Arslantepe höyüğü, Malatya sınırları içinde gerek tarihi ile gerekse bilgileri ile kadim kültürlerin yaşadığı ve yok olduğu ancak izlerinin hala birçok yerinde görülebildiği açık hava müzesi statüsünde olup Doğu Anadolu bölgemizin en önemli ve en eski antik alanlarından biridir. Malatya il sınırları içinde bulunan Arslantepe höyüğü, bugün bir açık hava müzesi haline gelmiş bir Arkeolojik Sit Alanı’dır. Höyüğe Arslantepe denmesinin sebebi M.S. 1000 yılına kadar yapının giriş kapısında bulunan ve taştan yapılmış iki aslan heykelidir.
Arslantepe höyüğü kazıları sonucunda höyüğün birçok bilim dalında çok önemli bir yerde olduğu saptanmıştır. Örneğin siyaset bilimi ve ekonomi biliminin kazılar sonucunda burada doğduğu anlaşılmıştır. Devlet ve iktidarlık kavramları burada hayat bulmuştur. Bunlarla birlikte mimari anlamda da Arslantepe höyüğü çok özel bir konumdadır. Çünkü Anadolu’nun ilk kamusal yapılar bütünü höyüğün ortasında yükselmektedir. Ayrıca saray (kamusal yapılar bütünü) duvarlarında bulunan duvar resimleri ve çeşitli şekillerdeki bezemeler de sanat tarihi anlamında önemlidir. Arslantepe höyüğü 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne girmeyi başarmıştır. 2021 yılında ise Arslantepe, UNESCO Dünya Mirası Komitesi Genişletilmiş 44. Oturumunda UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne seçilmiştir.
Türkiye’de görülecek önemli antik ve tarihi alanların içerisinde hem yapısal hem de düşünsel yeri önemli olan Arslantepe’ye gitmeden önce ufak bir uyarı yapalım. Arslantepe’ye bir seyahat veya tur düzenlemek istiyorsanız bunu kesinlikle yaz mevsiminin sıcak günlerinde yapmamalısınız. İlkbahar ve sonbahar mevsimleri gezi için en uygun zamanlardır. Ama gezi planınız mecburen yaz mevsiminde ise lütfen yanınıza su ve şapka almayı unutmayın.
Arslantepe fotoğrafları için lütfen tıklayınız
Arslantepe Höyüğü Ziyaret Bilgileri ve Giriş Ücreti 2024
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan Arslantepe höyüğü ya da açık hava müzesi ücretsiz gezilebilmektedir. Pazartesi günleri kapalı olan müzenin resmi web sitesinde açık olduğu saatler yaz dönemi için 08:00-19:00, kış dönemi için 08:00-16:45 yazmaktadır. Ancak açık hava müzesinin girişindeki tabelada tek bir saat aralığı bulunmaktadır. O da 08:00 ve 16:45 saatleri arasıdır.
Arslantepe Höyüğü Nerede ve Nasıl Gidilir?
Malatya Battalgazi ilçesinin Fırat nehrine yakın olan Orduzu beldesinde bulunan höyük, kentin kuzey doğusunda ve kent merkezine 5 km kadar bir mesafede yer almaktadır. Özel araç ile gayet kolay ulaşım sağlanmakla birlikte Malatya kent merkezinden de toplu taşıma araçları hareket etmektedir. Toplu taşıma araçlarının numaralarını veya hangi otobüsün gittiğini aşağıda linkten öğrenebilirsiniz.
Arslantepe Açık Hava Müzesi Özellikleri
Malatya Arslantepe höyüğü veya açık hava müzesi, bulunduğu Malatya ovasına hâkim yerden 30 metre yüksekliğinde bulunmakta ve 4 hektarlık bir bölümü kaplamaktadır. Höyük kelimesinin TDK’ya göre anlamı toprak yığını, küçük tepeciktir. Bilindiği gibi höyükler tarih boyunca çeşitli nedenlerle yıkılan yerleşme bölgelerinde yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşmuş ve bu yıkılan yapıların kalıntılarını barındıran tepelerdir. Ülkemizdeki höyüklere en güzel örneklerden biri de Alacahöyük’tür.
Açık hava müzesinin girişinde otopark olmamakla birlikte girişte çeşitli kabartmalar ve heykeller bulunmaktadır. Bu heykel ve kabartmaların orijinalleri Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir. Buradakiler ise heykeltıraş Cengiz Göğebakan’ın yaptığı orijinallerine uygun kopyalarıdır.
Arslantepe Evleri Rekonstrüksiyonu
Höyük alanının giriş kapısına gelmeden önce aslına uygun olarak yapılmış Arslantepe evlerinin bir örneği görülmektedir. Höyük civarında M.Ö. 2900-2800 yılları arasında bulunan evlerden birinin rekonstrüksiyonu olarak yapılmış bu ev gezilebilmektedir.
Buradan sonra höyük ve çevresinin bulunduğu alana girilecek olan giriş kapısına gelinir. Burada özellikle bilgilendirme tabelasında dikkat edilecek hususlar sıralanmıştır ki bunlar kesinlikle önemlidir. Örneğin höyüğü gezerken yanınızda bir güvenlik görevlisi kesinlikle bulunmalıdır. Bu noktada yapmış olduğumuz gezi boyunca bizi bilgilendiren ve her sorumuza açıklayıcı cevaplar veren görevli arkadaşımıza ayrıca çok teşekkür ederiz. Höyük çevresinde ve içinde Arslantepe höyüğü tarihi hakkında çeşitli ve doyurucu bilgiler veren bilgi tabelaları mevcuttur. Bu tabelalarda höyüğün neden önemli olduğu vurgulanmış ve kazılarda çıkan çeşitli buluntuların neler olduğu ile birlikte önemi de belirtilmiştir. Höyüğün girişindeki tabelalarda Arslantepe höyüğü yapılarının, saray ve tapınakların planları da bir şemada ayrıca anlatılmıştır.
Arslantepe Höyüğü Yapıları
Malatya Arslantepe höyüğü kısaca, birçok farklı zamanda yapılan yapıların bir bütünüdür. Dönem dönem yapılan bu yapıların büyük kısmı bugün bir arada görülmektedir. Arslantepe tarihçesi bölümünde anlatılacak olan bu kronolojik bölümde görüleceği üzere Arslantepe höyüğünde 11 dönem bulunmakta ve en eski buluntular Geç Kalkolitik Çağ’a (M.Ö. 4300-3900) kadar gitmektedir.
Höyük bugün çelik ayaklarının bulunduğu ahşap bir koruma çatısı ile korunmaktadır. Bu çatı, höyüğü ziyarete gelenlerin aynı zamanda hava koşullarından korunmasını da sağlamaktadır. Ahşap çatının olmadığı tek açık alan, kaya mezarları bölümüdür ve ziyaretçinin girişi yasaktır. Ancak bölüm uzaktan gözlenebilir. Tüm açık hava müzesi alanı içinde flaşsız fotoğraf çekilebilmektedir.
Arslantepe höyüğü girişindeki anıtsal kapının bugün sadece izleri görülmektedir. Kapının kendisi bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görülebilir. Kapı kanatlarının menteşelerinin takıldığı yuvalar höyük girişinin her iki yanında bulunmaktadır. Girişte ziyaretçiyi eğimli bir koridor karşılamaktadır. Bu koridor tepenin antik dönemlerdeki eğimini korumakta ve farklı terasların üzerine inşa edilmiş olan sarayın farklı bölümlerine açılmaktadır. Saraydaki yapılar topraktan, kerpiç tuğlalardan yapılmıştır.
Saray koridorunun en iç bölümü geniş bir resim ile bezelidir. Yapılan çalışmalar ışığında bezemelerde boyunduruğa bağlı iki boğanın bir yük arabasını çekişi anlatılmaktadır. Araba sürücüsü tarafından çekilen araç iki katlı bir yapıdan çıkmaktadır. Koridordaki resimlerde görülen bu özelliklerin (yük taşıyan sığırlar, dizginlerin bağlandığı çember ve sürücü) Mezopotamya’nın büyük kenti Uruk’ta bulunan iki mühür üzerindeki şekillerle bağlantılı olduğu görülmektedir.
Arslantepe Saray Yapısı
Höyük alanının yüksek bölümlerinde resmi ve törensel yapılar (tapınaklar) bulunmaktadır. Alçak olan bölümlerinde ise ekonomik ve yönetimsel etkinliklerin yapıldığı alanlar (saray depoları, dükkanlar) mevcuttur. Saray kelimesi, burada bir bey ya da yöneticinin yaşadığı yer anlamında değil, merkezi kurumların farklı kamusal etkinliklerinin (dinsel, ekonomik, politik ve siyasal) gerçekleştirildiği bir yapılar bütünü olması sebebiyle kullanılmaktadır.
C Tapınağı
Sosyal sınıfların M.Ö. 3500 yıllarında görüldüğü Arslantepe’nin en tepe noktasında C Tapınağı adı verilen dini bir yapı bulunmaktadır. Toplumdaki en seçkin kişilerin evleri ise bu tapınağın yanındadır. Büyük ve tek başına olan bu yapı kil ve sal taşlarından yapılmış bir platform üzerine inşa edilmiştir ve Mezopotamya yapıları ile benzerlik gösteren ‘üç parçalı yapı’ özelliği göstermektedir. Yapının ortasında büyük bir salon, salonun iki yanında ise küçük odalar bulunmaktadır. Nişler ve duvar bezemelerinin olduğu salon ile dış çevreyi birbirine bağlayan dört kapı mevcuttur. Bu tapınak içinde 1000’den fazla çanak ve mühür baskılar bulunmuştur.
B Tapınağı ve Kamusal Yapılar
Mimari incelemeler sarayı oluşturan yapıların, aynı zamanda kullanıldıkları halde farklı zamanda ve tepenin eğimine göre yapıldığını göstermektedir. Bu yayılmanın merkezi bugün B Tapınağı denilen ve tepenin zirvesine yakın olan yapıdır. Kamusal alanın büyümesi, ihtiyaçların çeşitlilik göstermesi sonucu zamanla B Tapınağı’na yeni bölümlerin ve yapıların eklenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Bu yapılar C Tapınağı’na kıyasla daha küçüktür ancak bir yapılar bütünüdür. Farklı konularda ve farklı mimari şekillerde olan bu tümleşik yapılarda din işlerinden farklı olan konularda da halka hizmet verilmektedir. Bu yapılar özellikle çok sayıda kişinin dahil olduğu ve sürekli olarak gerçekleştirilen ekonomik aktiviteler içindir. Örneğin B Tapınağı yanında yer alan bir yapıda günlük olarak yiyecek dağıtımı yapılmaktaydı.
Halkın B Tapınağı’na girişi, en eski olan C Tapınağı’ndaki gibi serbest değil kısıtlıydı. Dinsel törenlerin yapıldığı merkezi salonun dışarıyla olan bağlantısı sadece iki pencere aracılığıyla yapılmaktaydı. Merkezi salonun karşı duvarında bir altar (sunak) ve salonun ortasında ise bir ocak tespit edilmiştir. Ayrıca salonun ortasında alçak bir delikli platform bulunmuş ve yapılan çalışmalarda burada ahşap bir heykel olduğu tespit edilmiştir.
B Tapınağı etrafındaki yapılar tapınağın sadece iki yanında değil, tapınağın girişinin olduğu alanda tespit edilmiştir. Bu anlamda yukarıda bahsedilen Mezopotamya yapı geleneğindeki ‘üç parçalı yapı’ değil, ‘iki parçalı yapı’ planı kullanılmıştır.
Arslantepe Saray Depoları
B Tapınağı’nın alt kısmındaki koridorun sağında olan küçük odalı saray depoları yapısı, tarım ürünlerinin depolanması için tahsis edilmiş üç odalı bir yapıdır. Yapılan çalışma sonuçlarına göre, burada tarım ürünleri saklanmış ve dağıtımı yapılmıştır. En büyük odanın avlu ile bağlantısı yoktur ve arkadadır. Avlu ile bağlantısı olan en küçük odanın görevi ise bu tahıl ürünlerinin dağıtılması ile ilgilidir.
Arslantepe Höyüğü A Tapınağı
Arslantepe höyüğü kronolojisi içinde geç dönemde yapıldığı bilinen A Tapınağı, B Tapınağı ile aynı mimari özelliklerdedir ve son dönemlerde din kavramından farklı bir amaç için kullanılmış olup bu amaç da yiyeceklerin dağıtılması işidir. Beyaz ve kırmızı boya ile dekore edilmiştir. Yapıda birçok mühür baskı bulunmuştur.
Arslantepe Höyüğü Önemi ve Tarihe Yön Vermesi
Arslantepe höyüğünün 30 metre kadar olan yüksekliği binlerce yıllık tarihi barındırmakta ve saklamaktadır. Mezopotamya’da Fırat ve Dicle nehirlerinin etrafında ilk şehir toplumları ortaya çıkarken M.Ö. 4000 yıllarında Doğu Anadolu’da politik, dinsel, ekonomik ve siyasal bir merkez, metal silahları, çanakları çömlekleri, mühür baskıları ve anıtsal kamu binalarıyla bir devlet doğmaktadır. Bugün Arslantepe işte bu kavramların birleştirdiği bir erken devlet sistemini işaret etmekte ve bu devlet sisteminin sadece Mezopotamya’da oluşmadığını göstermektedir.
En Eski Devlet Yapısı
Bu anlamda Arslantepe’nin 30 metre yüksekliğinin, birbiri üzerine inşa edilen şehir kalıntılarının metrelerce altında dünyanın en erken devlet sistemlerinden birinin doğuşunu kanıtlayan bilgiler ve yapılar bulunmaktadır.
En Eski Sosyal Sınıflar
Doğu Anadolu bölgesi, insanoğlunun 12.000 yıl kadar önce tarıma geçtiği ve hayvan evcilleştirdiği ‘bereketli hilal’ denilen toprakların ortasındadır. Yiyecek üretimi beraberinde yerleşik yaşama ve dikdörtgen evlerle büyük kült alanların yapımına yol açmıştır. Bu kült alanlar insanları bir arada tutmakta iken konutlar veya evler arasındaki farklılıklar da o evlerde oturanların özerkliğinin başladığını göstermektedir.
Üretimle beraber gelen yeni ekonomik sistem aileler arasındaki çekişmenin gelişmesine yol açarak bazı ailelerin ve insanların toplum içinde daha yüksek bir sosyal konuma sahip olmasına sebep olmuştur. Özellikle temel yiyecek maddeleri işte bu kişiler tarafından, sosyal konum açısından daha aşağıda olan veya daha az önceliğe sahip olan kişilere dağıtılarak iktidar ve güç elde edilmiştir. Böylece Mezopotamya’daki gibi ‘üç parçalı ev’lerde oturan bu kimseler, toplumdaki eşitliğe son vermiş, yerleşimde baskın hale gelmiş ve sosyal sınıfların temellerini atmıştır.
M.Ö. 3900-3450 yılları arasına denk gelen bu dönemde bey-rahip denilen ayrıcalıklı bir sınıf ortaya çıkar ve tepenin en yüksek konumunda bulunan yere kamusal bir bina yaparak evlerini de etrafına inşa eder. Diğerlerinin evleri ise tepenin yamaç sınırlarında kalmıştır.
Anadolu’daki İlk Saray Yapısı
Arslantepe höyüğü Saray kompleksinin bir bey veya yöneticinin oturduğu mekan olarak ele alınmaması gerektiğini, bir yapılar bütünü olduğu için saray denildiğini yukarıda anlatmıştık. İşte bu anlamda Arslantepe Sarayı, barındırdığı kamusal faaliyetler ve yapıların kullanım amaçlarının çeşitlik göstermesi sebebiyle Anadolu’daki ilk saray, ilk yapılar topluluğudur.
Dünyanın İlk Kılıçları
Arslantepe höyüğü kazıları sırasında Saray yapısı içerisinde M.Ö. 4. Bin yıla tarihlenen savaş aletleri bulunmuştur. Mızraklar ve kılıçlardan oluşan bu savaş aletleri bakır, kurşun, gümüş, altın ve bunların alaşımlarında yapılmıştır. Özellikle arsenikli bakırdan yapılmış olan kılıçlar, üzerlerindeki dörtlü spiral bir motif olan bir plaka ile birlikte bulunmuştur. Buradan çıkartılan anlam, bunların bir tören için kullanıldığı yönündedir.
Kılıç ve mızrakların tarihlendirildiği zamandan sonraki 1000 yıllık süreci kapsayan zamanda başka bir yerleşim yerinde bunlar gibi buluntular tespit edilememiştir. Ayrıca bu kılıçlardan üçünün kabzası gümüş kakmalıdır. Kılıç ve mızrak formlarının birleşimi, askeri aletlerin gelişmekte olduğunu ve savaşmak için gerekli kesin formların tasarlanmasında başlangıç evresinin yaşandığını göstermektedir. Kılıçlar bugün Malatya Arkeoloji Müzesi içerisinde görülebilmektedir.
Ekonomik Ayrıcalıklar ve Ekonomik Eşitsizlik
Halka dağıtılan gıda maddelerinin vergi olarak toplanıldığı bilinmektedir. Yiyecek dağıtımı, her ne kadar törensel faaliyetlerin bir parçası olarak görülse de işçinin emeğinin karşılığı olarak ödenmesinin, ücretlendirilmesinin bir yoludur. Toplumdaki liderler veya rahipler, zamanla tanrı ile halk arasındaki aracı rolünden çıkmış ve bu dağıtımların kontrolünü yapar hale gelmiştir. Böylece politik yetkinliğin ve saygınlığın yanı sıra birçok avantaj da elde etmişlerdir ve sosyal eşitsizlik zamanla bir ekonomik eşitsizlik halini almıştır.
Seçkin sınıf, toplumun büyük bölümüne iş vermekte ve emeğinin karşılığı olarak da ödemesini yiyecek olarak yapmaktadır. Böylece kamusal ürünleri ve faaliyetleri, olayları yönetmekte ve ekonomik olarak ayrıcalıklıkları gün geçtikçe büyümektedir.
Hatta B Tapınağı içerisinde çok miktarda yiyecek ve içeceklerin hazırlığı ile tüketimi yapılmıştır. Bu etkinlik, sadece seçkin sınıfa bağlı politik-dinsel kimliği bulunan kişilerin katılımı ile yapılmaktaydı. Bu etkinlik halka kapalıydı.
Antik Laik Düzen
Arslantepe’de seçkin sınıf, tepenin en üst bölümünde oturmaya devam ederken, C Tapınağı terk edilmişti. B Tapınağı, kamusal alanlar ve binalarla tepenin yamaçlarında kurulmakta ve ekonomik, politik ve siyasi faaliyetlerine devam etmekteydi. Bu faaliyetlerin de işlevleri genişletilmiş olup seçkin sınıf, bu kurumları daha fazla temsil eder hale gelmiştir. Artık konu sadece din değildir.
Ayrıca bu duruma uygun olarak, yapılan kamusal yapıların da mimarisi, yapının amacına uygun olarak değişiklik göstermiştir.
Tüm bunlara ek olarak, Arslantepe Sarayı olarak geçen büyük yapının içindeki iki tapınağa (A Tapınağı, B Tapınağı) halkın girişi kısıtlı olmuştur. Bundan anlaşıldığı üzere toplumdaki ekonomik ve politik yönetimde din kavramı merkezi bir durumda olmamıştır.
Arslantepe Höyüğü Mühür Baskıları ve Bürokrasinin Doğuşu
Arslantepe höyüğü Saray yapısındaki kazılarda toplamda 6000 adet mühür baskısı ve parçaları bulunmuştur. Bu çok önemli buluntular diğer birçok kazı buluntusu ile Malatya müzesi sergi salonlarında görülebilir. Mühür baskılar tarihte çok önemli bir yerde bulunmaktadır.
Yazının icadından önce, erken devlet veya yönetim sistemi vasıtası ile makbuz belgelerinin en erken hali olan mühür baskılar, ürünlerin hareketinin kontrol edilmesini sağlamaktaydı. Bu, aslında memurlardan oluşan bürokrasinin de doğmasına sebep olmuştur.
Arslantepe Höyüğü Duvar Resimleri ve Bezemeleri
Erken devlet sistemlerinde gücün ideolojik meşruluğu mevcuttu. Zamanının karmaşık ideolojisini ifade etmekte olan gücün tasvirini yansıtan şematize figürler, resimler ve bezemeler, eğimli koridorda bulunan bazı yapıların duvarlarında ve tapınak girişlerinde görülebilmektedir.
Günümüzden neredeyse 5000 yıl eski olan bu resimlerin ve bezemelerin bazıları ıslak sıva üzerine mühür vurularak yapılmıştır. Bunlar iç içe geçmiş baklava dilimi motifleri biçimindedir. B Tapınağı’nın yanında bulunan depo odalarının ortasındaki odada, kapının her iki yanında şematik insan figürleri bugün hala ziyaretçiyi büyülemektedir. Sol taraftaki figürün kadın, sağ taraftaki figürün de erkek olduğu düşünülmektedir.
Bu figürler, bir sunak ya da masa arkasında ayakta durur biçimde, kolları yukarı kalkık vaziyette betimlenmiştir. Bir başka görüşe göre ise büyük gözlü, kırmızı siyah renkler ve baştan çıkan alev biçimindeki saçların betimlenmesi ile figürler bir tanrı ya da şaman maskesini temsil etmektedir.
Ayrıca Saray koridorunun iç bölümündeki çeşitli geometrik şekillerle yapışmış olan iki boğanın bir arabayı çektiği resim de Mezopotamya sanatı ile ortak özellikleri barındırmakta ve bir Mezopotamya kenti olan Uruk’ta bulunan mühür baskılarla benzerlik göstermektedir.
Arslantepe Tarihçesi, Katmanları ve Tarihi Dönemleri
Arslantepe höyüğü binlerce yıllık 13 katmandan ve 11 farklı tarihi dönemden oluşmaktadır. Bu dönemler en erken tarihten günümüze kadar kronolojik olarak aşağıda gibidir:
- M.Ö. 4300-3900, Geç Kalkolitik Çağ 1-2. Dönem / 8. Katman (Mezopotamya’da Post-Ubaid kültürleri).
- M.Ö. 3900-3400, Geç Kalkolitik Çağ 3-4. Dönem / 7. Katman (Mezopotamya’da erken ve orta Uruk kültürleri).
- M.Ö. 3400-3000, Geç Kalkolitik Çağ 5. Dönem / 6 A Katmanı (Mezopotamya’da geç Uruk dönemi).
- M.Ö. 3000-2750, I. Erken Bronz Çağı 6. Dönem / 6 B2-B1 Katmanları (Mezopotamya’da Cemdet Nasr dönemi ve I. Erken Hanedanlık dönemi).
- M.Ö. 2750-2500, II. Erken Bronz Çağı 7. Dönem / 6 C Katmanı (Mezopotamya’da II. Ve IIIA Erken Hanedanlık dönemi).
- M.Ö. 2500-2000, III. Erken Bronz Çağı 8. Dönem / 6 D Katmanı (Mezopotamya’da IIIB Erken Hanedanlık dönemi, Akad İmparatorluğu ve 3. Ur Hanedanlığı dönemi).
- M.Ö. 2000-1750, Orta Bronz Çağı, 9. Dönem / 5 A Katmanı (İç Anadolu’da eski Asur Kolonileri).
- M.Ö. 1750-1500, I. Geç Bronz Çağı, 10. Dönem / 5 B Katmanı (Eski Hitit Krallığı).
- M.Ö. 1500-1200, II. Geç Bronz Çağı, 11. Dönem / 4. Katman (Hitit imparatorluğu).
- M.Ö. 1200-700, Demir Çağı, 12. Dönem / 3. ve 2. Katman (Neo-Hitit, Neo-Asur hükümdarlıkları ve Urartu hükümdarlığı)
- M.S 400 –XX, Geç Roma ve Bizans Çağı, 13. Dönem / 1. Katman.
Arslantepe’de Kimler Yaşadı
Arslantepe’de yukarıda da görüldüğü üzere ilk yerleşim Geç Kalkolitik Çağ’da başlamıştır. Günümüzden 6500 yıl öncesinde Arslantepe’nin bulunduğu Malatya Ovası da Kuzey Mezopotamya’dan sayılmaktaydı.
Buna istinaden M.Ö. 4. ve 3. Bin yılda Sümerler ve Kent Devletleri, M.Ö. 3. Bin yılda Akadlar, M.Ö. 2. Bin yılda Babiller Mezopotamya’nın aşağı yarısında bulunmaktadır. M.Ö. 2. Bin yılda Hititler, M.Ö. 1. Bin yılda Asurlular ve Aramiler, Mezopotamya’da tarih sahnesinde boy göstermişlerdir.
Mezopotamya hem coğrafi hem de iklimsel olarak kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmaktadır ve yine bu koşullardan dolayı birbirleriyle devamlı suretle ticaret yapmıştır. Örneğin yapı için keresteler ve savaş aletleri için madenler kuzey Mezopotamya’dan sağlanmıştır. Yukarıda saymış olduğumuz tüm bu kavimler, devletler ve medeniyetler kültürel miraslarını birbirlerine aktarmışlardır.
Yaşanan ticaret ve göçlerden dolayı da Anadolu toprakları üzerinde Mezopotamya ilişkili olduğu düşünülen birçok yerleşim ve site devlet-şehir yapılanması ortaya çıkmıştır. Doğal olarak Arslantepe’ye de Mezopotamya’dan göçler ve yerleşim olmuştur. Bununla birlikte Transkafkasya’nın da Arslantepe’ye etkisi olmuş olmakla birlikte kazılarda bulunan bazı kalıntılar (iğne vs. gibi) bu görüşü desteklemektedir.
Arslantepe Höyüğü Kazıları
Arslantepe höyüğü kazıları 1930 yılında Fransız arkeolog olan L. Delaporte tarafından başlatılmıştır. Bu kazılarda çeşitli yapı kalıntıları ile M.Ö. 7.yy’a ait bir saray ve höyüğe adını veren Aslanlı Kapı gün ışığına çıkartılmıştır. Ayrıca bir de kral heykeli bulunmuştur.
II. Dünya Savaşı sırasında durdurulan kazılara 1949 ve 1951 yılları arasında C. Schaeffer tarafından devam edilmiştir. 1961 yılında ise P. Meriggi ve S. Puglisi başkanlığında İtalyan Arkeoloji Heyeti tarafından üçüncü tur kazıları başlamıştır. 1964 yılından sonra kazıları Puglisi başkanlık etmiştir.
Günümüzde İtalyan Arkeoloji Heyeti kazılara hala devam etmekle birlikte bu kazı çalışmaları Roma La Sapienza Üniversitesi’nin önemli arkeolojik projelerinden biridir. Günümüzde bu kazılara Prof. Dr. Marcella Frangipane başkanlık etmektedir.
Kazılar boyunca Saray yapılarının büyük kısmı ortaya çıkartılmış, bazı tapınak yapılarının yağmur suyunu tahliye eden sistemleri gözlemlenmiş, çeşitli savaş aletleri, mühür baskılar, çömlekler, duvar resimleri ve bezemeler bulunmuştur. Tüm bu buluntular Anadolu tarihini anlamamıza yardımcı olacak eserler ve buluntulardır.
Örneğin, 1999 yılında yapılan kazılarda Arslantepe höyüğünde bulunan kral mezarı bulunduğu orijinal şekliyle Malatya müzesi içinde sergilenmektedir. Son olarak 2019 yılının Ekim ayında Geç Kalkolitik Çağ’a ait olan 5700 yıllık 6 veya 7 yaşlarına ait olduğu düşünülen çocuk iskeleti bulunmuştur.
Ayrıca İlgili Linkler:
Doğu Anadolu bölgesi önemli yerler
Doğu Anadolu bölgesi tarihi yerler fotoğrafları
Türkiye’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi
TÜrkiye UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Malatya ile Arslantepe Höyüğü ulaşım bilgileri
Arslantepe’de Stok ve Emanet Mal Uygulamaları – Doç. Dr. Yusuf Cahit Çukacı
TAY Project – Türkiye’nin Arkeolojik Yerleşmeleri