Marmara Bölgesi İçindeki Şehir İsimleri Nereden Geliyor?
Marmara Bölgesi, Türkiye’nin en önemli ve tarihi açıdan zengin bölgelerinden biridir. Bu zenginlik, bölgedeki şehirlerin isimlerine de yansımıştır. “Marmara şehir isimleri nereden geliyor?” sorusu, aslında bu kadim topraklardaki medeniyetlerin, olayların ve coğrafi özelliklerin izlerini sürmek anlamına gelir. Kimi şehirler antik çağlardan günümüze ulaşan isimlerini korurken, kimileri de Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde farklı nedenlerle değişim yaşamıştır. Bu isimlerin kökenlerini araştırmak, bölgenin sadece bugünkü kimliğini değil, aynı zamanda geçmişindeki kültürel katmanları ve tarihi olayları da anlamamıza yardımcı olur.
Marmara Bölgesi’ndeki şehirlerin isimlerinin kökenleri oldukça çeşitlidir. Örneğin, İstanbul, tarih boyunca Byzantion, Konstantinopolis gibi farklı isimlerle anılmış ve her bir isim dönemin siyasi ve kültürel yapısını yansıtmıştır. Bursa, Prusa adıyla antik dönemlere uzanırken, Edirne ise Roma İmparatoru Hadrianus’un adından türemiştir. Balıkesir’in isminin nereden geldiğine dair çeşitli rivayetler bulunurken, Tekirdağ’ın Bizans dönemindeki “Tekfur Dağı” isminden evrildiği bilinmektedir. Her bir şehir isminin ardında yatan hikaye, Marmara Bölgesi’nin çok katmanlı tarihini ve kültürel mirasını gözler önüne sermektedir. Bu nedenle, “Marmara şehir isimleri nereden geliyor?” sorusunun cevabı, sadece bir merakı gidermekle kalmaz, aynı zamanda bölgenin zengin tarihine de bir kapı aralar.

Marmara Bölgesi İçindeki Şehir İsimleri Nereden Gelmektedir?
Bilindiği üzere bölgede 11 şehir bulunmaktadır. Peki bu şehir isimlerinin kökeni ve/veya anlamları nelerdir?
İstanbul İsmi Nereden Gelmektedir?
İstanbul dünyanın en büyük, en önemli ve en güzel şehirlerinden birisidir. Boğazın iki yakasına yayılmış, olağanüstü güzellikteki tepeler, şehrin sakinlerini ve ziyaretçilerini sürekli büyüler niteliktedir. Dünya tarihinin en önemli komutanlarından ve devlet adamlarından biri olan Napolyon, “Eğer dünya tek bir devlet olsaydı, İstanbul başkent olurdu” demiştir. Bu gerçekten de doğrudur. Dolayısıyla, İstanbul’un önemini anlayabilmemiz için tarihe bakmamız gerekir.
Etimolojik olarak İstanbul adının kökeni (Türkçe telaffuz: [isˈtanbuɫ] ve halk arasında bazen Türkçe telaffuz: [ɯsˈtambuɫ]) Orta Çağ (Bizans) Yunancasında “kent’e” doğru veya “kent’te” anlamına gelen (Yunanca telaffuz:[εἰς τoν βουλε], [is ton bule]) kelimelerinin Türkçeleştirilmesiyle oluşmuştur. (βουλε: Yönetim merkezi, Başkent anlamlarını taşır.)
İstanbul, Osmanlı döneminde resmî belgelere girmiş ve sıkça kullanılmıştır. Şehrin bu isminin Türkçede en eski kullanımı 1360 yılına tarihlenen Dânişmendnâme eserinde görülür. Osmanlı tarih yazıcılığının ilk dönemlerinde üretilmiş anonim bir Gazavatnâme olan Gazavât-ı Sultan Murad adlı eser de şehir İstanbul adı altında ele almıştır.
Konstantiniyye de dahil olmak üzere diğer adların da kullanılmasına devam edilmiştir, ancak İstanbul zamanla şehrin Türkçe’de en yaygın bilinen adı olur ve diğer adlandırmalar kullanımdan kalkar. Fakat Batılılar tarafından Konstantinopolis adı kullanılmaya devam edilir.
1918 yılında şehrin kullanımda olan iki adı mevcuttur. Resmî belgelerde ve azınlıklar arasında “Konstantin” temelli isimler kullanılırken, Türk halkı arasında “İstanbul” ismi yaygındır. Dönemin siyasi koşulları içerisinde şehrin isminin kullanımında halihazırda bir ayrışma mevcuttur. Bu ayrışmaya ithafen İstanbul’un İşgali sırasında İstanbul’daki Osmanlı vatandaşı olan Yunan azınlıklar, o dönemki Yunanistan Kralı I. Konstantin’in adıyla ilintili olacak şekilde işgal ordularını “İşte Konstantin (İstanbul), işte Konstantin!” tezahüratıyla karşılamıştır. Bu tezahürat yayılıp bir slogana dönüşmüştür. Böylece “Konstantin” ismi Türkler arasında haklı olarak fazlasıyla olumsuz bir anlama bürünür. İstanbul’un tekrar alınmasıyla yapılan ilk işlerden biri de olumsuz bir anlama sahip “Konstantin” isminin “İstanbul” ismiyle resmi olarak değiştirilmesi olur.
1928’de Latin harflerine geçilmesi sonrası, kentin Türkçe adının Latin harfleriyle yazılmış hali Istanbul uluslararası kullanıma girre. İstanbul kentin uluslararası adı ilan edildikten sonra “Konstantinopolis” adının mektuplarda veya diğer yazışmalarda ve uluslararası alanlarda kullanılması yasaklanır. Örneğin yurt dışından İstanbul’a gönderilen mektuplarda adres olarak “Konstantinopolis” (yanında İstanbul yazsa bile) yazıldıysa bu mektuplar geri gönderilmeye başlanır. Zaman içinde İstanbul adı ve bunun çeşitli benzer yazılışları çoğu dünya dilinde yerini alır.

Byzantion
İstanbul tarihi binlerce yıl öncesine dayanır, ama bilinen ilk yerleşim M.Ö. 7.Yy’da gerçekleşmiştir. O dönemde Antik Yunan yarımadasındaki şehir devletleri arasında Megara isminde bir şehir devleti vardır. Bu şehir devletleri ekonomik ve kültürel olarak o dönemin en ileri devletleridir. Ekonomik gelişimlerindeki en önemli nedenlerden biri, kolonileşme çabalarıdır. Megara şehir devletinin kralı olan Byzas, yeni bir koloni bulmak için Delphi’de bulunan Apollon (Yunan mitolojisindeki bilgelik tanrısı) tapınağına gidip kâhine, kolonileşmek için en uygun yerin neresi olduğunu danışır. Kâhin kendisine, ‘körler ülkesinin karşısında yer alan topraklara gitmesi’ gerektiğini söyler.
Byzas bu ülkeyi bulmak için yola çıkar. Bugünkü tarihi yarımadaya (Sultanahmet bölgesi) geldiğinde, Anadolu yakasında bugünkü Kadıköy’ün olduğu bölgede bir yerleşim yeri (Chalcedon) olduğunu görür. Bu kadar güzel bir bölge varken insanların karşı kıyıda yerleşim yeri kurmalarından şaşkınlık duyar. Karşıda yaşayan insanların kör olduğunu düşünür. Kâhinin söyledikleri aklına gelir ve bulunduğu bölgeye koloni kurar. Bu koloni kralın adını alır ve Byzantion / Byzantium olur.
Konstantin ve Konstantinopolis
Byzantion, M.S. 4.yy’a kadar önemsiz bir şehir olarak kalır. Byzantion’un kaderi 312 yılında Konstantin’in İmparator olmasıyla (Konstantin, bölünmüş Roma İmparatorluğu’nu birleştirme mücadelesinde Roma’ya yürür ve Batı Roma’nın kontrolünü ele geçirir) değişir. Konstantin’in annesi Helena iyi bir Hristiyan’dır. Oğluna sürekli Hristiyanlıktan bahseder ve onun için dua eder. Konstantin, taht kavgaları sırasındaki son savaşından önce, gördüğü bir görüm dolayısıyla Hristiyanlığa sıcak bakmaya başlar. Sonrasında Hristiyanlara dini özgürlük verecek olan Milano Fermanı’nı imzalar. Bu fermanla Hristiyanların 300 yıl boyunca uğradıkları zulüm sona erer ve bu Konstantin’in en büyük başarılarından biridir.
Konstantin’in büyük bir projesi daha vardır. Bu proje, imparatorluğun başkentini başka bir yere taşımaktır. Bunun nedeni Roma’nın kuzeyden gelebilecek olan barbar akınlarına karşı savunmasız olmasıdır. Bu doğrultuda, bugünkü İzmit bölgesi olan Nikomedia’yı, Truva’yı ve bugünkü İstanbul olan Byzantion’u düşünür. Konstantin Byzantion’da karar kılar. Byzantion’da karar kılmasındaki en büyük nedenlerinden biri, Byzantion’un konumudur. Marmara Denizi, Boğaz ve Haliç dolayısıyla yarımada olması, Roma gibi yedi tepeden oluşması, ticaret yollarının kontrolünü sağlamaktaki eşsiz avantajı, Konstantin’in kararında etkili olur. Şehrin büyümeye, değişime ve gelişmeye açık olması da başka bir motivasyon olur. Çünkü Roma’nın pagan mirasını yok etmek yerine yeni bir başkenti doğrudan Hristiyan bir şehir olarak inşa etme şansı vardır.
Konstantin 330 yılında Roma İmparatorluğu’nun başkentini Byzantion’a taşır ve şehrin ismini Nova Roma yani, Yeni Roma, koyar. Konstantin’in ölümünden sonra şehir Konstantinopolis ismini alır. Konstantinopolis yeni bir çağın yeni başkenti olur.
Konstantinopolis mi, İstanbul mu?
Ülkemizde yanlış bilinen bir bilgi var. Sanki 1453’teki fetihten sonra şehrin ismi, Konstantinopolis veya Konstantiniyye’den İstanbul’a değişmiş gibi bir algı var. Bu kesinlikle yanlış bir bilgidir.
İstanbul’un fethinden sonra yüzyıllar boyunca şehre Konstantinopolis ya da Konstantiniyye denmeye devam edilmiştir. Ayrıca, ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da bu bilgiyi doğrulamaktadır. Cumhuriyet dönemine kadar şehir Konstantiniyye olarak adlandırılmaya devam etmiştir. Aslında bunu birçok Osmanlı kaynağında görebiliriz. Şehrin iki yaygın ismi, Konstantinopolis ya da Konstantiniyye, “Konstantin’in şehri” anlamına gelir. İstanbul kelimesi de Yunanca’dan gelmektedir. Stan ve Polis kelimelerinin birleşimi olan İstanbul aslında, “şehre gidiyorum” anlamına gelir.
Türkiye Cumhuriyeti, 1929 yılında Konstantinopolis ya da Konstantiniyye ismini resmi olarak İstanbul’a çevirmiştir.
Ayrıca İstanbul gezilecek tarihi yerleri için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Edirne İsmi Nereden Gelmektedir?
Edirne ismi, kentin Latince ve Yunanca ismi olan Hadrianoupolis (Hadrianus’un kurduğu şehir, Hadrianus’un şehri) sözcüğünün Türkçe’de Edrenebol, Edrene ve Edirne olarak evrimleşmesiyle bugünkü hâlini almıştır. Başka bir söylenti de yine Hadrianoupolis’ten türetilmiş olan, şehrin Bulgarca adı Odrin’den evrimleşmiş olmasıdır.
Osmanlı dönemi başlarında Edrinus/Edrune/Edrinabolu/Endriye diye anılmıştır. 1476’da yazılan Aşıkpaşazade Tarihi’nde kentin adı Edrene olarak geçer. XVI. Yy. başlarında kentin Edirne olarak adlandırıldığı görülür.
Ayrıca aşağıdaki linklere göz atabilirsiniz:

Kırklareli İsmi Nereden Gelmektedir?
Kırklareli’nin eski isimleri arasında Herakliya, Vrisium, Verisse, Bozili, Narisse bulunmaktadır. Özellikle Anadolu’da çok büyük güçlüklerle karşılaşan ilk Hıristiyan’lar seneler içinde zor da olsa Trakya’ya geçmişler ve Roma’ya doğru yeni dinlerini yaymaya çalışmışlardır. Ancak Roma yetkilileri, kendileri için sakıncalı gördükleri bu yeni dini yaşamaya çalışanları Trakya topraklarında da rahat bırakmamış, korkunç denilebilecek uygulamalarla cezalandırmıştır.
Roma askerlerinin hışmından korunmak isteyen Hıristiyan din adamları Trakya’da saklanabilmek için yoğun orman örtüsü olan Istranca dağlarına ve bol miktarda bulunan mağara ve oyuklara sığınmışlardır.
Yıllar boyunca Aziz denilen bu ilk misyonerler Kırklareli ve yöresinde çoğalmışlar ve yeni dini olabildiğince yaymışlardır. Günümüzde yeni yeni keşfedilen mağaralar, o zamanların Azizleri için mükemmel barınma ve saklanma yerleri olduğu sanılmaktadır. Birçok yazar Kırklareli’ne ‘Azizler Yurdu’ (Azizlerin bulunduğu yer), çok sayıda kilisenin bulunduğu yer, Kırkıncı Kilisenin bulunduğu yer, Kırk Azizler Kilisesi anlamına gelen ‘Saranta Ekklesies’’ adını vermiş ve uzun yıllar bu isim ile bilinmiştir. Bizans’ a bağlı kaldığı 1300 yıl civarında da bu isim ile anılmıştır.
Şehir, 1360’lı yıllarda Osmanlılar tarafından alınması sonucunda da aynı isim Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulup, 20 Aralık 1924 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde onaylanarak, yine bir Kırk sayısına bağlı olarak Kırklareli olarak değiştirilmiştir. Bu ismin verilmesinde Kırklareli’nin Bizanslıların elinden alınırken çarpışmalarda şehit düşen 40 Osmanlı yiğidinin değerli hatırasına bağlanması da şehrin anlamına anlam katmıştır.
Ayrıca Kırklareli’nde bulunan Dupnisa Mağarası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Tekirdağ İsmi Nereden Gelmektedir?
Tekirdağ, Bizans döneminde Bisanthe (Βισάνθη) ve sonraları Rodosto (Ραιδεστός) adıyla anılmıştır. Kenti ele geçiren Türkler, şehre önceleri Rodosçuk, 18.Yy.’dan itibaren de Tekfur Dağı demeye başlamışlardır. Tekfur Ermeniceden alıntı bir sözcük olup Osmanlı Türkçesinde Hristiyan hükümdarlara verilen bir sandır. Aslı tagovar, anlamı ise taç taşıyandır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekfur sözcüğü atılarak yerine sesçe benzeşen tekir getirilmiştir.
Tekirdağ’ın bir Yunan kolonisi olarak kurulduğu kabul edilegelmiştir. Sisam Adası’ndan gelen kolonicilerin ilk olarak kurduğu şehir “Bisanthe” adıyla bilinir. Bu ad ile Bizans kelimesi arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Kent, Trak kökenli Odris Krallığı yönetimi altına girdiğinde de bu isim kullanılmıştır. Bu görüşü kabul edenler Roma İmparatorluğu döneminde şehrin “Rhaedestus” olarak yeniden adlandırıldığını öne sürer. Fakat Bisanthe şehrinin, Tekirdağ merkezde değil, merkeze bağlı Barbaros beldesinde olduğunu savunan yeni görüşler de vardır. Yaşlı Plinius olarak da bilinen Romalı tarihçi Gaius Plinius Secundus, Bisanthe şehrinden ve bu şehirden ayrı “Resisto” adında başka bir şehirden söz eder. Bu doğrultuda Bisanthe ismini değil de Resisto/Resisthon adı Tekirdağ’ın bilinen ilk ismi olarak kabul edilebilinir.
Önceleri Roma kökenli Rhaedestos ismi ile anılan şehir, Doğu Roma İmparatorluğu dönemine denk gelen Orta Çağ boyunca bu isimden gelen “Rodosto” adı ile bilinir. Osmanlılar da şehri ilk aldıklarında yine bu isimden türetilmiş “Rodosçuk” ismini kullanır. Ama daha sonra şehir “Tekfurdağı” ismi ile anılmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ise kentin güneybatısında yer alan Tekir Dağı vesilesiyle şehrin adı “Tekirdağ” olarak resmîleştirilmiştir.
Tekirdağ ile ilgili arkeolojik buluntuların olduğu Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi‘ni ziyaret edebilirsiniz.

Çanakkale İsmi Nereden Gelmektedir?
Çanakkale’nin şu anki bulunduğu yerin adı 19. Yy.’da Kale-i Sultaniye olarak geçmektedir ve bu isim 1890 yılında şehrin resmi adı olarak kayıtlara geçmiştir. Çanakkale, Osmanlı zamanında önemli bir kale işlevi görmüş olup, Kale-i Sultaniye ya da günümüz Türkçesi ile Sultaniye Kalesi ismi bu işlevin bir kanıtıdır.
17. yüzyılın sonlarından itibaren gelişen çömlek yapımı, şehrin bu konuda ün yapmasını sağlamıştır. Hatta yine bu zamanlarda bir seyyahın yapılan seramiğin kalitesinden etkilenip, bunu Hollanda’nın Delft şehrinde yapılan seramiklerle karşılaştırması şehre Çanak kalesi ismini vermiştir. Çanakkale isminin Yunancası Dardanellia, ki bu isim de sonradan Dardanelles olarak İngilizceye çevrilmiştir. 1920’lerden itibaren İngilizler Çanakkale’ye Chanak veya Kale Sultanie demeye başlamıştır.
Yunan mitolojisinde ise Dardanos, Throas’da İda Dağı’nın ayaklarında Dardanos şehrinin kurucusudur.
Çanakkale gezilecek yerler ve müzeler için aşağıdaki linkleri takip edebilirsiniz.
– Apollon Smintheus Kutsal Alanı
– Gelibolu Tarihi Alanı
– Seddülbahir Köyü ve Kalesi
– Parion antik kenti
– Truva antik kenti
– Troya Müzesi

Kocaeli İsmi Nereden Gelmektedir?
Kocaeli’nin tarihi eski çağlara uzanır. İlk çağlarda, Bithynia adı verilen bölgede kurulan kentler, sırasıyla, Olbia, Astakos, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve Kocaeli adlarını almıştır. Trakya’dan gelen Megaralılar M.Ö. 712’de İzmit Körfezi’nin güneyindeki Başiskele yöresine yerleşerek Astakos adı verilen bir kent kurmuşlardır. Astakos halkı M.Ö. 262 yılında, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiştir. Bitinya Krallığı’nın yıkılıncaya kadar başkenti kalacak bu kente, kurucusundan dolayı Nicomedia adı verilmiştir.
Olbia isminde İtalya’da Sardinya özerk bölgesinde Fenikelilerin kurduğu bir antik kent de vardır. MÖ 712 yılına ait, bir yüzünde kent tanrıçası Olbia, diğer yüzünde kent arması Istakoz resmi bulunan -devlet olmanın simgesi olmak üzere- para basması bir kent devleti durumunu oluşturur. Yunanca Astakos kelimesi İzmit körfezinde çok avlanan Istakoz deniz hayvanına işaret etmektedir.
Kocaeli, Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in uç beylerinden Akçakoca tarafından 1337 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Nikomedya Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adını almıştır. Kent, 1888 yılında bağımsız sancak olmuş ve ismi İzmit olarak değiştirilmiştir. Daha sonra bölgeye, fatihi Akçakoca’dan dolayı Akçakoca’nın yurdu manasına gelen ‘kocaeli’ adı verilmiştir.

Yalova İsmi Nereden Gelmektedir?
Yerleşmenin Antik Çağ’daki adı tam olarak bilinmemekle birlikte Pylai (Bugünkü Hersek Köyü) ve Termal kaplıcalarının o zamanki adı olan Pythia adları birleştirilerek halkının ortak adı PYLOPYTHİA adını kullandığı sanılmaktadır. Daha sonraki kaynaklarda XENODOCHION adına rastlanmaktadır.
15. ve 16.Yy. tarihçileri ise bu yöre için Yalakova adını kullanmışlardır. Bölgeye Yalakabad da denmiştir. 16.yy. tarihçilerinden bazıları, Yalakova adının İzmit ve Yalova’ya egemen olan ve İstanbul tekfuru ile ilişkisi bulunan Yalakonya adında bir kadının adıyla bağlantılı olduğu görüşündedirler.
Evliya Çelebi, Kara Yalvaçoğlu tarafından fethedilen havalinin Kara Yalovaç olarak adlandırıldığını yazmıştır. Yalıova olan bu adın zamanla (-ı) harfinin düştüğü ve Yalova olarak söylendiği bilinmektedir. Atatürk’ün davranışı da bu iddiayı doğrular görünümdedir. Atatürk, Türk Tarihi ile ilgili olarak Yalova için yaptığı bir çalışmanın altını imzalarken, 16 / 17.8.1931 tarihini yazmış ve altına (YALİ OVA / YALOVA) diye not düşmüştür.

Sakarya İsmi Nereden Gelmektedir?
Sakarya şehrine adını veren Sakarya Irmağı Frig döneminde en önemli Frig tanrılarından olan Sangari’nin adını taşımaktadır. Bu ad, Helenistik Çağ’da Sangarios biçimine dönüşmüş ve uzun yıllar bu şekilde kullanılmıştır. Ayrıca eski Yunanlıların Sakarya Irmağı’na “Saldırgan” anlamına gelen Zakharion adını verdikleri de bilinmektedir. Bu ad daha sonraki yıllarda dönüşüme uğrayarak Sakarya biçimini almıştır.
Bir rivayete göre ise Günümüzde Erenler ilçesinin sınırları içinde türbesi de olan ‘Sakar Dede’den söz ederken “Sakar ya…” biçiminde halk arasında söylenişinin yaygınlaşmasından sonra “Sakarya” adı ortaya çıkmıştır. Yani söylenceye göre Sakarya adını bir Anadolu ereninden almıştır.

Bilecik İsmi Nereden Gelmektedir?
Şehrin bilinen eski isimleri arasında Agrilion ve Belekome’yi görmekteyiz. Prof. Dr. Bilge UMAR “Bithynia” adlı kitabında Agrileion / Belo Kome / Bilecik adı hakkında şu açıklamayı yapmaktadır: “Agrilion/Agrileion adının öz biçiminin Akr(a)-ilion olduğunu kesin güvenle görebiliyoruz. Bu, ‘dorukların boğaz yeri’ anlamına gelmektedir”.
Bilecik kentinin atası olan yerleşimin son Bizans çağındaki adının Belo Kome olduğunu bilmekteyiz. Yani o kome (köyün) lokalizasyonu konusunda bir duraksama yoktur; köy, tarihçi Pakhymeres’in yapıtında anılmaktadır. Fakat Belo adının o dilde bir anlamı yoktur.
Ramsay’e göre Belo Kome adı, Türkçe Bilecik adının Rum ağzına uydurulmuş biçimidir. Oysa Bilecik sözcüğünün sondaki ‘–cik’ takısı dışında Türkçeyle bir ilgisi yoktur. Türkçe’de anlamı yoktur. Bele Kome adı (Vilo Komi okunur), bazı bilgi kaynaklarımızda, örneğin (Devlet yayını) Türk Ansiklopedisi’nin Bilecik maddesinde, Bele Kome diye aktarılıyor. Bele (Vile) adının Türk ağzından önce Vile-cik, sonra Bilecik olması doğaldır. Bu ad, Thrak kökenli Bithyn dilinden ya da (yine Thrak kökenli) Phyrg dilinden gelmiş olmalıdır.

Bursa İsmi Nereden Gelmektedir?
Bithynia Kralı I. Prusias (M.Ö. 229-182) zamanında Bursa’nın kurulduğu, kralın adına izafeten de Prusa dendiği belirtilir. Hatta Romalılara yenilen Kartacalı Hannibal’ın Bithynia’ya kaçtığı, yanındakilerle beraber bir şehir kurarak adına Bithynia Kralı Prusias’a izafeten Prusa dendiği de söylenmektedir. Bu isim zamanımıza Bursa olarak gelmiştir.
Eski Çağ’da, bir kent kurulduğu zaman genellikle kurucusunun ismini almaktadır. Prusias da birçok kent kurmuş olduğu için Prusias adıyla anılan birden fazla kent olduğu görülmektedir. Nitekim günümüzde Bursa olarak geçen bölgede iki Prusias kenti olduğu görülür. Bunlardan biri Uludağ eteklerinde kurulmuş olan -günümüzün Bursa merkezi- Prusias, diğeri ise Gemlik’teki Prusias’tır. Uludağ’ın eteklerinde kurulmuş olan Prusias kenti M.Ö. 184 yılında kurulmuştur.
Ayrıca Bursa’da bulunan tarihi Cumalıkızık Köyü sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Balıkesir İsmi Nereden Gelmektedir?
Tarihçilere göre Balıkesir adı, Bizans imparatoru Hadrianus’un av partilerinde kullanmak için yaptırdığı Paleo Kastro (Eski Hisar) sözcüğünden kaynaklanmaktadır. Tarihi bir gerçekliği de bulunan bu ad, daha sonra halk etimolojisi sayesinde değişik rivayet ve yorumlara da konu teşkil etmiştir. Bu rivayetlerden birkaçı kısaca şöyledir:
Balıkesir adı daha çok bal, balık, kesir ve hisar kelimeleri üzerinde yapılan oynamalarla izah edilmektedir. Bir rivayete göre Balıkesir’in adı eskiden Balık Hisar şeklindeymiş. Buradaki balık sözü Eski Türkçe’de şehir, kale veya saray anlamı taşımaktaymış. Gerçekten de Orta Asya’da Beşbalık gibi bazı Uygur devrine ait yer isimlerinde balık kelimesinin şehir anlamında kullanıldığı dikkati çekmektedir.
Diğer bir rivayete göre ise Balıkesir adı, balı kesir, yani balı çok, bol anlamındaki söz grubundan gelmektedir. Buna göre Balıkesir’in balının bol ve lezzetli oluşu bu adı almasına sebep olmuştur. Başka bir rivayet ise Balıkesir’in ilk kurulduğu yıllarda buraya gelen bir yabancının iyi muamele görmemesi üzerine balı keser yani hatır, gönül tanımaz adını verdiği şeklindedir. Buna göre bal, Arapça’da hatır, gönül anlamını taşımaktadır.
Farklı bir rivayete göre ise bölgeye akın yapan Pers hükümdarı Balı-Kisra’dan gelmektedir. Yeni ortaya atılan bir teze göre, Bağıkesir’den geldiğine yöneliktir. Zira 17. yüzyıla değin şehir merkezinde en önemli tarım faaliyetinin bağcılık olduğu Balıkesir kadı sicilleri ve tereke kayıtlarından doğrulanmaktadır.
Ayrıca ilginizi çekebilir:
– Bandırma Arkeoloji Müzesi
– Kapıdağ Yarımadası
Marmara Şehir İsimleri Nereden Geliyor İle İlgili Linkler:
Türk Tarih Kurumu Belleten Dergisi Arşivi