Uzunköprü (Uzun Köprü) ya da diğer adıyla Ergene Köprüsü, Edirne’nin ilçesi olan Uzunköprü’ye Osmanlı döneminde yapılmış ve dünyanın en uzun taş köprüsü olarak gerek tarihçesi gerek konumu gerekse önemli bilgileri ile tarihe geçmiş taş köprüdür. Marmara bölgesi tarihi yerler içinde yer alan Uzunköprü yapıldığı dönemde önemli stratejik geçiş noktalarından biri olmakla birlikte Osmanlı döneminde 15.yy’da yapılmış 32 adet köprüden biridir.
Osmanlı İmparatorluğu çoğunluğu Anadolu’da olmak üzere Trakya’da da mimari eserler yapmıştır. Ancak bunların çoğunluğu günümüze kadar gelememiştir. Beylik olmalarından itibaren Osmanlı başkentleri sırasıyla Söğüt, İznik, Bilecik, Bursa, Edirne, İstanbul’dur. Ancak birçok tarihçi bunu Bursa Edirne ve İstanbul olarak tanımaktadır. 1365 – 1453 yılları arasında 88 yıl Osmanlı’ya başkentlik yapan Edirne’de bu zamanda birçok imar faaliyetleri de yapılmıştır. Uzunköprü de bu faaliyetler arasında geçit, stratejik önemi ve büyüklüğü sebebi ile çok özel bir konumdadır.
Köprünün yanı başında Osmanlı döneminin ilk ve tek demokrasi anıtı olan Hürriyet Çeşmesi Anıtı veya Hürriyet Anıtı bulunmaktadır. İçinde bulunduğu Uzunköprü ilçesi de adını dünyanın en uzun taş köprüsü olan bu Uzunköprü’den almaktadır. Edirne Sarayı da denilen Osmanlı Sarayı’na uzaklığı 69 km kadardır.
Uzunköprü Fotoğrafları İçin Lütfen Tıklayınız
Uzunköprü İlçesi Kısa Tarihi
Uzun Köprü ya da Uzunköprü içinde bulunduğu ilçeye de ismini vermiştir. Bölgenin tarihi, Maslıdere’de yapılan yüzey araştırmalarına istinaden M.Ö. 8000-5500 (Neolitik Çağ)’lere kadar gitmektedir. Ancak kazı çalışması yapılmadığı için bilgiler M.Ö. 14. yüzyıla kadar yetersizdir. Bu tarihlerde ise Trak kabileleri bölgeye gelerek yerleşmiştir. Bölge, M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren sırasıyla Yunan, Pers, Makedon, Roma ve Bizans hakimiyetleri altına girmiştir. Bölgenin bu kadar eski bir geçmişe sahip olmasına rağmen bugünkü Uzunköprü kentinin olduğu alanın bataklıklar ve sık ormanlarla kaplı olmasından dolayı Osmanlıya kadar üzerine herhangi bir şehir inşa edilememiştir.
En son Bizanslıların yönetiminde bulunan bölge, Osmanlı Sultanı I. Murat tarafından 1359-1363 Sazlıdere Savaşı’nda 5 Mayıs 1361 tarihinde fethedilmesi sonucu tümüyle Türklerin hakimiyetine geçmiş ve ancak bu dönemden sonra, Sultan II. Murat tarafından 1427 yılında Ergene şehri adıyla bugünkü yerinde Uzunköprü kenti kurulabilmiştir. Uzunköprü Osmanlı Devleti tarafından Rumeli’de kurulan ilk Türk şehridir ve Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar Ergene olarak bilinecektir. Kentin kuruluşu hem bu bölgede o dönemin başkenti Edirne’nin Gelibolu ve Balkanlar’a açılan çıkış yolu üzerinde bir yerleşim yeri ihtiyacının hem de Ergene nehri üzerindeki büyük köprünün 16 yıl süren yapım çalışmalarının bir sonucu olarak gerçekleşmiştir. Uzun süren inşaat çalışmaları nedeniyle, işçilerin ve işçilerle bölgeyi koruyan askerlerin ihtiyaçlarının karşılanması vazgeçilmez bir şekilde gerekli hale gelir ve tesis olarak cami, umumi mutfak, kervansaray, medrese, hamam ve iki su değirmeni inşa etmek suretiyle kentin de temeli atılmış olur.
Kanuni Dönemi
Kanuni’nin Sadrazamı Mustafa Paşa 1529’da Mimar Sinan’a Bulgaristan’da Meriç üzerinde yirmi kemerli Cisr-i Mustafa Paşa Köprüsünü yaptırır. Bu köprünün başındaki kasabaya da Cisr-i Mustafa Paşa kazası (Svilengrad) denilir. Edirne Sancağına bağlı, köprülü olan bu iki kasabada, karışıklıkları önlemek amacı ile Ergene kentinin adı Cisr-i Ergene’ye çevrilir. Ancak halk bu değişikliği hiçbir zaman kabul etmeyerek, Uzunköprü adını benimser. Ünlü seyyahlardan A. Dela Motraye; Avrupa, Asya ve Afrika adlı seyahatnamesinde (s. 396), 1727 yılında Cisr-i Ergene’ye geldiğini ve Türklerin bu kasabaya Usun Kupru (Uzunköprü) dediklerini yazar.
Keçecizade İzzet Molla da 1820 de Keşan sürgününden dönerken Uzunköprü’den geçer. Mihnet Keşan adlı yapıtında; “Azimet edüp üzre heman göründü Uzunköprü çün ab-ı revan”, diyerek halkın benimsediği Uzunköprü adını kullanmıştır. 1873 yılında Uzunköprü’den demiryolu geçer. Kasabanın adı Cisr-i Ergene olduğu halde, yeni istasyon binasına “Uzunköprü” levhası asılmış ve tren tarifelerinde de Uzunköprü yazılmıştır. Sonuçta 1917 yılında çıkan Devlet Salnamesinde, ilçenin resmi adı Cisr-i Ergene olarak bırakılmış ve halkın benimsediği Uzunköprü adı kabul edilmiş olur.
19.yy’a kadar devamlı Türk hakimiyetinde kalan Uzunköprü, 20 Ağustos-20 Kasım 1829 ile 21 Ocak 1878-13 Mart 1879 tarihlerinde Rusya; 2 Kasım 1912-19 Temmuz 1913 arasında Bulgarlar ve son olarak da 25 Temmuz 1920-18 Kasım 1922 arasında Yunanlar tarafından olmak üzere yüz yıllık zaman dilimi içerisinde dört ayrı işgal yaşamıştır. 1920 yılındaki son işgalde Yunanlar kentin adını Makrifere’ye çevirmiş ve 2 yıldan fazla bu adla anılmıştır. 18 Kasım 1922‘de kentin Türkler tarafından geri alınmasından sonra Uzunköprü olan özgün adına geri kavuşmuştur. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri’yle 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’nda Meriç nehrinin Türkiye-Yunanistan sınırı olarak kabul edilmesiyle son ve kesin olarak Türk topraklarında kalan Uzunköprü’de kentin kurtuluş tarihi olan 18 Kasım her yıl törenlerle kutlanmaktadır.
Uzunköprü yapıldığı dönemden beri Avrupa’dan Anadolu’ya geçişin önemli bir lokasyonu olmuştur, demiryolu ulaşımının ve özellikle Simplon Ekspresi olarak da bilinen ünlü Orient Ekspresi’nin (Venice Simplon Orient Express) 1883’de faaliyete geçmesi ve son durağının İstanbul olması ile 20.yy’ın başlarından itibaren ikinci sıraya düşmüştür. Orient Ekspres ile ilgili olarak detaylı bilgilere aşağıdaki linkler bölümünden ulaşabilirsiniz.
Uzunköprü ya da Uzun Köprü Tarihi Bilgileri
I. Murat zamanında ilk Osmanlı harekâtı sırasında buradaki eski mevcut ahşap köprü, ilerleyişi aksatmak amacıyla düşman tarafından tahrip edilmiş; fakat, I. Murat’ın emriyle ahşap olarak tekrar yapılmıştır (22 Mart 1361). II. Murat’ın kovaladığı Mustafa Çelebi de ahşap köprüyü tahrip etmiş; köprü II. Murat zamanın da (1421) yeniden ahşap olarak inşa edilmiştir. Bu ahşap köprüler büyük su taşkınlarında harap duruma gelmiş ve ihtiyacı karşılamamaya başlamıştır.
II. Murat ordusunun yağan yoğun yağmurlar yüzünden yaşanan taşkınlardan Ergene nehrini geçememesi ve ahşaptan yapılan geçici köprülerin de sellere karşı dayanıksız olması nedeniyle nehrin üzerine taştan bir köprü yaptırmaya karar vermiştir. 1424 yılında yapımına başlanan ve 360 gözlü olarak 3 yılda bitirilen bu taş köprüyü II. Murat yeterli bulmayarak yıktırmış ve günümüzdeki köprüyü yaptırmıştır. Bugünkü adıyla Ergene Köprüsü ya da Uzun Köprü (Uzunköprü) 1427-1443 yılları arasında yapılmıştır (bazı kaynaklara göre 1426-1443). Köprünün yapımında Timurtaş Bey ile oğlu Osman Çelebi ve kardeşi Gazi İshak Bey nezaretinde dönemin baş mimarı Usta Muslihiddin ile Mimar Mehmet birlikte çalışmıştır. İlk temel Yayalar Köyü tarafına atılmıştır. Daha sonra Ergene Nehri üzerine rastlayan kesimde inşaata başlanmıştır.
Uzunköprü tarihi ve etkileri incelendiğinde, köprünün bir kentin ihtiyaçları üzerine kurulmadığı, köprünün bir kentin imar edilmesinin nedeni olduğu görülmektedir. Kentin kurulmasında özellikle köprünün güvenliğini ve hizmetlerin devamlılığını sağlama amaçlarının etkili olduğunu söylemek mümkündür. Uzunköprü bu özellikleri ve etkileri bakımından diğer köprülere göre büyük farklılıklar göstermektedir.
Uzunköprü Eskiköy, Kuleliburgaz, Taşçıarnavut köyleriyle Kestanbolu ve Süleymaniye köyleri ocaklarından getirilen taşlarla inşa edilmiştir. Köprünün inşa kitabesi mermer üzerine celî sülüs hatlıdır. II. Abdülhamid zamanında yapılan bir onarım sırasında köprü üzerindeki kitabe, Gazi Mahmud Bey veya Köprübaşı Çeşmesi diye adlandırılan çeşme üzerine konulmuştur. Köşelerinde rozetler yer alan iki satırlık kitâbede II. Murad ismi ile 847 (1443) tarihi, sağ üst köşesinde de “Bu köprü yüz yetmiş dört gözdür” şeklinde bir cümle yer almaktadır. Memba (köprünün gözlerinden geçen suyun kaynak tarafı) tarafında korkuluk taşları arasına yerleştirilmiş bir kitabe sütunu vardır. Bunun orta kısmında dikdörtgen bir çerçeve içinde yazı izleri görülmekteyse de tahrip yüzünden okunamamaktadır. İsmail Hakkı Balkas, Kırkkavak deresi üzerine rastlayan gözlerinden birinin üstünde mimara ait diğer bir kitâbenin daha bulunduğunu bildirir, ancak bu kitâbe günümüzde mevcut değildir.
10 Kasım 1444 Varna zaferinden sonra Edirne’ye dönen Sultan II. Murat, beraberinde vezirler, komutanlar, gaziler ve Şehzade Mehmet olduğu halde Uzunköprü’ye gelir ve köprüyü görülmedik bir törenle kullanıma açar.
Uzunköprü Mimari Özellikleri ve Yapımı
Kireçtaşı ve traverten cinsi kesme taş blokları ile inşa edilen köprünün, alüvyon zemin üzerine oturtulan temelleri enerji sönümleyici ahşap ızgara sistemi üzerine inşa edilmiştir.
Köprü genel görünüşü ile boşaltma gözleri ve selyaranlardan oluşmaktadır. Ergene nehri kesimine rastlayan büyük gözlerin sağ ve solunda boşaltma gözleri vardır. Bu nedenle köprünün en çok bu kesiminde taşkınların görüldüğü düşünülmektedir.
Köprü ilk yapıldığında 1392m uzunluğunda ve 5,24 m genişliğinde iken bugün uzunluğu 1238,55 m., genişliği 6,90 metredir (bazı ölçümlere göre de 1266m veya 1254m, genişliği ise 5,9m) 174 gözden meydana gelen köprüde en büyük kemer açıklığı 14 metreyi bulmaktadır. Arazinin dolmasıyla günümüzde 164 gözü açık kalmıştır. Köprü kemerleri sivri ve yuvarlak olup 147 ve 148. kemerler diğerlerine oranla daha geniş ve yüksektir. Memba (köprünün gözlerinden geçen suyun kaynak tarafı) ve mansap (köprünün gözlerinden geçen suyun aktığı taraf) taraflarındaki selyaranlar üçgen şeklindedir, üzerlerinde yedi adet tahliye gözü vardır. Köprüde ana gözün üstünde bir seyir köşkü ve 40, 41 ile 102 ve 103. kemerlerin üzerinde iki balkon yer almaktadır.
Uzunköprü’nün kemer aralıkları 5, 9, 11, 13 metre arasında değişmektedir. Köprü korkulukları Selçuklu Dönemi’nde genellikle tempon duvarı üzerinde aynı hizada düz bir şekilde yükselmekte iken, Osmanlı Dönemi’nde gelişerek özellikle bu köprüde olduğu gibi tempon duvarından önde ve tempon duvarı ile korkuluklar arasında korniş tacı kullanılarak yapılmaya başlanmıştır.
Tarihi Uzunköprü, inşa özellikleri bakımından bir taş köprüdür. Yapı altta doğal kireçtaşından kesme taşların ince bir bağlayıcı harç ile birleştirilerek inşa edildiği temel, üzerinde ayaklar, ayakları bağlayan kemerler ve döşemeden oluşmaktadır.
Uzunköprü ve Horasan Harcı
Yapımda Horasan harcı kullanılmıştır. Horasan harcı sönmüş kireçle pişmiş tuğla kırıntıları karıştırılarak yapılır. Antik Roma’dan günümüze kadar kullanılan bir tekniğin devamı olan horasan harcı, taşları açık havada günümüzdeki çimento gibi birbirine bağlayarak dayanıklılığı sağlar. Uzunköprü’nün temeli baştanbaşa bittiğinde, horasanın sertleşmesi için iki yıl beklendiği söylenir. Bu süre içinde köprünün taşlarının yontulması, kesilmesi hazırlıkları yapılmış ve bundan sonra üst inşaata başlanmıştır.
Köprü açıklıklarının mesnet noktalarını oluşturan ayakların akarsu yatağı içinde bulunduğu durumlarda ayakların özel olarak desteklenmesi gerekir. Bu amaçla, ayağa ırmağın akış yönüne karşıt doğrultuda selyaranlar, akış yönünde de mahmuzlar eklemlenmiştir. Her iki elemanın görevi de akışın ve bu akışla birlikte taşınan çeşitli ağır maddelerin ayağı ve ayak temelini tahrip etmesini önlemektir.
Uzunköprü özelinde de farklı boyutlarda suyun akış kuvvetine göre bu elemanları görülmektedir. Köprü ayaklarının oturması gereken noktalarda şayet kaya vb. bir sağlam zemin bulunmuyorsa kazıklı sistemler kullanılmaktadır. Osmanlılar da Romalılar gibi kısa, ama sık aralıklı olarak çakılmış temel kazıkları kullanmayı yeğlemişlerdir. Uzunköprü’nün yapıldığı bataklık alanda da bu sistem kullanılmış olmalıdır.
Batardolar (su kenarında ve su seviyesinin altında kazı yapılabilmesi amacıyla uygulanan tahkim işi), köprü ayağını inşa edebilmek amacıyla, içine suyun girmeyeceği geçici bir çalışma alanı oluşturmaktadır. Köprü yapım sırasında batardo yapım tekniğinin uygulandığına dair ifade bulunmamaktadır. Kullanılmamasının sebebi, yapımının genellikle kuru mevsimlerin olduğu ve akıntının az olduğu zamanlarda yapılması olarak açıklanabilmektedir. Kaynaklarda birçok köprünün inşası sırasında nehrin akış yönünün değiştirildiği de bilinmektedir.
Köprü ayağının temel inşaatı bitirildikten sonra ayakların örülmesine başlanır. Asıl sorun ayakları birbirine bağlayan kemerlerin örülmesi sırasında yaşanmaktadır. Kuru mevsimlerde ya da kuru bir yatak üzerinde bu işlem, kemerin ahşap kalıbı doğrudan doğruya doğal zemine oturtularak kolayca çözülürken, nehrin akışının devam ettiği durumlardaysa, kemer kalıbı ayak üzerinde bırakılan özel yuvalara oturtulmaktadır. Bu her anlamda geleneksel köprü yapımının en zor kesimini oluşturur. Uzunköprü bünyesinde bulunan çok farklı kemer boyutları düşünüldüğünde, kemer inşasında bu yapım tekniğinin kullanılmasının, inşaatın 16 yıl boyunca sürmesinin nedenlerinden biri olduğunu söylemek mümkündür.
Uzunköprü dünyanın en uzun taş köprüsü olarak kayıtlara geçmiştir.
Uzunköprü’nün ilk resmedildiği eser günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan Seyid Lokman’ın Türkçe eseri olan 1584 tarihli ‘Hünername’dir.
Köprüde Kullanılan Mimari Elemanlar
Kemerler: Sivri ve yuvarlak olmak üzere iki çeşittir. Kent tarafından başlamak üzere şöyle sıralanır. 1-33 sivri, 34-81 yuvarlak, 82-113 sivri, 114-153 yuvarlak, 154-162 sivri, 163-172 yuvarlak kemerlerdir.
Selyaranlar: Hızla akan nehrin sel durumunda gerek buz gerekse ağaç parçalarının köprüye zarar vermemesi için köprü ayaklarına yapılan sivri ve yuvarlak çıkıntılardır. Ergene nehri aynı yönden akmasına rağmen diğer yönde de selyaranlar vardır, bunun sebebi mimari olarak köprü dengesini sağlamaktır. 55 ve 56. kemerlerin bastığı ayakta selyaranlar başlar, 168. ayakta sona erer.
Tahliye Gözleri: Köprüde yedi tane boşaltma (tahliye) gözleri vardır. Bunlar yuvarlak kemerler biçiminde 145-154. ayaklar üzerindedir. Taşkınlarda suların boşaltma gözlerinden kolayca boşaltılmasını ve köprünün yıkılmamasını sağlamaktadır.
Korkuluklar: Köprünün nehir tarafının batı kenarında insan başı büyüklüğünde korkuluklar bulunmaktadır. 28 tane olduğu belirtilen bu korkuluklar hakkında farklı yorumlar bulunmaktadır. On altı yıl süren köprü inşaatı süresince vefat eden ustaların her biri anısına yapıldığı bu yuvarlak korkuluklar yapıldığı yorumlansa da daha akla yakın olan bu yuvarlak şekillerin Namazgah’a yakın olması ve 28 tane değil 33 tane olması gerekliliği göz önüne alındığında bunların tesbih tanesi amacıyla yapıldığı ihtimalini güçlendirmektedir.
1964 yılında Devlet Karayolları mühendislerince hazırlanan köprünün detaylı rölöve planına baktığımızda, kasaba tarafından başlayan birinci gözün genişliğinin 5.5 metre olduğunu görürüz. Kemerlerde bu genişlikler azar azar artarak, 8O. kemerde sekiz metreye ulaşır. Kemerlerin sekizer metrelik aralıkları 149. ana göze kadar sürer.
Uzunköprü Süsleme ve Bezemeleri
Süsleme özellikleri bakımından oldukça dikkat çeken köprünün ayakları arasındaki kısımlarda ve köprü ayaklarıyla kemerlerin kilit taşları üzerinde birbirinden farklı geometrik, bitkisel yazı ve figüratif bezemeler görülmektedir. Bunların içinde özellikle kartal, kuş, fil, üç aslan figürleriyle üç defa tekrarlanan “Ali” yazısı ilginçtir.
Başları yuvarlak bir çerçeve ortasında birleştirilen üç aslan figürünün yanı sıra büyük gözün üstünde yer alan üçgen cumbanın korkuluğuna 1964 yılı onarımı sırasında işçiler tarafından bir aslan kabartması daha yapılmıştır. Kuyruğu sırtına paralel durumdaki aslan, bir zincirle bağlı şekilde tasvir edilmiş olup arkasında bir saksı ve bir dal görülmektedir.
Köprü üzerinde iki adet Fil kabartması vardır. Bunlardan ilki ana göz üzerinde, güneye bakan kısımdadır ve orijinaldir. Diğer ise köprünün batıya bakan kısmında iki kemer arasındadır. Bu fil kabartması 1964 onarımında eklenmiştir.
Ayrıca kemer kilit taşlarında altıgen bir çerçeve içinde kûfî karakterde üç defa tekrarlanarak “Ali” adının baş harfleri ortada birleştirilmiş olup kemerlerden birinin kilit taşı üstünde bir çerçeve içinde “el-Mülkü lillâh” ibaresi yer almaktaydı. Köprünün doğu ucu yakınında mansap yüzünde, dörtgen bir çerçeveye kabartma olarak işlenmiş sekizgen içinde karşılıklı üçgenlerin meydana getirdiği bir yıldız ortasında ise yapraklı bir dal kabartması bulunmaktaydı. Ancak bunlar, şehrin su ihtiyacını karşılayan su borusunun üzerlerinden geçmesi sebebiyle tahrip olmuştur. Bunların dışında köprünün sağında ve solundaki korkuluklara yerleştirilmiş yirmi sekiz adet yuvarlak taş görülmektedir.
Bitkisel süslemelerin bir bölümü köprünün kemerlerinin kilit taşlarında, yüksek kabartma tekniğiyle alt ve üst uçları üç dilimli palmet kabartmasıyla bitirilmiş dilimli kartuş veya madalyon biçiminde işlenmiştir. Bunların bazılarında, dairesel madalyon yüzeyinin belirli eksenlere yerleştirilmiş lotus ve palmetlerle doldurulduğu gözlenmektedir. Tıpkı bitkisel süslemelerde olduğu gibi, geometrik süslemelerde köprünün kemer kilit taşları ve kemer duvarlarında yer almaktadır. Kemer kilit taşlarının ikisinde yüzeyi kufi yazı ve kırık çizgi sisteminden gelişen ve altı kollu yıldızlardan meydana gelen geometrik düzenlemeden alınmış örneklerle süslenmiş kabaralar bulunmaktadır. Gerek bitkisel ve gerekse de geometrik süslemelerdeki çeşitlilik, süslemelerin tek bir usta elinden çıkmadığını göstermektedir.
Uzunköprü Onarımları ve Restorasyonları
Köprünün, kuruluşu tarihinden itibaren pek çok onarımları yapılmıştır. Ancak tarih kaynaklarında saptanabilen beş büyük onarımı olmuştur.
Köprünün yapılışından on dört yıl sonra yıkılan bir gözünün, Fatih Sultan Mehmet emriyle onarıldığını Evliya Çelebi seyahatnamesinde şu şekilde anlatmaktadır: “…Bu köprünün bir gözünü 1451 yılında Fatih mamur ettiği vakit seksen bin kuruş gitmiştir. Mukayese oluna ki, Murat Han yüz yetmiş dört göz yapıncaya kadar, ne kadar hazineler sarf etmiştir.”
Ergene’de su yolu, kaldırım, köprü ve değirmen onarımlarına ait ve H.953 / M.1546 tarihlenen muhasebe kaydında bir onarım yapıldığı belirtilmektedir. Yine muhasebe kaydında adı geçen ayrıca eski fotoğraflarda da görülen değirmenler günümüze gelememiştir.
II. Osman Leh seferine giderken Uzunköprü’ye uğradığında, köprünün pek harap olduğunu görür ve onarılmasını buyurur. Bunu Muradiye camisi avlusunun üst kapısı üzerindeki mermer yazıttan, köprü ve caminin 1621 yılında onarıldığını öğreniyoruz. Yazıtın bir beyti şu şekildedir:
Rahne ermişti ana lakin mürur-ı dehr ile
Bin otuzda Han Osman yine abad eyledi (1621)
1823 yılında Uzunköprü yöresinde olan depremlerde oluşan çatlaklar ve Ergene ırmağının büyük su taşkınları sonucunda, suların getirdiği ağaç kütükleri ve buz kitleleri, köprünün ana gözüne bitişik dört kemerinin yıkılmasına neden olmuş ve daha geniş üç göze çevrilmiştir.
1920-1922 yıllarında Yunan işgali sırasında, 149. kemer üzerindeki kitabe tahrip edilmiştir. Bu kitabede ‘Sultan (I.) Abdülhamitdin oğlu sultan (H.) Mahmut bu sağlam köprünün onarılmasını 1823 yılında buyurdu. Tanrı ülkelerini kalımlı ve günahlarını bağışlayıcı kılsın’ yazmaktadır.
Köprünün son büyük onarımı, Cumhuriyet döneminde, 1964 yılında başlamıştır. Bu son onarımda kapsamlı değişiklikler yapılmıştır; köprünün genişliği iki taraftan 71’er santimetreden 1.42 metre genişletilmiş, köprünün taş olan döşeme tabliyesi yirmi santimetre kalınlığında, tümüyle betonarme kaplanmış, kanat kalınlığı da otuz iki santimetreden, yirmi dört santimetreye indirilmiş, kanat yüksekliği yetmiş yedi santimetre olmuş, böylece köprünün içten içe 5.24 metre olan genişliği,6.80-6.90 metreye çıkarılmıştır. Onarım sırasında beton dökülüp mimari elemanlar değiştirilerek tarihi kimliğine zarar verilmiştir. Bu değişiklikler yapılarak, büyük araçların geçişleri sağlanmıştır, 2015 yılında ağır vasıta geçişleri de yasaklanmıştır. 1964 yılında başlayan onarım 1971 yılında bitmiş olup bu büyük onarımda beş milyon lira harcanmıştır.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yürüten son çalışmalar kapsamında köprü, 2021’de güncel restorasyon sebebiyle trafiğe kapatılmış, Mayıs 2024’te açılacağı belirtilen köprünün restorasyonun bitiş yılı 2027 olarak güncellenmiştir. Maliyeti de yüzde 48 artış ile 255,9 milyon TL olmuştur. Tescilli kültür varlığı olan ve 2015’te UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen köprüde önce 22 daha sonra da 60 kemerde kazı, iskele kurulması, beton eklentilerin sökümü kapsamında restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
Ayrıca İlgili Kaynaklar:
Türkiye UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
Marmara Bölgesi Gezilecek Yerler, Tarihi Yerler
Marmara Bölgesi fotoğrafları
Edirne Selimiye Cami bilgileri
Demiryolu Müzesi Bilgileri ve Orient Ekspresi Detayları
Topkapı Sarayı Hakkında Bilgiler
İslam‘a ve Ordu‘ya Köprü: Uzunköprü – Yılmaz Büktel
İslam Ansiklopedisi 42. Cilt
Uzunköprü Cisr-i Ergene – Fethi Ahmet Yüksel
ERKEN VE KLASİK DÖNEM (14.-17. Yy) OSMANLI KÖPRÜLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMLERİNİN VE YAPIM TEKNİKLERİNİN İNCELENMESİ: EDİRNE/UZUNKÖPRÜ ÖRNEĞİ – Mete Korhan ÖZKÖK, Gökben AZSÖZ, Şevket ERŞAN
Tarihi Ergene Köprüsü – T.C. Uzunköprü Kaymakamlığı
Unesco Geçici Listesi Uzunköprü Sayfası
Uzunköprü Tarihçesi