Mevlana Efsaneleri, Mucizeleri ve Mevlana Hakkında Bilinmeyenler

Mevlana müzesi Kuran-ı Kerim, Karamanoğlu 1314 hattat İsmail bin Yusuf - Mevlana museum Holy Quran, Karamanoglu 1314 calligraphist İsmail bin Yusuf

Mevlana Efsaneleri Mucizeleri

Mevlana dünya düşün tarihinde çok önemli bir yer edindiği kadar efsaneleri, kerametleri ve mucizeleri de olduğuna inanılan önemli bir kişilik ve tasavvuf adamıdır. Altmışaltı yaşına kadar ‘aşk’ ile yaşamış olduğu hayatı boyunca aşk terimini insanda görmüş ve evrenin yaratılış sebebini insana bağlamıştır Mevlana Celaleddin Rumi. Yaşamış olduğu coğrafyadan dolayı önemi ölümünden sonra anlaşılmış olsa da yaşamış olduğu dönemde de kitleleri etkilemiş ve peşinden sürüklemiştir.

Hümanizm kavramının tanımı Rönesans döneminde yapılmış ve bu tarihten günümüze çeşitli düşünür ve yazarlarca değişik şekillerde açıklanmıştır. Mevlana, bu tanıma tüm hayatı boyunca atıfta bulunurcasına yaşamış ve hümanizmi hissetmiştir. Mevlana, tanrının siluetini insanda görmüş olmakla birlikte ona duyduğu aşkı insanda yaşamıştır.

Mevlana Celaleddin Rumi de hümanizmi en saf haliyle ve tasavvuf yoluyla yaşamış bir sufi olmakla birlikte, bunun acılarını da hayatı boyunca çekmiştir. Mevlana eserleri, gazelleri, rubaileri aracılığı ile yaşamış ve hissetmiş olduklarını güçlü ve sarsıcı bir şekilde aktarmıştır. Bugün onun keskin dizelerinin peşinden dünyanın birçok ülkesinden ve yurtiçinden binlerce turist İç Anadolu bölgesi tarihi yerleri arasında önemli bir konumda bulunan Mevlana Dergâhı ve Müzesi’ni ziyaret etmektedir. Mevlana müzesi, türbesi ve dergahı için kısa bilgiler hakkında ilgili sayfayı ziyaret edebilirsiniz.

Mevlana Dergahı Müzesi fotoğrafları için lütfen tıklayınız

Mevlana Efsaneleri ve Tasavvufu

Öncelikle Mevlana’nın kendisinin de babası gibi bir İslam âlimi olduğunu belirtelim. Konya’ya gelişi sonrasında Selçuklu Sultanı ve saray eşrafı dâhil, halka, öğrencilerine ve müritlerine başta İslamiyet olmak üzere çeşitli konularda dersler vermiştir. Ancak Şems Tebrizi ile tanışmasından sonra hayatı değişmiştir. Mevlana’nın hayatı, tasavvufu ve felsefeleri için ilgili sayfamızı inceleyebilirsiniz. Ayrıca Mevlana müzesi tarihçesi ve genel bilgileri için de ilgili sayfaya göz atabilirsiniz.

Mevlana bir hoca olarak devamlı suretle öğrencilerinin, müritlerinin, halkın ve sarayın gözünün önünde olmak ve verdiği derslerle insanlara ve diğer âlimlere örnek olmak durumundadır. Bundan dolayı yaptığı her şey; hayatı, dersleri, öğretisi daima göz önünde olmuş, sevilip sayılmıştır. Öncelikle yaşamış olduğu dönemde (1207-1273) Anadolu’da iki önemli insanla dönemdaştır. Bunlardan ilki Hacı Bektaş-ı Veli (1209-1271), diğeri de Nasrettin Hoca (1208-1284 – bazı kaynaklara göre 1261)’dır. Dolayısıyla Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan bu üç insan Anadolu coğrafyasında oluşmakta olan kültür kompozisyonu açısından son derece önemlidir.

Tarihte önemli kişilere, birçok coğrafyada olduğu gibi Anadolu’da da çeşitli yakıştırmalar yapılmış ve onların adına efsaneler, mucizeler dilden dile yayılarak günümüze kadar gelmiştir. Bunların bir kısmı çeşitli kaynaklarla doğrulanmış gibi görünse de, bazıları yanlış bilinen gerçekler ve sadece söylencedir. Bu yazı Mevlana hakkındaki çeşitli efsane, söylenti ve kaynağı kesin olmayan bilgileri incelemektedir.

Mevlana müzesi iç avlusu Valideler mezarlığı - Mevlana museum inner courtyard dedicants mothers' cemetery
Mevlana müzesi iç avlusu Valideler mezarlığı – Mevlana museum inner courtyard dedicants mothers’ cemetery

Mevlana’nın Bilinen Resmi Gerçek Mi?

Öncelikle Mevlana’nın bilinen resmi konusunda bir yanlış bilinen gerçek vardır. Mevlana’nın 22. kuşak torunu ve ‘Çelebi’ makamının son temsilcisi olan Faruk H. Çelebi, Mevlana’nın her yerde görünen bağdaş kurmuş olan resminin gerçek Mevlana resmi olmadığını bildirmiştir. Hatta 2016 yılında Mevlana’nın balmumu heykeli yapılırken, balmumu heykele torun Faruk Çelebi model olmuştur. Aynı zamanda Mevlana’nın hayatı boyunca resminin çizilip çizilmediği de bilinmemektedir.

Mevlana Efsaneleri Arasında: “Ne Olursan Ol Yine Gel!” Efsanesi

Bu sözler veya dizeler Mevlana’ya atfedilir, onun söylediğine inanılır ancak gerçek böyle değildir. Araştırmaya göre Ziya Paşa’nın topladığı ‘Harabat’ isimli antolojide bu sözler (rubai biçiminde) Sufi şair Ebu Said Fazlullah bin Ebu’l-Hayr’a ait olarak gösterilmiştir. Bu yanlış bilgi ise Mevlana Dergâhı kütüphane memuru Necati Bey’in konuyu hiç araştırmadan ‘Mevlana Rubaisi’ diye çevreye yaymasından kaynaklanmıştır. Rubai aşağıdaki gibidir:

“Gene gel, Gene gel!
Her ne olursan ol, gene gel!
Kâfir isen de Mecusi isen de, putperest isen de gene gel.
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil;
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gene gel!”

Konu rubailerden açılmışken Mevlana’nın ünlü eseri Divan-ı Kebir’de yer alan sözlerin veya beyitlerin hepsi Mevlana’ya ait değildir. Çeşitli basımlarda 15bin ile 60bin arasında değişen dizelerin en azından üçte biri, rahmetli Abdülbaki Gölpınarlı’ya göre Mevlana’ya atfedilen gazellerden ve beyitlerden oluşmaktadır. Ayrıca Mevlana’nın Rubailer isimi eserinde 1753 rubai olsa da bunların sadece ufak bir kısmı Mevlana’ya ait olduğu düşünülür ve bunların kalitesi uzmanlarca Mesnevi deki eserlerle aynı değildir.

Mevlana müzesi mesnevi Beylikler 1372 Selçuklu veziri Şerefüddin Emir Satı için yazılmıştır - Mesnevi manuscript 1372 written for Seljuk vazir Şerefüddin Emir Satı
Mevlana müzesi mesnevi Beylikler 1372 Selçuklu veziri Şerefüddin Emir Satı için yazılmıştır – Mesnevi manuscript 1372 written for Seljuk vazir Şerefüddin Emir Satı

Mevlana Rum Mu?

Mevlana’nın bilinen tam adı olan Mevlana Celaleddin Rumi’deki ‘Rumi’ kelimesinden Mevlana’nın Türk mü, Rum mu, Farsi mi olduğu sorusu insanın aklına gelebilir. Ancak Mevlana’nın tam adı Jalâl ad-Din Muhammad Balkhi’dir. Öncelikle 11.yy’daki Kaşgarlı Mahmud’dan, 16.yy Gelibolulu Mustafa Ali’ye kadar Anadolu bir Rum ili, Rum diyarıdır. Mevlana’nın Anadolu insanı olduğunu anlatmak ve göstermek amacıyla eski yazarların taktığı bir isimdir Rumi.

Ayrıca Mevlana’nın doğduğu yerin o tarihte Horasan’a bağlı olduğu ve Horasan’ın da Fars ülkesi olduğunu bilerek ayrıca şiirlerini, mektuplarını Farsça yazdığı için Farslı (İranlı) kabul edilir. Ancak aşağıdaki dizelerinden dolayı da Türk kabul edilmektedir: “Beni yabancı yerine koymayın ben bu mahalledenim / Ben sizin mahallenizde kendimi arıyorum / Düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim / Hintçe konuşuyorsam da aslım Türk’tür.”

Bir Mevlana Efsanesi veya Mucizesi: Mevlana’nın Kabri

Mevlana efsaneleri arasında bilinen efsanelerinden biri de babasının kabri üzerinedir. Babasının kabrinin üzerine defnedilmiştir. Babası ise Selçuklu Sarayının gül bahçesine Horasan’dan getirilen toprakla yapılmış kabrine gömülmüştür. Efsaneye göre Mevlana defin için mezara getirildiğinde babası Bahaeddin Veled’in sandukası ayağa kalkmıştır. Bunu destekleyen fiziki kanıt ise babanın sandukasının pozisyonudur. Oysa hem yer darlığından hem de Kanuni Sultan Süleyman’ın Mevlana’ya hayranlığından Mevlana ve oğlu Sultan Veled’in kabrinin üzerine bir mermer sanduka yaptırılmıştır. Ancak bu mermer sanduka yapılmadan önce babası Bahaeddin Veled’in ahşap sandukası Mevlana’nın sandukasının üzerine kaldırılmıştır. Oysa efsaneye göre Mevlana ölünce babası Bahaeddin Veled’in hürmetten ayağa kalktığı söylenmektedir.  

Mevlana mezarı ve türbenin içindeki Celi Sülüs yazıları - Celi Sülüs inscriptions on the wall inside Mevlana mausoleum
Mevlana mezarı ve türbenin içindeki Celi Sülüs yazıları – Celi Sülüs inscriptions on the wall inside Mevlana mausoleum

Mevlana Türbesi Mezar Odası Efsaneleri

Mevlana 17 Aralık 1273 tarihinde öldüğünde kabrinin altına yapılan bir mezar odasına gömüldüğü söylenir. Gerçekten de sandukanın altında bir mezar odası bulunmaktadır. Öldüğü günden günümüze kadar efsaneye göre sadece bir kişi (7 yaşında bir kız çocuğu) bu mezar odasına inmiş ve çıktığında da dili tutulmuştur.

Efsaneye göre IV. Murat, Mevlana’nın türbesini ziyarete gelir ve mezar odasını merak ettiği için buraya inmek ister. Ancak Mevlevi büyükleri buna izin vermeyip karşı çıkınca sultan da elindeki tesbihi mezar odasına atar. Mevlevi büyükleri 7 yaşında bir kız çocuğunun mezara inmesini uygun görür ve kız çocuğu mezar odasına indirilir. Kız çocuğu mezar odasından çıktığında ise dili tutulmuştur. Çevredekiler kızın neden dilinin tutulduğunu merak eder. Bir rivayete göre oda çok karanlık olduğu için kız korkmuştur. Bir başka rivayete göre ise Mevlana’nın mumyalanmış naaşını görmüştür. Çünkü Selçuklu Türkleri mumyalama tekniklerini bildiği için Mevlana’nın da mumyalanmış olması muhtemeldir. Günümüze kadar Fatih Sultan Mehmet dâhil yedi padişahın naaşlarının mumyalandığı bilinmektedir.  

Bu olaydan sonra Mevlevi büyükleri 1640 yılında mezar odasının ağzını tuğlayla örüp üzerini kurşunla kaplatmıştır. Bugün o kurşun kaplama Mevlana’nın mezarı önünde görülmektedir. Bu olaydan 300 yıl kadar sonra 1930’lu yıllarda mezar odası ile ilgili bir efsane daha olmuştur. Bu efsanenin veya mucizenin tanığı ise Müze Müdürü Yusuf Akyurt ve Mevlana konusunda uzman olan rahmetli Abdülbaki Gölpınarlı’dır. Gölpınarlı daha sonra olayı Murat Bardakçı’ya anlatmıştır.

Mevlana’nın Mezar Odasına İnmek İster

Mevlana efsaneleri içinde bu olayı düşünen Müze Müdürü Yusuf Akyurt kendi odasına otururken merak ettiği mezar odasına inmek ister ve bunu aklından geçirirken içeriye bir Mevlevi dedesi girer ve saygıyla “sakın oraya inmeyi düşünmeyin” der. Şaşıran müze müdürü içindeki meraka yenik düşer ve kurşun kaplamaya kadar gelir. Kapağı kaldıracağı sırada birisi içeriye girerek “müdür bey eviniz yanıyor!” diye bağırır. Ancak Yusuf Akyurt eve gelene kadar evi kül olmuştur.

Tam da bu esnada gelen bir telgrafla müze müdürü şaşırır, bir başka kente tayini çıkmıştır. Yusuf Akyurt bu tayin olayından sonra Konya Ankara yolunda kamyonla seyahat ederken, bir virajda kamyonun kapısı açılır ve Yusuf beyin oğlu kamyondan düşer ve orada vefat eder. Bunun üzerine Yusuf bey çocuğun cenazesini alarak Konya’ya döner ve türbeye gelir. Sandukanın başında “Yetmedi mi? Affet artık!” diye haykırmaya başlar.

Mevlana müzesi, 14 fil ayaklı yeşil türbe kubbesi - Mevlana museum green dome with 14 pillars
Mevlana müzesi, 14 fil ayaklı yeşil türbe kubbesi – Mevlana museum green dome with 14 pillars

Mevlana ve Nasreddin Hoca: Bir Öldürülme Efsanesi

Bilindiği gibi Nasreddin Hoca’ya aynı zamanda Ahi Evren de denilmektedir. Prof. Mikail Bayram’a göre Moğolların Anadolu istilası konusunda Mevlana Moğol kuvvetleri adına çalışmış, Nasreddin Hoca da Akşehir’de Ahilik teşkilatını kurmuştur ve Moğol istilasına karşı önderlik yapmıştır. Nasreddin Hoca’nın Akşehir’e gitmesinin sebebi ise Mevlana ile giriştiği siyasi tartışmalardır. Hatta Nasreddin Hoca’ya bu mücadelesinde Mevlana’nın oğlu Alaeddin de yardım etmiştir. Bu konu rahmetli Halil İnalcık’a sorulduğunda, “Bu konuda Prof. Bayram’ın tespitlerini kabule uygun veya inandırıcı bulmaktayız” demiştir.

Bazı tarihi kaynaklarda 1284 yılında öldürüldüğü belirtilse de tüm bu olaylardan sonra 1261 yılında Ahilerin başındaki Nasreddin Hoca’yı, Mevlana’nın müridi Selçuklu komutanı Cacaoğlu Nurettin (Nureddin Caca) Mevlana’dan izin alarak öldürdüğü rivayet edilmektedir.

Mevlana ve Hacı Bektaş Veli

Birçok tarihçi ve araştırmacıya göre Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli arasında birçok konuda belirgin farklar bulunmaktadır. En önemli fark Hacı Bektaş-ı Veli’nin bir halk adamı olmasına rağmen Mevlana’nın daha elit bir zümreye hizmet etmesidir. Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli zaman zaman eserlerinde birbirlerine gönderme yapmaktan da geri kalmamışlardır. Yaşamları boyunca birbirlerine saygılı davranmayı ilke edinmelerine rağmen Mevlana, ünlü eseri Mesnevi’de (VI:777-805) Halep’teki Şiilere ve 680’deki Kerbela olayının yasını tutanlara müsamahalı olmayacağını söylemiştir: “Kendi harap dinine, harap gönlüne ağla”, “Şia’ya Ömer’den bahsedilebilir mi? Sağırın yanında kopuz çalınabilir mi?” (III:3201) diye yazmıştır.

Bir Kurban Hikâyesi

Buna rağmen Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli arasında genellikle bilinen ve günümüzde karşımıza çok sık çıkan ve geçtiği rivayet edilen bir efsanevi olay vardır: Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Bir süre sonra, yaptıklarından pişman olur ve iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. Durumu Hacı Bektaş Veli’ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli “helal değildir” diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana’ya anlatır. Mevlana ise; bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli’ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana’ya neden kabul ettiğini sorar. Mevlana şöyle der: “Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.”

Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhına gider ve Hacı Bektaş Veli’ye, Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli’ye sorar. Hacı Bektaş-ı Veli de şöyle der: “Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.”

Mevlana müzesi Sultan Veled eserleri 1267-1291 - Mevlana museum Works of Sultan Valad
Mevlana müzesi Sultan Veled eserleri 1267-1291 – Mevlana museum Works of Sultan Valad

Mevlana Mucizeleri: Hicaz Kumu ve Gayb Âlemi

Mevlana efsaneleri arasında iki efsane pek bilinmemektedir. Bu iki efsane de aşağıdaki gibi anlatılmaktadır. Mevlana’nın eşi Kerra Hatun (Kira Hatun)’un anlattığına göre bir gece Mevlana ortadan kaybolur. Medresenin tüm kapılarının kapalı olmasına rağmen Mevlana’nın ortadan kaybolmasına şaşırır ve yatağına yatar. Uyandığında ise Mevlana’nın namaz kıldığını görür. O esnada ise ayaklarındaki renkli kumları fark eder ve sorar. Mevlana bu soru üzerine, “Kâbe’de daima bizim sevgimizden söz eden gönül sahibi bir derviş vardır, bir süre onunla görüşmeye gittim, (ayağındaki kumları göstererek) bu da Hicaz kumudur, onu sakla ve kimseye söyleme” demiştir.

Yine Kerra Hatun’un anlattığına göre bir gün dergâhta Mevlana ile Şems Tebrizi halvette oturmuşlardır. Kerra Hatun ise ne konuştuklarını merak ettiği için odanın kapısına kulağına yaslayıp dinlemeye başlamıştır. Bir anda evin duvarının yarıldığını ve altı heybetli adamın gayb âleminden çıkıp odaya girerek selam verdiklerini, yeri öpüp Mevlana’nın önüne bir deste gül koyduklarını görür.

Sonuç olarak Mevlana Dergâhı Müzesini her yıl binlerce kişi Mevlana’nın düşün tarihine kattığı değerlerden, tasavvuf adamı olmasının getirdiği ulviliğini merak ettiğinden ve müzedeki tarihi eserleri görmek istemesinden dolayı ziyaret etmektedir. Eğer yolunuz Konya’ya düşerse kesinlikle Mevlana Müzesi’ni görmenizi ve içerideki mistik havayı deneyimlemenizi isteriz.

Ayrıca İlgili Linkler:

Mevlana Müzesi fotoğrafları

Mevlana Müzesi eserleri

Mevlana hayat ve felsefesi

Mevlana müzesi dergahı ve türbesi genel bilgileri

İç Anadolu bölgesi antik kentler ve tarihi yerler

İç Anadolu bölgesi önemli tarihi yer fotoğrafları

Mevlana’nın resmi gerçek mi?

Mevlana hakkında yanlış bildiklerimi

Nasreddin Hoca ve Mevlana Kavgası