Göbeklitepe Tarihi Bilgileri Hikayesi
Göbeklitepe tapınağı antik ritüel alanı, keşfedildiği tarihten günümüze kadar sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinin değil, tüm dünyada gezilecek antik alanların ve tarihi yerlerin üst sıralarında bulunmaktadır. Dünya insanlık tarihini değiştiren Göbeklitepe veya Göbekli Tepe, Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülmesi gereken gezilecek yerlerin başında gelmektedir. Kazılarda ortaya çıkarılan anıtsal mimari, Göbeklitepe’yi eşsiz ve özel yapmaktadır. Göbeklitepe hakkında birçok spekülasyon olsa da, sadece kanıtlanmış olan üç adet bilgi vardır. İlki yapılış tarihi, ikincisi avcı toplayıcı olan Erken Neolitik dönem insanının yaptığıdır. Son kanıtlanmış bilimsel gerçek de M.Ö. 8000 yıllarında terk edildiğidir.
Göbeklitepe’nin yapımı M.Ö. 12.000 yılına kadar gitmektedir. Tarihteki en eski ve en büyük tapınak veya ibadet merkezi olarak bilinen Göbeklitepe, İngiltere’deki Stonehenge tarih öncesi anıtından 6000 yıl kadar, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl kadar daha eskidir. Yerleşik hayata geçişi temsil eden buğdayın atasına da yine burada rastlanmıştır. İnşa edildikten 1000 yıl kadar sonra ise yine insanlar tarafından üstü kapatılmıştır. Dünyadaki en eski anıt mimarisidir.
2016 yılında ziyarete kapalı olan Göbeklitepe’de çatı çalışmaları bitmiş olup 2018 Şubat ayı itibariyle tekrardan ziyarete açılmıştır ve 2019 yılı Göbeklitepe yılı olarak ilan edilmiş olup 08.03.2019 tarihinde resmi olarak açılışı yapılmıştır. Hatırlamayanlar için hatırlatmakta fayda var. 2018 Yılı ise Troya yılı olarak ilan edilmişti.
Göbeklitepe fotoğrafları için tıklarınız
Göbeklitepe Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatleri 2025
Göbeklitepe antik alanı girişinde Müzekart geçmektedir. Müzekart yoksa Göbeklitepe giriş ücreti 2025 yılı fiyatı 727,82 TL’dir. Yaz ve Kış dönemleri ziyaret saatleri ve bilgileri aşağıdaki gibi farklılık göstermektedir. Haftanın her günü açık olan Göbeklitepe Örenyeri, 2023 yılı 6 Şubattaki büyük deprem sebebiyle kapalı olabilir. Aşağıdaki telefonu arayarak bilgi alabilirsiniz.
- Yaz dönemi giriş saatleri 1 Nisan – 31 Ekim arası 08:30-19:00
- Kış dönemi giriş saatleri 31 Ekim – 1 Nisan arası 08:30-17:30
- Gişeler kapanış saatinden yarım saat önce kapanmaktadır. Daha detaylı bilgi almak için ayrıca 0414 313 15 88 No’lu telefonu da arayarak bilgi alabilirsiniz.

Göbeklitepe Antik Ritüel Alanı Hakkında Tüm Bilgiler
Göbeklitepe, 2019 itibariyle dünyanın bilinen en eski dini kült merkezidir. Alan Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 27.09.2005 tarihli ve 422 numaralı kararıyla I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir.
2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan Göbeklitepe, 1 Temmuz 2018 itibariyle UNESCO Dünya Mirası Komitesi toplantısının 42. oturumunda Göbeklitepe Arkeolojik Alanı, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne Türkiye’nin 18. Dünya Miras Alanı olarak kaydedilmiştir.
Göbeklitepe Nerede, Nasıl Gidilir?
Göbeklitepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 15 km kuzey doğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur. Şanlıurfa Viranşehir arasında Gülveren’de Harran Üniversitesi Osmanbey kampüsü civarındaki sapaktan girilerek gidilebilir. Diğer taraftan ise Şanlıurfa Diyarbakır yolu üzerinden Adana Şanlıurfa yoluna saparak gidilebilir.
Göbeklitepe, gerçekten de 300 metre çapında ve 15 metre yüksekliğinde bir ‘tepe’dir. Buraya gidecekleri ilk karşılayan şey yerdeki çeşitli çaplarda bulunan kurban kanının akıltıldığı deliklerdir.

Göbeklitepe Antik Ritüel Alanı Kazıları ve Tarihi
1963 yılında ilk olarak yılında İstanbul Üniversitesi ile Chicago Üniversitesi ortak bir çalışma yürüterek bölgeyi incelemiş ancak bir şey bulamamıştır. 1983 yılında ise tarlasını süren Mahmut Kılıç, tarlada bir oymalı taş bulur ve müzeye götürür. Bulunan oymalı taş sıradan bir arkeolojik buluntu olarak müzede sergilenmeye başlar.
1995 Yılında kazı çalışmaları Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden (DAI) Harald Hauptmann bilimsel danışmanlığında yapılan yüzey araştırmasından sonra başlatılmıştır. 1996 yılından itibaren Klaus Schmidt bilimsel danışmanlığında kazılar sürdürülmüş, 2007 yılından sonra ise kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararlı kazı statüsüyle ve yine Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Klaus Schmidt’in başkanlığında devam ettirilmiştir. Hayatını Göbeklitepe’ye adayan Klaus Schmidt, Temmuz 2014‘te vefat etmiş, Göbeklitepe öksüz kalmıştır. Schmidt’in yerine getirilen Müslüm Ercan da KHK ile ihraç edilmiştir. 2019 yılı itibariyle göbeklitepe kazılarına Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi Md. Celal Uludağ başkanlık etmektedir.
Toprak Altında 23 Tapınak Daha
Yirmi yıldan fazla ortaya çıkarılan altı tapınaktan dördünün aynı döneme ait olduğu bilinmektedir. Yine yeraltında bulunan ve kazılmayı bekleyen 23 tapınak daha tespit edilmiştir. Günümüzden on iki bin yıl öncesine ait bu tapınaklar veya binalar A, B, C ve D olarak adlandırılmıştır. Zaten Göbeklitepe’yi ziyaret ettiğimizde de bu binaları görmekteyiz. Eşmerkezli duvarlar ile çevirilen bu tapınakların yapım tarihinden yaklaşık bin yıl sonra yapıldığı düşünülen Çayönü, Halan Çemi ve Nevali Çori’de de benzer biçimde kült yapıların inşa edildiği bulunmuştur. Göbeklitepe’nin bu kült yapıların atası olma ihtimali çok yüksektir.
Göbeklitepe’de yapılan kazılarda konut olabilecek herhangi bir mimari kalıntıya ulaşılamamıştır. Bunun yerine çok sayıda anıtsal kült yapısı ortaya çıkarılmıştır. Yapılarda kullanılan dikilitaş veya megalitlerin çevredeki kayalık platolardan tek parça olarak kesilip işlenerek Göbeklitepe’ye getirildiği ileri sürülmektedir. Dikilitaşların bazılarının boyu 5,5 metreyi bulmaktadır. Jeofizik araştırmaları, bugüne kadar gün yüzüne çıkarılanlar dahil olmak üzere Göbeklitepe’deki yapılarda toplam 300’e yakın dikilitaş veya megalit kullanılmış olduğunu göstermektedir. Bölgede kesilmiş ama işlenmemiş dikilitaşlar da bulunmaktadır. Öte yandan çoğunluğu platonun batı kesiminde toplanmış olan yuvarlak ve oval çukurların yağmur sularını toplamak için yapılan bir tür sarnıç olduğu düşünülmektedir.
Kazılarda ortaya çıkartılan steller (dikilitaşlar), heykeller ve çeşitli buluntular haricinde 160 litrelik kapasiteleri olan kireç taşına oyulmuş altı bira varili bulunmuştur.
Bunlara ek olarak 2010 yılında, 40 cm boyunda ve 30 kilogram kadar ağırlığında olan üzerinde hayvan figürleri olan taştan yapılmış insan başı heykeli topraktan çıkartıldıktan iki gün kadar sonra kazı alanından çalınmıştır.

Göbeklitepe 2023 Kazıları ve Karahantepe Çıplak İnsan Heykeli
İlk kez 1997 yılında Bahattin Çelik tarafından keşfedilen Karahantepe, Göbeklitepe ile çağdaş olması ile bilinmektedir. 250 dikilitaşın oluşturduğu alanın, 8m x 6m boyutlarında özel amaçlar için yapıldığı düşünülmektedir. Özellikle alanı çevreleyen duvardaki yılana benzeyen insan başı heykeli/büstü insanı etkilemekle birlikte yapıldıkları dönemin adeta sırlarını barındırır gibidir. Bu alanda bulunan birçok heykel Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi envanterine kayıtlı olmakla birlikte burada sergilenmektedir.
1997 yılında keşfedilen alan ilk olarak 2019 yılında kazılmaya başlanmıştır. Göbeklitepe ile bağlantısı ise hem çağdaşı olması hem de artık günümüzde kazılarının birlikte yapılmasıdır. Her iki arkeolojik alanın birbirine uzaklığı ortalama 68 km’dir. Yapıları monolit blokları birbirlerine çok benzer ve aynı amaçla yapıldığı düşünülmektedir.
2023 yılının kazılarında ise Karahantepe kazı alanında 2,3 m uzunluğunda insan heykeli bulunmuştur. Bu heykel ilk bulunduğunda uzuvları ana heykelden ayrı ve ana heykel de üç parça halinde bulunmuştur. Sonraki günlerde bazı televizyon kanalları bu buluntunun haberini yaparken bu çıplak insan heykelinin penis uzvunu (!?) buzlayarak tarihe geçmiştir. Heykelde kaburga, omurga, omuz kemikleri ve diğer uzuvlar açık ve belirgindir.
Aynı kazılarda ise Göbeklitepe’de H şeklinde bir sembol, yaban domuzu heykeli, bir hilal, iki yılan, üç adet de insan yüzü veya maskesi bulunmuştur. Yaban domuzu heykeli dünyada üzerinde renk ve boya kalıntısı bulunan en erken veya en eski örnektir.
Göbeklitepe Tapınağı Antik Ritüel Alanı Mimarisi
Dikilitaşların arası çoğunlukla yontularak işlenmiş taşlarla, duvar olarak örülmüştür. Bu yapıların ortak özelliği, T biçimindeki 10 – 12 dikilitaşın yuvarlak planda dizilmiş olmasıdır. Bu yapının merkezinde daha yüksek boyda iki dikilitaş karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Bu dikilitaşların çoğunun üzerinde çeşitli insan, hayvan ve soyut semboller, kabartma biçiminde ya da oyularak betimlenmiştir. Söz konusu motifler yer yer bir süsleme olamayacak kadar yoğun olarak kullanılmıştır. Bu kompozisyonun, bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj ifade ettiği düşünülmektedir. Hayvan motiflerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ördekleri ve akbaba en sık görülen motiflerdir. Alan bir yerleşim değil, kült merkezi olarak tanımlanmaktadır.
Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına yakın olan son avcı grupları tarafından inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Diğer anlatımla Göbeklitepe tarihi alanı veya antik ritüel alanı, çevredeki oldukça gelişmiş ve derinlik kazanmış bir inanç sistemine sahip olan avcı – toplayıcı gruplar açısından önemli bir kült merkezidir. Bu durumda bölgenin en erken kullanımının çanak çömleksiz Neolitik çağın (PPN, Pre-Pottery Neolithic) A evresine (MÖ. 9.600 – 7.300), yani günümüzden en azından 11.600 yıl öncesine dayandığı ileri sürülmektedir. Bununla birlikte Göbeklitepe’deki en eski faaliyetleri tarihlendirme olanağı şimdilik yoktur, fakat bu anıtsal yapılara bakıldığında Paleolitik çağa kadar uzanan, birkaç bin yıl daha eskiye, Epipaleolitik’e kadar giden bir tarihçesi olduğu düşünülmektedir. Göbeklitepe’nin bir kült merkezi olarak kullanımının M.Ö. 8 bin dolaylarına kadar devam ettiği, ve bu tarihlerden sonra terkedildiği, başka ya da benzer amaçlarla kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
Ziyaretçilerin gördüğü dört adet binanın etrafı taştan 2 metre yüksekliğindeki duvarlarla çevrilmiştir. Binalar yuvarlaktır ancak dünyadaki ilk köşenin burada kullanıldığı ve keşfedildiği bilim insanlarınca açıklanmıştır. Toprak altında bulunan ve henüz çıkartılmamış binaların toplamda 90.000 metrekare veya 20 futbol sahası büyüklüğünde olduğu georadar yöntemiyle keşfedilmiştir. Tüm binalar ve kabartmalar çakmaktaşı aletlerle yapılmıştır.

Dikilitaşlardaki İnsan Şekilleri ve Diğer Semboller
Bazı dikilitaşlarda, özellikle D Yapısı dikilitaşları üzerindeki insan kol ve el kabartmaları, bu dikilitaşların insan vücudunu temsil ettiği şeklinde yorumlanmaktadır. Yatay parça başı, dikey parça ise vücudu temsil etmektedir. Aslında bu dikilitaşlar, insan vücudunu üç boyutlu olarak betimleyen stilize tarzda yontulardır. Her iki geniş yüzey yanlar, dar yüzeyler ise ön ve arka olarak alınmıştır. D Yapısı merkez dikilitaşlarında (Dikilitaş 18 ve Dikiliaş 31), insanı sembolize ettiklerini gösterir başka kanıtlar vardır. Her iki dikilitaşda kolların altında kemer olduğu açık kabartmalar vardır. Kemer tokaları da işlenmiştir. Ayrıca bu kemerler üzerinde aşağıya doğru tilki postundan bir peştamalı temsil eden işlemeler görülmektedir. Ancak tüm dikilitaşlarda insanı stilize ediş tarzında cinsiyeti belirtecek herhangi bir unsur görülmemektedir. Açıktır ki sembolize etmede en düşük düzey yeterli bulunmuştur.
Göbeklitepe Kabartmalarında Tarihi İnsan Giysileri
Sıklıkla dikilitaşların gövde kısmının ön yüzünde iki band halinde uzanan ve uzun bir giysiyi andıran kabartmalar görülmektedir. Bu kabartmaların özel bir giysiyi temsil ettiği ve ritüellerin önemli bir unsuru olduğu, belirli kişiler tarafından giyildiği düşünülmektedir. Bu bağlamda merkez sütunlarının temsil ettiği kişilerin bu ritülellerde önemli bir rol üstlenmiş olmaları gerektiği ileri sürülmektedir. Kazı başkanı Klaus Schmidt’e göre merkezdeki iki dikilitaşın, mitolojide yaygın bir tema olması dolayısıyla ikiz, en azından kardeş olması mümkündür.
Yine de en çok görülen motifler insan değil vahşi hayvan motifleridir. Motiflerde kullanılan yabani hayvanlar çok geniş bir çeşitlilik göstermekte ve dönemin, bölgenin faunasıyla örtüşmektedir. Kedigiller, boğa, yaban domuzu, tilki, turna, ördek, akbaba, sırtlan, ceylan, yabani eşek, yılan, örümcek ve akrep bunlardan bazılarıdır. Kazı başkanı Klaus Schmidt, kabartma ya da heykel olarak karşımıza çıkan bu hayvanların, insanların günlük yaşantılarında önemli bir rol oynamış olmalarının gerekmediğini, yapılma amacının mitolojik bir ifadeye dayandığını ileri sürmektedir. Diğer yandan dikkati çeken bir konu da tüm bu hayvan motifleri içinde memeli hayvanların hepsinin erkek olarak betimlenmiş olmasıdır. Gerek insan, gerek hayvan motiflerinde dişi, hemen hemen hiç görülmez. Bugüne kadar ortaya çıkan motiflerden sadece biri istisnadır. Aslanlı sütun olarak tanımlanan dikilitaşların arasında yer alan bir taş levhada bir çıplak kadın betimlenmiştir.

Göbeklitepe’yi Kimler Yaptı? Göbeklitepe Tarihi
Özellikle hayvan kabartmalarında dikkati ister istemez çeken bir ustalık vardır. Farklı bir ifadeyle sanat denebilecek bir tarz görülmektedir. Göbeklitepe’deki antik heykel ve kabartmaların, uzman bir sanatçının elinden çıkmış, o üslubu bilen birilerinin yaptığı eserler olarak görülmektedir. Dolayısıyla bu sanatsal üslubun uzun bir geçmişinin olması gerektiği ortadadır. Öte yandan Göbeklitepe içinde bulunan bu tarihi sembollerin benzerleri, daha küçük ölçekli olarak, Kuzey Irak ve Suriye’ye kadar yayılan bir bölgede yürütülen arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Bu verilere dayanılarak Göbeklitepe’nin Neolitik dönemde kültürel etkileşim açısından bir merkez olduğu ileri sürülmektedir.
Göbeklitepe alanında yapılan tarihi kazılara kadar bilim dünyası, göçebe küçük gruplar halinde örgütlendiği düşünülen avcı – toplayıcı toplulukları oldukça basit standartlarda yorumlamıştır. Ancak kazılarda ortaya çıkan, bir kült merkezi olarak anıtsal boyutlarda mimari, büyük taş yontular, sembolik motifler ve stilize edilmiş canlandırmalar, en azından bu bölgedeki toplulukların oldukça gelişkin ve çok yönlü bir sosyal yapıya sahip olmaları gerektiğini göstermektedir. Göbeklitepe’de ortaya çıkarılan bütün bu buluntular böylesi faaliyetleri gerçekleştirebilmek için kalabalık grupları bir araya getirmedeki organizasyon genişliğinin, kişisel sanatsal becerilerin ve ritüel itkilerin, bir çeşit sanat anlayışının ve arayışının varlığını ortaya koymaktadır.

Göbeklitepe Nasıl Yapıldı?
Bu bulgular ışında bilim dünyası, avcı – toplayıcı toplulukların sosyokültürel yapısı hakkındaki hakim görüşleri gözden geçirmek zorundadır. Kazı başkanı Klaus Schmidt ve ekibi, tonlarca ağırlıktaki dikilitaşları kayalardan kesip çıkarmak, işlemek, yarım kilometreye yakın bir mesafeyi katederek Göbeklitepe’ye getirmek ve yapıları inşa etmek için en az 500 kişinin çalışmış olması gerektiğini düşünüyorlar. Her şeyden önce bu insanların beslenmesi gerekmektedir. Bu durum göz önünde bulundurularak bu insanların ihtiyacı olan besin maddelerini sağlama gereğinin, tarımı keşfetme yönünde bu toplulukları zorladığı ileri sürülmektedir. Zaten Göbeklitepe yapım zamanında daha tarımın keşfedilmediği düşünülmektedir.
Arkeologlarca üzerinde durulan diğer bir konu da bu yapıların inşa edilmesinin gerektirdiği son derece karmaşık organizasyonun avcı -toplayıcı topluluklarca nasıl sağlanabildiği konusudur. Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Harald Hauptmann, bu organizasyona ‘dini’ liderlerin önderlik ettiğini ileri sürmektedir. Bu durumda ‘seçkin’ bir tabakalaşmanın bu toplumlarda ortaya çıkmış olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Klaus Schmidt de Göbeklitepe’yi inşa eden toplulukların tabakalı bir toplum olduğunu ifade etmektedir.
Oysa bilim dünyasında Göbeklitepe’ye kadar hakim olan bakış açısı, karmaşık dinsel uygulamaların ve organizasyonun ancak tarımın hakim geçim tarzı olduğu topluluklarda ortaya çıktığı yönündeydi. Ancak Göbeklitepe bu yaklaşımı sorgulamak zorunda bırakmaktadır. Gerçekten de bu denli anıtsal yapıları ortaya çıkaracak iş gücünü, çevredeki avcı – toplayıcı gruplardan alarak çalıştırmak, ancak köklü bir inanç geçmişine dayanacaktır. Bu anlamda İngiltere Wiltshire’da bulunan dünyaca ünlü Stonehenge ve benzeri kült alanları ile karşılaştırma yapılabilir.
Kaldıraçlar Mı Kullanıldı?
Arkeolog David Chapman’a göre burası 10, 20, 30’lu grupların kaldıraç görevi gören kütüklerin üzerinde kaydırılarak yapıldığı düşünülmektedir. Hatta civarda yapılan araştırmalarda kireç taşından yapılan megalitlerin bazılarının kaldırma aşamasında kırıldığı da tespit edilmiştir.
Yekpare kireç taşından yapılan megalitlerin hepsi bütündür. Çeşitli ölçümler sonucunda bu megalitler veya dikilitaşların toprağa sadece 10 cm derinliğinde gömüldüğü bulunmuştur. Bu da Göbeklitepe’yi yapan mühendislerin becerileri ve yeteneklerini göstermektedir.
Göbeklitepe Tapınağı Antik Ritüel Alanı Neden Yapıldı?
Göbeklitepe M.Ö. 8000 yıllarında terk edilmiştir. Yapılan çalışmalar buradaki yapıların dolgu malzemesi ile kaplandığını ortaya çıkartmıştır. Ancak bunun sebebi bilinmediği gibi buranın toprak kayması gibi doğal nedenlerle dolmuş olabileceği de düşünülmektedir.
Bir ayin yeri veya kutsal bir yer olarak düşünülen Göbeklitepe, aynı zamanda sosyal bir yapıdır da. Birçok araştırmacı buranın belki de o zamanki avcı toplayıcılarının kuruluş hikayelerini betimledikleri bir yer olduğu sonucuna da varmaktadır.
Çevrede yapılan kazılarda birçok kurukafa ve hayvanlara (ceylan, yaban domuzu, yabani koyun vs.) ait kemik parçaları bulunmuştur. Bunun sonucu olarak her dönem önemli bir etkiye sahip kurukafadan dolayı buranın ölümle bağlantılı olduğu da düşünülmektedir. Çünkü insan kemikleri yapay yoldan etlerinden ayrıştırılmıştır. Bu gelenek Zerdüştlerde de bulunmaktadır.
Binanın ortasında bulunan megalitlerin yönü kuzey – kuzeydoğudur. İngiltere’de yapılan araştırmaya göre M.Ö. 11500 yıllarında gökyüzü haritası çıkartılmış ve yapının ortasındaki bu dikilitaşların, mısır piramitleri gibi Orion takımyıldızını işaret ettiği gözlemlenmiştir.
Ayrıca Göbeklitepe Tarihi ile İlgili Linkler:
Göbeklitepe fotoğrafları
Türkiye UNESCO Dünya Mirası Listesi
Güneydoğu Anadolu antik kentler ve tarihi yerler
Güneydoğu Anadolu bölgesi güzergahı ve rota bilgileri
Güneydoğu Anadolu antik yerleşim ve antik şehir fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Göbeklitepe hakkında İngilizce bilgiler
Göbeklitepe keşifleri