Mevlana müzesi veya Mevlana Dergâhı da denilen Mevlana Türbesi, Konya’nın ve Mevleviliğin kalbi konumundadır. Mevlana’nın kabrinin bulunduğu ve ‘Âsitâne’ de denilen Mevlana külliyesi her yıl özellikle Mevlana’nın vefat ettiği ve Şeb-i Arus denilen 17 Aralık gününde dolup taşmaktadır. Mevlevilik felsefesi ve Mevlana’nın tasavvuf konularını öğrenmek isteyenlerin yanı sıra müzedeki tarihi eserleri görmek isteyenlerin de gittiği Mevlana müzesi, Konya’nın eski şehir merkezinde bulunmaktadır.
Mevlana’nın Şems öncesi ve Şems sonrası olarak ikiye ayırabileceğimiz hayatı, gençliği haricinde Konya’da geçmiş ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin de başkentliğini yapmış olan Konya’daki Selçuklu sarayının gül bahçesi denilen bölümüne, daha önceden vefat eden babasının yanına gömülmüştür. Mevlana’nın hayatı ve Mesnevilik ile ilgili detaylı bilgiler için Mevlana sayfamıza göz atabilirsiniz. Bununla birlikte Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Nasreddin hoca ile aynı dönemde yaşamış olup, ismi çeşitli efsanelerde ve söylentilerde geçmektedir. Mevlana hakkında bu tür bilgilerin ve efsanelerin, rivayetlerin detaylarını Mevlana efsaneleri sayfasında bulabilirsiniz.
Tanrı sevgisini insanda gören Mevlana, Selçukluların, Karamanoğullarının ve Osmanlıların adeta üzerinde titrediği bir düşün adamı olup bugün tüm dünyada eserleri çeşitli dillere çevrilmekle birlikte özellikle iki büyük eseri müzede bulunmaktadır. Bunlar Mesnevi ile Divan-ı Kebir’dir. İç Anadolu bölgesi gezilecek müzeler ve önemli tarihi yapılar arasında olan Mevlana Müzesi ve Dergâhı’nı ve içindeki eserlerini, yolu Konya’dan geçen tarih meraklılarının görmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Mevlana Müzesi fotoğrafları için lütfen tıklayınız
Mevlana Müzesi Ziyaretçi Bilgileri ve Giriş Ücreti 2024
Mevlana Müzesi Konya’nın merkezindedir ve ulaşımı şehrin her yanından çok kolaydır. Günümüzde Aslanlı Kışla Caddesi üzerinde bulunan müzenin tarihi fotoğraflarına internet üzerinden baktığınızda çevresinde bulunan tarihi evlerin çoğunun günümüze kadar gelmemiş veya gelememiş olduğunu görebilirsiniz. Mevlana müzesi veya dergâhı giriş saatleri Yaz Dönemi ve Kış Dönemi olarak ikiye ayrılmıştır.
1 Nisan ile 1 Ekim arasında olan Yaz Dönemi içinde girişler 09:00-19:00 arasında yapılmaktadır. 1 Ekim ile 1 Nisan arasında olan Kış Dönemi girişleri ise 09:00-17:00 saatleri arasındadır. Sadece Pazartesi günleri saat 10:00’da açılmaktadır. Mevlana müzesi ücretsiz olmakla birlikte haftanın her günü, yılın 365 günü açıktır. Ancak daha detaylı bilgi almak için müze gişesinin telefon numarası da detaylı bilgiler için aranılabilir: 0332 351 12 15 ve 0332 351 11 40
Mevlana Dergâhı ve Müzesi Tarihçesi ile Önemli Bilgileri
23 Şubat 1231 yılında Mevlana Celaleddin Rumi’nin babası Bahaeddin Veled, vefat ederek dönemin Anadolu Selçuklu Sarayı’nın gül bahçesi olarak kullanılan ve yaşadığı dönemde kendisine hediye edilen bahçeye (Konya Kalesi’nin güney tarafındaki At Pazarı kapısının dışında ufak bir tepe) gömülür. Bu tarihten üç yıl önce Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği tarafından yapılan ve dünyada bir başka eşi olmayan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nın yapımına başlanmıştır. Bir başka Anadolu Selçuklu eseri olan Malatya Eski Cami veya Malatya Ulu Cami ise 7 yıl kadar önce bitirilmiştir.
1235’li yıllarda, Alaeddin Keykubat, Bahaeddin Veled’in ölümüne müteakip mezarının başına bir kitabe yaptırmış ve çevresine de duvar ördürmüştür. Halkın ziyaretinin yoğun olması nedeniyle mezar çevresine kerpiçten mütevazı bir türbe ve yakınına da derviş hücreleri yapılmıştır.
Mevlana’nın Vefatı
17 Aralık 1273 tarihinde Mevlana’nın vefat etmesi üzerine, Mevlana Celaleddin Rumi de babasının yanına aynı bahçeye gömülmüştür. Mevlana’nın vefatı Şeb-i Arus (Allah’a vuslat, düğün gecesi) olarak adlandırılmış olup her yıl Mevlana Müzesi Türbesi başta olmak üzere Konya’da kutlama törenleri yapılmaktadır.
Mevlana Türbesi’nin ilk yapımı ile ilgili bilgiler farklı kaynaklarda farklı anlatılır. En erken tarih olan 1274 yılında Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’in teşvikiyle, İranlı olan Bedreddin Tebrizi’ye kabir üzerinde bir türbe yaptırılmıştır. Türbenin üzerindeki kubbe fil ayağı ya da paye de denilen kalın sütunlar tarafından taşınmaktadır, bu ilk kubbe bir rivayete göre külah, bir rivayete göre de Yeşil Kubbe de denilen Kubbe-i Hadra’dır. Yapıldığında içi alçı kabartmalarla süslü olan kubbenin, dışardaki 16 dilimli külahı Turkuaz renkli çinilerle kaplandığı için türbe Yeşil Türbe ismini almıştır. Türbenin yapım maliyeti 160.000 dirhemdir. Mevlana’nın tasavvuf fikirlerini benimseyenler, onun yakın dostu ve halifesi Çelebi Hüsameddin’in etrafında toplanıp burayı bir merkez haline getirir ve böylece Sultan Veled tarafından Mevlana öğretileri müesseseleştirilir.
Bu tarihten itibaren bir tarikat merkezi ve dergâh haline gelen Mevlana Dergâhı, âşık, arif ve kâmil müritlerce yüzyıllar boyu insanlığı doğruya, edebe, hoşgörüye, güzel ahlaka davet edecektir ve Mevlevilik başta Anadolu olmak üzere Rumeli’ye de yayılacaktır.
1284 yılında meydana gelen deprem sonucunda türbenin üzerini örten yeşil kubbede derin ve büyük bir çatlak meydana gelmiş olup alemi de düşmüştür. Türbeyi bu harap halden tekrar kullanılır duruma getiren ilk mimarı olan Tebrizli Bedreddin’dir.
Mevlana Dergâhı Karamanoğulları Onarımları ve Yenileme Çalışmaları
1381 ve 1382 yıllarında Karamanoğulları beyi Alaeddin Ali Bey, Şikari Tarihi’nde bahsedildiğine göre Yeşil Kubbeyi yaptıran ilk kişidir. Bu tarihte Dergâh’ta çok önemli onarımlar ve yenilemeler yapıldığı bilinmektedir. Konunun uzmanı rahmetli Hasan Özönder ise Alaeddin Ali Bey’in yeni bir yapı yaptırmayıp mevcut olanları ve türbenin dış cephesinin onardığını belirtmiştir. Detaylı onarım ve yenileme kapsamında, külah kaldırılarak yerine dilimli gövde konulduğu (Yeşil Kubbe) rivayet edilmektedir. Ayrıca türbenin gövdesi ve külah çinilerle kaplanmıştır. Türbenin sivri külahının üzerine, içinde sikke motifi olan 8 mikronluk altınla kaplanmış bir alem konulmuştur. (Bazı kaynaklara göre bu yapılanlar için tarih, 1381 veya 1382 değil 1396’dır.)
1402 yılında Karamanoğlu Mehmed Bey ve 1443 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey dönemlerinde, dergâhtaki derviş hücreleri ve türbenin bulunduğu yapının bazı kısımlarında onarım ve yenileme çalışmaları yapılmıştır. 1381 yılından 1443 yılına kadar yapılan bu çalışmalar Karamanoğulları’nın Mevlana Türbesi’ne ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.
Mevlana Dergâhı ve Osmanlı Dönemi
Mevlana’nın türbesinde Osmanlı döneminde yapılan ilk önemli onarım II. Bayezid dönemindedir. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni dönemleri dergâhın el üzerinde tutulduğu, zenginleştiği dönemlerdir. II. Selim döneminde de dergâha semahane ve mescit eklenmiştir. 1584 yılında III. Murad, müzenin batısındaki 18 adet olan derviş hücrelerini yaptırmıştır. Bunlar sonradan 1927 yılında dört hücre haricinde diğerlerinin ara duvarları yıkılarak bir koridor haline getirilmiştir. Bunların iki tanesi günümüzde Şeyh odası, Derviş odası olarak kullanılmaktadır. Bu tarihte Mevlana Dergâhı’nın mutfağı da yapılmıştır. 200 yıl kadar sonra bir de onarım görecektir.
1640 yılında Mevlevi dedeleri yaşanan bir efsanevi bir olay sonucunda Mevlana’nın mezar odasının girişini tuğla ile örüp üzerini kurşunla kapatmışlardır. Bugün kurşun kaplama mezarın hemen önünde görülebilir.
1677 yılında Karahisarlı Hüseyin Çelebi Yeşil Kubbe’de kapsamlı bir onarım yaptırmıştır. Yaklaşık yirmi sene sonrasında bölgede meydana gelen deprem sonrasında 1698 yılında II. Mustafa döneminde kubbe ve türbede meydana gelen çatlaklar tamir edilmiş ve türbenin çinileri aslına uygun olarak İznik’te yapılarak değiştirilmiştir.
1791 yılında ve 1798 yıllarında III. Selim zamanında Mevlana türbesi Yeşil Kubbe’sinde tekrar değişiklik yapılmıştır.
1816 ve 1835 yıllarında II. Mahmud zamanında Yeşil Kubbe’nin harap haline gelen dış çinileri tekrar değiştirilmiştir. Ancak bu değişiklik İznik’ten değil Kütahya’dan gelen çinilerle yapılmıştır. Ayrıca kubbenin alemi onarılmış ve yaldızlı hale getirilmiştir. 1835 yıllarında yapılan onarım ve yenileme işlemleri bu zamana kadar yapılanlar arasında en kapsamlı olandır. Dergâhta duvarlara taşlar eklenmiş, som sütun inşa edilmiş, döşemeler yenilenmiş, binalar badana yapılmıştır. Bu onarım sadece dergâh ve türbe içi ile kalmamış, dergâhın dışındaki binalarda da onarımlar yapılmıştır. Türbe hamamı, Çelebi Efendi konağı, türbe sınırları dışındaki bu yapılara örnektir.
1888 yılında Konyalı hattat ve ressam Mahbub Efendi tarafından Semahanenin duvarlarında madalyonlar içinde Mevlevi büyüklerinin isimleri kalemişi süslemeler biçiminde yapılmıştır.
1918 yılında Mescidin son cemaat yerinin güneybatısına tek şerefeli minare yapılmıştır.
Mevlana Dergahı Müze Oluyor
30 Kasım 1925 yılında Tekke ve Zaviyeler Kanunu kapsamında Mevlana Dergâhı kapatılmış olup, 1926 yılında müze olması için düzenlenmeye başlanmış ve 2 Mart 1927 tarihinde ‘Konya Âsâr-ı Atîka Müzesi’ adını almıştır.
1954 yılında Mevlana Müzesi, adını Müze Müdürü Mehmet Önder zamanında almıştır. O zamanki düzenleme esnasında içerisinde antik döneme ait olan eserler çeşitli yerlere nakledilmiş ve 1957 yılında düzenleme yapılırken semahane kısmında birçok evrak ortaya çıkartılmıştır. Müzede görevli Necati Elgin tarafından evrakların dökümü çıkartılmış ve 109 zarf içinde 1497 adet belge sayılarak kaydedilmiştir. Bu belgeleri tanıtıcı yazı ve bildirileri çeşitli tarihlerde Abdülbaki Gölpınarlı, Nejat Göyünç ve Mehmet Önder çeşitli zamanlarda yayınlamışlardır. Bu olaydan sonra çeşitli evraklar ya satın alınma yöntemi ya da bağış biçimiyle müzeye ulaşmış olup günümüzdeki müzede bulunan evrak sayısı 4000’den fazladır.
1964 yılında Yeşil Kubbe’nin şu an gördüğümüz günümüzdeki çinileri Kütahya’da yaptırılmıştır.
1972 yılında Abdülbaki Gölpınarlı tarafından katalogları hazırlanan ve Mevlana Müzesi İhtisas Kütüphanesi envanterinde bulunan kitaplar Türk Tarih Kurumu tarafından üç cilt halinde basılmış, 1994 yılında basılan dördüncü cilt ile seri tamamlanmıştır.
1973 yılı Mevlana’nın 700. Vuslat yılı olduğu için UNESCO bu yılı Mevlana yılı ilan etmiştir. 2007 yılında ise doğumunun 800. yılı olması sebebiyle UNESCO tekrar Dünya Mevlana Yılı ilan etmiştir.
1985 yılında yenileme ve onarım çalışmaları kapsamında semahanenin ve mescidin kubbesi, kubbe kasnağı ve geçiş kısımlarındaki kalemişi süslemeler sıva altından çıkartılmış ve yenilenmiştir. Mutfak yapısında pencerelerin alınlıklarındaki bitkisel kalemişi süslemeler açığa çıkartılmıştır.
1996 yılında Mescidin kitabesi olmadığı için, hangi zamanda yapıldığına dair bilgi alınması amacıyla müze müdürlüğü tarafından bir kazı çalışması yapılmıştır. Mescitteki payandaların altından çıkartılan ahşap kirişler Cornell Üniversitesi’ne dendrokronolojik analiz için gönderilmiştir. Ayrıca kazılarda Hasan Paşa Türbesi içerisinde zeminde ısınma amaçlı ocak bulunmuştur.
Mevlana Müzesi Mimari Özellikleri
Mevlana Türbesi günümüze kadar birçok onarımdan geçmiştir, bundan dolayı türbenin ilk yapıldığında ve dergâh haline getirildiğinde alanda bulunan derviş hücreleri ve diğer binalar hakkında günümüzde kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Günümüzde Müze alanı içerisinde Mevlana’nın türbesi, Semahane, Mescit, Derviş odaları, Mutfak, Meydan-ı Şerif odası, Çelebi dairesi, Şadırvan, Selsebil ile türbeler (Hürrem Paşa türbesi, Sinan Paşa Türbesi, Hasan Paşa Türbesi, Fatma Hatun Türbesi, Mehmet Bey ve Eflaki Dede Türbesi) bulunmaktadır.
Mevlana’nın mezarı üzerindeki türbe, Selçuklu türbe mimarisi özelliklerini yansıtmaktadır. İlk yapılan Mevlana türbesi klasik Selçuklu kümbetleri özelliklerinden bazı noktalarda farklıdır. Kare planlı ve eyvanlı olduğu anlaşılan türbe Osmanlı Padişahı II. Bayezid zamanında bugünkü şeklini almıştır.
Mezarın bulunduğu türbe, dört fil ayağı üzerinde yükselmektedir ve türbenin üç yanı açıktır. Üst örtüsü dıştan dilimli külah olup çinilerle kaplanmıştır. Türbenin fil ayakları, kubbesi ve güney duvarı kalem işi süslemelerle bezelidir. Hatta güney duvarının ortasında bu süslemelerin ne zaman ve kim tarafından yapıldığını belirten kitabe mevcuttur.
Bilindiği gibi Selçuklu türbelerinde, naaşın bulunduğu cenazelik denilen bir mezar odası vardır ve bu oda zeminin altındadır. Mezar odasına çoğu zaman ayrı bir kapıdan girilir. Mevlana’nın mezar odasına da ‘Gümüş Eşik’in önünde olan ve kapalı bulunan küçük bir kapıdan girilmektedir. Mezar odasının üzerinde de Mevlana’nın sandukası bulunmaktadır.
Mevlana’nın Sandukası
Selçuklu türbelerinde mezar sandukaları taştan, tuğladan, çiniden ve ahşaptan yapılmıştır. Sandukalar doğudan batıya olacak şekilde baş tarafı yüksekçe yerleştirilir ve üzerleri yazı veya desenlerle süslenmiştir. Selçuklu dönemi ahşap sandukaları rutubet, sıcak ve soğuk gibi şartlar göz önünde bulundurularak yapılmış olup bunun için abanoz, ceviz, armut gibi ağaçlar kullanılmıştır. Bundan dolayı sandukanın ömrü arttığı gibi işlemeler de kolayca yapılır hale gelmiştir.
Sandukanın türbe inşaatı sırasında mı yoksa türbe inşaatından hemen sonra mı yapıldığı bilinmemektedir. Ancak sandukanın üzerindeki kitabede sandukanın şeklini, yazı ve süsleme kompozisyonu yapanın Selim oğlu Abdülvâhid ile işçiliğinde çalışanın Konyalı Genakoğlu Hümâmeddin Muhammed isimli sanatkârların yaptığı bilgisi mevcuttur. Türbedeki sandukalar arasında Mevlana’nın sandukası yüksek olup, ayaklı dikdörtgen prizma şeklindedir. Mevlana’nın sandukası 2.91 m uzunluğunda, 1.15 m genişliğindedir. Sanduka baş kısmından 2.65 m, ayak kısmından ise 2.13 m yüksekliğindedir ve ceviz ağacından yapılmıştır. Baş ve ayak kısımlarının üst tarafı kasnak şeklinde kemerlidir ve gövdesi köşeli tonoz şeklinde yapılmıştır. Kaidesi ise dört cephede pervazlarla çevrilidir. Sandukanın devamlı hava alması için üst gövde kafes oyma olarak işlenmiştir.
Mevlana Sandukası İşlemeleri
Baş kısmın kemerini çeviren yazılı bordürlerin altında yarım daire şeklindeki yüzey, girift (iç içe geçmiş) geometrik şekillerin meydana getirdiği poligon ve yıldızlarla süslenmiştir. Yazılı bordürler ve dikdörtgen kitabe tablalarının dışındaki bordür ve panolar, girift ve bol bitkisel motifli Selçuklu Rumileri ile süslenmiştir.
Genel anlamda sanduka, Selçuklu döneminin klasik süsleme dilini barındırmaktadır. Sandukanın iki yan cephesinde, etrafı Rumi şekillerle dolu bordürlerle çevrili dikdörtgen şeklinde iki pano bulunmaktadır. Merkezdeki yıldızın etrafında simetrik olarak toplanan poligon ve yıldızlardan oluşmuş arabesk bezemeler Selçuklu sanatında görülen en görkemli ahşap işleme örneklerindendir. Bazı yazı ve motiflerin üzerine yaldız sürülmüş olup, izleri hala durmaktadır. Mevlana’nın sandukası üzerinde dokuz adet kitabe mevcuttur. Bu kitabeler sandukanın her yerinde bulunmakta olup, ayetler, bilgiler, gazellerden ve Mesnevi’den alınmış beyitlerden oluşmaktadır. Sanduka hakkında daha detaylı bilgiler kaynakça kısmındadır.
Semahane
Bir Mevlevi ayini olan Sema (Semâ)’nın yapıldığı yerdir. 17.50 m x 17.50 m ölçülerinde kare planlıdır. Semahane dört fil ayağı üzerinde yükselen bir kubbe ile örtülmüştür ve kubbeyi Sultan II. Selim yaptırmıştır ancak mimari olarak Kanuni Sultan Süleyman dönemi özelliklerini taşımaktadır. Kubbe içinde kalemişi geometrik bitkisel ve Rumi motifler bulunmaktadır. Semahanede ayrıca II. Abdülhamit’in yaptırdığı kadınlar ve erkekler mahfeli ile mutrip bulunmaktadır. Bu bölümde müze kapsamında tarihi Kuran-ı Kerimler, Mevlana’nın eserleri, musiki aletleri sergilenmektedir.
Mescit
Semahanenin batı tarafında bulunmakla birlikte 11.60 m x 13.30 m boyutlarında kareye yakın plana sahiptir. Buranın da üzeri kubbelidir ve kubbe işi kalemişi süslemelerle bezenmiştir. Semahane gibi burayı da Sultan II. Selim yaptırmıştır ve girişi batı tarafındadır. İki kanatlı kapısı ceviz ağacındandır ve kündekâri tekniği ile yapılmıştır. Mescidin Cerağ (Güneş, Işık, Nur) Kapısı güneyde bulunmaktadır. Mihrabı mermer olup, ahşaptan yapılmış mahfeli ile taştan kürsüsü orijinal yapıdadır. Mescidin zemini yerden 35 cm kadar yüksektedir. 2014 yılında tekrar ibadete açılmıştır.
Son cemaat yeri mescidin batı tarafında bulunmaktadır, Tilavet Odası girişi ile birlikte dört bölümü olan son cemaat yeri dört kubbelidir. Buranın güney batısındaki minare tek şerefelidir.
Mevlana Müzesi Mutfak Yapısı
Derviş hücreleri ile birlikte yaptırılmıştır. Girişte üst tarafta Kazancı Dede’nin odası bulunmaktadır. Tonozlu girişinden sonra Mevlevi Dervişi olmak isteyenlerin üç gün oturup sınandıkları Saka Postu, yemeklerin pişirildiği ocaklar (Ateşbaz Veli) ve vefat eden dervişlerin gasillerinin yapıldığı yer bulunmaktadır. Dervişlerin 1001 gün olan çile süreleri boyunca mutfakta 18 çeşit mutfak hizmetinin yaptırıldığı bilinmektedir.
Meydan-ı Şerif
Şeyh ile Mevlevi dervişlerin ve dedelerin toplandıkları ve kahve içtikleri odadır. 19.yy’da onarım görmüş olup tavanında Barok üslupla yapılmış kalemişi süslemeler bulunmaktadır. Günümüzde müdür odası olarak kullanılmaktadır.
Çelebi Dairesi
Mevlana müzesi bahçesinde bulunmaktadır ve 19.yy’da yaptırılmıştır. Mevlana Müzesi Çelebi dairesi tek katlıdır ve Şeyhin odası olarak hizmet vermiştir. Salonunun tavanı kalemişi süslemelerle bezelidir.
İhtisas Kütüphanesi
İhtisas kütüphanesi içerisinde ‘Niyaz Penceresi’ denilen önemli bir yer bulunmaktadır. Türbe kısmına açılan pencerenin alınlığında yağlı boya ile yapılmış yeşil destarlı Mevlevi sikkesi bulunmaktadır. Rivayete göre Yavuz Sultan Selim Mısır seferine çıkmadan önce buraya gelmiş ve Mısır’ın fethi müjdesi kendisine burada verilmiştir. Yavuz Selim de dönüşte dergâhın su ihtiyacını karşılayacağını söyleyerek buradan ayrılmış, Mısır fethi sonrasında da şadırvanı yaptırmıştır.
Bu yapılarla birlikte dergâhın beş kapısı vardır. Bu beş kapı, Mevlevi dervişlerin kullandığı Dervişân Kapısı, Çelebilerin ikamet ettiği mahalleye açılan ve çelebilerin kullandığı Çelebi Kapısı, dergâhta görevli olanların ebedi istirahatgâhına uğurlandığı Hâmuşân Kapısı’dır. Diğer kapılar ise gül bahçesine açılan Pîr Kapısı ve 1599 yılında Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Vezir Hasan Paşa tarafından hediye edilen Tilavet odasından türbeye geçişi sağlayan Gümüş Kapı’dır.
Şadırvan ve Şeb-i Arus Havuzu ve Tarihi Selsebil
Mısır fethi dönüşünde 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmış olmakla birlikte kitabesi şadırvanın üzerindedir. 1595 ve 1868 yıllarında restore edilmiştir. Suyu Dutlu’dan getirilmiştir. Şadırvan havuzundaki 16 dilimli mermer göbek Ulu Arif Çelebi zamanında Kütahya’dan hediye olarak gönderilmiştir. 1932 yılında üst örtüsü yıktırılmış ve 1990 yılında tekrar yapılmıştır.
Şeb-i Arus havuzu, derviş hücrelerinin hemen önünde şadırvan ile aynı avluda bulunmaktadır. Önceleri Mevleviler, Şeb-i Arus yaz mevsimine geldiğinde havuz etrafında sema yaptıkları için bu ismi almıştır. Günümüzde ise ziyaretçiler havuza bozuk para atarak dilek dilemektedir. Altıgen planlı ve gök mermerden yapılmıştır. Havuzun suyu ejder başlı bir lüleden akmaktadır.
Tarihi selsebil de aynı avluda bulunmaktadır ve Derviş hücrelerinin önündedir. Havuz ile arasında şadırvan bulunmaktadır. 1800’lü yılların ortalarında yapılmış olup bugünkü yerine 1958 yılında taşınmıştır. Selsebilin alınlığına Roma dönemine ait bir lahit kapağı yerleştirilmiştir. Aynalığındaki çanaklar 1-2-3-2-1 biçiminde yerleştirilmiş olup su tek bir çanaktan çıkmakta ve tek bir çanakta toplanmaktadır.
Mevlana Müzesi Bahçesindeki Türbeler
Mevlana müzesi bahçesi içinde 8 adet türbe bulunmaktadır. 1529 yılında gödene taşından yapılan ve klasik Osmanlı mimarisine ait olan türbe, vezir İbrahim Paşa tarafından Karaman Beylerbeyi Hürrem Paşa için yapılmıştır. Türbe içinde iki sanduka olup Hürrem Paşa ve Kanuni dönemi devlet adamlarından Hacı Bey’e aittir.
Sinan Paşa türbesi Karaman Beylerbeyi Sinan Paşa için 1574 yılında yapılmıştır. İçerdeki sanduka mermerden yapılmış olup dikdörtgendir ve baş taşı bulunmaktadır. Türbenin içinde ve kubbe geçişlerinde 19.yy kalemişi bezemeler mevcuttur.
Hasan Paşa türbesi 1573 yılında Karaman Beylerbeyi Hasanpaşa için yapılmış olup kubbelidir. Bu türbe dergâh zamanında ihtisas kütüphanesi olarak kullanılmıştır ve türbe içerisinde sanduka bulunmamaktadır. Fatma Hatun Türbesi de kubbeli bir yapı olup 1585 yılında Karaman Beylerbeyi Murad Paşa kızı Fatma Hatun için yapılmıştır. Türbe içindeki sandukanın baş taşı kadın biçiminde işlenmiş olup türbenin iç kısımlarında kalemişi süslemeler bulunmaktadır ve günümüzde kütüphane olarak kullanılmaktadır. 1926 yılında yapılan sayıma göre 2500’ü el yazması olmak üzere burada 11.000 kitap bulunmuştur.
Mehmet Bey Türbesi 1535 yılında yapılmıştır ve yanları açık dört sütun üzerine kubbeli olarak yapılmıştır. Türbede toplamda dört sanduka bulunmaktadır. Eflaki Dede Türbesi ise 1361 yılında yapılmıştır. Eyvan biçiminde yapılmış olan türbe büyük oranda yıkılmıştır. Mezar taşı ise Mehmet Bey türbesi içerisinde sergilenmektedir.
Tuzcu Baba Türbesi
1980 yılına kadar Mevlana Müzesi çevresindeki evlerin arasında olan türbe gül bahçesi yapımı için istimlak çalışmaları sırasında yıkılmış ve mezar taşları müzeye kaldırılmıştır. Mezar taşları okunduğunda burada Bektaşi tarikatına mensup kişilerin gömülü olduğu anlaşılmıştır. Mezarlığın kaybolmaması için alan tekrar düzenlenmiş, mezar taşları tekrar yerleştirilmiştir. Halk tarafından Demriye Tekkesi olarak bilinir.
Neyzenler, Türbedarlar, Sertarikler ve Valideler Mezarlıkları
Bu mezarlıklarda neyzenler ile dergâhta yüksek mevkilerde görev alanlar bulunmaktadır. Örneğin Neyzenbaşı Halepli Abdi Dede ve ünlü neyzenlerden Hasib Dede’nin mezarları buradadır. Valideler mezarlığında ise Postnişinlik yapan çelebilerin anneleri, eşleri ve kızlarının mezarları bulunmaktadır. Mezarların baş ve ayak taşlarında gül ve çiçek motifleri kullanılmıştır.
Mevlana Müzesi Eserleri
Mevlana müzesinde bulunan koleksiyonların ve eserlerin tamamına yakını eski Mevlevi Dergâhı’nda bulunan eserlerden oluşmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere evraklar üzerindeki söz konusu çalışma 1957 yılında yapılmış ve dökümü çıkartılarak koruma altına alınmıştır. Bu kıymetli el yazmalarının yanında, tarihi halılar, kumaşlar, çeşitli dini eşyalar, cam ve çeşitli madenlerden yapılmış kandiller, semahanede kullanılan, eserler, ahşap eserler, kıyafetler, tarihi Kuranı Kerim’ler, el yazması kitaplar, Mevlana’nın yazdığı eserler ve Sakal-ı Şerif kutuları bulunmaktadır.
Mescit bölümünde ise Kuran-ı Kerim’ler, Mesneviler, halı seccadeler, buhurdanlıklar, saatler bulunmaktadır. Derviş hücreleri denilen ve müzenin batı tarafında bulunan odalarda çeşitli ritüel eşyaları bulunmaktadır. Derviş hücreleri ile birlikte yapılan mutfak binası içinde çeşitli canlandırmalar ve tarihi bakır mutfak eşyaları sergilenmektedir.
Mevlana Eserleri
Mevlana’nın bilinen beş eseri vardır veya günümüze kadar beş eseri gelebilmiştir. Bu eserlerin tamamı Farsçadır. İkisi manzum, üçü de mensur (düz yazı)’dur. En önemli eseri Mesnevi, 25618 beyittir ve müzede bulunan 1278 tarihli olanıdır. Müzedeki nüshası Sultan Veled ve Hüsamettin Çelebi tarafından yapılmıştır. Mesnevi, tasavvufi fikir ve düşünceleri çeşitli hikayelerle anlatmaktadır. Divan-ı Kebir, Mevlana’nın çeşitli konularda söylediği şiirleri kapsamaktadır ve ‘Büyük Divan’ anlamına gelmektedir. Ancak yapılan araştırmalara göre defterdeki birçok beyit Mevlana’ya ait olmayabilir. Toplam beyit sayısı 40.000’dir. Üçüncü eser olan Mektûbat, Mevlana’nın Selçuklu sultanlarına ve dönemin ileri gelen devlet adamlarına yazdığı 147 adet mektuptan oluşmaktadır.
Fîhi Mâfîh, Mevlana’nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin içeriklerinden oluşmaktadır ve oğlu Sultan Veled tarafından derlenmiştir. 61 Bölümden meydana gelen eser içeriği cennet ve cehennem, dünya ve ahiret, aşk ve sema gibi konulardır. Mecâli-i Seb-a, Mevlana’nın yedi meclisinin ve vaazının not edilmesinden meydana gelmiştir.
Mevlana Müzesi Çinileri ve Mevlana’nın Türbesinin Çini Renkleri
Mevlana müzesi ve içerisinde bulunan çiniler uzun bir süre tartışmalara sebep olmuş ve günümüzdeki çinilerin ne kadar orijinal olup olmadığı ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Bu konuda bilinmelidir ki Mevlana müzesi içerisindeki türbenin ilk çinileri İznik’te yapılmış olmasına rağmen sonraları birçok onarımda bu çiniler ve işlemeler Kütahya çinileri ile değiştirilmiştir. Gerek günümüzde gerekse Osmanlı döneminde tarihi birçok yapı yenilenmesinde ve onarılmasında zaman zaman çok sıkı kurallar çerçevesinde davranılsa da zaman zaman da bunun tersi olmaktadır.
Mevlana türbesinin onarım çalışmalarında da görülmüştür ki Anadolu Selçuklu dönemi ile Osmanlı dönemi arasında gerek sülüs yazıları, gerek sırlı ya da sırsız tuğla kullanımı gerekse çini işçiliği bakımından da çok fark vardır. Bu anlamda Mevlana türbesindeki ‘Gök Kubbe’nin gerçek rengi uzun bir süre araştırmalara konu olmuştur. Bu anlamda aşağıda kaynakçada adı geçen Hakkı İzzet Bey’in araştırması bu konuda yapılmış en iyi çalışmadır. Yapılan laboratuvar çalışmaları sonucunda ve Anadolu’da yapılan arkeolojik çalışmalar ışığında günümüzdeki çiniler gibi bir Selçuklu çinisine rastlanmadığı sonucuyla Hakkı Bey, Mevlana türbesinin dış renklerinin mavi olması gerektiğini vurgulamıştır. Yapılan çalışmalar ile ilgili bilgiler kaynakça bölümündedir.
Mevlana Türbesi ve Mevlana Dergâhı Hakkında İlginç Bilgiler
Mevlana ve oğlu Sultan Veled’in üzerindeki örtü (puşide) Osmanlı sultanlarının adeta vefasını, kadirşinaslığını, hürmet ve hizmetini anlatmaktadır. Sandukanın üzerine III. Selim örtü yaptırmıştır, ancak bu örtü tahrip olunca II. Abdülhamit aynı planda altın ve gümüş işlemeli yeni bir örtü yaptırır ve sandukanın ayakucuna III. Selim’in tuğrasını işletir, altına da kendi ketebe kaydını koydurur. Bunun anlamı, Osmanlı padişahları Mevlana’nın ayakucunda hizmet etmek için nöbet tutmaktadır.
Mustafa Çıpan, Şehabettin Uzluk’un Mevlevilik Mekânları ve Kültürü Hakkında Yaptığı Çalışmalar isimli makalesinde dergâhla ilgili değişik mimarî bilgiler verir. Bu eserde Çıpan, Uzluk’a göre aslında türbenin yapılış tarihinin bir yüzyıl önce olduğunu ve Karamanoğulları’nın türbeyi yaptırmadığını sadece bir onarım yaptırdığını söylemektedir. Ayrıca Uzluk’a göre, Müze Müdürü Akyurt kendi zamanında türbeye mimari olarak çok zarar vermiş ve birçok yeri gereksiz ve önemsiz bir şekilde yıktırmıştır.
Mevlana Dergâhı ve Türbesi çeşitli minyatürler, gravürler ve çeşitli resimli belgelerde resmedilmiştir. Örneğin Mevlana türbesine ait en eski resimli belge Matrakçı Nasuh’un 1537 yılına ait ‘Mecmua-i Menazil’ isimli eserdir, bu minyatürde dergâh Konya şehri ile birlikte resmedilmiştir. Çok gerçekçi bir çizim olmasına rağmen, türbe dörtgen bir kaide üzerinde gösterilmiş ve sekizgen prizma biçiminde bir kasnağın taşıdığı piramidal bir külahla resmedildiği için farklı olduğu varsayılabilir ya da çizim yanlıştır.
Ayrıca İlgili Linkler:
Mevlana müzesi hakkında genel bilgileri
İç Anadolu bölgesi gezilecek müzeler, antik kentler ve tarihi yerler
İç Anadolu bölgesi tarihi yer ve müze fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Mevlana Türbesi ve Çelebi Efendi Konağı Tamir ve İnşası Defteri – Yrd. Doç. Dr. Yusuf Küçükdağ
Tarihin Peşinde Bir Ömür – Hayunnisa Alan, Ömer İşbilir, Zeynep Aycibin, Muhammet Ali Kılıç
Klişelerden Kurtulmak Karamanoğulları ve Mevlevi Yolu – İrem Gündüz
Konya Mevlana Türbesi’nin Restorasyonu İle İlgili 1698 Tarihli Üç Belge – Yusuf Oğuzoğlu, Selçuk Mülayim
Konya Mevlana Dergahı – Dr. Naci Bakır
Mevlana Türbesinin Çini Kaplamaları ve Anadolu Selçuk Çiniciliğinin Sanat ve İşçilik Özellikleri
Şehabettin Uzluk’un Mevlevilik Mekanları ve Kültürü Hakkında Yaptığı Çalışmalar
Bir Selçuklu Şaheseri Mevlana’nın Ahşap Sandukası – Mehmet Önder
Mevlana Türbesinin Çini Tezniyatı – Doç. Dr. Yılmaz Önge