’den kalkan uçakları Atina’ya uğradıktan sonra İtalya Brindisi’ye inecektir. Aynı şekilde Brindisi’den kalkan uçaklar da önce Atina’ya ve ardından İstanbul’a gelecektir.
İlk uçuşun yapıldığı Ağustos ayından Aralık ayının sonuna kadar Büyükdere’ye on yedi uçak iner ve limandan on dört uçak kalkar. Ancak Yunanistan’da darbeci diktatör Pangalos devrilince, onun döneminde yapılan tüm uluslararası anlaşmalarla birlikte Aero Espresso ile yapılan anlaşma ve imtiyaz sözleşmesi de 29 Aralık 1926’da askıya alınır. Beş ay aradan sonra yeniden anlaşma sağlanır ve 1927’nin Mayıs ayında Brindisi-Atina seferleri yeniden başlar, İstanbul-Atina-Brindisi uçuşları ise ancak 1928 yılından sonra düzenli hale gelir. 1928 yılında Büyükdere bağlantılı 210 uçuş̧ gerçekleştirilir ve 1.111 yolcu taşınır. Karşılıklı olarak haftada iki kez yapılan ve normal hava koşullarında yedi saat süreceği açıklanan, ancak molalarla yaklaşık on saat süren bu seferlerden sonra ikinci hat olan İstanbul-Atina-Rodos seferleri de başlayacak, 1930’dan sonra bunlara Midilli uçuşları eklenecektir. 1946 yılında ise deniz havalimanı, günümüzde Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Komutanlığı tarafından kullanılmaktadır..
23 Ağustos 1927’de büyük Üsküdar yangını başlar. 23 Ağustos’ta Valideatik Mahallesi’nden başlayan yangın birdenbire büyümüş ve 5 saat devam ederek 300 ev, 6 dükkân, 1 karakol, 1 cami ve 1 mescidin tamamen yanmasıyla sonuçlanmıştır. Atatürk, yangından sonra bütün önlemlerin alınması için yetkililere emir verirken, ayrıca Gazi, yangın mağdurları için 5.000 lira bağışta bulunarak, bir yardım kampanyasının öncülüğünü yapmış olur. Beş saat süren Üsküdar yangınında 300’den fazla yapı kül olur.
27 Ekim 1927’de oluşan sel; Eminönü, Beşiktaş ve Aksaray’da etkili olur, otomobiller suya gömülmüş, tramvay seferleri durmuştur. Beykoz ve Anadoluhisarı’nda evleri sular basmış, Beyoğlu’nda Emin Camii’nin duvarları yıkılmıştır.
1927 yılının 28 Ekim günü ilk nüfus sayımı, 2 Haziran 1926 tarihinde TBMM’de kabul edilen ve Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 896 sayılı ‘İlk Nüfus Sayımı Kanunu’na göre yapılmıştır. Sayıma göre şehir merkezinde 695,813, kırsalda ise 98,631 kişi, toplamda ise 794.444 kişi sayılmıştır. Bu rakamın 404.558’i erkek, 389.886’sı kadındır. Farklı Kaynaklara göre bu rakam toplamda 691.000’dir.
1927 Mart’ının ilk günlerinde (bazı kaynaklara göre Mayıs 1927) İstanbul’da deneme ve gösteri maksadıyla ilk radyo yayını Sirkeci’deki Büyük Postane’nin önüne yerleştirilen bir radyo alıcısından yapılır ve Osmaniye vericisinin yanındaki geçici stüdyoda sanatçıların hazırlayıp sundukları müzik programının yayını olarak gerçekleştirilir. Günlük 5 saatle sınırlı olan ve “Muhterem Samiin (dinleyiciler)” anonsuyla başlayan yayınlar, söz ve müzik kısımlarından oluşmaktadır. Söz yayınlarında, Anadolu Ajansından temin edilen, “Esham ve Tahvilat” denilen dönemin hisse senedi ve tahvilleri ile “Zahire Borsası” haberleri yer alır. Müzik saatlerinde ise stüdyoda Türk sanat musikisinin önemli isimleri, eser icra edecektir.
1927 yılında Dersaadet Tramvay Şirketi (kuruluşu 30 Ağustos 1869) 31 km’lik hattıyla günde ortalama 183.000 yolcu taşımaktadır. O yılın otomobil sayısı ise 1000’i geçmiştir. 1928’de Ford’la bir anlaşma yapılarak Tophane’de bir otomobil montaj fabrikası kurulur ve bu alana serbest bölge statüsü verildiyse de, 1929’da dünyada yaşanan ekonomik buhran nedeniyle bu girişim geliştirilememiştir.
20 Şubat 1928 tarihinde ilk ulusal banka olan İş Bankası, İstanbul’daki şubesini 23 Eylül 1892’de İstanbul Postanesi olarak inşa edilen binada açar. Banka müzesini de 14 Kasım 2007’de açacaktır.
8 Ağustos 1928 tarihinde Taksim Cumhuriyet Anıtı açılmıştır. Anıt, İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya yaptırılmış ve iki genç Türk; Hadi (Bara) Bey ve Sabiha (Bengütaş) Hanım’ın (Türk ressam ve heykeltıraş. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin heykel bölümünden mezun olan ilk kadın sanatçısı, ilk Türk kadın heykeltraş) yardımlarıyla, anıt 1928’de tamamlanmıştır.
Harf İnkılabı
9 Ağustos 1928 gecesi Mustafa Kemal Paşa, Dolmabahçe Sarayı’ndan Ankara motoru ile ayrıldıktan sonra bir süre Marmara’da deniz gezintisi yapmış ve gece yarısına doğru Halk Fırkası’nın Gülhane Parkı’nda halka açık düzenlediği bir konser için parka geçmiştir. İlerleyen saatlerde ayağa kalkarak yeni Türk harflerinin kabul edildiğini ve vatandaşlardan isteğinin yeni harfleri bir an önce öğrenmeleri olduğunu belirten bir konuşma gerçekleştirir. Burada, yeni Türk harfleri olarak ifade edilen Dil Komisyonu tarafından hazırlanan alfabe projesidir. Mustafa Kemal’in Gülhane konuşması 10 Ağustos tarihli gazetelerin baskısına yetişmemiş, 11 Ağustos 1928 tarihli gazetelerde ise büyük başlıklarla haber olmuştur. 11 Ağustos tarihli bir haberin başlığı, “Büyük Gazi’nin Büyük Hitabeleri Yeni Harflerimizin Kabulünü Beyan Buyuran Nutkun Metni” şeklindedir. Aynı tarihli başka bir gazete “Gazinin Hitabesi” başlığı altında konuşma metnini yeni harflerle vermiş ve her vatandaşın yeni Türk harflerini çabuk öğrenmesi gerektiğini yazmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, halka örnek olmak için öncelikle devlet adamlarının ve yetkililerin yeni alfabe olarak ifade edilen Latin alfabesini bir an önce öğrenmelerini istemektedir. Nitekim 11 Ağustos’ta Gazi’nin yakın çevresi ve az sayıda milletvekilinden oluşan bir gruba alfabe dersi verilir. Ardından, İstanbul’da bulunan milletvekillerinin 25 Ağustos 1928’de Dolmabahçe Sarayı’nda konferanslara katılması kararlaştırılır. Konferansa milletvekillerinin derslerini çalışmış ve hazırlanmış olarak gelmeleri istenir. Davetiyede “Yeni Türk harflerini öğrenmiş olarak teşrifleri” ifadesi yer almaktadır. Bu talimat gereğince 80 kadar milletvekili, Dolmabahçe Sarayı’na gitmiş ve bir salonda kara tahta önünde yeni alfabe dersleri görmeye başlamıştır. Bu durum, yabancı gazetelerde “Milletvekilleri Okula Gidiyor” şeklinde haber başlığı olur. 25-29 Ağustos 1928 tarihleri arasında cereyan eden ve basında konferans olarak belirtilen bu toplantılar aslında bir çeşit kurultaydır. Bu kurultayın amacı, fiilen başlamış ama henüz yasalaşmamış bu inkılabın anlamını kavrayamamış olanların aydınlatılması, ikna edilmesi ve yeni yazının onaylatılmasıdır.
Harf İnkılabı, İstanbul’da başlamış ve kamuoyuna mal edilmiş önemli bir kültür hareketidir. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, İstanbul’dan ayrıldıktan sonra da yurt içi gezilerinde yeni alfabenin tanıtılması ve bir an önce öğrenilmesi için faaliyetlerine devam etmiştir. Harf İnkılabı’nın mecliste yasalaşması ise 1 Kasım 1928’de Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun ile olacaktır.
1 Eylül 1928 tarihinde Eminönü, Fatih, Kartal, Beykoz ve Silivri ilçeleri kurulur. Beşiktaş, Kadıköy, Sarıyer ilçeleri 23 Mart 1930 tarihinde kurulacaktır.
12 Şubat 1929 tarihinde Sovyet Devrimi’nin önderlerinden Lev Troçki İstanbul’a gelerek, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün müsaadesiyle Türkiye’ye iltica eder. 1 Mart 1931 tarihinde de Troçki’nin Büyükada’da kaldığı Arap İzzet Paşa Köşkü yanacaktır.
1 Temmuz 1929 tarihinde Türkiye’de ilk şehirlerarası telefon görüşmesi Ankara-İstanbul arasında başlar.
2 Eylül 1929 tarihinde Cumhuriyet gazetesinin üst katında yapılan güzellik yarışmasında Feriha Tevfik Hanım birinci seçilerek Türkiye Güzeli olur.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 1930’lu Yıllar
1930 yılında Konstantinopolis adı tamamen yürürlükten kaldırılır ve Türk Posta Hizmet Kanunu’nun yayınlanmasıyla resmi olarak İstanbul olur. Adreslerde artık Konstantinopolis isminin kullanılması halinde, kesinlikle gönderilerin yerine ulaşmayacağı ilan edilmiştir.
27 Eylül 1930 tarihinde Türkiye’nin ilk sivil havacısı Vecihi Bey (Hürkuş), kendi yaptığı VECİHİ XIV adlı uçakla Göztepe’den Yeşilköy’e, ardından Ankara’ya uçar. Vecihi Hürkuş, Yeşilköy’de 26 Eylül 1932 tarihinde özel tayyare mektebini açacaktır. Bu okulda modern Türkiye’nin ilk Türk kadın pilotu Bedriye Tahir Gökmen 1932 yılında eğitime başlamıştır (Sabiha Gökçen ilk Türk kadın savaş pilotudur). 1934 yılında Vecihi Okulu, brövelerin onaylanması için öğrencilerin Hava Kuvvetleri Müsteşarlığı tarafından sınavdan geçirilmesini ister. Ancak sınav heyeti geldiğinde okulun tek faal uçağı kırım geçirmiş olduğundan sınav yapılamaz, heyet yeniden gelmeyi kabul etmeyince okul kapanır ve Gökmen’in pilotluğu onaylanmaz. O sırada işinden çıkarılan (Bedriye Tahir, havacılık uğraşısı yüzünden çok tepki alır, engellemelerle karşılaşır. Havacılık ile uğraştığı için aylığından ceza kesilir, sonunda işinden kovulur) Bedriye Tahir Gökmen’in daha sonraki hayatı bilinmemektedir.
17 Temmuz 1931 tarihinde Türkiye’nin ilk yüzme havuzu 25mx50m ebatlarında Büyükdere’de İstanbul Büyükdere Yüzme Havuzu ismiyle açılır. Türkiye Şampiyonası ilk olarak 26 Ağustos 1932 yılında burada İzmit, İzmir ve Bandırma bölgelerinden yüzücülerin katılımıyla düzenlenecektir.
18 Ekim 1931’de İstanbul-Sofya arasında, Türkiye ile Avrupa arasında ilk telefon konuşması yapılır.
1 Aralık 1931 tarihinde Mısır ve Yunanistan ile ortak olarak gerçekleştirilen, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “İstanbul Sokaklarında” ilk sesli Türk filmi olarak Beyoğlu’nda Melek ve Elhamra sinemalarında gösterime girmesiyle ülkemizde sesli film dönemi başlar.
1932 yılında Sâmiye Cahid Morkaya, İstinye – Zincirlikuyu arasındaki 9.5 kilometrelik parkurda düzenlenmiş olan ralliyi kazanarak ilk Türk kadın otomobil yarışçısı unvanını elde eder. Morkaya’nın ilk şampiyonluğuna, yarışmaya katılan erkekler, yarışma kurallarında kadınların da yarışa katılabilmesini öngören bir madde olmamasını gerekçe göstererek itiraz eder. İtirazlar sonucunda görülen mahkemede Sultanahmet Sulh Mahkemesi, yarış şampiyonunun Sâmiye Cahid Morkaya olduğunu belirtir.
3 Şubat 1932 tarihinde Atatürk’ün emri ile aynı güne rastlayan Kadir Gecesi’nde Ayasofya Camii’ndeki mevlit töreninde, sürdürülen hazırlıklardan (Aralık 1931) sonra Türkçe Kur’an, tekbir ve kamet okunur ve radyodan naklen yayımlanarak resmî ve fiilî ilk adım atılmış olur. Gazetelere intikal eden habere göre İstanbul’da minareden okunan Türkçe ezan ilk defa Fatih Camii’nde Hafız Rıfat Bey tarafından okunmuştur. Ezanın Türkçe okunmasına ilk tepki ise 1 Şubat 1933 tarihinde Bursa’da olacaktır. 1950 yılında yapılan genel seçimler sonrasında ise ezanın Türkçe okunması kaldırılır. İstanbul’da ezanın yeniden asli şekliyle okunması, Türkçe ezan okunması hazırlıklarını yapan heyetin içinde yer alan ve yasağın kaldırıldığı sırada Sultanahmet Camii imamlığında bulunan Sadettin Kaynak’ın yönlendirmesiyle bu caminin minarelerinden çifte ezanlar okunmasıyla başlamıştır.
5 Şubat 1932 tarihinde ilk Türkçe hutbe Süleymaniye Camii’nde okunur.
12 Mayıs 1932 tarihinde Fenerbahçe Stadı’nın açılış maçında Galatasaray 2-1 galip gelir.
2 Nisan 1933 tarihinde Türk Ortodoksları Reisi Papa Eftim ilk kez Türkçe ayin yapar.
1 Ağustos 1933‘te İstanbul Üniversitesi, 31 Temmuz 1933’te kapatılan Darülfünun’un yerine kurulur.
20 Temmuz 1934 tarihinde Eşref Şefik tarafından radyodan ilk naklen maç (Fenerbahçe-Avusturya WAC) yayını gerçekleştirilir.
24 Kasım 1934 tarihinde T.C. Bakanlar Kurulu kararı ile Ayasofya, camiden müzeye dönüştürülmüştür. 1 Şubat 1935 tarihinde Ayasofya Müzesi ziyarete açılmış olup 6 Şubat günü Mustafa Kemal müzeyi ziyaret etmiştir.
4 Ocak 1935 tarihinde merkez üssü Balıkesir’in Erdek ilçesine bağlı Marmara Adası olan 6,4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelir. Depremde Çemberlitaş ve İstanbul tarihi surları hasar görür.
1935’te Türkiye’de mevcut 4.349 otomobilin 1.815’i; 747 otobüsün de 173’ü İstanbul’dadır. Bu dönemde gerek otomobil kullanımındaki artış gerekse otobüslerin trafiğe girmesi, şehir içi ve şehir dışı yol yapımını gündeme getirir.
1 Ağustos 1935 tarihinde Türk Tarihi Araştırma Cemiyeti yetkilileri, Süleymaniye’deki Mimar Sinan’ın mezarını açıp onun kafatasını incelemek ve ırk ölçülerini tespit edip Türk olduğunu ispatlamak için Atatürk’ten özel bir izin ister. Mustafa Kemal Atatürk bu talep onaylar ve Mimar Sinan’ın mezarı 1 Ağustos 1935’te açılır. Mezarı açanlar bugünkü adıyla Türk Tarih Kurumu olan Türk Tarihi Tetkiki Kurumu adına Hasan Cemil Çambel, Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan ve Şevket Aziz Kansu’dur. Çıkarılan kafatası tekrar mezara konulmamış, bunun yerine açılacak Antropoloji Müzesi’nde sergilenmesine karar verilmiştir. Ancak bu müze hiç açılmamıştır. Kafatasının nerede olduğu ile ilgili birçok şehir efsanesi vardır.
12 Şubat 1936 tarihinde meydana gelen şiddetli kar fırtınasında binalar yıkılır, gemiler batar ve Unkapanı Köprüsü 4 yerinden parçalanır. Ayasofya ve Sultanahmet Camisi’nin minarelerinin külahları uçar.
1936 yılının 4 Eylül günü İngiltere Kralı Edward’ın özel yatı Nahlin, Dolmabahçe önüne demir atar. Yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaşır. Atatürk rıhtımda O’nu beklemektedir. Denizin dalgalı olması sebebiyle kralın bindiği motor, suda inip çıkmaktadır. Kral rıhtıma çıkmak istediği bir sırada eli yere değer ve tozlanır. O sırada Atatürk de Kral’ı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunmaktadır. Bunu gören kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk:
– Vatanımın toprağı temizdir, o, elinizi kirletmez! Diyerek, Kral’ı elinden tutup rıhtıma çıkarıverir.
İstanbul Tarihi Kenti Cumhuriyet Dönemi Modern Kent Planlaması
Mustafa Kemal Atatürk, yeni kurulan Cumhuriyet’e yakışan ‘daha modern, hijyenik ve güzel’ bir İstanbul için iyi almış, deneyimli bir kariyere sahip, batı ve doğu kentsel dokusuna hâkim, farklı kültürlere aşina, önceden İstanbul ve Türkiye’yi bilen şehir planlamacısı Henri Prost’u ülkeye davet eder. 1936 ve 1937 yıllarında İstanbul’un şehir planlaması için, Paris’in bölgesel planını hazırlayan Henri Prost göreve başlar ve ilk olarak tarihi yarımadanın ve Beyoğlu ilçesinin 1/5000 (bazı kaynaklara göre 1/2000) ölçekli planları hazırlanarak İsmet İnönü’ye takdim eder. Kenti modern ve güzelleştirmeye yarayan bu proje toplamda beşer yıllık 3 dönem halinde 15 yılda tamamlanacaktır. 1940 yılında Anadolu yakasında Üsküdar, Kadıköy, Çamlıca ile surlar dışında kalan Eyüp ve Rami semtleri de eklenmiştir. (Anadolu yakasında Prost’un herhangi bir çalışması olmayacaktır.)
Tüm bu planlar 15 yıl boyunca 1950 yılına kadar kısım kısım uygulanacaktır. 1950 yılındaki genel seçimlerin ardından Demokrat Parti’nin göreve gelmesiyle projenin revizyonunu Türk planlamacılar üstlenecektir. 1956 yılında Başbakan Adnan Menderes, Prost’un bulvarlarını genişletmeye başlamasıyla, yoğun bir yol inşaatı, eski binaların yıkımı, yenilerinin yapımı başlar. 1958 yılında Henri Prost İstanbul’a tekrar davet edilir ve görüşleri alınır.
Henri Prost ve İstanbul Planı
Prost’un ilk çalışmaları, İstanbul’un tarihi siluetinin ve tarihi eserlerinin bulundukları ortam içinde korunması ve değerlendirilmesi için çözümler aramak olmuştur. Tarihi Yarımada’da geliştirdiği planın ana hatları, bu önemli anıtları bulundukları çevre içinde ortaya çıkarmanın yanı sıra bir bütünü tamamlayacak biçimde uzaktan algılanmalarını sağlamayı hedeflemektedir. İşte bu nedenle tarihi anıtların çoğunluğunun ortak zemin kodu olan artı 40 metre kodunun üzerinde, sadece 3 kat vererek günümüzde de geçerli olan yeni imar durumunu belirlemiştir. H. Prost’un düşüncesi, İstanbul’un doğal ve tarihi bütünlüğüne zarar vermeden modernleştirmek, ulaşımı sağlamak, mimari ve arkeolojik değerlerini ortaya çıkarmaktır.
Prost’un çalışmaya başlaması ile İstanbul şehremaneti yani belediyesi tarafından Osmanlı’nın mirası olarak mesireler, meydanlar ve mezarlıklar olarak tanımlı çoğunlukla da yeşil alan vasfındaki alanların mülkiyetleri üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. Sarayburnu parkında Topkapı Sarayına ait olan açık alanların korunduğunu sahildeki depoların ve yapıların yıktırıldığını, burada sadece Sepetçiler Kasrı’nın korunduğunu kaynaklar yazar. Beyoğlu’ndan Harbiye’ye kadar gelen uzun aksta ise farklı dinlere ve mezheplere ait Pera ve Büyük mezarlık alanlarındaki mezarların parça parça taşınmasına zemin hazırlandığı kaydedilir.
Bu nedenle Roma, Bizans, Osmanlı saraylarını Ayasofya, Hipodrom, Küçük Ayasofya, Sarayburnu Parkı, Topkapı Sarayı Surları Marmara Denizi ile sınırlandırılmış bölge içinde güncel konumları ile korur. “Arkeolojik Park” olarak adlandırılan bu plan, günümüzde de yürürlüktedir. Diğer bir deyişle H. Prost’un hazırladığı Nazım Planın ana ilkesi şöyle özetlenebilir: Bu bulunmaz tarihi mirası korumak ve ortaya çıkarmak, gelişmeyi yönlendirmek, tarihi sit alanlarına saygılı olarak öngörülebilen maksimum perspektifleri açmak. Yukarıdaki ilkelerin sonucu olarak H. Prost iki bölümlü bir Nazım Plan önermektedir:
Tarihi Yarımada ve Beyoğlu:
Bu planın ana aksları, limanın konumu, köprü ve rezidans bölgeleri analizi ve ulaşım önerilerini içermektedir. Bu önerilerde H. Prost, Haliç’in kuzey ve güney bölgelerini bütünleştirmeyi hedeflemiştir. Ayrıca Boğaziçi için Galata Köprüsü’nden başlayan feribotların limanı olan Kabataş’tan geçerek Büyükdere ve Sarıyer’e uzanan, böylelikle merkezi, konut mahallelerine bağlayan bir yol ile boğaz üstündeki tepelerden geçen ve buradaki yerleşimleri birbirine bağlayan bir üst boğaz korniş yolu (Büyükdere-Taksim yolu) önermiştir.
Taksim Meydanı’ndan kaynaklanan iki ana arter, Beyoğlu’nu, Tarihi Yarımada’ya bağlamaktadır. Birincisi Galata Köprüsü’ne kadar tünel, köprüyü geçerek Beyazıt Meydanı’na ve geniş bir cadde ile Topkapı Surları’na ulaşan bir yol. Galata Köprüsü’nün 100-150 metre Haliç içine çekilmesiyle bu yol üzerinde yer alacak olan Karaköy ve Eminönü meydanlarının da düzenlenmesini mümkün kılacaktır.
İkinci yol yine Taksim’den hareket ederek bir bölümü mevcut kotta, bir kısmı viyadük olarak Atatürk Köprüsü’ne ulaşacak, Pera’nın (Beyoğlu) sağlıksız mahallerinin içinden geçerek bu bölgenin rehabilitasyonunu sağlayacaktır. Yine bu yol, Haliç’i Marmara’ya Beyoğlu’nu Tarihi Yarımada’daki konut bölgelerine bağlamayı hedeflemiştir. Atatürk Köprüsü ile Marmara Denizi arasında kalan bölgede, Atatürk Bulvarı ismini alacak olan bu yolun 50 metre genişliğinde olması ve çevresinde bulunan Süleymaniye, Şehzade, Fatih, Pantokrator Kilisesi ve Valens Kemeri’ni değerlendirecek bir düzende geçirilmesi düşünülmüştür. Bu ana cadde de H. Prost’un çizimlerine uygun olarak gerçekleştirilmiştir.
Tarihi Yarımada için geliştirilen planda; yarımadanın ortasında yer alan tepelerden geçen ve imparator Konstantin döneminde yaratılan akslara uygun olarak iki ana yol önerilmiştir. Birincisi Topkapı Sarayı ve Ayasofya’dan başlayan Beyazıt’tan geçerek Edirnekapı’ya ulaşan, diğeri Üniversite Meydanı’ndan Topkapı’ya ulaşan yollardır. Her iki ana cadde de gerçekleştirilmiştir (Vatan ve Millet caddeleri).
Yine aynı planda deniz kenarından geçen Atatürk Bulvarı’nın bittiği nokta ile bir taraftan Sarayburnu diğer taraftan kara surları ve Bakırköy’e uzanan bölgeleri bağlayan geniş bir ana cadde önerilmiştir. H. Prost planının önemli hedeflerinden bir tanesi de Eminönü Beyazıt arasında yer alacak olan ticari bölgeleri, hanları ve tarihi anıtları içeren sanat tarihi ve turizm açısından çok önemli bölgesel düzenlemeleri içermektedir. Bu düzenlemeler, istenilen nitelikte olmamasına rağmen birçok noktada gerçekleştirilmiştir; Eminönü, Yeni Cami, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı bölgeleri gibi.
Beyoğlu yakası için hazırlanmış olan Nazım Plan ise Maçka, Harbiye, Taksim ve Dolmabahçe arasında yaklaşık 20 hektarlık bir büyük parkı öngörmektedir. Taksim Meydanı, iki numaralı park olarak nitelendirilmiş bir bütün içinde, büyük bir gelişme içinde olan rezidansiyel bir bölgenin dinlenme ve eğlence merkezini oluşturacaktır. İki numaralı park projesi ayrıca, bir açık hava tiyatrosu, spor sarayı ve sergi salonlarını, önemli konukların karşılandığı deniz kenarında Dolmabahçe Sarayı yanında bir meydanı, çeşitli sportif yarışmaların düzenlenebileceği geniş yeşil alanları içermektedir. Bu bölgedeki büyük mezarlık alanlarının taşınmasıyla uygulamaya başlanmış, 31 Mart Olayı’nda Taşkışla ile birlikte zarar görüp sonradan futbol sahası olarak kullanılan Taksim Topçu Kışlası tamamen yıkılarak üstüne Prost planının İstanbul’daki en ikonik göstergesi olan Gezi Parkı ve Harbiye aksındaki promenad yapılmıştır. Prost’un 1939 yılında Taksim Topçu Kışlası’nın ağaçsız avlusuna diktiği asırlık ağaçların gölgesindeki Taksim Gezi parkı 70 yıl sonra bir kez daha İstanbul tarihine damgasını vuracak ve bu ağaçların kesilme tehdidi ile başlayan Gezi olaylarının mekânı olarak ön plana çıkacaktır. 28 Mayıs 2013 ile 20 Ağustos 2013 tarihleri arasında, ilk olarak İstanbul’daki Taksim Gezi Parkı için hazırlanan kentsel gelişim planına karşı çıkmak amacıyla düzenlenen, daha sonrasında ifade özgürlüğü, medya sansürü, otoriteryanizm gibi toplumsal sorunlara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görece baskıcı yönetimine karşı toplumsal bir harekete dönüşen protesto hareketlerine sahne olan Gezi olaylarında 11 kişi ölecek, 8000’den fazla kişi yaralanacak ve 3000’den fazla kişi tutuklanacaktır. Gezi olaylarındaki insan hareketi tam da Prost’un modern kent kullanımında amaçladığı sosyal ivmeyi yıllar sonra kanıtlar niteliktedir. Bu proje, Harbiye’ye kadar devam eden iki kilometre uzunluğunda yaya gezinti yolu ile birlikte, II. Dünya Savaşı koşulları içinde olunmasına rağmen güzel ve başarılı bir biçimde gerçekleştirilmiştir.
Tekrar Tarihi Yarımada’ya dönersek, H. Prost hazırladığı Nazım Planda kara ve deniz surlarını koruyarak sur dışında 500 metre, sur içinde 80 ile 100 metre genişliğinde gezinti yollarıyla düzenlenmiş yapı yasağı olan (non aedificandi) yeşil alanlardan oluşan bir bölge önermiştir. Bu bölge, dikkatli bir şekilde bugüne kadar korunmaya çalışılmıştır.
1943 yılından itibaren H. Prost, nüfus artışını dikkate alarak bir metro projesi üzerinde çalışılmasına karar vermiştir. Bu projeyle Beyoğlu ile Tarihi İstanbul’u bağlamayı düşünmektedir (Bugün bitmiş olan metro).
Atatürk Kültür Merkezi (AKM)
Taksim Meydanı’nda ilk kez bir opera binası yapılması 1939 yılında İstanbul’un planlamasını üstlenen Henri Prost’un Taksim Meydanı düzenlemesi projesinde gündeme gelmiştir. H. Prost, Beyoğlu ile ilgili meydanları tasarlarken bölgenin mimari karakterini dikkate alarak mimarisinin buna en uygun olduğunu düşündüğü tanınmış Fransız mimar Auguste Perret’i, bölgeyi canlandıracak iki önemli kültür yapısını gerçekleştirmek üzere İstanbul Belediyesi’ne önerir. Böylece, Taksim’de bugün AKM adıyla bilinen binayı ve Şişhane’de Komedi tiyatrosunu projelendirmesi için bu dünyaca tanınmış mimar İstanbul’a davet edilir (Şişhane’deki tiyatro hiçbir zaman yapılamamıştır).
Yer seçimi ve proje için birçok çalışma yapılmış ve ilk avam proje August Perret’e hazırlatılmıştır. 29 Mayıs 1946’da temeli atılan ve seyirci kısmı karkası tamamlanan inşaat 1953 yılında çıkarılan kanunla hazineye bırakılmış ve Bayındırlık Bakanlığınca devam ettirilmiştir. Ancak mevcut projenin o günün teknik gelişimine ve modern mimarlık anlayışına uygun olmaması nedeniyle uygulama yeniden ele alınmıştır. 1954-55 yıllarında Mimar Prof. Paul Bonatz konuyla ilgilenmiştir. Bayındırlık Bakanlığı’nca projeler, yeniden devam ettirilmesi için Rükneddin Güney ve Feridun Kip’e verilmiştir. Bu süreçte bir heyet oluşturulmuş ve bu heyet Avrupa’da bulunan önemli tiyatro ve opera binalarını inceleyerek projenin yeni bir konsept ile ele alınması gerektiğine karar vermiştir.
Proje 1956 yılında Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Hayati Tabanlıoğlu’nun sorumluluğuna verilmiştir. Olumsuz tüm koşullara karşı büyük çaba ve sabırlar sonucu 12 Nisan 1969’da İstanbul Kültür Sarayı adıyla hizmete açılan yapı, 27 Kasım 1970’te bir temsil sırasında sahneden başlayan yangınla, büyük ölçüde hasara uğrayacaktır.
1977 yılı başlarında Atatürk Kültür Merkezi (AKM) adıyla yeniden kullanıma hazır hale getirilen, önceleri İstanbul Opera Binası adıyla başlayan, Kültür Sarayı adıyla açılan bu ikonik yapı, 1978 yılının Ekim ayından itibaren hayatına AKM olarak devam edecektir.
2008 yılında Atatürk Kültür Merkezi (AKM), yenilenmesi için hizmete kapatılmış ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Tabanlıoğlu Mimarlık arasında yenileme projesi imzalanmıştır. Ancak yapılan tadilat, Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası’nın açtığı dava nedeniyle mahkeme kararıyla durdurulur. 2018 yılında Atatürk Kültür Merkezi binası yıkılmış ve Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından tasarlanarak 29 Ekim 2021 tarihinde yeniden kullanılmaya başlanmıştır.
Atatürk’ün Vefatı
27 Mayıs 1938 tarihinde Atatürk son defa İstanbul’a gelmiştir. 1937’de sık sık burun kanamalarının olması ve vücutta meydana gelen kaşıntılar karaciğer yetmezliğinin ilk belirtileri olarak ortaya çıkmaya başlamış, 1937 kışında hastalığının ciddi olduğu anlaşılmış, 1938 başında kesin teşhis konulabilmiştir. Derhâl tedaviye başlanmasına rağmen bir sonuç vermemiş ve Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda vefat etmiştir.
11 Kasım 1938’de cenaze töreninden önce Atatürk’ün naaşı tahnit edilmiş, tahnit edilen ve tabuta konan naaş, 13 Kasım 1938’de hâlen yatak odasında bulunmaktadır. Naaş, 14 Kasım’da Dolmabahçe Sarayı merasim salonunda hazırlanan katafalka konulur. Cenaze töreni için hazırlanan programa göre, 16 Kasım 1938’den itibaren Atatürk’ün katafalkının üç gün süreyle ziyarete açılması, 19 Kasım 1938’de sabah saat 08.30’da cenazenin Dolmabahçe Sarayı’ndan alınması, cenaze korteji, güzergâh, Yavuz zırhlısına bindiriliş, İzmit’e varış, oradan trenle Ankara’ya hareket, karşılama, meclisten Etnografya Müzesi’ne doğru güzergâh ve kortej, ayrıntılarıyla tespit edilmiş ve cenaze töreninin 21 Kasım 1938’de naaşın Etnografya Müzesi’ne nakliyle son bulması planlanmıştır. Bayrakların 21 Kasım 1938 günü saat 24.00’e kadar yarıya indirilmiş olarak kalması kararlaştırılmıştır.
16 Kasım 1938’de sabah 10.00’dan itibaren katafalk ziyareti başlar. Bir gün sonra çıkan gazeteler, ilk gün saat 24.00’e kadar 150.000 ziyaretçi sayısı vermiştir. 17 Kasım’da ziyaretçi yoğunluğu daha da artar. Bazı gazetecilerin değerlendirmesine göre, sabahın ilk saatlerinde büyük salonun kapısından dakikada 180 civarında insan geçerken, gecenin ilerleyen saatlerinde bu sayı dakikada 250 kişi olarak gerçekleşir. Bu ziyaret sürecinde üzücü bir olay olur. 17 Kasım 1938’de saat 20.00’den sonra 100.000 kişiden fazla insanın Dolmabahçe Sarayı’nın etrafına gelmesi ve bazı tedbirsizlikler dolayısıyla izdiham oluşmuş, 11 kişi ezilerek ölmüştür. Ayrıca, 40’tan fazla yaralı vardır. Hayatını kaybedenlerin arasında gayrimüslim vatandaşlar da vardır. Bu durum, kuşkusuz Atatürk’ün ölümünden ülkedeki bütün vatandaşların, bütün unsurların derin bir acı yaşadığını göstermektedir. 19 Kasım’da Atatürk’ün cenaze namazı kılınarak naaş Ankara’ya gönderilir.
1938 yılında, açıldığı 1895 yılından bu yana hala hayatına devam eden Rebul Eczanesi, İstanbulluları lavanta kolonyası ile tanıştırır. Rebul Eczanesi, aslında Büyük Paris Eczanesi olarak Fransız Eczacı Jean Cesar Reboul tarafından 1895 yılında, Grand rue de Péra No. 116’da (günümüzde No. 94) açılmıştır. Lavanta kolonyası önceleri Bay Reboul’un bahçesinden yetiştirilen lavantaların yağlarından elde edilir, daha sonra her yıl Fransa’nın güneyinde Grasse kentine yakın bölgelerden gün ağarana kadar toplanan, kokusuyla fabrikanın ağır havasını yok eden, lavanta çiçekleri ile üretilmeye başlanır. Rebul kolonyaları, 1981 yılında Brüksel’deki Dünya Kalite Kontrol Merkezi tarafından altın madalyaya layık görülmüştür. Beyoğlu’nda 2010’dan sonra artarda gerçekleşen dönüşüm projelerinden dolayı orijinal dükkanını kapatan Rebul, Beyoğlu’nda başka bir lokasyonda günümüzde de hayatına devam ederek çeşit çeşit kolonyalarını bizlere sunmaktadır.
İstanbul Tarihi Cumhuriyet Dönemi Devamı
1939 yılında Osmanlı döneminden intikal eden ve yabancı şirketler tarafından işletilen elektrik, tramvay ve tünel işletmeleri yeni kurulan İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri Umum Müdürlüğü’nün (İETT) maiyetine verilerek belediyeye devredilir. İETT, II. Dünya Savaşı koşullarına rağmen büyümüş ve önemli bir otobüs filosu oluşturmuştur. Nitekim 1945 yılı itibarıyla 25 otobüsle günde ortalama 11.500 yolcu taşıyacaktır. 1947 yılında Şişli’de büyük bir garaj ve bakım ünitesi açılır. 1954’te Üsküdar-Kadıköy ve Havalisi Tramvayları Şirketi tasfiye edilerek şirketin ertesi sene İETT’ye katılmasıyla araç sayısı 196’ya çıkar. İETT, tramvayların kaldırılmaya başlanmasıyla birlikte artan ihtiyacı karşılamak amacıyla çok sayıda otobüs almaya başlar. 1960 yılına gelindiğinde İETT’nin elinde 560 otobüslük bir filo olacaktır.
5 Eylül 1939 tarihinde, II. Dünya Savaşı nedeniyle İstanbul’daki müzeler kapatılır. Bazı müze eserleri güvenlik sebebiyle İç Anadolu’ya taşınacaktır. 23 Nisan 1948 tarihinde ise Savaş nedeniyle kapatılan Topkapı Sarayı Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi tekrar açılacaktır.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 1940’lı Yıllar
20 Ağustos 1941 tarihinde dünyanın en eski ikinci metrosu olan Tünel, arızadan dolayı yedek parça bulunamadığı için Aralık ayına kadar kapalı kalır.
2 Şubat 1942 tarihinde Nazilerden kaçan Yahudileri taşıyan Struma gemisinin Şile açıklarında Sovyet denizaltısı tarafından batırılması sonucu 769 Yahudi ölür.
10 Eylül 1943 tarihindeki Kapalıçarşı yangınında 200’ün üzerinde dükkân yanar.
1944 yılının Kasım ayında Reşad Ekrem Koçu’nun hazırladığı, İstanbul Ansiklopedisi’nin ilk fasikülü Cemal Çaltı adlı tüccarın desteğiyle yayımlanır. Bu ansiklopedi asla bitirilemeyecek bir ansiklopedidir. 1973 yılına kadar fasikül olarak yayınlanmasına rağmen bitirilemez. Salt ve Kadir Has Üniversitesi iş birliğiyle 2018 yılından bu yana yürütülen Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen ‘Başka Kayda Rastlanmadı: Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi’, tarihçi ve romancı Reşad Ekrem Koçu’nun (1905-1975), ömrünün büyük kısmını adadığı İstanbul Ansiklopedisi‘nin yayımlanmamış bölümlerine ışık tutacaktır.
15 Ocak 1945 tarihinde, 1 Temmuz 1944 tarihinde Devlet Denizyolları İşletmesi Şehir Hatları Müdürlüğü’ne devredilen Şirket-i Hayriye, tamamen kapatılır.
15 Haziran 1945 tarihinde Zeki Zeren başkanlığında Saygısızlıkla Savaş Derneği kurulur. Zeki Zeren ileride ordinaryüs unvanını da alacak olan ünlü anatomi profesörüdür. Dernek 1952 yılında basın ve üniversitelerden yeterli desteği göremediği öne sürülerek yöneticileri tarafından kapatılacaktır.
22 Ekim 1945 tarihinde Türkiye genelinde yapılan nüfus sayımında İstanbul nüfusu ilk kez 1.000.000’un üzerine çıkmıştır. Yapılan sayımda İstanbul’un nüfusu 1.078.399 kişidir.
1946 yılında İstanbul’da ilk gecekondu yerleşimi, Zeytinburnu Kazlıçeşme’de, İstanbul’a artan göçlerle başlar. Sonrasında Taşlıtarla’da gecekondu alanları yayılmaya başlayacaktır. İkinci gecekondu kuşağı 1970’li yılların başında başlayacak ve işin içine bir de 1940’lı yıllardan itibaren gelişen arabesk müzik tarzı girecektir. 1980’li yıllarda ise çıkartılan af yasaları ile gecekondular apartmanlaşmaya doğru gitmiş ve günümüzde dahi problemler devam edecektir.
5 Nisan 1946 yılında Süreyya Plajı, Küçükyalı’da açılır. İnşaatına 1939 yılında başlanan plaj, 1980 yılının sonlarından itibaren otoyol projelerinin yapılması amacıyla doldurularak kapatılacaktır. 1953 yılında Kadıköy’deki Süreyya Operası’nı ve Yoğurtçu Parkı’nı, Maltepe’deki Süreyyapaşa Hastanesi’ni ve Süreyya Plajı’nı da yaptıran Süreyya İlmen Paşa Avrupa’daki benzerlerine öykünerek Süreyya Plajı’nın 50 m. kadar açığına bir kayalık üstüne Yunan mitolojisinden esinlendiği 6 kolonlu 3,5 m. çapında ve 4 m. yüksekliğindeki Bakireler Tapınağı’nı inşa ettirip içine de Venüs heykeli koydurur. Fakat zaman içinde denizin doldurulmasıyla anıt denizden çok içeride ana yol kenarında bir otoparkın içinde kalır ya da taşınır. Venüs heykelinin akıbeti ise bilinmemektedir.
1946 yılının Ağustos ayında İlk özel radyo olan İstanbul Teknik Üniversitesi Radyosu klasik müzik yayını ile başlar. 1954 yılında ilk frekans modülasyonlu radyo vericisi gerçekleştirilmiş ve yayına sokulmuş, 1971 yılında ilk stereo-FM vericisi gerçekleştirilerek stereo yayına başlanacaktır.
1858 yılında Sultan Abdülmecid tarafından Dolmabahçe Sarayı’na has ahırlarla Dolmabahçe Camisi arasına bir tiyatro binası inşa ettirilir. Üç yüz kişi alabilecek kapasitede olan tiyatro, at nalı biçiminde bir parter ve üç sıra locadan oluşmaktadır. Tiyatronun, 25 Haziran 1859 tarihli Illustration dergisinde A. Jourdain imzalı bir resmi yayınlanmış ve Avrupa’daki aynı dönem tiyatro binaları gibi görkemli olduğu kaydedilmiştir. Prost’un Taksim’de Gezi’yi de içeren 2 no’lu park projesinde bulunan promenad, yollar, meydanlar yanı sıra bir stat da içermektedir. 1939 yılında yangın ve bakımsızlıkla harabeye dönen tiyatro binası, has ahırlar ve etraflarındaki birçok yapı yıkılarak 27 Kasım 1947 tarihinde bir zamanlar has ahırların bulunduğu alanda İnönü Stadı açılır. Stadın temeli 19 Mayıs 1939 tarihinde atılmıştır. 22 Haziran 1951 tarihinde ise stadın adı Mithatpaşa stadı olarak değiştirilecektir. 4 Temmuz 1954 tarihinde kadınlar arası ilk futbol maçı oynanacaktır. 23 Eylül 1993 tarihinde ise stat Michael Jackson’a ev sahipliği yapacak ve hem İstanbul hem Türkiye en büyük konserlerinden birini yaşayacaktır.
1944 yılında Barbaros Hayreddin Paşa anısına Beşiktaş meydanına Barbaros Anıtı dikilir. 1941 yılında yapımına başlanan anıt 1943 yılında bitirilir. Anıt, Cezayir Caddesi’nde ve Barbaros Türbesi’nin hemen arkasında yer alır. Bu meydanın düzenlenmesi ve heykelin yerinin saptanması, Henri Prost tarafından 2 nolu Park kapsamında önerilmiştir. Heykeli Zühtü Müridoğlu ve Ali Hadi Bara yapmıştır; bronz işleri Yusuf Akpınar ve Ali Haydar Seymen’e aittir. Anıtın tümü 11,50 metredir. Bronz dökülen kısmı 6 ton 900 kilodur.
1949 yılının 9 Temmuz günü Galata rıhtımında Çorum vapurunun yanması sonucu 56 kişi ölür. Aynı yılın 31 Temmuz günü, At yarışı bahislerinde hile yapıldığı iddiaları üzerine seyirciler Veliefendi Hipodromu’nun tribünlerini ve hakem kulisini yakar.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 1950’li Yıllar
1951 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarındaki yağışlar, can ve mal kayıplarına yol açar. Haziran’da 2 kişi selden ölmüş, Temmuz’da 10 ölüm, 9 yaralanma, 223 ev hasarı ve 2.000 evde su baskını olmuş, binalar çatlamış, kaldırımlar sökülmüştür. Arnavutköy ile Bebek arası kalın bir çamurla kaplanmış. Ayasofya Müzesi’nde oluşan tahribatla birlikte Ağustos’taki selin zararı milyon liraya yaklaşmıştır.
9 Temmuz 1952 günü, İstanbul’da ilk televizyon yayını basın önünde İTÜ’nün Taşkışla binasından yapılmış ve İTÜ Gümüşsuyu binasının konferans salonundaki alıcılardan izlenir. Televizyon yayını, Hollanda’dan getirtilen araç ve gereçlerle İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) Elektrik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Santur’un önerisi üzerine ders uygulaması ve denemesi olarak başlamıştır. İlk yayın bundan sonra her cuma 17.00-18.00 saatleri arasında İTÜ-TV yayınları İstanbullulara izlettirilir. Bu tarihte İstanbul’da on TV alıcısı vardır. 1963’e kadar devam eden bu yayınlarda, yabancı filmler ve o dönemin ses ve saz sanatçılarının konserleri basit bir stüdyoda yayınlanmıştır.
3 Aralık 1953’te Büyük Saray Mozaikler Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak açılmış, 1979 yılında Ayasofya Müzesi’ne bağlanmıştır. Daha sonra Arasta Çarşısı’nın yeniden onarılması üzerine 25 Ağustos 1987 tarihinde ziyarete açılmıştır. İstanbul’da bulunan tek mozaik müzesi olması kendisine bir ayrıcalık kazandırmaktadır.
1 Ağustos 1953’te Atatürk (Yeşilköy) Uluslararası Havalimanı hizmete açılır. Westinghouse Electric Corp. ve J. G. White Corp. adlı iki Amerikan firması, havalimanı inşaatına 1949 yılında başlamış, 23 Mayıs 1953’te tamamlamış ve Ulaştırma Bakanlığı’na devretmiştir. İstanbul`da ilk hava meydanı, askeri amaçla 1912 yılında, Yeşilköy`de açılmıştır. 1944 yılında Chicago`da imzalanan Uluslararası Sivil Havacılık Anlaşmasından sonra, İstanbul/Yeşilköy`de uluslararası bir havalimanı yapılmasına karar verilmiştir. 29 Mayıs 1985’te havaalanının adı Atatürk Uluslararası Havalimanı olarak değiştirilecektir.
1954 yılının Şubatı’nda (24 Şubat) şiddetli soğukların etkisiyle kara, deniz, hava ve demiryolu ulaşımı sekteye uğrar. Yeşilköy’den havalanacak uçak seferleri iptal edilir. Tuna Nehri’nden koparak Karadeniz üzerinden sürüklenen buzlar Boğaz’ın girişini kapatır. Büyükdere koyu, Sarıyer iskelesi ve koyu, Ortaköy önleri, Kanlıca ve Çerkezköy koyları büyük buz kütleleriyle dolduğu için deniz trafiği kesintiye uğrar, şehir hatları vapurları seferlerini güçlükle yerine getirebilir. Birkaç noktadan Boğaz’ı karşıdan karşıya geçmek mümkün olmuştur. Vali ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, Boğaz’dan karşıya geçmeyi yasaklar ve her iki yakanın belli noktalarına polis ve bekçiler yerleştirir.
26 Kasım 1954‘te Kapalıçarşı’da çıkan yangın, bu yangınların en büyüğü olarak kabul edilir. 489 itfaiyecinin katıldığı büyük yangın anca 28 günde söndürülebilmiştir. Yangının nedeni olarak elektrik kontağı gösterilir. Yangın itfaiyeciler tarafından bir tür kundaklama olarak düşünülmüş ancak herhangi bir ipucu bulunamadığı için kayıtlara elektrik kontağı sebebi ile geçmiştir. Yangın söndürüldükten sonra çarşı içinde toplam 1364 dükkan ve çarşı dışında 30 dükkanın yandığı anlaşılmıştır. Zarar 15 milyon Lira olarak açıklanmış ve sigorta şirketlerince 7 Milyon Lira ödenmiştir.
21 Nisan 1955 tarihinde Türkiye’nin ve İstanbul’un ilk beş yıldızlı oteli olan İstanbul Hilton (Hilton Istanbul Bosphorus) açılmıştır. Otelin yapımı iki buçuk yıl sürmüş olup yapımına 20 Ekim 1952 yılında başlanmıştır. 1950’li yıllar Türkiye’nin siyasi tarihinde bir dönüm noktası olduğu gibi İstanbul’un yapılaşmasında da dönüm noktası teşkil eder. 1939 yılında uygulamaya geçen ve İstanbul’a modern bir kent kimliği kazandırma amacıyla Lütfi Kırdar ve Prost ile başlayan ve şekillenen süreç 1951 yılına kadar ürünlerini vermiş, başta 2 no’lu park ve periferisi olmak üzere kentin modern mimarlık ve şehircilik unsurları ile donanması ve kimliğini kazanması mümkün olmuştur. 1951 yılında görevine son verilen Prost yerine gelen revizyon kurulu verilen kararla Hilton Oteli 2 no’lu parkın bütünlüğünü bozan ve yeşil alanın kalbine yüksek katlı bir yapılaşma örneğine imar hakkı veren ilk örnektir. 50’lerden 2000’lere kadar olan süreç kentin sadece bu odak noktasında bile nasıl dönüştüğünün göstergesidir.
6 – 7 Eylül Olayları
6 Eylül 1955’te radyoda saat 13.00 haberlerinde ‘Selânik’te Atatürk’ün doğduğu evin bahçesine atılan bomba neticesinde evin pencerelerinin hasara uğradığı’ duyurulur. Ardından aynı gün saat 16.00’da İstanbul Express gazetesinde haber “Atatürk’e bomba” başlığıyla verilir. Gazetedeki haber, radyo kaynağına dayanmasına rağmen olaylar abartılarak verilmiş ve bu durum halkta büyük heyecanın meydana gelmesine neden olmuştur.
Kıbrıs Türktür Cemiyeti, bomba olayını protesto etmek için Taksim’de gösteri yapmaya başlar. Saat 17.20’de Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde gösteri yapılır ve anıta Türk bayrakları asılır. Gün içinde halka çok sayıda pankart ve bayrak dağıtımı yapılır. Bir süre sonra slogan atarak hareket eden bir grup Yunan Konsolosluğu’na ulaşmak istemişse de zabıta tarafından alınan önlemle dağıtılır. Başka bir grup ise Rum Lisesi’nin camlarını kırar. 6-7 Eylül olaylarına bizzat şahit olmuş kişilerin gözlem ve anılarına göre olayların başlamasında karanlık hususlar vardı. Taksim’de konuşma yapan ve kalabalığı yürüyüşe teşvik eden bazı kişiler bir daha ortalıkta gözükmemişlerdir. Taksim’deki birkaç yüz kişinin sayısı bir anda artmış, kitle psikolojisiyle hareket eden gruplara engel olunamamış ve kısa süre içinde olaylar İstanbul’un her tarafına sıçramıştır. Beyoğlu’nda ve diğer semtlerde Rumlara ait dükkân ve mağazaların camları kırılırken, ilk anda sadece tahrip yaşanmış, gecenin ilerleyen saatlerinde yağmalar olmuştur. Saldırı ve yağmalar bir süre sonra Rumlarla sınırlı kalmamış, diğer azınlıklara da yönelmiştir. Beyoğlu’nda başlayan olaylar, hızla diğer semtlere sıçrar. Kurtuluş, Beşiktaş, Kumkapı, Bakırköy, Dolapdere, Arnavutköy ve çok sayıda Rum vatandaşın yaşadığı Adalar’da yağma olayları yaşanır. Gelişmelerin çok hızlı seyretmesi hükûmeti telaşlandırmış ve olayları önlemek için askere vur emri verilmiştir.
26 Kasım 1954 tarihinde Kapalıçarşı’da çıkan yangın neticesinde dükkanların üçte ikiden fazla kısmı kül olur. Sebep elektrik kontağı olarak kayıtlara geçer. 65 sokaktan 34’ü, 2.730 dükkândan 1.506’sı tamamen, 24’ü kısmen yanmış, 10.000 esnaf ile 100.000 işçi işsiz kalmıştır.
5 Şubat 1956 tarihinde zor kış şartları sebebiyle Yeşilköy ve Mecidiyeköy’e kurtlar iner, olay haberlere yansır, İstanbul’da ekmek sıkıntısı baş gösterir.
20 Ekim 1957 tarihinde İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki Küçükçekmece ilçesine bağlı Yarımburgaz yakınlarında iki trenin kafa kafaya çarpışır. Bu facia, 95 ölü ve 150 yaralı ile tarihe Yarımburgaz tren faciası olarak geçmiştir.
29 Mayıs 1958 tarihinde restore edilen Rumelihisarı törenle ziyarete açılır.
14 Temmuz 1958 günü Bağdat Paktı toplantısının İstanbul’da yapılacağı gün, Irak’ta General Kasım liderliğindeki darbe yüzünden toplantı ilginç bir hal alır. İstanbul’a gelmesi beklenen Irak Kralı Faysal ve Başbakan Nuri Said darbe sırasında öldürülmüşlerdir.
24 Ocak 1959 tarihinde Maltepe Küçükyalı’da Neşe Sineması çökerek 35 vatandaşın ölümüne sebebiyet vermiştir. Sinemada o esnada Marlon Brando’nun oynadığı “Çayhane” isimli film gösterilmektedir.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 1960’lı Yıllar
1960 yılında yazar ve şair Hasan İzzettin Dinamo ‘Karacaahmet Senfonisi’ adlı bir şiir kitabı yayınlar. Aslında şiirlerin konusu 1943 yılında öldürüleceğinden kuşkulanan Hasan İzzetin Dinamo’nun saklandığı Karacaahmet Mezarlığı’nda yazdığı şiirler ile ilgilidir. Mezarlık adını, İstanbul’a Hacı Bektaş-ı Veli tarafından İslam dinini yaymak üzere gönderilen Karaca Ahmet’ten alır. Mezarlık İstanbul’un en büyük ve eski mezarlığıdır.
27 Mayıs 1961’de İlk troleybüs hattı Eminönü-Topkapı arasında hizmete girer. İstanbul’daki troleybüs hatları 1965’e kadar 90 km’yi bulur. 1968’de İETT çalışanlarının imal ettiği Tosun adlı troleybüs hizmete girer. Troleybüsler güç beslenmesini çift havai elektrik hattından aldıkları için elektrik kesintisi olduğunda araçlar yollarda kalmakta, yolda kalan araçlar trafik sıkışıklığına neden olmakta ve sefer tarifelerine uyamamaktadır. Bundan dolayı 16 Temmuz 1984’te troleybüsler İstanbul trafiğinden tamamen kaldırılır ve 75 troleybüs İzmir Belediyesi’ne satılır.
17 Ocak 1963 tarihinde İstanbul tarihindeki en düşük sıcaklık olan -11 dereceyi görür. 30 Ocak 2012 tarihinde ise Çatalca’da -10.4 derece görülecektir.
1964 yılında Tarlabaşı Meryemana Metropolitlik Kilisesi (Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi) tekrar ibadete açılır. Ahşaptan yapılmış olan Meryem Ana Kilisesi, 1870 yılında Beyoğlu’nda çıkan büyük yangında kül olmuş, 1880 yılında tekrar kâgir olarak inşa edilmiştir. 1950’lilere gelindiğinde İstanbul’da yaşayan Süryanî Ortodoks nüfus da artmaya başlayınca mevcut kilise yetersiz kalır. Bundan dolayı bitişiğindeki bina satın alınarak kilisenin büyütülmesine karar verilir. 1961-1963 yılları arasında titiz bir çalışma neticesinde bugünkü hâline kavuşur. 2004-2006 yılları arasında bir iç restorasyon geçiren kilise, aynı zamanda patrik vekilliği ve metropolitlik merkezi olarak da hizmet vermektedir.
24 Haziran 1967 tarihinde 6. Filo’nun İstanbul’a gelişi devrimci gençlerce protesto edilir. Aynı eylemler filonun ikinci gelişi olan 15 Temmuz 1968 tarihinde İstanbul Teknik Üniversite devrimci öğrencileri ile daha da artarak devam edecektir. Eylemler, 1967-1969 yılları arasında Beyoğlu’nda Amerikan askerlerinin başlarından keplerini kapmak, üstlerine kırmızı boya atmak, üniformalarını jiletlemek ya da kıstırıp hırpalamakla başlayan antiemperyalist eylemler, askerlerin denize atılmasına kadar varmıştır. 16 Şubat 1969 tarihinde ise 6. Filo’yu protesto olaylarında 2 genç ölmüş olup o gün tarihe ‘Kanlı Pazar’ olarak geçecektir.
1967’de Mudurnu’da 7.2 büyüklüğünde bir deprem meydana gelir ve İstanbul’da az da olsa bir hasara yol açar ve Vezir hanı çöker Çemberlitaş’ta yıkım, genç bir kadının ölümüyle sonuçlanır.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 1970’li Yıllar
1970 yılında Esenler ve Sağmalcılar’da koleraya yakalanan 500 kişiden 50’si ölür. 20 Ekim 1970 tarihinde ise Kolera nedeniyle yabancı gemiler İstanbul’a alınmaz. Kolera sebebiyle 7 Ocak 1971 tarihinde Taşdelen ve Çırçır dışındaki bütün memba suları kapatılacaktır.
1970 yılının başlarında Harem Otogarı açılır. Yeşilçam filmlerinde birçok yönetmen otogarı doğal plato olarak kullanır. Son yıllarda Harem Otogarı’nın taşınacağı ile ilgili haberler yapılsa da kısmen bazı otobüs firmaları halen otogarı kullanmaktadır.
15 Ağustos 1971 tarihinde Topkapı Otogarı (Topkapı Garajı) açılır. 1940 yılında İstanbul’da Sirkeci Garı’nın yanındaki Orhaniye Caddesi üzerinden otobüs firmaları yer almıştır. Buradan da Anadolu yakasına Sirkeci arabalı vapuru kullanılarak geçiş yapılırdı. Ancak 1960’lı yıllarda Eminönü ve Laleli’den hareket eden otobüs yoğunluğun artması ve zamanla arabalı vapurların çeşitli nedenlerle otobüs taşıması yasaklanmasıyla Silivri Kapı civarında açılan Topkapı Otogarı, 80’li yıllarda yetersiz kalması üzerine 1987 yılında yapılan anlaşmalarla ve 6 Nisan 1994 yılında Büyük İstanbul Otogarı’nın açılması ile Bayrampaşa’ya taşınacaktır.
9 Eylül 1971 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi kurulacak ve tarihi boyunca özellikle son yıllarda kayyum atamaları ile ilgili olarak tüm Türkiye’de haber olacaktır.
30 Ağustos 1972 tarihinde Çamlıca’daki televizyon vericisi devreye girer. Dört ay sonra Çamlıca’da yapılan televizyon kulesi ve verici istasyonu açılacaktır.
1972’de Ataköy Turistik Tesisleri İşletmesi tarafından Bakırköy Baruthanesi (İstanbul Baruthanesi) (yapımına 1698 yılında başlanmış, 1701 yılında da üretime başlamıştır), Barut Fıçısı adı altında bir süre diskotek olarak işletilmiştir. Kısa süren bu maceradan sonra kaderine terk edilen baruthane binası Bakırköy Belediyesi tarafından iki yıllık bir restorasyon faaliyetinin ardından 3 Mart 1993’te Yunus Emre Kültür Merkezi adıyla hizmete açılmıştır. Bunun yanında Ataköy Marina’da yer alan saat kulesi ise baruthane kulelerinden biridir ve hâlen ayaktadır.
13 Eylül 1973 tarihinde, denize kaydığı tespit edilen Ortaköy Camii’nin temeline 89 beton kazık çakılarak güçlendirilir.
Eski İsmiyle Boğaziçi Köprüsü Yeni İsmiyle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü Açılışı
Boğaziçi Köprüsü’nün temeli Beylerbeyi’nde 20 Şubat 1970 tarihinde atılmıştır. Her iki yakadaki çelik kuleler Ocak 1972 yılında yükselmeye başlamıştır. Aynı ayda kılavuz halatlar kuleleri birbirine bağlamak için çekilmeye başlanmıştır. 26 Mart 1973 tarihinde son tabliye de birbirine montajlanarak ilk kez Asya kıtasından Avrupa kıtasına yürüyerek geçilmiştir. 8 Haziran 1973 tarihinde Boğaziçi Köprüsü’nden ilk araçla tecrübe geçişi yapılmıştır. 30 Ekim 1973 tarihinde Boğaziçi Köprüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. Yıldönümünde araç ve yaya trafiğine, devlet töreni ile açılmıştır. Yaya geçişi nedeniyle köprü rezonansa girince çökme tehlikesinden dolayı açılış günü yaya geçişleri yasaklanmıştır. Boğaziçi Köprüsü 440 milyon liraya mal olmuştur.
Böylece İstanbul tarihi içinde ilki 1900 yılında, ikincisi Cumhuriyet döneminde 1931 yılında iş insanı olan Nuri Demirağ’ın girişimi olarak başlayan Boğaziçi Köprüsü gerçeğe dönüşmüş olur. 1978 yılında ise Boğaziçi Köprüsü artan intihar sebebi ile yaya trafiğine kapatılacaktır (bazı kaynaklara göre 1 Aralık 1977).
1974 Mayıs’ının ortalarında üç gün süreyle yağan yağmur 12 Mayıs tarihinde iyice şiddetlenmiş, Alibeyköy Barajı’nın kapaklarının açılmasının da etkisiyle Kâğıthane ve Kemerburgaz bölgelerini su basmıştır. Yüzlerce ev, fabrika ve ekili arazinin sular altında kalması nedeniyle sosyal ve ekonomik sorunlar yaşanmıştır.
20 Mart 1976 tarihinde Orient Express İstanbul’a gelir. Bu ünlü tren ile ilgili detaylı bilgiler ve eşyalar İstanbul Demiryolu Müzesi’nde görülebilir.
2 Ekim 1976 Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali Clay, Milli Selamet Partisi lideri ve dönemin başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan’ın özel davetlisi olarak İstanbul’a gelir. 24 saatlik bu ziyaretinde, Sultanahmet camisinde kılınan cuma namazının ardından Topkapı Sarayını ziyaret eden Clay, boğazda tekne gezisine katılıp aynı akşam ülkesine döner.
1 Mayıs 1977
1 Mayıs 1977’de, kutlamaların yapıldığı Taksim Meydanı’nda DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonuna doğru Sular İdaresi Binası üzerinden bazı kişilerin kalabalığa ateş etmesi sonucu oluşan kargaşa ve kalabalığın Kazancı Yokuşu’na birikmesiyle çok sayıda vatandaş hayatını kaybeder. Ayrıca, yüzlerce vatandaş yaralanır. 3 Mayıs 1977 tarihli Milliyet gazetesine göre, ölü sayısı 36’ya çıkmıştır ve ölenlerden sadece 2 kişide kurşun izine rastlanmış, diğerleri ezilerek hayatını kaybetmiştir. Olayı kimlerin düzenlediğine dair çeşitli tahmin ve yorumlar yapıldıysa da gerçek ortaya çıkarılamayacaktır.
2 Eylül 1977 tarihinde Ümraniye’nin 1 Mayıs Mahallesi’nde gecekondu yıkımı nedeniyle çıkan çatışmada mahalleli 5 kişi (farklı kaynaklara göre 12 kişi) ölmüştür.
16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nden çıkan öğrencilere yapılan bombalı saldırıda 5 kişi ölür, 5’i ağır 44 kişi yaralanır. Daha sonra yaralı öğrencilerden 2 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle 16 Mart saldırısında hayatını kaybedenlerin sayısı 7 olmuştur.
10 Mayıs 1978 tarihinde, tarihi Çiçek Pasajı’nın yanarak çökmesi sonucu 7 kişi ölmüştür. Bir ay sonra 15 Haziran 1978 tarihinde ise Tarabya’da belediye otobüsünün denize uçması sonucu 31 kişi ölür.
19 Ağustos 1978 tarihinde, Kariye Müzesi’ne sabaha karşı 01:30 sularında giren 3 silahlı soyguncu müze bekçisine bağlayarak etkisiz hale getirdikten sonra vitrinlerde sergilenen 25 ikonadan 21 tanesini çalarak kayıplara karışır.
1 Şubat 1979 tarihinde Milliyet gazetesi Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi öldürülür. 5 Ay sonra katili Mehmet Ali Ağca yakalanır. Ancak 25 Kasım 1979 yılında tutuklu bulunduğu Maltepe Askeri Cezaevi’nden firar edecektir. Firar ettikten sonra 13 Mayıs 1981 tarihinde Papa II. Jean Paul’e suikast girişiminde bulunacaktır. Bu tarihten itibaren İstanbul ve Türkiye’nin siyasi hayatı iyice çıkmaza girecektir. Suikastlar devam edecek ölü sayıları artacaktır.
3 Ekim 1979 yılında Ata yadigarı Savarona Yatı demirli bulunduğu Heybeliada önlerinde yanar. Yangında Atatürk’ün kişisel eşyaları ve değerli mobilyalar yok olur. 1951 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı Yatı olarak korunan Savarona, bu tarihten sonra donanmaya devredilerek okul gemisi olarak kullanılır. 2010 yılında ise bir fuhuş çetesinin yatı kiraladığı bilgisi ile yata baskın düzenlenir ve altı iş adamı yatta göz altına alınır (affet bizi Atam).
15 Kasım 1979 tarihinde Romanya bandıralı Independenta tankeri ile Yunanistan bandıralı Evriyali adlı kuru yük gemisinin Haydarpaşa Limanı’nın 800 m açığında çarpışması sonucu çıkan yangında 43 mürettebat ölür, büyük çevre kirliliği meydana gelir. Neredeyse bir ay süren yangında Independenta tamamen kullanılamaz hale gelir. Koca gemiden geriye çelik yığınları kalır. İstanbullular yıllarca o parçalara bakarak deniz yolculuklarını yapar. Geminin enkazı kazadan 8 yıl sonra, 1987 yılında Tuzla’ya çekilecektir.
12 Eylül 1980
12 Eylül 1980 tarihinde yine bir cuma sabahı Türkiye yeni bir ihtilal ile tanışır. Ordu yönetime el koyar. Meclis feshedilir ve bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilir. İstanbul’da Belediye Başkanı Aytekin Kotil görevinden alınarak yerine Harp Akademileri Komutanı Korgeneral İsmail Hakkı Akansel atanırken, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz görevine devam eder. I. Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ, İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olur. 12 Eylül İhtilali’nden sonra yapılan ilk genel seçim 6 Kasım 1983’te gerçekleşir ve Turgut Özal’ın (ö. 1993) lideri olduğu ANAP, hükûmeti kurar. Bununla birlikte tam demokrasiye dönebilmek biraz daha zaman alacaktır. İstanbul’daki sıkıyönetim ancak 19 Kasım 1985’te kaldırılacaktır.
22 Mayıs 1983 tarihinde Türk ve İslam Eserleri Müzesi yeni yerinde, Sultanahmet Meydanı’nda bulunan İbrahim Paşa Sarayı’nda açılır. Müze aslında 1914 yılında Evkâf-ı İslâmiye ismiyle, Mimar Sinan’ın en önemli yapılarından biri olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında Osmanlı döneminde açılan son müzedir.
22 Ekim 1985 tarihinde 12. Genel Nüfus Sayımı yapılır. İstanbul nüfusu artık beş milyon kişiyi geçmiştir. İstanbul’un nüfusunun 5.475.982 olduğu açıklanır.
24 Ekim 1986 yılında İstanbul Taksim’de, McDonald’s ilk Türkiye şubesini açmıştır.
5 Mart 1987 tarihinde İstanbul’a Son 42 yılın en yoğun karı yağar. Yüksek kesimlerde kar kalınlığı 4 metreyi bulur. İki hafta boyunca okullar tatil edilir.
6 Nisan 1987 tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi; şehrin nüfusunun sürekli artması, trafik sorununun katlanılamaz boyutlara ulaşması ve Şehir Hatları İşletmesi’nin deniz ulaşımında yetersiz kalması üzerine İstanbul Ulaşım ve Ticaret A.Ş.’yi kurar. Şirketin ilk deniz otobüsleri 1987’de Norveç’ten ithal edilen Çaka Bey ve Karamürsel Bey’dir. Deniz otobüsleri, İstanbul’un fethinin yıl dönümünde, 29 Mayıs 1987 günü Bostancı-Kabataş hattında hizmete girer. Yoğun talebi karşılamak amacıyla aynı yıl Çavlı Bey, Ulubatlı Hasan ve Yeditepe adlarında üç deniz otobüsü daha alınır. Şirketin adı 2 Eylül 1988’de İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. (İDO) olarak değiştirilir. 1988’de satın alınan Hezarfen Ahmed Çelebi, Nusret Bey, Sarıca Bey, Uluç Ali Reis ve Umur Bey’le birlikte filodaki deniz otobüsü sayısı 10’a çıkar.
24 Nisan 1988’de, İstanbul’dan yaklaşık 7 km uzaklıkta, Marmara Denizi’nde 5.1 büyüklüğünde bir deprem İstanbul’a küçük ölçekte hasar verir. Fakat şehirde hatırı sayılır bir korku ve paniğe sebep olur.
3 Temmuz 1988 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, boğazın ikinci köprüsü olarak hizmete girer. Yapıldığında dünyanın en büyük çelik asma köprüleri içinde 14. sırada yer alan köprünün, ankraj blokları arasındaki uzunluğu 1.510 m, orta açıklığı 1.090 m, genişliği 39 m, denizden yüksekliği 64 m’dir. İstanbul’da Kavacık ile Rumelihisarüstü arasındadır.
1989 yılında Aksaray-Ferhatpaşa arasında ilk metro hattı hizmete girer, daha sonra Yenibosna ve 20 Aralık 2002’de de Atatürk Havaalanı’na ulaştırılır. Aksaray-Havalimanı hafif metro hattı denilen ya da M1 hat numarasıyla adlandırılan bu sistemde, günlük ortalama 220.000 yolcu seyahat etmektedir. Bir diğer raylı sistem uygulaması ise Sirkeci-Aksaray arasında 1992 yılında hizmete girer. Sistem, önce Topkapı ve Zeytinburnu’na daha sonra da Eminönü’ne bağlanır; 29 Haziran 2006’da sağlanan Kabataş bağlantısı ile Taksim-Kabataş fünikülerine ve dolayısıyla Taksim-4.Levent metrosuna entegre olur. Böylece İstanbullulara raylı ulaşımla 4. Levent’ten Havalimanı’na kadar kesintisiz seyahat imkânı sağlanır.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 1990’lı Yıllar
22 Ocak 1992 tarihinde Evlerde doğal gaz kullanımı başlar.
25 Ekim 1992 İlk özel havaalanı Hezarfen adıyla Arnavutköy’de hizmete girer. Sonrasında Rock’n Coke festivalleri 2013 yılına kadar burada yapılacaktır. Bunun nedeninin Gezi Parkı olayları olduğu söylense de asıl sebebi 2013 yılında TBMM’ye sunulan alkol firmalarının sponsor yasağıdır.
8 Nisan 1994 tarihinde Yıldız Sarayı, müze olarak hizmete girer. Yıldız Sarayı denilince akla II. Abdülhamid Han (1876-1909) geldiğinden, müze teşhirinde yer alan birçok eser onun şahsına, ailesine veya dönemine aittir. Bunların arasında en dikkati çeken ise sultanın marangoz aletleridir.
8 Eylül 1995 tarihinde, aynı yıl kurulan Türkiye Kadın Milli Futbol Takımı, İstanbul’da yaptığı Romanya ile karşılaşmasında 8-0 kaybeder. İlk golünü 1996’da Macaristan’a atacak olan takım, ilk galibiyetini 1997 yılında deplasmanda Gürcistan karşısında elde edecektir.
30 Mayıs 1996 tarihinde İki hafta sürecek Habitat II Zirvesi başlar. İki hafta sonra 13 Haziran’da Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, Habitat II Zirvesi’ne katılmak üzere İstanbul’a gelir.
17 Ağustos 1999’da beklenmedik şekilde deprem bir anda ve dehşet verici bir şekilde açığa çıkar. Kuzey Anadolu fay hattının dört parçası Marmara Denizi’nin doğu kıyısı boyunca kırılır ve 7.4 büyüklüğünde bir depreme yol açar. Depremin merkezi, İstanbul’dan yaklaşık 80 km uzakta Gölcük’tedir, fakat depremden en ağır hasarı İzmit aldığı için İzmit ya da Kocaeli depremi diye söz edilir. 1999 depremi 20.000’den fazla insanın hayatını kaybetmesine, yüz binlercesinin yaralanmasına veya evsiz, meskensiz kalmasına yol açar ve Türkiye’nin sanayi ve ticaret merkezinin kalbi için de milyarlarca dolar değerinde yıkıma neden olur. İstanbul’da neredeyse 1.000 kişi hayatını kaybeder ve şehrin muhtelif semtleri -bilhassa Avcılar ve Marmara kıyısındaki diğer kenar mahalleler ve ilave olarak Adalar- hatırı sayılır derecede hasar görür.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 2000’li Yıllar
12 Temmuz 2000 tarihinde İstanbul genelinde ölçülen sıcaklık ortalaması 40.6 derecedir. Ancak sıcaklıklar 26 Temmuz 2023 tarihinde Şile’de 43.4, Çekmeköy’de 41.7 olarak ölçülecektir.
22 Ekim 2000 tarihinde yapılan nüfus sayımı sonrasında İstanbul’un nüfusunun 10 milyonu geçtiği belirlenir. Tam rakam 10.185.735’tir.
8 Ocak 2001 tarihinde İstanbul’un ikinci havalimanı olan Sabiha Gökçen Havalimanı açılır. Açıldığı gün, biri askeri, diğeri de Türk Hava Yolları’na (THY) ait olmak üzere 2 uçak iniş yapar. Havalimanının temeli Şubat 1998 tarihinde atılmıştır.
25 Kasım 2001 tarihinde 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, 500. Yıl Vakfı tarafından topluma Türk Yahudilerinin gelenekleri ve tarihi açısından bilgi sunmak amaçlı kurulmuştur. 1989 yılında Müslüman ve Yahudi 113 Türk Vatandaşı tarafından kurulmuştur. Müzenin giriş kapısında Tevrat’tan bir alıntı yer almaktadır: “Seni Yerleştirdiğim Şehrin Barışını Gözetecek ve Tanrı’ya Bunun İçin Yakaracaksın.” (Tevrat, Yeremiya 29:7).
15 Mayıs 2004 tarihinde 49. Eurovision Şarkı Yarışması İstanbul’da yapılmıştır. Yarışmayı Ukrayna adına Ruslana ‘Wild Dances’ isimli şarkısı ile kazanmıştır. Bir yıl önceki yarışmayı Sertap Erener ‘Everyway That I Can’ isimli şarkısıyla kazanmıştır. Sertap Erener aynı zamanda 2024 Eurovision Yarışması’nda misafir şarkıcı olarak aynı şarkıyı söyleyecektir.
Yenikapı Kurtarma Kazıları
2004 yılında Marmaray ve Metro istasyonlarının buluşacağı, 58.000 m2’lik alanda, iki ayrı kurum tarafından finansmanı sağlanan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü başkanlığında Yenikapı Kurtarma Kazıları başlar. Bu kazılar, İstanbul tarihinde adeta köşe başı olmuştur. Yapılan kazılarda Konstantinopolis’in IV ile XI. yüzyıllardaki en büyük ticari ulaşım merkezi olan ve kurucusunun adı ile anılan Theodosios Limanı’nın büyük bir bölümü açığa çıkartılmıştır. Bu kazılardaki en büyük ve önemli buluntular, ortaya çıkartılan V-XI. yüzyıllar arasına tarihlenen, çeşitli tip ve boyutta 37 adet gemi batığıdır. Bunun haricinde birçok mimari kalıntı, eşyalar ve sikkeler de mevcuttur.
Gün ışığına çıkartılan 37 batık, Erken ve Orta Bizans dönemine tarihlenmektedir. Bu batıklar, büyük bir gemi koleksiyonu oluşturmalarının yanı sıra oldukça iyi korunarak tanımlanabilir bir durumda günümüze ulaşmaları nedeniyle de önem taşır. Bunların ahşap elemanlarının özgün durumda bulunması, orijinal gövde biçimleri, döşek ve posta kavislerini izleyebilme imkânı sunmuştur. Gemilerin çoğunun karina ve küpeştelerine kadar yükselen kaplama tahtaları, bu gemiler üzerinde çalışmalar sürdüren araştırmacıların, gemi tasarımları ve yapım teknikleri hakkında detaylı bilgi edinmelerini sağlamaktadır. Yenikapı kazıları 2013 yılında son bulacaktır.
2006 yılında, Bizans döneminde Hindistan’dan geldiği iddia edilen ve Ortodoks Kilisesi tarafından falcılık ve sihirbazlık gibi faaliyetlerle suçlanmasıyla kara surlarının dışında yaşamaya zorlanan Romanların kurduğu söylenen Sulukule Projesi hayata geçirilerek, bin yıllık Roman mahallesinde yıkıma başlanır. Proje 26 Nisan 2012 yılında 4. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilir, ancak artık tarihi Sulukule yok olmuştur. Bunun üzerine Fatih Belediyesi tekrar bir proje geliştirir ve 2012 yılında onaylanır. Eski Sulukule üzerine yapılan basmakalıp yerleşim dokusundaki ilk kullanıcılar Suriye’deki savaştan dolayı İstanbul’a sığınan mültecilerdir. Sulukule’den kovulan roman aileleri ise şehir dışında yaşamaya mahkûm edilmiştir.
2007 yılında yüzey araştırmalarına başlanan Bathonea Antik Kenti’nde kazı çalışmaları 2009 yılında başlar. Yapılan kazılarda bu zamana kadar Helenistik ve Roma dönemlerine ait ‘büyük’ ve ‘küçük’ olarak adlandırılan iki adet antik liman ve Küçükçekmece gölü içinde kalmış bir antik deniz feneri izleri bulunmuştur. Ayrıca MÖ 2000’li yılların ilk yarısına tarihlenebilen Erken Hitit heykelcikleri ile seramik parçaları bulunmuştur.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 2010’lu Yıllar
9 Eylül 2009 tarihinde en az 31 kişinin ölümü ve 9 kişinin kaybolmasıyla sonuçlanan, en az 70 milyon dolarlık zarar veren sel felaketi yaşanmıştır. Basın ekspres yolu sel altında kalmış, İstanbul’da 24 kişi, Tekirdağ’da 7 kişi ölmüştür. Yüzlerce araba ve onlarca TIR Marmara Denizi’ne sürüklenmiştir.
28 Kasım 2010 yılında tarihi Haydarpaşa Garı’nda yangın çıkar. Yangından dolayı çatı çöker ve 4. kat kullanılamaz duruma gelir. Ankara-İstanbul YHD ve Marmaray projesinin inşası kapsamında 19 Haziran 2013’te gardaki tren seferlerine ara verilecektir, 24 Temmuz 2014’te ise tren seferleri tamamen iptal edilecektir. 2015 yılında ise restorasyon işlemlerine başlanacaktır. 27 Haziran 2024 tarihinde yapının restorasyonu devam ederken üzerindeki örtü kaldırılacaktır.
21 Kasım 2011 tarihinde Galata Mevlevihanesi Müzesi Beyoğlu’nda açılır. Aslında tarihi yapıda daha öncesinde 27 Aralık 1975 günü açılan Divan Edebiyatı Müzesi bulunmaktadır. Beyoğlu Dergâhı, Galata Âsitanesi, Galata Hankâhı, Hankâh-ı Bâb-ı Kule, Kulekapısı Mevlevihanesi, İskender Paşa Zaviyesi, Tekye-i İskenderî gibi isimlerle anılan Galata Mevlevihanesi, Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid devri devlet adamlarından İskender Paşa tarafından kendisine ait bir av çiftliği arazisi içerisinde 1491’de kurulmuştur. İstanbul’daki ilk Mevlevîlerin merkez tekkesi olma özelliğine sahiptir. Tekkenin zikir merasiminin icra edildiği günler (mukabele günü) salı ve cumadır. Galata Mevlevihanesi, Mevlevî kültürünün hayat bulduğu ve Osmanlı toplumuna yön vermiş çok önemli münevverlerin yetiştiği verimli bir ocaktır denilebilir.
2011 yılında İstanbul’un en eski dergahlarından olan Şahkulu Sultan Dergâhı restorasyonu biterek açılmıştır. Dergah, 1329’da Osmanlılarla Bizanslılar arasında meydana gelen Pelekanon (Maltepe) Savaşı’ndan sonra Orhan Gazi tarafından bir Ahî zaviyesi olarak inşa edilmiştir. Günümüzde Kadıköy Merdivenköy’de bulunmaktadır. XVI. yüzyıl başlarında dergâh, eski nüfuzlarını yitiren Ahîlerden, yeniçeri etkisiyle güçlenen Bektaşîlere intikal etmiştir. Bundan sonra Şahkulu Sultan Dergâhı, Bektaşîlerin İstanbul’daki Âsitanesi kabul edilerek, Hacı Bektaş pir evinden sonra ikinci sıraya yerleşmiştir.
2012 yılının Aralık ayında Pendik Höyük (Temenye Höyüğü)’te, Marmaray Projesi “Gebze-Halkalı Banliyö Hatlarının İyileştirilmesi’’ kapsamında kazılar başlatılmıştır. Höyük, Bağdat Demiryolu’nun inşaatı sırasında 1908’de Miliopulos adlı bir işçi tarafından Fikirtepe yerleşmesi ile birlikte keşfedilmiştir. Höyükte Türk Tarih Kurumu adına Şevket Aziz Kansu başkanlığında 1961 yılında 4 küçük sondajdan oluşan bir kazı çalışması yapılmıştır. Son kazılarda Neolitik Dönem ve Bizans Dönemi’ne ait mezarlar, ölü hediyeleri, çanak çömlek, taş ve kemik aletler ve mimari kalıntılar bulunmuştur.
29 Ekim 2013 tarihinde İstanbul Boğazı’nı deniz dibinden geçerek her iki yakayı birbirine bağlayan Marmaray Projesi hayata geçirilmiş ve toplu taşımaya başlanmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihinde 15 Temmuz Darbe Girişimi veya 2016 Türkiye Askerî Darbe Teşebbüsü, darbe metninde yer aldığı isimle Yurtta Sulh Harekâtı, 15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından Türkiye’de düzenlenen askerî bir darbe girişimi olur. Boğaziçi Köprüsü tanklarca kapatılarak halkın üzerine ateş açılmıştır. Medyada bazı askerlerin boğazının kesildiği ve bazı vatandaşların tank paletleri altında kaldığı görüntüler yayınlanmıştır.
26 Ağustos 2016 tarihinde İstanbul Boğazı’ndaki üçüncü köprü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü açılır. Yapıldığı dönem itibari ile köprü 59 metre genişliği ile dünyanın en geniş, 322 metre kule yüksekliği ile eğik askılı köprü sınıfında dünyanın en yüksek, tüm köprü sınıflarında ikinci en yüksek kulesine sahip asma köprüsü ve 1.408 metrelik ana açıklığı ile üzerinde raylı sistem bulunan en uzun, tüm asma köprüler arasında dokuzuncu en uzun orta açıklığa sahip asma köprüsüdür. Temeli Mayıs 2013’te atılmış ve 27 ayda ₺8,5 milyar lira harcanarak inşa edilmiştir.
20 Aralık 2016 tarihinde Avrasya Tüneli, 700 mühendis ve 12.000’den fazla kişinin 14 milyon adam/saat çalışmasıyla açılmıştır. Toplam güzergâh tünel ve bağlantı yolları ile 14,6 kilometredir. Kumkapı ile Koşuyolu arasında kıtalararası geçişi sağlayan dip tünel ise 5 km’dir. Tünelin ismi için hükümet yetkilileri halk oylaması ile belirleneceği belirtilip, resmi adresinden 10 Aralık tarihine kadar oylaması yapılması istenmiştir. Fakat 11 Aralık’ta yetkililer sitedeki oylama sonucunu açıklamayıp, konunun çarpıtıldığı gerekçesiyle paylaşmamışlardır. İsim değiştirilmeyerek aynı olarak “Avrasya Tüneli” adı altında 20 Aralık’ta tünelin açılışı yapılmıştır.
29 Temmuz 2018 tarihinde Haydarpaşa Garı’nda restorasyon çalışmaları devam ederken Hızlı Tren Projesi kapsamında Tarihi Haydarpaşa Garı’nın peronlarında rayların iyileştirmesi çalışmalarında peronların olduğu kısımda ve rayların altında arkeolojik kazılar başlar. Khalkedon antik kenti kazıları bu şekilde başlamış olur. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Arkeoloji Müzesi tarafından peron araları ve çevresinde yapılan kazılarda Osmanlı, Roma, erken ve geç Bizans dönemi yapı temellerine rastlanır. Kazı devam etmektedir.
29 Ekim 2018 tarihinde İstanbul’un 3. Havalimanı olan İstanbul Havalimanı açılır. İlk uçuş aynı gün İstanbul Ankara arasında yapılacaktır. Wikipedia’da 2022 ve 2023 yıllarında Avrupa’nın en çok uçuş yapılan uluslararası havalimanı olduğu yazılmaktadır. Projenin temeli 7 Haziran 2014 yılında atılmıştır. Proje ile ilgili açıklanan ÇED raporuna göre projenin çoğunluğunun mevcut ormanın üzerinde inşa edilecek olması nedeniyle bu bölgedeki ekolojik sisteme zarar verileceği endişesi gündeme getirilmiştir. İnşaat bölgesindeki kurutulacak göl alanlarının sulak alan olma özelliklerini yitirecek olmaları da eleştirilen konuların başında gelmektedir. Kış mevsimlerinde bazı uçaklar buraya inememiş Çorlu Havalimanı’na inmiştir. Kuş göç yolları üzerinde olması da ekolojik dengeyi tamamen değiştirmiştir.
Cumhuriyet Dönemi İstanbul Tarihi 2020’li Yıllar
11 Mart 2020 tarihinde metrobüs duraklarına el dezenfektanı istasyonları kurulması ile İstanbul ufak ufak pandemi ile tanışmaya başlar, ilk covid vakası bu tarihte görülmüştür. 22 Mart’ta İçişleri Bakanlığı, yayımladığı genelgeyle başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanları, belediye başkanları, kurum il müdürleri, sosyal hizmet kuruluşları görevlileri, kamu görevlileri/kamu hizmeti yürütenler ile eczacıların 65 yaş ve üstünün sokağa çıkma yasağından muaf tutulduğunu açıklar. 11 Nisan’da ilk sokağa çıkma yasağı uygulanır. 13 Nisan günü ikinci sokağa çıkma yasağı uygulanır. Artık İstanbul’da diğer şehirlerde olduğu gibi peş peşe sokağa çıkma yasakları uygulanacaktır. İstanbul dahil tüm Türkiye’deki koronavirüs veya Covid sebebiyle ölüm sayılarının manipüle edildiği gündemden düşmeyecektir. Gerçek sayı asla net olarak belirlenememiştir.
28 Mayıs 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada kafeler, restoranlar, spor salonları, özel kurslar ve parkların 1 Haziran’da açılıp saat 22.00’ye kadar hizmet vereceğini, 0-18 yaş arası çocukların 3 Haziran ve 5 Haziran tarihleri arasında 14.00-20.00 saatlerinde sokağa çıkabileceklerini, 65 yaş ve üstünün 7 Haziran’da 14.00-20.00 saatleri arasında sokağa çıkabileceklerini, İstanbul’un Fethi’nin 567. yıl dönümüne özel etkinlikler yapılacağını açıklar.
Artık İstanbul kendi kendini tekerrür edecek ve asla İstanbul’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Ayrıca İlgili Linkler ve Kaynaklar:
İstanbul müzeleri, gezilecek yerleri, tarihi yerleri bilgileri
Ayasofya hakkında tüm bilgiler
İstanbul’un Modernleşme Öyküsü – İlhan Tekeli
İstanbul’u (Yeniden) İnşa Etmek: 1937 Henri Prost Planı – İpek Akpınar
Megaron – YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 3 Sayı 1, 2008 (İKİ FRANSIZ MİMARI HENRİ PROST VE AUGUST PERRET’NİN İSTANBUL İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI) – Prof. Işık Aydemir
Bir Bellek Mekanı Olarak Geçmişten Günümüze Atatürk Kültür Merkezi İç Mekanı – Gamze Tayılga – Saadet Aytıs
Boğaziçi Köprüsü Açılışı
İSTANBUL KAZILARI: MARMARAY-METRO PROJELERİ VE ARKEOLOJİK KURTARMA KAZILARININ ŞEHİR TARİHİNE KATKILARI – Zeynep Kızıltan
PENDİK HÖYÜK KAZILARI – Zeynep Kızıltan
İSTANBUL TARİH ÖNCESİ ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMALARI VE KÜÇÜKÇEKMECE GÖL HAVZASI (BATHONEA) KAZILARININ İSTANBUL’A KATKILARI – Şengül Aydıngün / Ahmet Emre Bilgili
İSTANBUL’UN TOPOĞRAFYASINA ETKİ EDEN SELLER: 1453’TEN 2000’E – Fatma Şensoy
BİR ŞEHİR MANZARASI: İSTANBUL’UN TARİHİNDE DEPREMLER – Elizabeth Angell
CUMHURİYET DÖNEMİNDE İSTANBUL’DA SİYASİ OLAYLAR – Bülent Bakar
BERBERLERDEN DİŞ HEKİMLİĞİNE – Nuran Yıldırım
KIZIL VE BEYAZ AFET DÖNEMLERİNDE TOPLUMSAL HAYAT – Kemalettin Kuzucu
GALATA MEVLEVÎHANESİ – Safi Arpaguş
ŞAHKULU SULTAN DERGÂHI – Hür Mahmut Yücer
CUMHURİYET DÖNEMİNDE İSTANBUL’DA HABERLEŞME – Ali Satan
28 Gün Boyunca Sönmeyen Yangın