İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türkiye’de ve dünyada tarih ve müzecilik alanında barındırdığı bilgileri ile önemli bir yere sahip olmakla birlikte İstanbul Arkeoloji Müzesi olarak da bilinmektedir ve tarihi eserleri sayısı müze deposu dahil bir milyonu bulmaktadır. Arkeoloji müzesi sadece İstanbul veya Marmara bölgesi değil, dünyanın sayılı müzelerindendir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul‘un Kültür Bakanlığı’na bağlı en kapsamlı arkeoloji müzesi olarak, Fatih Eminönü semtinde, Osman Hamdi Bey Yokuşu Sokağı üzerinde, Gülhane parkının yanında bulunmaktadır. Hem Gülhane parkında hem de Topkapı Sarayı önünden girişi bulunaktadır.
Aslında civardaki müzeler, İstanbul’un en hareketli merkezlerinden birinde toplanmıştır. O merkez de Sultanahmet meydanıdır. Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Sultanahmet Arkeolojik Park, Topkapı Sarayı Müzesi meydan etrafınadır. Ayrıca Yerebatan Sarnıcı, Aya İrini, yine bu civarda bulunmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzesi eserleri fotoğrafları için tıklayınız
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Giriş Ücreti ve Ziyaret Bilgileri 2024
İstanbul’daki Arkeoloji Müzeleri giriş ücreti veya bilet ücreti 2024 yılı itibari ile son yapılan zamlardan sonra 340 TL olmuştur. Müzekart’ın geçtiği müzeye 18 yaş altındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ücretsiz girebilmektedir. Bununla birlikte müzenin kuzey kanadı, Çinili Köşk, Eski Şark Eserleri Bölümü teşhir tanzim çalışmaları sebebiyle kapalıdır.
Pazartesi günleri kapalı olan müze yaz ve kış dönemlerinde 09:00-21:00 arası açıktır. Eğer daha detaylı bilgi almak isterseniz 0212 520 77 40 veya 0212 570 77 41 numaralı telefonu arayabilirsiniz. Ayrıca müzede tadilat devam etmiş olduğundan bazı bölümler kapalı olabilmektedir. Bu zamana kadar bir yıl içerisinde iki defa gitmiş olduğumuzda gördük ki, farklı farklı bölümler ziyarete kapatılmıştır. Gezi süresi İstanbul Arkeoloji Müzeleri için tahminen bir buçuk saati bulmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Sergi Salonları ve Eserleri
İstanbul’daki Arkeoloji Müzesi topluluğu; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ana birimden oluşmaktadır. Eski Şark Eserleri Müzesinde 18398 parça, Çivi Yazılı Belgeler bölümünde 73272 parça, Çinili Köşk Müzesinde ise 1735 parça eser bulunmaktadır. Uzmanlar ve tarihçiler ise müzenin depolarında 1.000.000 eser olduğunu belirtmektedir.
Buradaki Hattuşa sfenksli kapı sfenkslerinden biri 2011 yılında Boğazköy Müzesi’ne sergilenmek üzere götürülmüştür.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Koleksiyonları ve Eserleri Genişliyor
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, 13 Haziran 1891’deki açılışından itibaren hızlı bir şekilde koleksiyonunu genişletmiştir. Şu anda Arkeoloji Müzesi giriş kat salonlarında; sağ tarafta Arkaik Dönem’den Roma Dönemi’ne Antik Çağ heykellerini, sol tarafta ise Sidon Kral Nekropolü’nden gelen İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Tabnit Lahdi gibi dünyaca ünlü eşsiz eserleri görmek mümkündür. Üst katında Hazine Bölümü, Gayri İslami ve İslami Sikke Kabineleri ile Kütüphane bulunur. Ek binada bodrum katta 1998 yılında açılmış olan “İstanbul Çevre Kültürleri” bölümü, değişik çağlara ait civar buluntu ve tümülüs kazılarında ortaya çıkarılmış eserlerin sergilendiği salondur ve “Thrakia-Bithynia ve Bizans” bölümlerine sahiptir. Bu bölüm yeni düzenleme ile üst kata alınmıştır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, ek binasının giriş katında ise “Çocuk Müzesi” sergilemesi yer alır. Ek binanın 1.katında “Çağlar Boyu İstanbul”, 2.katta “Çağlar Boyu Anadolu ve Troia” bölümleri bulunmaktadır. En üst katta “Anadolu’nun Çevre Kültürleri: Suriye, Filistin ve Kıbrıs Eserleri” teşhir edilmektedir. Arkeoloji Müzesi’nin en önemli eseri olan İskender Lahdi 1887 yılında Sidon kentinin krallar mezarlığında bulunmuştur. İskender’e ait olmayıp Sidon Kralı Abdalonymos’a ait olduğu düşünülmektedir. Kral Tabnit’e ait mumya ise müzedeki diğer 4 mumyadan farklı özellikler taşımaktadır. Mumya sargısı bulunmamaktadır, saçları, derisi ve iç organları görülebilmektedir.
Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi içerisinde özellikle Lahitler Bölümünde yeni bir düzenleme yapılmıştır. Lahitlerin üzerinde yapılan çalışmaların görülebilmesi için yeni bir sistem geliştirilmiştir. Müzeyi gezerken lahitlerin korunduğu ve çeşitli temizleme işlemlerinin yapıldığı bölüm ufak pencereler sayesinde görülmektedir.
Troya Eserleri İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde
“Çağlar Boyu Anadolu ve Troia” salonundaki eserler 2018’de Troya Antik Kenti eserlerinin bir kısmını barındırmaktadır. Bu eserlerden bir kısmı Troya Müzesi açılınca tekrar Çanakkale’ye götürülmüştür.
Eski Şark Eserleri Müzesi Koleksiyonları
İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde bulunan, Eski Şark Eserleri Müzesi koleksiyonları dünyaca önemlidir. Anadolu ve Mezopotamya’nın Yunan öncesi, Mısır ve Arap Yarımadası’nın İslam öncesi çağlarına ait eserlerinden oluşur. Bu eserlerin çoğunluğu 19. yüzyıl sonunda başlayıp, I. Dünya Savaşı’na kadar süren arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Kazıların yapıldığı ülkelerin o zamanki hakimi olan Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’a getirilmiştir.
İslamiyet öncesi Arabistan Eserleri, Mısır Eserleri, Mezopotamya Eserleri, Anadolu Eserleri, Urartu Eserleri ve Çivi Yazılı Belgeler bölümlerinden oluşan Eski Şark Eserleri Müzesi’nde anlatım, bölgesel bir sınıflama ile yapılmış; Arabistan Yarımadası, Mısır, Mezopotamya ve Anadolu kültürleri kendi tarihi gelişimleri içinde sunulmuştur. Koleksiyonda Akad Kralı Naramsi’nin Steli, Kadeş Anlaşması, İştar Kapısı gibi eşsiz eserler bulunmaktadır. Ayrıca 75.000 tane çivi yazılı belgenin bulunduğu Tablet Arşivi de bu bölümde yer alır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeki 2461 no’lu çiviyazılı Sümerlere ait tablet dünyanın bilinen en eski aşk şiiridir. Tablette okumayan çocuklarına sitem adamın karısı öldüğünde, ölümünün arkasından yazdığı aşk şiiri bulunmakta olup bir kısmında “Benim elmasım, sabah yıldızım” denilmektedir.
Çinili Köşk Müzesi koleksiyonlarında 11.-20.yüzyıl başlarına tarihlenen Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 2000 civarında eser bulunmaktadır. Girişin solundaki odada Selçuklu Dönemi çini ve seramikleri sergilenmektedir. Sol taraftaki dışa açılan eyvanda Slip teknikli ve Milet işi çini ve seramikler bulunmaktadır. Orta salon ile birlikte beş köşeli çıkıntılı odada ise İznik yapımı çini ve seramikler sergilenmektedir. Sağ köşedeki odada Kütahya yapımı, sağ eyvanda ise Çanakkale yapımı çini ve seramikler yer almaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Tarihçesi
Öncelikle belirtmeliyiz ki İstanbul Arkeoloji Müzeleri dediğimizde aklımıza gelen ilk isim Osman Hamdi Bey’dir.
Sistemli bir şekilde müzeciliğin kurumsal olarak ortaya çıkışı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin 1869 yılında ‘Müze-i Hümayun‘ yani İmparatorluk Müzesi olarak kuruluşuna denk gelir. Aya İrini kilisesinde o güne değin toplanmış arkeolojik eserlerden oluşan Müze-i Hümayun, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin temelini oluşturur. Dönemin Maarif Nazırı Saffet Paşa, müze ile yakından ilgilenmiş, müzeye eser kazandırmak için kişisel çabalar sarf etmiştir. Ayrıca Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden İngiliz asıllı Edward Goold’un müze müdürü olarak atanmasını sağlanmıştır. 1872 yılında Maarif Nazırı Ahmed Vefik Paşa bir dönem kaldırılmış olan Müze-i Hümayun’u Alman Dr. Phillip Anton Dethier’i müdür olarak atayarak tekrar kurmuştur.
Çinili Köşk Müze Oluyor
Dr. Dethier’ın yaptığı çalışmalar sonucunda Aya İrini kilisesindeki mekan yetersiz kalır. Böylece yeni bir inşaatın yapılması gündeme gelir. Maddi imkânsızlıklardan ötürü yeni bir bina yapılamaz. Fakat Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılmış olan “Çinili Köşk” müzeye dönüştürülür. Çinili Köşk restore edilerek 1880 yılında açılır. 1881 yılında Sadrazam Edhem Paşa’nın oğlu Osman Hamdi Bey müze müdürlüğüne atanır. Böylece Türk müzeciliğinde yeni bir çığır açılır ve Arkeoloji Müzesi kompleksi oluşmaya başlar. 1878’den beri müze komisyonu üyesi olan Osman Hamdi Bey, 1973 yılına kadar yürürlükte kalacak olan eski eserler yasası “Asar-ı Atika Nizamnamesi“ni eski eserlerin ülke sınırları içinde korunması için hukuki altyapıyı da tasarlayarak oluşturmuştur. Koleksiyonların hepsini sınıflandırmış ve kataloglamış, gerçek anlamda bir eski eserler müzesi oluşması için çaba göstermiştir.
Dünyadaki İlk Müzelerden
Alexandre Vallaury tarafından yapılan ve İstanbul’daki Neo-Klasik mimarinin en güzel ve görkemli örneklerinden biri olan Arkeoloji Müzesi binası, cephesinin ihtişamı ile son derece dikkat çekici bir mimariye sahiptir. Uzun cephede geniş merdivenlerle ulaşılan iki girişi, dörder sütun ve alınlıklarla bir tapınak görünümündedir. Alınlık üzerinde bulunan kufi üsluptaki Osmanlıca yazıda ‘Asar-ı Atika Müzesi’ (Eski Eserler Müzesi) yazmaktadır. Bu yazının üzerinde bulunan Tuğra, klasik binayı inşa ettiren Osmanlı Padişahı II.Abdülhamid’e aittir. Alexandre Vallaury tarafından yapılan Neo Rönesans üsluplu Sanayi-i Nefise binası, mimarın İstanbul’da yaptığı ilk binadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Türkiye’nin ilk müzesi olma özelliği ile daima ön plandadır. Dünyada dönemi itibarıyla müze olarak inşa edilmiş ilk müze binaları arasındadır. Bundan dolayı da büyük öneme ve ayrıcalığa sahiptir.
Çeşitli kültürlere sahip bir milyonu aşkın eseriyle bugün de dünyanın en büyük müzeleri arasında seçkin yerini korumakta olan İstanbul Arkeoloji Müzesi 1993 yılında Avrupa’da yılın Müzesi seçilerek ‘Avrupa Konseyi Müze Ödülü‘nü almıştır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Girişi ve Bahçesi
Alanda yer alan en büyük bina olan klasik arkeoloji binası, arkeolojik eserlerin sergilenmesi amacıyla tasarlanmıştır. Binayı 1887–1888 yılları arasında, ilk Türk arkeoloğu olarak kabul edilen, ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey yaptırmıştır. Müze-i Hümayun’un ilk müdürü Dr.Anton Dethier’in ölümünden sonra müdür olarak atanan Osman Hamdi Bey’in ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktır.
Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi”ni 1883 yılında yeniden düzenlemiştir. Kanun, eski eserlerin kaçırılmasını önlemek amacıyla yürürlüğe girmiştir. Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatmıştır. Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)’da arkeolojik kazılar gerçekleştirmiştir. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında İskender Lahdi de bulunmaktadır.
Müze İçin Yeni Bina Arayışı
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girmiştir. Eserler, o dönemde bulundukları Aya İrini’den Çinili Köşk’e taşınmıştır ancak burası da yetersiz gelmektedir. Osman Hamdi Bey’in isteği üzerine dönemin ünlü mimari Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen ve Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzesi binası üç aşamada tamamlanmıştır. Müze binasının ilk kısmı 1891’da, ikinci kısmı 1903’de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açılmıştır.
Müzenin içinde ayrıca fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırılmıştır. Müzenin ziyarete açıldığı 13 Haziran günü halen ülkemizde müzeciler günü olarak kutlanmaktadır. Ana müze binasının güney doğu bitişiğine, yeni sergi salonlarına duyulan ihtiyaç nedeni ile 1969 – 1983 yılları arasında çeşitli ilaveler yapılmıştır. Bu bölüm ek bina (yeni bina) olarak adlandırılmıştır.
Hemen belirtmekte fayda var; Dünya Müzeler Günü kapsamında her yıl belirlenen müzeler ile birlikte, İstanbul Arkeoloji Müzesi de gece 12’ye kadar açık kalmakta ve ücretsiz gezilmektedir. Bunlardan biri de Ayasofya Müzesi‘dir.
Eski Şark Eserleri Müzesi
Eski Şark Eserleri binası, 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi (Güzel Sanatlar Akademisi) olarak Osman Hamdi Bey tarafından mimar Alexandre Vallaury’e yaptırılmıştır. Uzun süre okul olarak kullanılacaktır. Bu binada kurduğu kadrolarla dönemin müzecilik, güzel sanatlar ve mimarlık alanlarında öğrenciler yetiştirmiştir. Eski Şark Eserleri binası Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk güzel sanatlar akademisidir. Neo Rönesans üsluplu Sanayi-i Nefise binasında Alexandre Vallaury de yöneticilik ve hocalık yapmıştır. Ayrıca Ecole de Beaux-Art eğitim modelini ve mimari disiplinini öğretmiştir.
Akademinin Cağaloğlu’na taşınmasının ardından dönemin müze müdürü Halil Edhem Bey, yakın doğu ülkelerinin eski kültürlerine ait eserleri Yunan, Roma ve Bizans eserlerinden ayrı sergilenmesinin daha uygun olacağını düşünmüştür. Böylece binanın Eski Şark Eserleri Müzesi olarak düzenlenmesini sağlamıştır. Bu iş için davet edilen Alman uzman Eckhard Unger, 1917-1919 ve 1932-1935 yıllarında İstanbul’da çalışmıştır. Müzenin teşhirini tamamlamış ve eserler üzerine bir dizi yayın yapmıştır. Müze; Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Arabistan yarımadası eserleri olmak üzere 4 ana koleksiyondan oluşmaktadır. Anadolu ve Mezopotamya Yunan öncesi, Mısır ve Arabistan yarımadası eserleri ise İslam öncesi dönemleri içermektedir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve II. Dünya Savaşı
Müze II. Dünya Savaşı sırasında savunma amacıyla boşaltılmıştır. Daha sonra Osman Sümer tarafından Unger’in ilkelerine göre tekrar düzenlenmiştir. 1963 yılında müze yapısında büyük bir düzenleme yapılarak 1974 yılında tekrar ziyarete açılmıştır. 1999-2000 yıllarında bakım ve onarımları yapılan Eski Şark Eserleri Müzesi Eylül 2000’de bugünkü haline kavuşmuştur.
Müzede günümüze kadar çeşitli sergileme ve onarımlar gerçekleştirilmiştir. Çağdaş teknikler kullanılarak yapılan son çalışmalarında insanoğlunun gerçekleştirdiği kültür ve atılımları, belgelerle anlatmak amaçlanmıştır. Böylece Arabistan yarımadası, Mısır, Mezopotamya ve Anadolu kültürleri ayrı ayrı tarihi gelişimleri içinde sunulmuştur.
Çinili Köşk, Fatih Sultan Mehmed döneminde yazlık saray ya da köşk olarak yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) dönemini anlatan birçok kaynak bulunmaktadır. Ancak Çinili Köşk hakkında geniş bilgiye rastlanılmamaktadır. Bununla birlikte kapısı üzerindeki çini kitabede inşa tarihi olarak miladi 1472 olarak yazılıdır. Bu dönemde Sarayburnu’ndaki korulukta ve Topkapı Sarayı’nı saran surlarının içinde yaptırıldığı kaynaklarda belirtilmektedir. Çinili Köşk, Selçuklu etkisinde yapılmış Osmanlı sivil mimarisinin İstanbul’daki tek örneğidir. Mimarı kesin olarak belli olmasa da bazı kaynaklar Mimar Atik Sinan tarafından yapıldığını belirtmektedir. Yapı, Sırça Köşk ya da Sırça Saray olarak da adlandırılmaktadır.
1981 Yılına Kadar Fatih Müzesi
Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesindeki Çinili Köşk, 1880 yılında imparatorluk Müzesi (Müze-i Hümayun) olarak kullanılmıştır. O yıllarda da Arkeolojik ve İslam eserlerinin sergilenmesi için kullanılmıştır. 1939 yılında Topkapı Sarayı Müzesi’ne devredilen binanın içindeki eserler müzelere dağıtılmıştır. Bundan dolayı müze olarak işlevini yitirmiştir. 1953 yılında İstanbul’un 500. Fetih yılı dolayısıyla onarılan bina, Fatih Müzesi adı altında ziyarete açılmıştır. Daha sonra Türk, İslam ve Osmanlı çini ve seramik eserlerinin sergilendiği bir müze haline getirilmiştir.
1981 yılında İstanbul Arkeoloji Müzelerine bağlanan Çinili Köşk’te Türklerin geliştirdiği bir sanat kolu olarak büyük değer taşıyan Selçuklu ve Osmanlı çini ve seramiklerin eşsiz örnekleri sergilenmeye devam edilmiştir. Çeşitli tarihlerde onarım görmüş olan yapıda restorasyon çalışmaları tamamlanarak 10.06.2005 tarihinde yeni teşhiriyle ziyarete açılmıştır.
Marmaray Metro Projeleri Arkeolojik Kazıları
Yenikapı’da 58.000 m² alanda deniz seviyesinin 3 metre üzerinde başlayan arkeolojik kazılar sırasında +3 metre ile -1 metre arasında geç Osmanlı dönemine ait kültür dolgusunda 19.yüzyıla tarihlendirilen küçük imalathaneler ve işliklere ait mimari kalıntılar ile sokak dokusu bulunmuştur. İmalathaneler ve mimari kalıntılar ilgili koruma kurulunca yerinde korunmasına karar verilmiştir. Sokak dokusu ise Arkeopark projesinde değerlendirilmek üzere sökülmüş, koruma altına alınmıştır.
İstanbul tarihinin en kapsamlı arkeolojik kazılarına dönüşen bu çalışmalar sırasında, merkezi bir istasyonun kurulacağı Yenikapı’da -1 metre ile -6,30 metre arasında, Erken Bizans Dönemi’nin en büyük liman olan Theodosius Limanı gün ışığına çıkarılmıştır.
3 ayrı bölgede sürdürülen kazılarda Marmaray kazı alanında 13, Metro kazı alanında 22 olmak üzere değişik ölçü ve tipte 5. – 11.yüzyıllara tarihlendirilen 35 tekne kalıntısı gün ışığına çıkarılmıştır. Dünya’nın en geniş repertuarına sahip antik tekne koleksiyonlarından birini oluşturan Yenikapı batıkları, Bizans Dönemi gemi tipolojisi, gemi yapım teknolojileri ve bu teknolojinin gelişimine ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Bahçesinde Yenikapı 35 Batığı
Kazı alanında 2011 yılının Haziran ayında ortaya çıkartılan ve son günlerde Bizans gemi kalıntısı olarak basında çok sayıda haberi yer alan Yenikapı 35 adlı Batık, Theodosius Limanı kalıntıları arasında çok özgün bir yere sahiptir. Kalıntının mevcut uzunluğu yaklaşık 15 m, mevcut genişliği ise 5m dir. Batığın yükü içinde değişik tiplerde amphoralar yer almaktadır. Boyutları açısından limanda bulunan en büyük kargo gemilerinden biri, ahşap özellikleri açısından ise bulunan en sağlam batık özelliğine sahiptir. İlk veriler ışığında batığın MS 4.-5.yüzyıla ait olduğu düşünülmektedir. Batığın bir kopyası bir yıl kadar süre ile müze bahçesinde sergilenmiştir.
Yenikapı kazı alanının batısında yer alan ve günümüzde 100 ada olarak isimlendirilen bölgede sürdürülen kazılarda ortaya çıkarılan; deniz surları, büyük taş bloklardan inşa edilmiş rıhtım, dalgakıranın bir bölümü gibi limanın karadaki mimarisine ait kalıntıların, ilgili bölge koruma kurulunca yerinde korunmasına karar verilmiştir. Bu nedenle bu alanda yapılması planlanan istasyon iptal edilmiştir. Koruma altına alınan kalıntılarla ilgili çalışmalar, Arkeopark projesi ile birlikte tamamlanarak ziyarete sunulacaktır. Ayrıca Yenikapı Metro alanında sürdürülen kazılarda liman dolgusu üzerinde açığa çıkan ve MS 12 – 13. yüzyıllara tarihlendirilen Kilise kalıntısı bulunmuştur. İlgili kurulca taşınmasına karar verilen bu kilise kalıntısı da yine koruma altına alınmış olup Arkeopark projesine dahil edilecektir.
Ayrıca İlgili Linkler:
Muazzam Muazzez – Sedef Akbaş
İstanbul Arkeoloji Müzesi eserleri görselleri ve fotoğraf galerisi
İstanbul gezilecek yerler müzeler ve tarihi yerleri
Marmara bölgesi tarihi kentler ve antik şehirler
Marmara bölgesi önemli tarihi yerler fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
İstanbul Arkeoloji Müzesi iletişim
Osman Hamdi bey hakkında okunması önerilen Kaynaklar:
Osman Hamdi bey ve dönemi Sempozyumu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1993.
Cezar, Mustafa, Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1971.
Mansel, Arif Müfit, ‘Osman Hamdi Bey’, Belleten Cilt:24, Sayı:94, 1960, s.291-301.
Özkan, Süleyman, Osmanlı Devleti’nde Arkeolojik Kazı Çalışmaları, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 2009.
Pasinli, Alpay, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Akbank Kültür ve Sanat Dizisi: 71, İstanbul, 2003.
Shaw, Wendy M.K., Osmanlı Müzeciliği, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004.