Edinburgh, İskoçya’nın başkenti olmakla birlikte, Britanya adası gezilecek yerler listesi içinde yer alan, tarih severlerin ve Orta çağı yaşamak isteyen herkesin gitmek istediği tarihi kentlerden biridir. Peki, Edinburgh’a nasıl gidilir? Edinburgh gezilecek yerler nerelerdir? Edinburgh’taki müzeler ve anıtsal yapılar nelerdir gibi konuları içerikte bulabilirsiniz.
Edinburgh’a gitmek için doğal olarak İngiltere vizesi almanız gerekmektedir. Londra sayfası içeriğinde anlattığımız gibi İngiltere bu konuda sıkı kurallara sahip, ancak bu vize almamanız için bir sebep değil. İskoçya içişlerinde özerk olsa da dışişlerinde İngiltere’ye bağlıdır. Haliyle İngiltere vizesi ile İskoçya’ya da gidebilirsiniz. Aslında İngiltere vizesi ile İrlanda’ya da gidebilirsiniz aklınızda olsun. Unutmadan yazalım, İngiltere vizesi Schengen vizesi değildir.
Dediğimiz gibi Türkiye’den uçakla gidecekseniz İngiltere sınırları içindeki bir havaalanına da iniş yapabilirsiniz veya İskoçya sınırlarındaki bir havaalanına da iniş yapabilirsiniz. Bu noktada bizim iki kere gittiğimiz kente ilkinde Londra üzerinden trenle gittik, ikincisinde ise direk uçak ile gittik. Tren ile gittiğimiz güzergahın notlarını İngiltere güzergahı sayfamızda bulabilirsiniz. Edinburgh, sadece İskoçya’da değil, Birleşik Krallık’ta görülmesi gereken kentlerin içinde Orta çağ yapılarıyla gerçekten de ilk sırada yer almaktadır.
Edinburgh fotoğrafları için lütfen tıklayın
Edinburgh
Edinburgh kenti (Edinburgh city) ya da onların deyimiyle “Edinbra” akşam saatlerinde lacivert bir pelerin takar, güneş ışıkları pencerelerden göz kırparak geçip gün batarken, şehrin bütün hüznü, bütün keyfi ve sürprizleri ile göz önüne serilir. Hayat burada yavaş akar. Sıkılırken, oflayıp puflarken, köşe başındaki marketten bir sandviç alırken, saat tam 6’yı 5 geçe oturduğunuz barda ikinci bardak biranızı bitirmişken, sokaklarında eve yetişmek için yürürken, bir evin gölgesinde saatinize bakıp aslında zamanın ne kadar yavaş geçtiğinin farkına şaşırarak varabilirsiniz. Çünkü Edinburgh’da zaman durmuş gibidir.
Fare thee weel, thou first and fairest!
Fare thee weel, thou best and dearest!
Thine be like joy and treasure,
Peace, enjoyment, love and pleasure!
Ae fond kiss and then we sever!
Ae fareweel, alas, for ever!
Robert Burns
Büyük Britanya içindeki en aykırı toprakların ait olduğu kent İskoçya’nın başkentidir. 15.yy’dan beri İngiliz Krallığı’nın ayrılmaz bir parçası olan ama bambaşka bir ruh taşıyan İskoçya, büyüleyici atmosferi ve “cool” karakteriyle adım attığınız andan itibaren sizi büyüleyecektir.
Edinburgh’da Nerede Kalınır?
Edinburgh kenti, konumundan ötürü Britanya adasının kuzeyinde, Highlands’e yakındır. Yaz kış her an bulutlu, yağışlı, gri bir hava sizi bekliyor olabilir, gezerken hazırlıklı olmakta fayda var. Sonbaharda şehir içinde de dışında da hava serin ama bir o kadar da keskin tertemiz hava ciğerlerinize bayram ettirecek, buna eminiz. Şehre hangi yolla gelirseniz gelin uçsuz bucaksız yemyeşil vadilerin arasında mücevher gibi parıldayan bir şehir sizi karşılıyor. Kasvetli, gri ve hüzünlü, bir o kadar da sürprizli, samimi ve doğal.
Edinburgh’un eski şehriyle yeni şehri iç içe değil yan yana konumlanmış, tam ortasında da muhteşem konumuyla Edinburgh kalesi sizi karşılıyor. Şehirde kalacağınız yeri seçmeniz, gezeceğiniz yerler açısından önemli. Eski şehrin içinde kalmanız, eski şehri adım adım ezberlemeniz açısından yararlı, ama yeni şehirde ya da Haymarket bölgesinde kalmanız, daha sakin bir yer arıyorsanız avantajlı olabilir. Zaten büyük olmayan şehri yürüyerek, tramvayla ya da otobüslerle gayet iyi gezebilirsiniz. Size tavsiyemiz tabii ki yürüyerek gezmek; sokakların, bahçelerin, güzel binaların tadını çıkararak…
Edinburgh Gezilecek Yerleri
Edinburgh Kalesi nam-ı diğer Castle Rock, şehre hâkim bir tepede bulunuyor. M.S. 600’lerde inşa edilmiş. Kalenin içinde kraliyet ailesine, çeşitli azizlere ve tabi ki İskoç kahramanlarına adanmış şapeller ve binalar var. Hatta bir köpek mezarlığını da barındıran kalenin içinde kraliyet eşyalarının, savaşlarda kullanılan mühimmatın sergilendiği güzel müzeler de mevcut. Kalenin içinde Büyük Salon yani Great Hall kesinlikle görülmesi gerekli. 1503 senesinde yapılan bu salonun duvarları Britanya’nın en iyi ahşap oymalarından oluşuyor, ahşap tavan ise türünün en güzellerinden biri. Pencerelerdeki vitraylara da dikkat etmenizi öneririz, bütün kraliyet kronolojisi vitraylarda gizli. Bu salon bir yüzyıl süresince İskoç parlamentosuna ev sahipliği yapmış.
Kaleyi gezdikten sonra meydanında bir şeyler atıştırarak dinlenip şehri yukardan seyredebilirsiniz. Saat 13:00’te yapılan top atışını kaçırmayın. 15.yy’da Mons’ta dökülmüş olan 6.6 tonluk devasa bir top Mons Meg. Bu top, Pazar hariç her gün saat 13:00’te, denizdeki gemilere saatin 13:00 olduğunu haber vermek amacıyla ateşlenmekte.
Tarihi Edinburgh Gezilecek Yerler ve Sokakları
Kaleden çıkınca 2 km uzunluğundaki Royal Mile caddesinden ilerleyip şehrin ara sokaklarına dalabilirsiniz. Envai çeşit müze, pub, cafe, sokak sanatçıları ve tabii ki gayda çalan kilt giymiş sokak müzisyenlerine rastlayabilirsiniz. Royal Mile üzerinde ara sokaklara dalmaktan çekinmeyin, sürprizli çıkmaz sokaklar, benzersiz perspektifler yakalayabilirsiniz. Hatta dünyanın sonundaki çıkmaz sokağı bulup (World’s End Close) başka bir boyuta geçmeyi deneyebilirsiniz. :) Akşam saatlerinde başlayan gece turları ise sizi şehrin ara sokaklarında, kiliselerinde ve dehlizlerinde karanlık, suç ve hayaletlerle karşı karşıya getirecektir, buna eminiz.
Kalenin hemen çıkışında otopark alanı olarak kullanılan alan, daha önceleri idamların gerçekleştirildiği alan. Şimdilerde ise Edinburgh’un en büyük ve önemli gösterisinin, Edinburgh Askeri Bandosu’nun (Edinburgh Military Tattoo) yapıldığı alan haline getirilmiş. 1950 senesinde emekli askerlerden ve ailelerinden kurulan Askeri Bando, gayda ve davul ritimleri ile süvarilerin geçişi, sahte savaşların sergilendiği pek çok gösteriyi de içinde bulunduran bir geçit töreni, görülmesi ve deneyimlenmesi gereken bir gösteri. Ayrıca Edinburgh festivali de şehrin en önemli kültür etkinliklerinden biri, dünyanın her köşesinden en seçkin tiyatro, bale, opera, müzik toplulukları kentin en güzel salonlarında gösterilerini sergilemekte.
Bu kent, aynı zamanda cadı yakmaları ile de oldukça ünlüdür. 15. ve 18. yy’lar arasında 4.000 kadın ve erkek, cadı olduğu gerekçesi ile yakılmıştır. Şehrin belli başlı meydanlarında yapılan idamlar zamanının güncel gösterileri olarak ün salmıştır, Haymarket caddesinde Last Drop adlı bir pub idam edilecek kişilerin buraya gelerek son içkilerini içtikleri yer olarak günümüze kadar korunmuş durumda. Burada içkinizi içerken dikkatli olmanızda fayda var. :)
Edinburgh gezilecek yerler arasında Camera Obscura & World of İllusion da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. 1853 senesinden bu yana hizmet veren merkezde Giant Kaleidoscope, Magic Galery, Light Fantastic ve Giant Fortex tüneli gibi bölümlerde çok keyifli saatler geçirebilirsiniz. Kulenin tepesinde ise yine ücretsiz olan teleskopları kullanıp şehri ve etrafını gözlemleyebiliyorsunuz.
Greyfiars Bobby
4. George köprüsünden sapınca Greyfiars Bobby’nin heykelini görebilirsiniz. Terrier cinsi olan bu köpek 1872 senesinde sahibi ölünce 14 sene boyunca mezarının başından hiç ayrılmamış. Sahibine olan sadakatinden etkilenen halk Bobby’i heykelini dikerek ölümsüzleştirmiş, heykelin üzerine de “dostluk, sevgi ve şefkati senden öğrendik” yazmakta.
Royal Mile üzerinde ara sokaklara dalarak kiliseleri, şapelleri, Edebiyatçılar Müzesini, Ulusal Müzeyi görebilirsiniz. 2 km’lik yol Hollyrood Palace’da bitiyor; burası Kraliyet’in resmi ikametgahlarından biri. Güzel bahçesinde soluklanıp Enric Miralles tarafından yapılmış olan modern parlamento binasını seyredebilirsiniz. Eğer merak ederseniz, parlamento binası halka açık saatlerde bedava turlar düzenliyor.
İskoçya’nın başkentinde nüfus 500.000 kişi ama toplam 780 tane pub var. Dünyada kişi başına en fazla pub düşen şehirde bulunuyorsunuz, bunun şerefine bir ale ya da scotch içebilirsiniz. Kalenin önündeki meydanda bulunan Scotch Whiskey Experience ise viski kültürünüzü artırabileceğiniz nadide bir yer. Dünya üzerindeki en geniş viski koleksiyonu benzersiz bir sunumla ziyaretçilere açık. Şilili bir viski koleksiyoneri olan Diageo Claive Vidiz öldükten sonra koleksiyonun doğduğu yere dönmesini vasiyet etmiş ve şişelerce viskinin olduğu koleksiyon buraya getirilerek bu merkez inşa edilmiş. İskoçların milli içkisi scotch’u tanımak için bundan daha uygun bir yer olamaz doğrusu. :)
Edinburgh Pubları
İskoçların yemek kültürü biz Akdeniz ve Doğu kültürlerine göre kısıtlı fakat şehir gelenlere ilginç damak tatları sunuyor. Haggis’ten sadece bahsedip meraklılara internette araştırmalarını ve gerçekten güvenilir yerlerde yemelerini önererek başka bir lezzete geçelim. Fudge, süt ve şekerin macun kıvamına geldiği basit bir tatlı. Fakat içine karamel, viski, bira, meyve ve çikolata da katıldığında enfes olan bir tatlı. Royal mile üzerindeki The Fudge House’u kesinlikle denemenizi öneririz, hatta eve veya otele götürmek için paket yaptırabilirsiniz.
Edinburgh kafelerinin en ünlüsü olan The Elephant House, J. K. Rowling’in evde ısınma masrafı vermemek için gittiği ve Harry Potter serisinin ilk kitaplarını yazdığı cafe. Sıradan bir cafe ama gidip o atmosferi hissetmek güzel. Sherlock Holmes’in yazarı Arthur Conan Doyle da, buranın en güzel publarından birine adını vermiş. Burada da Arthur amcanın hatırına bir ale içersiniz. :) Bizim bu ortaçağ kentinde en beğendiğimiz pub ise Shandwick Place’teki The Grosvenor pub. Samimi ve güzel ortamı ile evinizde hissedebileceğiniz ve döndükten sonra bile burnunuzda tütebilecek bir pub burası. Gidin, yiyin, için, canlı müzik dinleyin, giderseniz de bizden selam söyleyin :)
Edinburgh’un en güzel yerlerinden bir diğeri de Kraliyet Botanik Bahçesi (Royal Botanic Gardens). Tüm gününüzü ayıracağınız bir ziyaret, sizi bütün dünyadan bin bir çeşit bitkinin arasında muhteşem bir gezintiye çıkaracak. Bu büyük yeşil alanda dinlenebilir, piknik yapabilir, tazelenebilirsiniz. Arboretumu, Çin bahçesini, tüm dünyadan 4000 endemik bitki örneğini görebileceğiniz kaya bahçesini, kayın ağaçlarından yapılmış dünyanın en uzun ve yüksek bahçe çitini görmenizi tavsiye ederiz.
Hollyrood Palace’dan sonra şehrin dışına doğru gidildiğinde efsanevi kahraman Kral Arthur’a atfedilen ve Arthur’s Seat yani Arthur’un tahtı olarak adlandırılan kaya oluşumunu barındıran volkanik tepeler de güzel bir havada deneyimlenecek ilginç rotalardan biridir. Orta zorlukta bir tırmanışla kendinizi ortaçağa ışınlanmış hissedebilir, Kral Arthur’un tahtına oturabilir ve şehri tepeden seyredebilirsiniz.
Highland Turları
Son olarak sadece Edinburgh gezilecek yerler için değil tüm İskoçya için bir öneri verebiliriz. Burası dâhil bütün şehirlerden günü birlik ya da birkaç günlük Highland turları bulunmaktadır. Yani İskoçya’nın kuzeyine, yüksek vadilere yapacağınız bu turlarda yemyeşil coğrafya, el değmemiş vahşi doğa ve olduğu haliyle korunan şato, kale ve köyleri ziyaret edebilirsiniz. Eğer uzun süreli İskoçya deneyiminiz varsa kendi aracınızla kendi başınıza da yapabilirsiniz bu turları. Eğer sadece turistik amaçla ülkeye geldiyseniz tek başınıza yapmamanızda yarar var. Çünkü rehberlerin anlatacağı olağanüstü hikâyeleri ve birçok detayı kaçırabilir, hatta kaybolabilirsiniz. Turla birlikte gittiğinizde ise doğanın içinde kamp kurabilir, nadir bitki ve hayvanları gözlemleyebilir, kendinizi zamansız bir hayal âleminde bulabilirsiniz.
Bu ortaçağ şehri, burada anlatmakla bitmeyecek bir çok detay, bir çok anı ve hikâye bırakacak geride. Son olarak St. Giles kilisesinin batı kapısı önündeki kaldırımdaki Midlothian kalbini (Heart of MidLothian) sakın ola ki kaçırmayın. Bu alanda 15. yy’da bulunan bir idam alanının halk girişini işaret eden bu sembol, Edinburgh’un neredeyse ikonik sembolü. İyi şans için kalbin tam ortasına tükürmek gerekiyor ki, denemesi bedava :)
Ayrıca İlgili Linkler:
İngiltere gezi güzergahı
Edinburgh etkinlikleri
Edinburgh’ta yapılacak 20 şey
Edinburgh turları