Troya antik kenti veya Truva antik kenti milli parkı, Çanakkale sınırları içinde Marmara bölgesi tarihi kentlerinden en önemlilerindendir. Kaz dağları eteklerinde bulunan Troya antik kentine Truva veya Troia da denilmektedir. Sadece Marmara bölgesi görülmesi gerekli gezilecek yerler arasında değil aynı zamanda ülkemiz ve tüm Avrupa için önemli bir yere sahip antik kent için, 2018 Troya yılı olarak belirlenmiş ve 2018 Troya yılı olarak çeşitli etkinlikler yıl içine yayılmıştır. 2019 yılı da Göbeklitepe yılı olarak belirlenmiştir.
Troya antik kenti milli parkı veya Truva antik kenti, Çanakkale ile Ezine yolu üzerinde Kumkale’nin güneyinde bulunmaktadır. Çanakkale boğazının doğu girişine de denk gelen bu bölge stratejik olarak iyi bir konumdadır. Anayoldan 5 km kadar içeride olan Troya antik kenti gişesinde Müze kart geçmektedir. Ayrıca isteyen buradan da Müze kart çıkartabilir.
13.350 hektarlık Troya antik kenti arkeolojik alanı, 1996 yılında “Tarihi Milli Park” ilan edilmiş ve 1998’de Unesco Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Alan her yıl 500.000’den fazla ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. 2011 yılından beri alanda devam eden müze çalışmaları 2018 yılında bitirilmiştir ve 2018 yılında Troya Müzesi olarak hizmete açılmıştır.
Troya antik kenti fotoğrafları için tıklayınız
Truva Antik Kenti Milli Parkı Giriş Ücreti 2024
Son yapılan müze ücretleri zammından sonra Truva antik kentinin de bulunduğu Troya milli park giriş ücreti 2024 yılı için 600 TL olmakla birlikte Müzekart’ı olanlar için ücretsizdir. Her gün açık olan ve Troya Örenyeri de denilen antik kent alanına giriş 08:30’da başlamaktadır. Truva antik kenti kapanış saatleri ise 31 Ekim – 1 Nisan arası 17:30, 1 Nisan ile 31 Ekim arası ise 19:30’dur.
Ayrıca daha detaylı bilgi almak için Truva antik kenti telefon numarası olan 0286 2176740 numaralı telefonu arayarak daha detaylı bilgi alabilirsiniz. Ayrıca Truva’ya girişte hemen yol üzerinde olan Troya Müzesi‘ni de sol tarafta görebilirsiniz. Ancak Truva antik kenti bileti ile Troya Müzesi’ne giriliyor mu diye sorarsanız, ne yazık ki girilemiyor.
Troya Antik Kenti Nerede?
Troya, Çanakkale Boğazı girişi yakınındaki Hisarlık mevkisindeki Tunç çağından kalma kale ve kentle birlikte Troia Savaşı sonunda yok edilen Kral Priamos’un efsanevi kentinin ortak adıdır. Troya antik kenti, Çanakkale Boğazı’nın Asya kıyısında, Karamenderes (Skamanderos) nehrinin Ege Denizi’ne döküldüğü deltaya yakındır. Bu bölgedeki antik yerleşimler arasında en büyüğü ve en önemlisidir. Troya höyüğü, delta ovasından yaklaşık 20 – 25 m yükseklikteki bir platonun üstünde yer almaktadır.
Üçgen biçimli plato, başlangıcı yaklaşık M.Ö. 3000’e tarihlenen savunma sistemli bir yerleşme için stratejik bir konuma sahiptir. O dönemlerde, deniz, höyüğün bulunduğu yükseltinin kuzeyine kadar ulaşmaktaydı. 2000 yıl süren Tunç çağında, yerleşkedeki kültür dolgusu 15 metreye ulaşmaktadır. Şehir, iki kıta (Avrupa ve Asya) ve iki deniz (Ege ve Karadeniz) arasındaki stratejik konumu nedeniyle binlerce yıl yerleşim görmüş ve bu nedenle pek çok yıkım ve savaşa tanıklık etmiştir.
“Eyvah, Kalkanlı Zeus’un gücü tükenmez kızı,
göz yumarsak uğursuz Ares’in çılgınlık etmesine,
Menelaos’a boşuna söz vermiş olacağız.
Güzel surlu İlyon’u yok edip yurduna dönecekti o.
Gel takınalım saldırma gücümüzü!”
Homeros, İlyada
Efsanelerde Troya Antik Kenti Milli Parkı
Troia, Homeros’un derlediği İlyada ve Odysseia destanında anlatılan ismiyle İlios ya da İlion olarak da anılmaktadır. İlyada’da “kutsal Ilios” tanımlaması sıkça rastlanır. Daha az kullanılan Troia ise “sağlam duvarlarla çevrilmiş”,”güçlü kuleli”, “geniş caddeli”, “rüzgarlı” tanımlamalarla birlikte anılmaktadır. Kent için kullanılmış iki isim de Homeros’tan çok daha eskiye dayanmaktadır. Şehir neolitik çağdan günümüze kadar 9 kere yıkılıp tekrar yapılmıştır, İlyada destanı, şehrin en görkemli olduğu 6. ve 7. katmanlarını anlatır.
Troya, Troia, Truva İsimleri Nereden Gelmektedir?
Mitolojide şehrin kurulduğu tepe, Zeus’u kandırdığı için Zeus tarafından Olympos’tan aşağı atılan tanrıça Ate’nin ilk düştüğü yerdir. Kentin kurucusu kral Dardanos’un soyundan olan Tros’un oğlu İlios’tur. Frig kralının düzenlediği bir yarışmayı kazanır ve ödül olarak verilen siyah boğayı takip ederek, boğanın durduğu yere bir kent kurmaya karar verir. Boğa, tanrıça Ate’nin düştüğü yerde yere çöker ve İlios kentini bu tepeye kurar. Kente kurucusundan dolayı İllion, İlios’un babası Tros’dan dolayı da Troya denir.
Troya Savaşı, Olympos’taki tanrıçalar arası güzellik yarışması sonucu, dünyanın en güzel kadını Helen’in aşkını kazanan Priamos’un oğlu Paris’in, Helen’i kaçırmasıyla başlayan ve Troya’nın yıkılmasına yol açan İlyada ve Odysseia destanına konu olmuş savaştır. Truva atı ise, savaşın bitmesi amacıyla şehre gizlice girmek için yapılan tahta attır. Odysseius’un fikri olan içi boş tahta at Troyalılara hediye gibi sunulur. Atın içine gizlenen askerlerden habersiz Troyalılar, anıtı şehre taşır ve kutlamalara başlarlar. Akşam ise askerler dışarı çıkarak şehrin yağmalanmasına başlarlar. Troya atı tabiri o kadar yaygınlaşır ki deyim olarak da kullanılmaya başlanır.
Truva Antik Kenti Milli Parkı İçinde Bulunan En Eski Belge
Troya kazılarında 1995 yılında bulunan Luvi dilinde bronz mühür (Troya VII tabakasında (M.Ö. 12. yy) bulunmuştur. Çapı 2,3 cm’dir. Ön yüzde, Luvi dilindeki yazıtta bir katibin ismi, arka yüzünde de karısının ismi yer almaktadır. Bu buluntu, Truvalıların Luvi oldukları ve dini inançlarının da Anadolu’nun iç kesimlerinde yaşayanlarla aynı olduğunun en güçlü kanıtıdır. Bu buluntu, Troya’daki en eski yazılı belgedir ve Troya’nın Hititlerle olan ilişkilerine işaret etmektedir. Troyalılar, Sardis kökenli Herakleid hanedanının yerine geçmiş ve Anadolu’yu 505 yıl boyunca Lidya krallığı Candaules (MÖ 735 – 718) dönemine dek yönetmişlerdir. İyonlar, Kimmerler, Frigler, Miletliler onlardan sonra Anadolu’ya yayılmış, ardından M.Ö. 546 yılında Pers istilası gelmiştir.
Troya Hazinesi ya da Priamos Hazinesi
Dünyanın gündemine konu olmuş Troya hazinesi ya da Trua hazinesi olarak bilinen Priamos hazinesi’nin akibeti hakkındaki en etkili bilgiyi Prof. Rüstem Aslan aktarmaktadır. Truva hazinesi kaç parça diye soracak olursanız 73.000 adettir. Ancak Türkiye’den kaçırılan Truva hazinelerinin tarihteki yolculuğuna gelin birlikte bakalım.
1868 – 1873 yılları arasında Heinrich Schlimann tarafından yapılan kazılar sonucunda bulunan Troya hazinesi yurtdışına yani Yunanistan’a kaçırılır. Haberi alan Osmanlı Devleti Çanakkale’ye müfettiş İzzeddin Efendi’yi yollar. Müfettişe göre Troya hazinesi üç farklı seferde kaçırılmıştır. Hazinenin yurtdışına kaçırılmasına yardım eden Çanakkale gümrüğündeki memurlar cezaya çarptırılır.
1874 yılında Schliemann’a ulaşma çabalarından vazgeçen Osmanlı Devleti, Atina’da dava açar ve Müze-i Hümayun müdürü Anton Déthier Atina’ya yollanır. Daha ilk mahkemede yargıç, Osmanlı’nın aleyhindedir çünkü Schliemann tüm hazineyi Yunanistan’a vereceğini söylemiştir. Ancak Yunanistan Kraliyet Mahkemesi kararı bozar ve haczetmek üzere Schliemann’a gelir ancak hazine saklanmıştır. Sonrasında Schliemann Yunanistan’dan sakladığı Troya hazinesini Louvre Müzesi’ne mirascı olarak bırakmıştır.
12 Nisan 1875 yılında duruşma sona erer ve Osmanlı Devleti’ne 2000 Sterlin ödenir. 1876 yılında Schliemann’ın öncülüğünde İngiltere Tim Alert Müzesi’nde hazine sergilenir.
1884 yılında Schliemann hazineyi Berlin Arkeoloji Müzesi’ne bağışlar. Ancak 2. Dünya Savaşı’nda Berlin’e giren Ruslar, savaş ganimeti olarak Troya hazinelerini alarak ülkelerine götürür. Artık Truva hazineleri Moskova Puşkin müzesi ve St. Petersburg Hermitage Müzesi (Ermitaj Müzesi)’nde sergilenecektir.
Truva Antik Kenti Hazineleri ve 3 Devlet
1994 yılında Almanya ve Rusya bilirkişileri Troya hazineleri için biraraya gelir. Almanlar, Rusların hazineyi 2. Dünya Savaşı’nda kaçırdıklarını ve geri vermelerini istemektedir. Rusya ise savaş sonrasında alınan ganimetin Rusya’nın malı olduğunu söylemektedir. Türkiye ise Truva hazinelerinin kendi malı olduğunu çünkü ülkeden kaçırıldığını belirtir ve resmi olarak hazinenin geri verilmesi için başvuruda bulunur.
Bu esnada 2012 yılında Troya hazinesinin çok ufak bir kısmı Amerika’daki Penn Müzesi’nde bulunur. Penn Müzesi’nde bulunan 24 parça altın takı iş birliği sonucunda aynı yıl ülkeye getirilir. Bugün bu tarihi hazine Troya Müzesi sergi salonlarında görülebilir.
Troya Antik Kenti Kazıları ve Arkeolojik Araştırmaları
Troya antik kentinin Hisarlık’ta olabiliceğine ilişkin ilk yorumlar, 1822 yılında İskoç Charles Maclaren tarafından yapılmıştır. İlk arkeolojik araştırma, bölgede bir höyüğün olabileceğini tespit eden İngiliz Frank Calvert tarafından 1863 – 1865 yıllarında yapılmıştır. Fakat bu kentin Troya olduğu görüşünün kesinlik kazanması ve yaygın şekilde tanınması Alman Heinrich Schliemann tarafından yapılan kazılar sonucunda olmuştur. Aslen tüccar olan Heinrich Schliemann, Hisarlık’ta ilk geniş kapsamlı kazıları yapan kişidir.
Osmanlı Devleti’nden kazı izni alarak 1870 yılında tamamlanan sondaj çalışmaları neticesinde, 1871 – 1890 yılları arasında kazı çalışmaları yapmış, kazılarda bulduğu hazineler kendisi ve karısı tarafından yurtdışına kaçırılmıştır. Schliemann’nin gerek arkeoloji kökenli olmayışı, gerekse arkeoloji biliminin o dönem yeterince gelişmemiş olması dolayısıyla bu dönem alandaki arkeolojik verilerin açığa çıkarılıp aynı zamanda tahrip edildiği bir dönemdir. Mimar olan ve Schliemann kazılarına da eşlik eden Wilhelm Dörpfeld, Schliemann’nın ölümü sonrası 1893 – 1894 yıllarında kazıları üstlenir. Kentin katmanlı yapısının tespiti Dörpfeld’e aittir.
Cumhuriyet Dönemi Truva Antik Kenti Kazıları
Bir süre ara verilen kazılar Türkiye Cumhuriyeti döneminde Amerikalı arkeolg Carl W. Blegen tarafından tekrar başlatılır. Kazılar Cincinati Üniversitesi desteğiyle 1932 – 1938 yılları arasında yapılmıştır. Blegen özellikle Truva Savaşı’nın geçtiği dönem olarak düşünülen Troya VIIa dönemi üzerine çalışmalarıyla özdeşleştirmiştir. Yaklaşık yarım asırlık ikinci bir duraklama döneminde Tübingen Üniversitesi adına, kazı başkanı olan Alman arkeolog Manfred Korfmann tarafınan 1988 yılında yeniden başlar. Ölümüne yani 2005 yılına kadar kazı başkanlığı görevini sürdüren Korfmann, antik kentin kazı tarihinde önemli bir yere sahiptir. 2003 yılında Türkiye vatandaşı olup, Osman adını ikinci isim olarak almıştır. Korfmann’ın ölümünden sonra 2006 yılından beri Tübingen Üniversitesi adına, yine üniversiteden Ernst Pernicka kazıları yürütmektedir.
Troya Antik Kenti Katmanları
Troya antik kenti, Athena tapınağı ile özdeşleşmiştir. Troya Kralı Priamos’un hazinelerini bulmak için Hisarlık Höyük’ün ortasında, günümüzde “Schliemann Yarması” olarak adlandırılan 40 m. genişliğinde ve 17 m. derinliğinde bir yarma açan H. Schliemann ana kayaya kadar inmiş; ancak bu çalışma sırasında birçok tabakanın tahrip olmasına yol açmıştır. Tarih boyunca dokuz kez doğal afet ve savaşlarla yıkılan Troya’yı dokuz katman halinde incelemek mümkündür. İlk tabaka, Troya I, M.Ö. 3000 – 2500 yıllarını kapsamaktadır.
M.Ö. 2500 – 2200 yıllarına tarihlenen ikinci katman, Troya II ise, 7 yapı katından oluşur. Troya III – V katmanlarında, Troya’nın önceki parlak çağının yok olmaya başladığı öne sürülmektedir. Yaşam tarzının fazla değişmediği anlaşılan Troya III (İ.Ö. 2200 – 2050), 4 yapı katından oluşmuştur. Bu döneme ait kalıntılar, Troya II’nin güneyindeki rampanın kuzeybatısında karşımıza çıkar ve genellikle, moloz taşlarla yapılmış bitişik küçük evler ve dar sokaklar halindedir.
Erken Tunç çağının son yerleşmesini oluşturan Troya IV’te (İ.Ö. 2050 – 1900), 5 yapım evresi görülür. Erken Tunç çağından Orta Tunç çağına geçişi oluşturan Troya V’te (İ.Ö. 1900 – 1800) ise, 6 yapım evresi saptanmıştır. Kentin altın çağına işaret eden Troya VI (İ.Ö. 1800 – 1275), sekiz yapı katından ve üç ana dönemden oluşur. Bu evrede yapılan evler ve surlar yetkin bir işçiliğin ve zevkin ürünleridir.
Troya Surları
Günümüzde ayakta olan sur duvarları, beş kapıyla bağlanan altı bölümden oluşmaktadır. Özgününde 9 metre yüksekliğindeki giriş kulesinin, akropolisin yanı sıra tüm platoya hakim bir gözetleme kulesi olduğu saptanmıştır. Güneye kadar uzanan yaklaşık 90 metre uzunluğundaki 3. bölüm, güneyde Roma dönemi Bouleterion’u ve Schliemann’ın yarığı ile kısmen tahrip olmuştur. Troya VI’daki en önemli buluntulardan biri, 4. bölümün yaklaşık 450 m. kuzeybatısındaki geniş hendektir. Troya VI’nın sarayları ve diğer önemli yapıları tepenin üst kısmındadır.
Akropolisteki yapılar, Helenistik dönemde Athena Tapınağı ile stoalar yapılırken ve Roma döneminde genişletilirken tahrip olmuştur. Zarar görmeyen kısımlar da Schliemann tarafından yok edilmiştir. Bununla birlikte, kazılarda ortaya çıkarılan yapılar ilgi çekicidir. Troya VI, özenli bir işçilik gösteren surları, ustalıkla yapılmış kent planlaması ve yapılarıyla, tüm antik dünyadaki çağdaşları arasında en güzel ve sıra dışı kentlerden biri olarak kabul edilmiştir. Bu dönem, Troyalıların yüksek düzeyde bir kültürel yaşantıyı gerçekleştirdikleri bir zaman dilimidir.
Kentin altın çağı olan Troya VI, büyük bir depremle tahrip olmuştur. Troya VIIa (İ.Ö. 1275 – 1240) yerleşimiyle ilgili olarak kazılarda ortaya çıkan buluntular, Troya’nın kültürel yaşamında bir kesintinin olmadığını göstermiştir. Bazı karşı tezlerle birlikte Amerikan kazı heyetine göre, VIIa Priamus’un kentidir ve Homeros’un “İlyada”sında anlatılan İlion da bu döneme aittir.
Truva Antik Kenti Atatürk ve Fatih Sultan Mehmet
Pers egemenliği sırasında imparator I. Serhas’ın çıktığı Yunanistan seferinde Çanakkale Boğazını geçmeden önce kente gelerek bu tapınağa kurban sunduğu, aynı şekilde Büyük İskender’in de Perslere karşı giriştiği mücadele sırasında kenti ziyaret ettiği ve zırhını Athena tapınağına bağışladığı tarihsel kaynaklarda belirtilir. 1453’te İstanbul’un fethi sırasında kentte bulunan Kardinal İsidore, yazdığı bir mektupta Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’ten “Troyalıların Prensi” şeklinde söz etmiştir.
Troya İntikamı
1462 yılında Midilli’yi kuşatmaya giden Sutan II. Mehmed, Troya’da durup destanda adı geçen kahramanların mezarlarını aramış, kimi iddialara göre de İstanbul’un fethinden sonra Troya’ya giderek Truvalı kahramanların anısına kurban kesmiştir. “Troya’nın intikamını aldım” sözü hem İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed’e hem de Büyük Taarruz’dan sonra Mustafa Kemal’e atfedilir.
Yazının dip notu: Literatürde ve yazılı basında Truva veya Troya olarak anılan alanın doğru yazılışı Troya’dır. Truva, fransızca ‘Troie’ (Trua okunur) sözcüğünden gelmektedir. Azra Erhat “Troya” yazılması gerektiğini belirtmiş ve hep öyle kullanmıştır.
Troya antik kenti milli parkı ile ilgili yazı hakkında yorum yapmak için aşağıdaki bölümü kullanabilirsiniz.
Ayrıca İlgili Linkler:
Yeni Troya müzesi bilgileri ve eserleri
Truva antik kenti fotoğrafları
TAY Projesi
Marmara bölgesi antik kentler ve tarihi şehirler
Marmara bölgesi gezilecek önemli yer fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler