Topkapı Sarayı Müzesi, köşkleri, mimari yapısı ve yapıları ile beş yüz yıla yakın zamandır Osmanlı hanedanlığına ev sahipliği yapmış ve padişahın ve hanedan ailesinin özel hayatlarını gizlilik içinde sürdürecek karışık mimarisi ile adeta göz kamaştırmıştır. Hem Topkapı Sarayı protokol yapıları hem de Topkapı Sarayı Harem bölümü, yer yer Klasik Osmanlı ve Türk mimarisi yer yer batı kaynaklı barok ve rokoko tarzı yapıları ile Osmanlı padişahlarının itibar yapıları ve ikametgâhı olmuştur.

İstanbul tarihi yarımadası içindeki gezilecek yerler listesinde ilk sırada yer alan Topkapı Sarayı, yükselen Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul olduktan sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmaya başlanmıştır. Fatih Sultan Mehmed sonrasında tahta geçen tüm padişahlar saraya çeşitli yapılar ekletmiştir. Bu anlamda Topkapı Sarayı’na son yapıyı Sultan Abdülmecid yaptırmıştır.
Her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turistin gezdiği Topkapı Sarayı birçok farklı dönemin üslubundan kaynaklanan karmaşık bir mimariye sahip olsa da tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar tarafından günümüze kadar yapılan araştırmalar Topkapı Sarayı’nın mimarisini her yönüyle ortaya çıkartmıştır.
Topkapı Sarayı fotoğrafları için lütfen tıklayınız
Topkapı Sarayı Ziyaret ve Giriş Ücretleri Bilgileri 2025
Topkapı Sarayı 2019 yılında Kültür Bakanlığı’ndan alınıp Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına bağlanmıştır. Yapılan protokole göre Müzekart da Topkapı Sarayı girişinde geçmektedir. Ancak Müzekart ne yazık ki Topkapı Sarayı Harem Bölümü girişinde geçmemektedir. 18 yaş altı ziyaretçilere biletler ücretsizdir. Peki, ziyaret saatlerine geçmeden önce Topkapı Sarayı ve Harem 2025 giriş ücretleri ne kadar? Sorusuna cevap verelim.
Topkapı Sarayı’nı gezmek için üç çeşit bilet bulunmaktadır:
- Topkapı Sarayı Kombine Bilet (Topkapı Sarayı + Aya İrini + Harem) 350 TL (İndirimli 150 TL). Yabancı ziyaretçi bileti 2000TL
- Aya İrini giriş ücreti 150 TL (indirimli 75 TL). Yabancı ziyaretçi ise 750 TL.
- Harem 200 TL (İndirimli bilet ücreti ise 100 TL). Yabancı ziyaretçi 750 TL (burada not düşmekte fayda var, T.C. vatandaşları, öğretmenler, öğrenciler, kimliği ve Müzekart ile gittiğinde farklı oranlarda indirim yapmaktalar, bu yüzden uzaktan fiyatları görüp vazgeçmeyin, kesinlikle gişeye sorun!)
- Topkapı Sarayı Gece Turu fiyatları ise yerli ziyaretçiler için 1000 TL, yabancı ziyaretçiler için 5000 TL’dir.
Birçok sitede değişik fiyat bilgileri olmasına rağmen Milli Saraylar resmi web sitesinde dahi fiyatlar eski fiyatlardır. Bundan dolayı en mantıklısı Müzekart ile Topkapı sarayı içini, köşkleri ve koleksiyonlarını gezmektir. Ancak dediğimiz gibi Harem ve Aya İrini’de Müzekart geçmediği için çeşitli indirimler de bu bölümlerin gişelerinde mevcuttur. Topkapı ziyaret saatleri ise Salı günleri hariç haftanın diğer tüm günleri 09:00 – 17:30 arasıdır. Ayrıca dini bayramların ilk günleri de kapalıdır.Saraylar resmi web sitesinde dahi fiyatlar eski fiyatlardır. Bundan dolayı en mantıklısı Müzekart ile Topkapı sarayı içini, köşkleri ve koleksiyonlarını gezmektir. Ancak dediğimiz gibi Harem ve Aya İrini’de Müzekart geçmediği için çeşitli indirimler de bu bölümlerin gişelerinde mevcuttur. Topkapı ziyaret saatleri ise Salı günleri hariç haftanın diğer tüm günleri 09:00 – 18:00 arasıdır. Ayrıca dini bayramların ilk günleri de kapalıdır. Ayrıca telefon ile bilgi almak istiyorsanız 0212 512 0480 numaralı telefonu da arayarak ücretler hakkında bilgi alabilirsiniz.

Topkapı Sarayı Genel Mimari Unsurları
1453 yılında İstanbul fethedilince, II. Mehmed Beyazıt bölgesinde bir saray yapımı emrini verir. Birkaç yıl içinde yapılan bu saraya Eski Saray ya da Saray-ı Atik denilmektedir. Artık Osmanlı devleti bir imparatorluk statüsü kazanmaktadır. Eski kaynakların verdiği bilgilere göre II. Mehmed bu sarayı beğenmez ya da çevresindekiler ‘padişah halk ile iç içe oturur mu’ gibi sorularla imparatorluk sarayının başka bir yerde olmasını telkin ederler. Böylece II. Mehmed, Sarayburnu’nda yeni bir saray yapım emrini 1467 yılında verir. İki yıl içinde yeni sarayın yapımına başlanır. 1478 yılında bitirilen bu saraya da Yeni Saray, Saray-ı Cedid ya da Saray-ı Cedidi Âmire denilmektedir. Topkapı Sarayı ismi günümüze çok daha yakın bir tarihte, günümüze kadar gelememiş Marmara’ya bakan surların bitişiğinde ve girişinde topların olduğu Toplu Kapı ve Birinci Sultan Mahmud’un yaptırdığı kasırdan gelecektir.
Ancak tüm alana ismini veren bu ahşap yapı günümüze kadar ne yazık ki gelememiştir. İçinde çıkan bir yangınla yok olmuş ve günümüze sadece Avrupalı ressamların yaptığı iki resmi gelebilmiştir.
Topkapı Sarayı yapıldığı yıllarda 700.000 m²’lik bir alanı kaplamaktadır. Sarayın etrafındaki surlara Sur-u Sultani denilmektedir. Deniz tarafındaki surlar, Byzantion antik kenti surları üzerine yapılmıştır. Kara tarafındaki surları ise II. Mehmed yaptırmıştır. Bu kara surlarına Sur-u Hakanî da denilmektedir. Ancak zaman zaman bazı kaynaklarda surların genel ismi olarak yukardaki her iki sur isminden herhangi biri geçmektedir. Bu surların tek ve en büyük tören kapısı Ayasofya tarafındaki Bab-ı Hümayun Kapısı’dır.
Topkapı Sarayı aslında üç bölümden meydana gelmektedir: Bunlar Dış Saray (Birun), İç Saray (Enderun) ve Harem Bölümü’dür. Bazı araştırmacılara göre Harem de İç Saray’a bağlıdır. Genel olarak ise ana kapı olan Bab-ı Hümayun’dan Orta Kapı’ya kadar olan kısma birinci avlu, Orta Kapı’dan Babüssaade Kapısı’na kadar olan kısma ikinci avlu, Enderun’a üçüncü avlu denilmektedir. Üçüncü avlunun kuzeyinde bir de ufak bir lale bahçesi bölümü (bazı kaynaklarda IV. Avlu olarak geçmektedir) bulunmaktadır. Genel olarak ikinci avluya girildiğinde İç Saray’a girilmiş olunmaktadır.
Topkapı Sarayı Yerinde Ne Vardı?
Tayyarzâde Ata Bey’in 1874 yılında yazdığı ‘Tarih-i Ata’ isimli yazmalara göre 1468 yılında ‘Yeni Saray’ın yapım emri verildiğinde zeytinliklerin olduğu tepede eski Bizans kentinin büyük bir bulvarı, Bizans Büyük Saray’ın bir kısmı bulunmaktadır. Ayrıca yine çevrede üç adet pagan tapınağı olduğunu fakat bu üç pagan tapınağının üstüne üç adet kilisenin yapıldığı belirtilmektedir. Bunlara ek olarak Topkapı Sarayı hazine binalarının, Gülhane tarafında kalan dükkân ve mahzenlerin de Bizans yapısı olduğu belirtilmiştir. Ancak buralar kullanılacak durumda olmadığı için bu yapılar tamamen yıktırılmıştır.
Topkapı Sarayı’nın Yeni Saray olarak yapımına 1468 yılında (bazı kaynaklara göre ise 1470) başlanmıştır. Günümüzde Beyazıt Meydanı olan Theodosius Forumu’na yaptırılan Eski Saray, Yeni Saray yapıldıktan sonra da kullanılmaya devam edilmiş, 19.yy başında Yeniçeri Ocağı kaldırılınca Seraskerlik makamına tahsis edilmiş ve 40 yıl içinde atıl duruma gelip yıkılmasına karar verilince yerine bugün İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü tarafından kullanılan bina yaptırılmıştır.
16.yy’dan itibaren çeşitli gravürlerde görülebilen Eski Saray’ın, 1850’li yıllardaki İstanbul fotoğraflarında da Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalma surları ile Sultan Mahmud döneminden kalma bazı yapıları görülmektedir.
Eski Saray yıktırılıncaya kadar kullanılmış fakat Yeni Saray’ın ihtişamına hiçbir zaman yaklaşamamıştır. Roma ve Bizans dönemlerinin akropolisi ve kutsal imparatorluk merkezi II. Mehmed ve ardılı padişahlar tarafından yeniden yüceltilmekte ve bambaşka bir çehreye kavuşmaktaydı.

Dış Saray veya Birun Bölümü (I. Avlu)
Topkapı Sarayı içinde Dış Saray denilen Birun bölümü, saray arazisinin en geniş alanıdır. 1478 yılında yapılan ‘Sur-ı Sultani’ olarak anılan kara surları ile şehirden ayrılmıştır. Sarayı çevreleyen ve yer yer Bizans döneminden önceki sur izlerine de tekabül eden Sur-ı Sultani üzerinde bulunan kapıların en büyüğü olan Bab-ı Hümayun kapısı ile girilen bu avlu saray hizmetkârlarının ve doğrudan padişahın emrinde çalışan saray muhafızları kıtalarının bulunduğu yerdir. Birinci avlu olarak da anılan Birun Bölümü sarayın zaman zaman dışa açık olan ve özellikle tören zamanlarında halkın ve askerin girebildiği bölümüdür. Saray fırınları, Saray (Enderun) hastanesi, nakkaşhane, mimarlar ocağı, mehterhane, ambarlar, kayıkhaneler, ahırlar, erzak ve odun depoları bu alanda bulunmaktadır. Ayrıca saray hizmetlilerinin koğuşları ve Darphane de buradadır. Ayasofya Bab-ı Hümayun’un dışında kalırken camiye çevrilmeyen Aya İrini, Birun bölümü içinde kalmış ve cebehane olarak kullanılmıştır. Gülhane bahçesi gibi bahçeler, cirit alanları, ok talim sahaları, meydanlar da bu alandadır. Birun bölümü kendi içerisinde küçük bir mahalle gibi olup, şehirle saray arasında tampon görevini görmekteydi.
Sarayın deniz tarafında ise Bizans deniz surları bulunmaktadır. Deniz surları ve mevcut olan kapıları çeşitli değişikliklerle yeni sarayın ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Sur sisteminin üzerinde Bizans dönemini tekrar eden dört köşeli burç veya kuleler bulunmakta iken, üç adet çok köşeli burç da bulunmaktadır. Bu çok köşeli burçların ikisi köşklü ve sivri külahlıdır. Üçüncüsü de Alay Köşkü’dür.
Dış Saray Birun bölümü toplamda 59.600 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır.
İç Saray veya Enderun Bölümü (II. Avlu ve III. Avlu)
Bu bölümü basit bir genelleme ile ikiye ayırabiliriz. Birinci avludan görkemli Babüsselam kapısından girilen II. Avlu Kubbealtı’nın bulunduğu ve devlet işlerinin yürütüldüğü avludur. Babüssaade olarak anılan kapıdan girilince karşımıza çıkan III. Avlu ise saltanatın yaşam alanlarını ve haremi içeren birçok yapıyı barındırır.
II.Mehmed zamanına tarihlenen, I. Süleyman zamanında da eklemelerle büyütülen Babüsselam padişahın otoritesini ve gücünü temsil eden önemli bir giriş imgesidir. Protokol seremonileri bu kapı önünde başlamaktadır. Bu kapıdan padişah dışında atla kimse saraya giriş-çıkış yapamazdı.
II. Avlu aynı zamanda Alay Meydanı olarak da anılmıştır. Bu avlunun odak noktası sarayın en eski yapılarından olan Kubbealtı’dır. Kubbealtı yanında Hazine Dairesi, arkasında ise ikonik Adalet Kulesi bulunmaktadır. Bu avluda ayrıca Saray mutfakları ve hizmet bölümleri, Has Ahır, Zülüflü Baltacılar Ocağı ve Raht Dairesi yer alır. Bu avlu yönetimin çeşitli kademelerinin buluştuğu, görüştüğü, halka ve saray dışından olmayanlara açık olmayan özel törenlerin ve elçi kabullerinin de yapıldığı bir meydandır. Sadece ulufe dağıtımı, kılıç kuşanma ya da cülus törenlerinde bu avlu askerlerin de bulunması ile kalabalık olurdu.
İç Saray’da bulunan Enderun veya III. Avlu, padişahların Harem dışında sarayda günlük hayatlarını geçirdiği yerdir. Kasırlardan, köşklerden, bahçelerden meydana gelmektedir. Bu bölüme Babüssaade denilen üçüncü tören kapısından girilmektedir. İç Saray veya Enderun bölümü (III. Avlu) padişahın günlük hayatını geçirdiği yer olduğu için bu bölüme giriş hanedan üyeleri ve İç Saray hizmetlileri haricinde padişah iznine tabidir. Öyle ki sadrazam bile bu bölüme padişahın izni ile girebilmektedir. Padişahın kendisine ait özel konutları, daireleri, bunların hizmetlerine ayrılan Enderunlular okulu ve koğuşları bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 8100 metrekaredir.
Her ne kadar İç Saray’ın girişi Babüssaade Kapısı sayılmış olsa da, bazı tarihçilere göre Babüssaade Kapısı, Arz Odası’na açılan bir geçit-kapıdır. Asıl kapısı Orta Kapı yani Babüsselam’dır. II. Avlu’da Marmara Denizi tarafına bakan Çizme Kapısı ile karşısında Gülhane Kapısı veya Sadrazam Kapısı bulunmaktadır.

Harem Bölümü
Topkapı Sarayı mimarisinin ve genel itibariyle saray kompleksinin en karmaşık yeri Harem bölümüdür. Neredeyse sayısız daireden, salondan, iç avlulardan meydana gelmiş adeta labirent gibi bir hissi uyandıran yapılar bütünüdür. Harem bölümünün iki girişi vardır. Bunlardan biri Kubbealtı’nın bulunduğu alana, diğeri de Enderun bölümüne açılmaktadır. Harem bölümüne padişah ile hanedan erkekleri haricinde bir tek zenci hadımağaları yani Karaağalar girebilmektedir.
Ortalama olarak 150 metre uzunluğunda ve 85 metre genişliğindedir. Ancak içinde çok sayıda avlu ve yapılar barındırmaktadır. Haliç tarafına bakan kuzeybatı bölümü yüksek sur duvarları ile çevrelenmiştir. Diğer yönlerdeki duvarlar ise nispeten daha az yüksektir. Sedad Hakkı Eldem’e göre Babüssaade Kapısı batıya doğru devam etmiş olsaydı Harem’i ikiye ayıracaktır. Böylece padişahın eşleri ve kızları ile yüksek görevliler kuzey tarafında, diğer görevliler ise güney tarafında kalmış olacaktır.
Haremdeki yapılar, ihtiyaca göre yapılmış olup mevcut olan yapının önüne veya çevresine yapılmıştır. Böylece Harem, günden güne genişlemiş ve eklenmiş yapıları ile karmaşık bir yapı haline gelmiştir. Harem dairesinin büyümesi aynı zamanda Topkapı Sarayı’nın da büyümesine sebebiyet vermiştir. Harem Dairesi ile ilgili yapıların bulunduğu yazı için ilgili sayfaya bakabilirsiniz.
Topkapı Sarayı Mimarisi; Sırasıyla Kapıları, Avluları, Köşkleri ve Yapıları
Topkapı Sarayı dış surlarında toplamda dokuz kapı bulunmaktadır. Bu kapıların beşi kara kısmında dördü de deniz kısmında bulunmaktadır. Günümüze kadar birçoğunun gelememiş olduğu kapılar Bab-ı Hümayun Kapısı haricinde Ahır Kapı (Otluk Kapısı), Gülhane Kapısı, Demir Kapı, Hamlacılar Kapısı, Toplu Kapı, Odun Kapısı, Balıkhane Kapısı ve Değirmen Kapısı’dır. Aynı zamanda sarayın içinde de iç kapılar bulunmaktadır. Bu iç kapıların sayısı da altıdır.
Bu bölümde sarayın ana giriş kapısı olan Bab-ı Hümayun Kapısından başlayarak dış saray ve avluları, iç saray ve avluları, mimari öğeleri, yapıları anlatılmaktadır.
Bab-ı Hümayun Kapısı
Ayasofya tarafındaki surlarda bulunan sarayın saltanat kapısıdır. Törenlerde ve merasimlerde bu kapı kullanılmıştır. Üzerindeki kitabede yapım yılı olarak 1478 yılı geçmektedir. Kitabenin altında II. Mahmud’un bir kitabesi, kapının iç tarafında da Sultan Abdülaziz’in tuğraları bulunmaktadır. Bab-ı Hümayun kapısı birçok defa onarım görmüştür. Kitabenin yazısı ünlü hattatlardan Ali bin el Sufi’dir. Kapının hemen dışında Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden olan III. Ahmed çeşmesi bulunmaktadır.
Kapının mimarisi son derece sade olarak tutulmuş ve gereksiz eklemelerden kaçınılmıştır. Bu kapı maddi değerinden ziyade manevi değeri ile tarihte yerini almıştır. Kapı, Fatih dönemine has, ufak taşları olan kesme taş örgü ile yapılmıştır. Saltanat Kapısı da denilen Bab-ı Hümayun Kapısı kendisinden sonra yapılan önemli kapılara örnek de olmuştur. Bunlar, Süleymaniye Camii küçük avlu kapıları, Sultanahmet Camii kapıları, Rüstem Paşa Kütüphanesi kapısı ile Üsküdar Yeni Valide Camii cümle kapısıdır.
Kapının her iki yanında kapıcılara ayrılmış, içinden kubbeli iki koğuş, birer mahzen, iki yandan merdivenlerle çıkılan bir asma katta üç nöbetçi odası bulunmaktadır. Kapının orijinalinde üzerinde bir zamanlar Fatih Sultan Mehmed için yapılmış iki katlı köşk mevcuttur. Bazı tarihçiler bu köşkün sonradan maliye dairesinin veznesi olarak kullanıldığını belirtmektedir. Bu köşke aynı zamanda vezne köşkü de denilmiştir. Ancak bu köşk günümüze kadar gelememiş, 1866 yılındaki yangın öncesi yıktırılmıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında bu köşkte Mısır’dan getirilen sanatçılar da kalmıştır. Bugün bu köşk yerinde korkuluk bulunmaktadır. Saltanat Kapısı denilen bu kapı sabah ezanı ile açılıp, yatsı ezanı ile kapanmaktaydı, kapıda genellikle 400 kadar nöbetçi bulunmaktaydı.
Topkapı Sarayı I. Avlu Binaları
Bab-ı Hümayun Kapısı’ndan birinci avluya girilmektedir. Birinci avluda sol tarafta göze çarpan yapı, heybeti ile Aya İrini Kilisesi’dir. Aya İrini Kilisesi tarihi ve mimarisi bir başka yazı konusudur. Ancak saray yapıldıktan sonra camiye çevrilmemiş sırası ile cephanelik, silah ambarı ve askeri müze olarak kullanılmıştır. Aya İrini ile sur arasında Hırka-i Saadet taşlığını yıkama görevi verilen Sim Sakalar’ın koğuşu ve yine Hırka-i Saadet dairesinin hasırlarını ören Hasırcılar Koğuşları var olmuş olsa da bu yapılar günümüze kadar gelmemiştir.
Cephaneliklerden birinin köşesine yakın nişan taşı, Şehzade Sultan Ahmet’in 1503 yılında topuz attığını belirtir.
Darphane
Yine Aya İrini’nin arka tarafında Darphane-i Amire binaları vardır. Bazı kaynaklara göre buradaki binalar 1750-1760 yılları arasında yapılmıştır. Bazı kaynaklara göre (Raşid tarihi) ise daha eskidir. 1707 yılından önce yapılmış olup 1727 yılında da onarım görmüştür. Buradaki darphane binasında sadece para basımı değil aynı zamanda sarayda ve özellikle Harem’de kullanılmak üzere altın ve gümüş eşyalar da yapılmıştır.
Odun Ambarı
Birinci avlunun günümüze kadar gelmeyen bir başka yapısı da odun ambarlarıdır. Sarayda yaşayan veya çalışan 15.000 kişi için yemek çıkartan mutfaklarda, sarayın daire ve koğuşlarında, köşklerinde ve Harem’de yanan ocaklarda kullanılmak üzere çıkartılan odunlar buradaki odun ambarında depolanmaktadır.
Topkapı Sarayı Alay Köşkü veya Mermer Köşk
Günümüzde her ne kadar birinci avlu bir bahçe biçiminde olmuş olsa da aslında bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve binaları ile Gülhane Parkı’nın bir kısmı da ilk yapıldığında birinci avlu içinde bulunmaktadır. Aynı şekilde birinci avlu içinde, Eminönü tarafından Gülhane Parkı’nın girişine gelirken surların hemen üzerinde yer alan bir yapı vardır. Hemen herkesin altından yürüdüğü ama fark etmediği bu köşkün adı Alay Köşkü veya Mermer Köşk’tür. Alay Köşkü’nün hemen yanındaki kapıya da Soğukçeşme Kapısı denilmektedir. Günümüzde bu kapı Gülhane Parkı’na girilen kapıdır.
Sarmaşık şeklindeki kurşun örtülü kubbesi ile Alay Köşkü, Topkapı Sarayı’nın İstanbul yoluna bakan tek yapısıdır. II. Mehmed döneminde yapılmış olan yapı, birçok onarım geçirmiştir. Günümüzdeki yapı ise 1819 yılında II. Mahmud döneminde tekrar yapılmıştır. Ordu alayları bu köşkün önünden geçerken padişahlar da köşkteki pencerelerden geçit törenini izlemiştir. Bu merasim töreni içinde orduya teçhizat sağlayan esnaf localarının yönetimi de locaya bağlı esnaflar da olurdu.

Çinili Köşk
Mimari kökenini Selçuklu dönemi eyvanlı yapı üslubundan alan Çinili Köşk günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri alanı içinde kalmaktadır. Dış cephesi sırlı çinilerle kaplandığı için Çinili Köşk ismini almıştır. Günümüzde içinde de Osmanlı dönemi çini örnekleri sergilenmektedir. Köşkün bir diğer adı da Sırça Köşk’tür. 1875 ile 1891 yılları arasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak hizmet vermiştir. 1473 yılında (bazı kaynaklara göre 1472) bitirilen bina, kimi tarihçilere göre günümüzde klasik tarzda olan arkeoloji müzeleri binasının yerindedir. Daha fazla bilgi için İstanbul Arkeoloji Müzeleri sayfasına göz atabilirsiniz.
Birinci Avlu Diğer Binaları
Birinci avluda ayrıca Davalar Kasrı denilen bir kasır da mevcut olmasına rağmen günümüze kadar gelememiştir. Bu kasırda ise her gün kubbe vezirlerinden biri davacı olan kişilerin dilekçelerini toplar, araştırmasını yapar, bilgileri toplayarak davanın gidişatı hakkında şeriat kanunları konusu içinde gereğini yapardı.
Has ahır dışında İmparatorluk Ahırı denilen günümüze kadar gelememiş bir yapı grubu daha birinci avlu sınırları içindedir. Ayrıca Matbaa-i Amire de yine bu avluda bulunmaktadır. Günümüzde Gülhane olarak isimlendirdiğimiz alanda ilk yapıldığı yıllarda ufak ahşap yapılar ile bu yapıların arasında langa denilen bostanlar bulunmaktadır. Langa ismi Bizans’tan Osmanlı diline geçmiş orijinali ‘vlanga’ olan dışarda kelimesinin karşılığıdır. Gülhane Meydanı ise1839 yılında yapılmıştır.
Sepetçiler Kasrı birinci avluda bulunan kıyı köşklerinden biridir. Marmara kıyısında sur üzerine yapılmıştır. Günümüzde orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiş olan yapıda sadece kubbeli tavan korunabilmiştir. Yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte yapı aslının Bizans dönemi zamanından kalma olduğu düşünülmektedir. Hemen yanında bir kayıkhane bulunmaktadır. Kayıkhanede bulunan kadırgaların bir kısmı günümüzde İstanbul Deniz Müzesi içinde görülebilir. Yalı Kasrı da Sepetçiler Kasrı gibi sur üzerine tek katlı yapılmış olup günümüze kadar gelememiştir.
Topkapı Sarayı’na ismini veren, Sarayburnu sahilinde bulunan ahşap ve büyük bir sahil kasrı, Sultan II. Mahmud döneminde onarım görmüş ve Sultan Abdülaziz döneminde yanarak yok olmuştur. Doğu tarzındaki mimarisiyle görenleri büyüleyen ahşap saray, günümüzde iki gravürde görülmektedir. Bu ahşap sarayın yakınlarında bulunan Şirin Kasrı da günümüze kadar gelememiştir. Şirin Kasrı balgam taşından yapılmış, oda duvarları baştanbaşa aynalarla donatılmıştır.
Günümüze kadar gelememiş Serdab Köşkü de birinci avlu içerisindeki köşklerden biridir. Köşkten ziyade tek katlı bir yapı olduğu düşünülen Serdab’ın üzerinde Bizans döneminden kalma Kıztaşı’na benzer bir sütun bulunmaktadır. Üzerinde tarihçiler tarafından Agios Simeon (Ayyos Simeon) heykeli olduğu söylenmesine rağmen saray içindekiler tarafından da ufak bir rasathane olduğu söylenmektedir.
Gülhane Parkı Köşkleri ve Yapıları
Has bahçe denilen alan ile Gülhane Parkı yan yana bulunmaktadır. Gülhane ismi saray için gül kokusu damıtan bir imalathanenin burada olmasından gelmektedir. Günümüze kadar gelememiş Gülhane yapıları arasında iki fişek deposu, İshakiye Köşkü, İncili Çavuş Köşkü, Sultan Murad ve Sultan Mahmud köşkleri bulunmaktadır. Sultan Mahmud Köşkü sonradan Aslanhane olarak da kullanılmıştır. Gülhane sonunda iki adet kule ile önlerinde iki nişan taşı bulunmaktadır. Ayrıca sahil tarafında da Mezbelekeşan Ocağı denilen bir yapı vardır. Bu yapılar da günümüze kadar gelmemiştir. Mezbelekeşan Ocağı’nda sarayın çöplerini denize döken hizmetlilerin kaldığı yerdir.
Topkapı Sarayı Orta Kapı veya Babüsselam Kapısı
Sarayın Saltanat Kapısı’ndan girip neredeyse sarayı çepeçevre saran birinci avlunun bittiği yer olan Babüsselam Kapısı, iki büyük kulesi ve odaları ile gösterişli bir kapıdır. Yapıldığı II. Mehmed döneminde kulesiz olan kapının kuleleri Kanuni Sultan Süleyman devrinde eklenmiş ve sonrasında da birçok onarım görmüştür. Kuleler kesme taştan olup Kanuni’nin Macaristan seferi anısına yapılmıştır. Kulelerin konik kurşun külahları, külahların oturduğu geniş saçaklar ve kapının geniş kemerli girişi gösterişlidir. Kulelerin savunma amaçlı yapıldığına dair bir teçhizat ve tertibat bulunmamaktadır.
Bu gösterişli kapının dışarıdaki birinci avluya ve içerideki ikinci avluya açılan birer demir kapısı bulunmaktadır. Ayrıca demir kapı pervazı üzerine kakma olarak amel-i gaybın Mehmed 1534 ibaresi bulunmaktadır. İki kapı arasında da 1758 yılında yapılmış olan Barok tarzında çeşme mevcuttur. Çeşme aynı tarihte ikinci avlu tarafında yapılan sekiz sütun üzerine revak yapılırken konulmuştur. Sütunlardan biri pembe renkli granitten olup diğerleri mermerdir. Bu sütunların devşirme olarak başka bir yapıdan getirildiği düşünülmektedir. Kapı geçidinin üstüne gelen ahşap tavan, oyma silmeleriyle sekiz dilime ayrılmıştır. Her bölümün ortasında yumurta biçimli madalyon bulunmaktadır. Tam ortadaki göbekteki oyma çiçekler ise adeta bir sanat eseridir.
Sarayın ilk kapısı olan Bab-ı Hümayun Kapısı’ndan at ile girme izni verilen herkes bu kapıda attan iner ve içeriye yürüyerek girmek zorunluluğundadır. Bu kapıdan sorumlu olan kişilere Dergâh-ı Ali Kapucuları denilmektedir. Bu görevdeki en üst yetkiliye Kapucubaşı ismi verilmiştir. Özellikle Divan-ı Hümayun’dan çıkan fermanları ve emirleri muhataplarına götürüp tebliğ etme görevleri de bu kişilere verilmiştir. Ayrıca sadrazamla görüşmek isteyen veya Arz Odası’nda padişahın huzuruna çıkmak isteyen elçiler bu yetkililerin odasında misafir edilmektedir. Vezirlerin veya diğer devlet büyüklerinin gerektiğinde tutuklandığı kapı da bu kapıdır. İkinci avluda bulunan Topkapı Sarayı yapıları ise aşağıda bulunmaktadır. İkinci avluya aynı zamanda Alay Meydanı da denilmektedir.

Kubbealtı veya Divan-ı Hümayun Binası
Kubbealtı, devleti padişah adına yöneten Divan-ı Hümayun’un toplandığı yerdir. 16.yy. yapısıdır. İlk divan yeri Babüssaade’nin solunda ve ahşaptır. Bina kubbeli olduğu için Kubbealtı ismini almıştır. Yapıda yan yana iki oda bulunmaktadır. Bu odalardan biri toplantı odası diğeri de toplantıda alınan kararların yazıldığı Divan-ı Hümayun Kalemi (Hâcegân) odasıdır. İki oda arasında duvar yoktur. Sadece yüksek bir korkuluk bulunmaktadır. Toplantı odasının üst tarafında kafes denilen ve padişahın toplantıları gizlice izlediği pencereli bir oda bulunmaktadır.
Kubbealtı’nın önü doğu mimarisi tarzında uzun saçaklı ve süslü demirden parmaklıklı, uzun saçaklıdır. Kubbealtı girişinde Divanhane kapısının her iki yanında 1792 (III. Selim) ve 1819 yıllarında (II. Mahmud) onarıldığını gösteren kitabeler bulunmaktadır.
Haftanın her Salı günü Sadrazam, Kubbealtı’nda altı Vezir, bir Başdefterdar (Maliye Bakanı), bir Nişancı (Tapu Bakanı), bir Reisülküttab (yönetici kâtip), Divanı Hümayun Başkâtibi (Dışişleri Bakanı), iki Kazasker (büyük hâkim), Kaptan Paşa (Amiral) ve Yeniçeri Ağası ile toplanır ve devlet işleri ile ilgili hükümler verilirdi. Bu yazının sonunda Dış Saray bölümü ile ilgili geniş bilgi verilmektedir.
Ayrıca Kubbealtı binasının hemen bitişiğinde Maliye Defterhanesi denilen bir başka yapı yer almaktadır. Buraya devlet gelirlerinin toplandığı ve devlet giderlerinin ödendiği hazine yer aldığı için Hazine-i Hümayun veya Divan-ı Hümayun Hazinesi adı verilmiştir. Bir savaşa veya sefere çıkılacağı zaman giderler buradan ödenmiştir. Eğer Hazine-i Hümayun’da yeteri kadar altın yoksa bu giderler sonradan geri ödenmek üzere bizzat Hazine-i Hassa (padişahın özel hazinesi)’dan istenmiştir.
Kısmen ahşap olan bina, ilk önce bir yangın neticesinde yandığı için 1665 yılında IV. Mehmed tarafından kâgir olarak onarılmıştır. Bu onarımda binanın aslında ne kadar sadık kalındığı bilinmemektedir. Yapının sonraki onarımları 1792 yılında III. Selim ve 1820 yılında II. Mahmud dönemindedir.
İkinci avluda ayrıca saray mutfakları da bulunmaktadır. Şerbethane, Helvahane bu avluda sağ taraftadır.
Kule veya Kasr-ı Adalet (Adalet Binası)
Günümüzdeki kulenin üst kısmı 19.yy’ın ikinci yarısında yapılmıştır. Mevcut kulenin kaidesinde eski kulenin izleri görülmektedir. Kulenin günümüze kadar gelmesi tarihi olarak üç bölüme ayrılabilir. Sarayın yapıldığı ilk dönemde kule pek yüksek değildir ve taştan yapılmıştır. İkinci dönem 19.yy ortalarına kadar olan görünümüdür. Taş yapısı üzerine ahşap bir köşk yapılmıştır. Külah gayet sivri ve diktir. Köşk, dört tarafında manzaraya hâkim olacak şekilde ahşap direkler arasında pencerelidir. Üçüncü dönem ise günümüzdeki durumudur. II. Mahmud zamanında yapıldığı düşünülen kagir kule üstünü mimar Sarkis Balyan yapmıştır. Böylece kule günümüzde bilinen mimari üslubuna getirilmiştir.
Beşir Ağa Camii
İkinci avlunun sol tarafında bulunan caminin, I. Mahmud’un döneminde Kızlar ağası Hacı Beşir Ağa tarafından 1717-1746 yılları arası yaptırıldığı düşünülmektedir. Camiinin üzerinde daire şeklindeki pencere orijinal olup renkli camlarla Kelime-i Şahadet yazılıdır. Mescidin duvarlarındaki hat yazılarını bizzat Sultan Abdülmecid yazmıştır.
Has Ahır veya Istabl-ı Amire
Beşir Ağa Camii’nin karşısındaki uzun binadır. Kitabesine göre 1478 yılında yapımı bitirilmiştir. Sarayın has ahırı olarak kullanılmıştır, padişaha ait atların burada bulunduğu bilinmektedir. İçeriye girildiğinde hayvanların su içtiği yalaklar hala görülmektedir. Ayrıca bu binanın bazı bölümleri ahır memur ve kâtiplerine ayrılmış odaları da barındırmaktadır.
Saray Mutfakları
Topkapı Sarayı yapıları arasındaki mutfaklar, bacaları ile en karakteristik olan yapılardır. 175 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğindeki yapılar 5250 metrekare yer kaplamaktadır. Marmara Denizi’ne bakan kısımda olan mutfak bölümü aslında kendi içinde birçok mutfağı ve koğuşları, daireleri, hamam ve cami gibi yapıları barındırmaktadır.
Aşhane bölümünün 20 kubbesi, helvahane bölümünün 3 kubbesi bulunmaktadır. Saray mutfakları bölümü uzunlamasına bir yol ile ikiye ayrılmaktadır. Bu yol da üç yerinden çapraz tonozlu girişlerle meydana bağlanmaktadır. Yolun üzerinde bir zamanlar saçak olduğu düşünülmektedir. İzleri günümüze kadar gelememiş olsa da 20.yy ortalarına kadar bu izler görülmüştür. Servis, erzak girişi ve su deposu yolun devamındadır. Meydan tarafındaki yapılar deniz tarafındaki yapılara istinaden daha dar bir yapıdadır. Aslında 16.yy ve 17.yy yapıları olan Saray mutfakları bölümü Cumhuriyet döneminde büyük onarım ve yenileme çalışmaları görmüştür.
Zülüflü Baltacılar Ocağı, Raht Dairesi de Orta Kapı ile Babüssaade Kapısı arasında kalan avlunun diğer günümüze gelememiş yapılarıdır.
Babüssaade Kapısı veya Akağalar Kapısı
Topkapı Sarayı’nın üçüncü büyük kapısı Babüssaade, ikinci avlunun bittiği yerdir. Babüssaade Kapısı tam olarak padişahın özel hayatının yaşandığı yer olan Enderun Hümayunu’na giriş kapısıdır. Bu kapı da II. Mehmed zamanında yapılmıştır. Ancak zaman içinde birçok onarım geçirerek orijinalliğini yitirmiştir. Bu kapı da Babüsselam kapısı gibi her iki yönde kapısı olan anıtsal kapılardandır.
Bu kapının en önemli özelliği kılıç kuşanma ve cülus törenlerinin yapıldığı yer olmasıdır. Cülus töreni vefat eden ya da tahttan indirilen padişah yerine yeni padişahın tahta çıkış törenidir. Kılıç kuşanma ve cülus törenlerinde İmparatorluk tahtı kapı önüne çıkartılmışken bayram tebrikleri de burada padişah tarafından kabul edilmiş ve bayramlarda da daha küçük olan Bayram Tahtı kullanılmıştır. Kapının ayrıca iç tarafında üç büyük yuvarlak levha vardır. Bu levhaların içinde altın yaldızlı harflerle padişah isimleri yazılıdır.
Bu kapı sonrası ilk Arz Odası önünden geçilmekte ve Enderun avlusu denilen III. Avlu’ya girilmektedir. Bu avlunun üç kenarını çevreleyen ve çeşitli zamanlarda nitelikleri ve nicelikleri değişen koğuşlar farklı teknik ve biçimlerde inşa edilmiştir. Buradaki yapılar genellikle iki katlıdır.
Bu kapının her iki yanında Akağalar koğuşları bulunduğundan buraya Akağalar Kapısı da denilmektedir. Akağaların ilk görevi hareme yabancıları sokmamaktır. Ayrıca sabah namazı öncesinde kapıyı açmak ve akşam namazı sonrasında da kapıyı kapatmaktadır.

Arz Odası
Babüssade Kapısı çıkışında hemen Arz Odası bulunmaktadır. Arz Odası padişahın vezirleri, devlet erkânını ve yabancı devlet elçilerini huzuruna kabul ettiği yerdir. Arz Odası, Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Tek başına bir yapı olan Arz Odası, etrafı revaklı ve geniş saçaklıdır. Revaklar yirmi iki sütundan ve yirmi iki kemerden oluşmaktadır.
Yapının üç kapısı bulunmaktadır; bunlardan ilki Babüssaade’ye diğer ikisi de üçüncü avluya açılmaktadır. Duvarlarda İznik çinilerinden oluşturulmuş panolar ve 16.yy’da Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan bir çeşme vardır. Çeşmenin yanındaki kapının üzerinde Sultan III. Ahmed’in imzasıyla hat yazısı ile yazılmış besmele levhası (1723-1724) bulunmaktadır. Ayrıca II. Mahmud’un da aynı şekilde yazılmış levhası (1810) hemen yanındadır. Arka duvarsa ise IV. Mustafa’nın tuğrası (1807) yer almaktadır.
Arz Odası’nın odağı ana kabul salonudur. Kapıdan girince sol tarafta üzeri dört zarif ahşap sütunlu ahşap kubbeli sedir şeklinde bir taht vardır. Kubbesinin içindeki tarihte 1005-1006 (miladı 1596) senelerinde yapıldığını gösteren işaret bulunmaktadır. Bu tahtın örtü ve yastıkları, odanın perdeleri sıvama inci ve zümrüt ile işlenmiş olduğundan Topkapı Sarayı Hazine Dairesi bölümünde sergilenmiştir. Tahtın hemen yanında dökme tunçtan bir de ocak bulunmaktadır. Arz Odası 1856 yılında yanmış olsa da yalnızca taht ve tunç ocak kurtarılmıştır. Sonraki senelerde yapılan onarım çalışmaları ile günümüzdeki halini almıştır.
Arz Odası, 7,30 m x 9,05 m olup 66 metrekaredir. Sütunlarla bina arasındaki koridorun genişliği ön cephede 4 metre, diğer üç cephede 3,70 metredir. Yapı ortasında yerden yüksekliği 10 metre olan bir iç kubbe bulunmaktadır. Geniş saçaklı ahşap çatı kubbenin üzerine yapılmıştır. Duvarlarla kubbe ise kârgirdir. Yapının bulunduğu alan olan üçüncü avlu meyilli bir zemindedir. Babüssade Kapısı’nda Arz Odası’na düz zeminde girilirken, diğer tarafta biri 14 diğeri 12 basamaklı olan çifte merdivenle çıkılmaktadır.
Enderun Avlusu
Arz odası bitiminde Enderun avlusu karşımıza çıkmaktadır. Avlunun üç kenarını çevreleyen ve zaman zaman nitelik ve nicelikleri değişen koğuşlar orijinalde farklı teknik ve biçimlerde inşa edilmiştir. Sırası ile büyük oda, küçük oda, Seferli, Kilerli ve Hazineli koğuşları isimleri verilen bu yapıların içlerinde koğuşlar, helalar, hamamlar ve kahveleri ile ocakları bulunmaktadır. Arazinin durumuna göre bazılarında bodrum katları da mevcuttur. Günümüzde ise bu yapılar tamamen değiştirilmiş ve zaman içinde arşiv dairesi, müze müdürü odası olarak kullanılmıştır. Özellikle 1856 yılındaki büyük Topkapı yangını sonrasında avluda da değişiklikler yapılmıştır.
Üçüncü Ahmed Kütüphanesi
Üçüncü avluda Arz Odası sonrasındaki yapı gösterişli Türk mimarisi eserlerinden olan Sultan III. Ahmed Kütüphanesi’dir. Bir diğer adı da Enderun Kütüphanesi’dir. Tamamen beyaz mermerden yapılmış, üzeri kurşunlu kubbelerle örtülü 18.yy eseridir. Kütüphaneye iki taraflı mermer bir çift taraflı merdiven ile girilmektedir. Yapının merkezinde büyük bir kubbe bulunmakla birlikte her iki yanında tekne kubbe, ön tarafında ise üç küçük kubbe daha vardır. Kubbelerin bakır olan alemleri ise lale ve nar şeklindedir.
Merdivenlerden çıkılınca stalaktitli başlıklı dört sütunun taşıdığı sivri kemerlerle çevrilmiş üzerinde üç kubbe bulunan sahanlığa girilmektedir. Tam ortada fildişi ve bağa bile bezenmiş kapının hemen üzerinde yapının kitabesi bulunmakta ve kitabede hicri 1131 (1719) yazmaktadır. Merdiven sahanlığının önünde kapının tam karşısında üç kısımdan oluşan üzerlerinde Rumilerden meydana gelen bir taç bulunan çeşme ile ufak bir çeşme bulunmaktadır. Aslında bu yapı yerinde İkinci Sultan Selim dönemi ve Mimar Sinan yapısı olan Havuz Köşkü veya Havuzlu Köşk denilen bir yapı vardır. Ancak harabe haline geldiği için Sultan III. Ahmed’in bu yapıyı yıktırıp yerine bu kütüphane yapısını yaptırdığı düşünülmektedir.
Osmanlı’nın son dönemlerinde Arapça, Farsça, Rumca, Sırpça, Macarca ve Türkçe olmak üzere toplamda 3515 adet olan kitap ve el yazmaları sonraki yıllarda yabancı dilde olan kitapların çoğu elden çıkartılmış ve sayıları 30 cilde kadar düşürülmüştür (Sedad Ekrem Koçu).
Kütüphanenin karşısında mermerden bir çeşme ile çeşmenin yanında bir de güneş saati bulunmaktadır. Güneş saatinin Fatih Sultan Mehmet döneminde yapıldığı, Sultan III. Selim döneminde Silahtar Seyyid Abdullah Efendi tarafından 1794 yılında yenilendiği, saatin hemen yanında yazmaktadır.

Ağalar Camii
Topkapı Sarayı yapıları içindeki Ağalar Camii, III. Ahmed Kütüphanesi’nin hemen yanı başında girişe göre sol tarafında bulunmaktadır. Topkapı Sarayı’nın en büyük camisi olmakla birlikte Fatih Sultan Mehmed döneminde yapılmıştır. Zülüflü ağaların ve saray içi oğlanların ibadet ettiği camidir. 17.yy’da yapılan restorasyon çalışmaları esnasında Türk çiniciliğinin muazzam eserleri ile donatılmıştır. Topkapı Sarayı içindeki köşkleri ve yapıları ile müze haline getirilince yapı da kütüphaneye çevrilmiştir. Kütüphaneye çevrilince sarayın çeşitli yerlerindeki eserler de buraya getirilmiş ve bir de okuma salonu yapılmıştır.
Topkapı Sarayı Köşkleri Fatih Köşkü veya Enderun Hazinesi
Fatih Sultan Mehmed’in ikametgâhı olan yapı avlunun sağ uç tarafında eğimli arazide bir bodrum katı üzerine inşa edilmiştir. Yapının biçim itibari ile Bizans dönemi yapısı olduğunu düşünenler de mevcuttur. Yavuz Sultan Selim Mısır dönüşünde burayı hazine ile doldurmuştur. Sultan Süleyman tarafından ikametgâh olmaktan çıkartılmış ve hazineye devredilmiştir. Marmara Denizi tarafında gösterişli bir manzaraya hâkim durumdadır. Köşk üç salon, bir sofa, bir hamam ve soğukluktan meydana gelmektedir. Saray tarafındaki avlusu ise dokuz sütundan oluşan kemerli bir revaktan oluşur. Salonlardan ikisi ahşap çatılı ve ocaklıdır. Marmara Denizi’ne bakan salon cumbalıdır. Bu salondan kubbeli olan büyük salona geçilmektedir. Kubbeli salonu soğukluktan ayıran kalın duvar içindeki merdivenden de bodrum katına inilmektedir. Hamam kısmı ise günümüze kadar gelememiştir. Sofanın ortasında bir de şadırvan bulunmaktadır.
Kubbeli olan odaların pencere sistemi ile pandantifler arasında uyumsuzluklar görülebilir. Bu odalarda pencereler derin hücreler içine alınmıştır. Taşıyıcı kemerler sivri değildir. Günümüze kadar özellikle depremlerden zarar gören yapının 16.yy’daki krokileri hala mevcuttur. Osmanlı mimari elemanları yapıda göze çarpmaktadır.
Enderun Hazinesi’ni ilk olarak Abdülmecid ziyarete açmıştır. Kırım Savaşı nedeniyle Topkapı Sarayı’na gelen Fransız, İtalyan, İngiliz elçileri ile çok sayıda İstanbullu bu hazineyi ilk gören kişilerdir. 1950 yılında Demokrat Parti, TBMM içinde bir heyet yetkilendirilmesini isteyerek hazinedeki eşyaların sayımını istemiştir.
Hırka-i Saadet Dairesi
Topkapı Sarayı müzesi içerisindeki en önemli yerdir. Burada bugün bile kutsal emanetler olarak adlandırılan peygamberin eşyaları, Kâbe’den getirilen eşyalar, Kâbe anahtarları ve çeşitli kutsal eşyalar bulunmaktadır. Bu dairenin bakım ve muhafazasını ise Zülüflü ağalar yapmaktadır. Senede bir defa Ramazan ayının 15. günü başta padişah olmak üzere saray erkânı tarafından ziyaret edilmiştir. Bu ziyaretler yıllar içinde kendi geleneklerini oluşturmuştur. Topkapı Sarayı’nın bu bölümünde bugün de kesintisiz 24 saat Kuran okunmaktadır.
Kutsal Emanetler Dairesi yapım bakımından Topkapı Sarayı içinde özellikli bir yapıdır. Fatih dönemi yapısı olan daire (1478), Yavuz Sultan Selim tarafından Kutsal Emanetler’e tahsis edilmiştir (1516-1522). Günümüze gelene kadar pek çok tamir ve onarım gören yapı çevresi revaklı, dört kubbelidir. Dört kubbeden birinin altında şadırvan bulunmaktadır. Şadırvan aynı zamanda girişte bulunduğu için giriş kapısına aynı zamanda Şadırvan Kapısı da denilmektedir. Yapı kare planlı olup bir kenarı 23 metre uzunluğundadır.
Şadırvanlı kubbenin sağındaki kubbenin altına Arzhane denilmektedir. Arzhane arkasında da Hırka-i Saadet odası bulunmaktadır. Hırka-i Saadet odasının kapısı Tahsin Öz döneminde Sedefkâr Vâsıf Bey tarafından tasarlanmış ve yapılmıştır. Adeta bir sanat eseridir. Odanın orijinal kapısı ise II. Mahmud zamanında yapılmış rokoko üslubunda bir kapıdır ve günümüzde Topkapı Sarayı deposunda bulunmaktadır. Bu odanın dört penceresi ve duvara gömme üç dolabı bulunmaktadır. Duvarlarda 16.yy çinileri mevcuttur. Odanın tonozlu kubbesi ise som gümüş işlemelerle donatılmıştır. Günümüzde odaya girildiğinde ne yazık ki kimse kafasını yukarı kaldırmadığından bu 16.yy işlemelerini görmemektedir.
Ayrıca Sedad Hakkı Eldem’in Topkapı Sarayı isimli kitabındaki bilgilere göre Yavuz Sultan Selim, Hırka-i Saadet Dairesi altında dolap şeklinde iki kanatlı küçük bir kapı ile kırk basamak ile inilip veya çıkılabilen eski bir has oda yaptırmıştır. Kitabelerden anlaşıldığı üzere Has Oda birçok defa birçok padişah tarafından tamir ettirilmiştir. Bu kitabeler de Has Oda’nın kendi içinde değil yemekhanesinin içinde bulunmaktadır.
Hırka-i Saadet Dairesi İçinde Bulunan Kutsal Emanetler
Bu bölüm yukarıda okuduğunuz üzere içinde korunduğu kutsal emanetlerden dolayı Topkapı Sarayı yapıları ve köşkleri içinde en önemli olanıdır. Daire dört odadan oluşmakta ancak sadece üç odası görülebilmektedir. Dördüncü odasına ise Hacet Penceresi denilen bir pencereden bakılmakta ve Hırka-i Saadet böylece görülmektedir. Hırka-i Saadet’in bulunduğu odanın duvarlarındaki dolaplarda ise peygamberin kadınlarının giyim eşyaları bulunmaktadır (Hayat Tarih Mecmuası 1965 Haziran).
Bu dairede görülmesi gereken önemli tarihi eşyaları, kutsal emanetleri veya eserleri detayları ile görmek ve incelemek için Topkapı Sarayı eserleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Padişah dâhil kırk hizmetlinin hizmet ettiği bu bölümde, Kabe’den getirilen tövbe kapısı, Hz. Ali ve Hz. Ömer’e ait kılıçlar (Zülfikar ne yazık ki artık sergilenen eserler arasında gösterilmiyor, ancak silahların restorasyonundan sonra gösterileceği belirtiliyor), peygambere ait yay, peygambere ait kılıçlar, Kabe’den getirilen altın oluk ile Kabe anahtarları, Sakal-ı Şerif’ler, Name-i Saadet, peygamberin ayak izleri, Hz. Musa’nın asası, deri üzerine yazılmış Kuran-ı Kerim’ler, peygamberin dişi, mührü, Sancak-ı Şerif ve diğer kutsal emanetler bulunmaktadır. Ancak bilinmesi gereken önemli bir bilgiyi paylaşmakta fayda var. Topkapı Sarayı köşkleri ve yapıları ile devamlı suretle restorasyona girmektedir. Bunlara sergilenen çeşitli eserler de dâhildir. Bu anlamda görülecek eserler değişkenlik gösterebilir.
Has Oda
Osmanlı padişahlarına özel olan Has Oda, İç Saray denilen Enderun ile Harem arasında bulunmaktadır. İki katlı olmakla birlikte yazlık ve kışlık olarak tabir edilen iki bölümden oluşmaktadır. Has Oda, Fatih Sultan Mehmet’in emri ile kurulmuştur. Enderun eğitim sisteminin en önemli ve kademe olarak en yüksek odasıdır.

Topkapı Sarayı Dördüncü Avlu Köşkleri ve Yapıları
Sarayın en son avlusu, dördüncü avludur. Enderun Hümayun bölümünün de sonu olmaktadır. Saray erkânının yaşadığı bölümün bir parçası olan dördüncü avluda on adet yapı bulunmaktadır. Esasen bu avlu Topkapı Sarayı iç bahçesi olarak kullanılmıştır.
Baş Lala Kulesi ve Hekimbaşı
Hekimbaşı Kulesi olarak da geçmektedir. Ancak saray halkı tarafından Başlala Kulesi denilmektedir. Fatih Sultan Mehmed dönemi yapılarındandır. Kare planlı olan yapı günümüzde ahşap çatılıdır. Ancak ilk yapıldığında üzerinde birkaç kat daha olduğu düşünülmektedir. Kulenin içinde hekimbaşı ile saray hekimleri için bir daire ile eczane bulunmaktadır. Saray için yapılan ilaçlar ve merhemler burada yapılmıştır. Kule aynı zamanda 20.yy’ın başlarında Taş Kule olarak anılmakla birlikte, saray hizmetlilerin musiki çalışma yeri olarak da kullanılmıştır.
Sofa Köşkü veya Kara Mustafa Paşa Köşkü
Topkapı Sarayı içindeki köşkler veya mimari yapılar arasında, Harem bölümü hariç yegâne ahşap binadır. Bir diğer ismi de Kara Mustafa Paşa Köşkü’dür. Günümüzdeki Sofa köşkü 1704 yılında III. Sultan Ahmed tarafından aynı ismi taşıyan yapı üzerine yaptırılmış. Köşkün içinde ve duvarların üzerinde zamanında bulunan Osmanlı şairi Hâkâni Mehmet Bey’in beyitleri bulunmasına rağmen günümüzde bu beyitler görülememektedir. İki büyük salondan meydana gelen köşk Lala Bahçesi tarafında zeminle bir iken, diğer tarafta sütunlar üzerinde durmaktadır. Sofa Köşkü’nün iki salonunun arasından aşağıdaki avluya inen merdiven bulunmaktadır.
Revan Köşkü
Geniş saçaklı, büyük kubbesi, zarif bacası ile mermerden yapılmış olan tek odalı köşktür. 17.yy’da, (bazı kaynaklara göre 1635 yılında) Sultan IV. Murad zamanında yapılmıştır. Merdiven ile çıkılan taşlığın sonundaki Bağdat Köşkü planı ile hemen hemen aynıdır. Revan ismi IV. Murad’ın doğudaki Revan isimli seferinden alınmıştır.
Kubbe içi altın varaklı nakışlarla işlenmiştir. Ancak bu nakışlar Mustafa Paşa Köşkü içinde olduğu gibi deri üzerine işlenmiştir (Sedad Hakkı Eldem’in Topkapı Sarayı isimli kitabında ise bu köşkteki kubbe işlemeleri ise orijinalinde boyanmıştır denmektedir). Aynı şekilde köşkün üç çıkıntısının tavanları da deri kaplama olup süslemeler bu deri üzerine işlenmiştir. Köşkün içindeki üst pencereler haricinde ayrıca kubbeye de daha fazla ışık alınması için küçük pencereler açılmıştır. Sultan I. Mahmud burayı 1733 yılında kitaplık haline getirmiştir. Buradaki dolaplarda bulunan kitaplar Ağalar Camii içinde açılan kütüphaneye sevk edilmiştir.
Topkapı Sarayı köşkleri içinde önemli bir yere sahip olan Revan Köşkü altındaki merdivenden çıkılınca tam karşıda, taşlıkta bir balkon görünür. Balkona sonradan kameriya şekli verilmiş olup Sultan İbrahim Kameriyesi veya İftariye denilmektedir.

Bağdat Köşkü
17.yy’ın ilk yarısında IV. Murad’ın Bağdat Seferi ve ikinci fethi anısına taşlığın kenarında bir set üzerine yapılmıştır. 1639 yılında bitirilen köşkte IV. Murad (ölümü 1640) istemiş olduğu gibi sefahat yaşayamamıştır. Bağdat Köşkü yerden 7 metre yüksekliktedir. 22 mermer sütun üzerinde geniş saçaklı revak bulunmaktadır. Kubbeli bir yapı olup revaklar dâhil köşeleri geniş saçaklı bir çatı örtmektedir. Kubbenin orijinalindeki işlemeler deri üzerine çizilmiştir.
Kubbe narçiçeği renkli zemin üzerine beyaz narçiçekleri, nergisler kabartma şeklinde yapılmış olup yer yer de yaldızlı narçiçekleri bulunmaktadır. Köşkün mimarı devrin mimarbaşı Hasan ağadır. Patrona Halil isyanı sonrası isyancılar cellatlara burada padişah tarafından teslim edilmiştir.
Topkapı Sarayı Köşkleri Haricinde İftariye, Sünnet Odası ve Havuzu
Bağdat Köşkü’nün hemen yanı başındaki taşlıkta bulunan bu yapılar ‘incirlik’ denilen Gülhane koruluğunun adeta başladığı yerdir. Taşlıktaki balkon tarafı koruluktan neredeyse on metre yüksekliğinde olup ortasında dört köşesinde dört ince sütun olan, bakır gölgelikli, soğan kubbeli bir yapı vardır. Kubbenin üzerinde altın yaldızlı bir alem bulunmaktadır. Gölgeliğin etrafındaki kasideye göre Sultan İbrahim tarafından Ramazan ayında iftar açmak için yaptırılmıştır.
İftariyenin karşısında fıskiyeli havuz, sağında ise Sünnet Odası bulunmaktadır. Padişahlar namazların sünnetlerini burada kıldığı ve şehzadelerin sünnet edildiği mekan olduğu için ismi bu şekilde verilmiştir.
Sünnet odasının içi çinilerle kaplanmıştır. Ancak Topkapı Sarayı’nın 20.yy’ın ikinci yarasında yapılan restorasyonunda bu çiniler ne yazık ki yanlış konulmuştur. Günümüzde de bu çinilerin duruş biçimleri hatalıdır. Odanın cephesinde mermer teknelerinin oturtulduğu dört penceresi bulunmaktadır. Her pencerenin her iki yanında da musluklar bulunmaktadır. İftariye gibi havuz ve Sünnet Odası da Sultan İbrahim tarafından yaptırılmıştır.
Bir padişah vefat ettikten sonra Kızlar ağası durumu sadrazama bildirince, sadrazam devlet büyüklerini sünnet odasında toplar ve padişah olacak şehzade de buraya getirilir. Geleneklere göre sadrazam haricinde herkes padişah olan şehzadenin eteğini öperken sadrazam ise bu törende ayak öpmektedir.
Mecidiye Köşkü
Mecidiye Köşkü, dördüncü avluda sağ tarafta bulunmaktadır. Aynı zamanda Yeni Köşk olarak da anılmaktadır. Abdülmecid döneminde Fransız Ampir üslubunda yapılmıştır. Adaların görüldüğü Marmara Denizi’nden Haliç’in içlerine kadar panoramik bir görüntüye sahiptir.
Mecidiye Köşkü yapılmadan önce yerinde Çadır Köşkü ve Üçüncü Yeri Köşkü denilen iki yapı bulunmaktadır. Bu yapılar iyice bakımsız kaldığından dolayı yerine Mecidiye Köşkü yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. İçindeki eşyalar ve mobilyalar 2. Fransız İmparatorluk Dönemi’ne aittir. Köşkün içinde bulunan tabloların Dolmabahçe Sarayı’ndan getirildiği düşünülmektedir. Tablolar arasında II. Mahmud’un ve Abdülmecid’in portreleri bulunmaktadır.
Diğer Topkapı Sarayı Köşkleri, Yapıları, Sur Kapıları, Dış Saray ve Sahil Kısmı Sarayları (Bîrûn)
Bilindiği gibi Topkapı Sarayı tarihi İstanbul yarımadası üzerine kurulmuş olup surlarla çevrilmiştir. Bu kale duvarı olarak da kullanılan set, deniz kenarı boyunca uzanan kavisli bir biçimdedir. Aslında bir Bizans yapısı olan bu duvar, eski Cankurtaran tren istasyonu civarında başlar, Ayasofya’ya kadar çıkar ve Soğukçeşme Sokağı tarafında aşağıya inerek doksan derece bir açıyla Demirkapı denilen noktada deniz surları ile birleşir. Bu sur aynı zamanda Topkapı Sarayı köşkleri ve yapıları ile şehri birbirinden ayırmaktadır. Kara tarafındaki surları Fatih Sultan Mehmet yaptırmış olup ismi Sur-ı Sultani ya da Sur-ı Hakaniye’dir. Surların toplam uzunluğu 5 kilometreyi geçmektedir.
Topkapı Sarayı köşkleri, kasırları ile diğer yapılarını çevreleyen bu surda dört adet büyük kapı bulunmaktadır. Bunlar; Bab-ı Hümayun, Otluk Kapısı, Balıkhane Kapısı ve son olarak Top Kapısı’dır. Günümüzde bu dört büyük kapıdan sadece ikisi ayakta kalmıştır; merasim kapısı olan Bab-ı Hümayun Kapısı ile Otluk Kapısı. Ayrıca günümüze kadar gelemeyen Topkapı Sarayı yapıları arasında Dış Saray bölümünde bulunan birçok yapı, köşk ve kasır da bulunmaktadır.
Sahildeki köşklerden sadece birisi günümüze kadar gelebilmiştir. O da liman bölümünde bulunan sur duvarı üzerindeki Sepetçiler Köşkü’dür. Sur duvarı dışında bulunan Yalı Köşkü veya Cebeciler Köşkü ile İncili Köşk (Sinan Paşa Köşkü), İshakiyye Köşkü (Sultan Bayezid Köşkü) ve Gülhane Köşkü günümüze kadar gelememiştir. Sepetçiler Köşkü ise harap halinden yakın zamanda yapılan restorasyon ile günümüze kadar gelebilmiştir. Alay Köşkü ise her ne kadar Dış Saray bölümünde gibi olsa da aslında Topkapı Sarayı birinci avlu içinde bulunmaktadır. Bunların yanında Marmara Denizi tarafında Gülhane Kasrı ve Hasan Paşa Köşkü de günümüze kadar gelememiştir.
Ayrıca Dış Saray bölümünde günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri alanında ve bünyesinde bulunan Sırça Saray veya Çinili Köşk bulunmaktadır.

Topkapı Sarayı Dış Saray Yapıları, Köşkleri ve Kapıları
Balıkhane Köşkü
Özellikle Topkapı Sarayı tarihi içinde Balıkhane Köşkü üzerine çok az bilgi bulunmaktadır. Ancak surlarla çevrili olan sarayın Gülhane meydanındaki Sinanpaşa Köşkü yakınlarındaki ahşap büyük bir köşk olduğu bilinmektedir. Balıkhane Köşkü’nün Topkapı Sarayı ve köşkleri tarihinde çok ilginç olduğu kadar çok dramatik bir önemi de vardır. Burası adeta sarayın idam veya buna benzer katliamlarının yapıldığı yerdir.
Özellikle görevlerinden uzaklaştırılan sadrazamlar buraya gönderilir, burada idamlarını veya öldürülmelerini beklemişlerdir. Balıkhane Köşkü Sultan Abdülaziz döneminde tren yolu yapımı nedeniyle yıkılmıştır.
Balıkhane Kapısı
Topkapı Sarayı’nın bulunduğu tepenin deniz kenarındaki eteğinde bulunmaktaydı. Birkaç yüzyıl boyunca sarayın balıklarının tutulduğu bir dalyan da yine burada bulunmaktaydı. Abdülmecid döneminde İstanbul’a gelmiş olan İngiliz ressam Thomas Allom bu dalyanın bir de resmini yapmıştır.
İncili Köşk
Günümüze kadar gelememiş Topkapı Sarayı köşkleri listesi içindedendir. Sarayın yine sahil kısmında Anadolu yakasında bulunan Selimiye ve İhsaniye karşısına denk düşmektedir. Köşk kale duvarı üzerinde bulunmaktaydı. Üzerinde bulunduğu sur duvarının altında bir de çeşme bulunmaktadır. III. Sultan Murad döneminde Mimarbaşı Davud Ağa’ya vezirlerden Koca Sinan Paşa’nın emriyle 1591 yılında yaptırılmıştır. Köşkün önünde bulunan çeşmenin kitabesindeki tarih ise 1588’dir. Sarayın yapımında ve iç dekorasyonunda kullanılan malzemelerin çok pahalı olmasından dolayı saraya İncili ismi verilmiştir.
Saray üç yüz yıl kadar ayakta kaldıktan sonra uzun bir süre sonunda harap hale gelmiştir. Abdülaziz döneminde demiryolu yapımı nedeniyle de yıktırılmıştır. Ancak altındaki çeşme hala sahilde bulunmaktadır. İncili Köşk’ün bilinen en önemi özellikleri, kubbesinin üzerindeki alemin som altından olması, İznik’ten getirilen 16.yy Türk çinileri, altın yaldızlı halılar ve incili kumaşlar ile elmaslı avizeleridir.
Yalı Köşkü veya Cebeciler Köşkü
Yine Topkapı Sarayı tepesinin denize bakan eteğinde bulunmakta idi ancak o da diğer köşkler gibi bir süre harap kaldıktan sonra demiryolu yapımı sırasında yıktırılmıştır. Yalı Köşkü Mimar Sinan yapısıdır. Yapının yerinde daha önceden yapılan başka bir yapı bulunmaktadır. Avrupalı ressamların betimlemelerine göre etrafında sütunlarla çevrilmiş revak, revakın üzerinde geniş saçaklı bir çatı, çatı üzerinde pencereleri olan kasnaklı bir kubbe bulunmaktadır. Köşkün iç tasarımı hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Köşk yüzyıllar boyunca denize açılan paşaların burada padişaha veda törenlerine ve seferden dönen paşaların dönüş törenlerine ev sahipliği yapmıştır.
Topkapı Sarayı Köşkleri Sepetçiler Köşkü
Topkapı Sarayının Sarayburnu kıyısında bulunan köşk, ilk yapıldığı dönemdekinden çok daha farklı olarak günümüze kadar gelebilmiş yegâne yapıdır. Ayrıca farklı amaçlar için de farklı zamanlarda askeri ecza deposu, askeri kimya laboratuvarı olarak da kullanılmıştır. Özellikle vapurla önünden geçerken büyük kemerli giriş kapısı dikkat çekmektedir. Tam ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmese de III. Selim döneminde Valide Sultan tarafından tamir ettirildiği kitabesinde belirtilmektedir.
Sepetçiler Köşkü yerinde aslında II. Bayezid Köşkü denilen bir yapı bulunmaktadır. Ancak bu yapı yıkılarak Mimar Davud Ağa tarafından Sepetçiler köşkü yapılmıştır. İstanbul’daki bina ve suları denetleyen, aynı zamanda Topkapı Sarayı giderlerini muhasebeleştiren Şehremini ismindeki görevliye bu köşk tahsis edilmiştir.
Topkapı Sarayı Kayıkhaneleri
Sepetçiler Köşkü ile Yalı Köşkü arasında artık mevcut olmayan kale bedeni önünde saray kayıkhaneleri bulunmakta idi. Ancak bu yapılar topluluğu ne yazık ki günümüze kadar gelememiştir. Kayıkhanelerin yanında saray kayıkçıları için mutfak ve hamam da yapılmıştır. Tüm bu yapılar topluluğu I. Dünya Savaşı sırasında yıkılmıştır. Bu kayıkhanede bulunan son saltanat kayıkları günümüzde Deniz Müzesi eserleri içinde görülebilir.
Topkapı Sarayı yapıları ve köşkleri içinde günümüze kadar gelememiş birçok yapı bulunmaktadır. II. Bayezid Köşkü, I. Selim Mermer Köşkü, Sinan Paşa Kasrı, Bostancıbaşı Kasrı, Telhis Köşkü, Aslanhane gibi yapılar günümüze kadar ne yazık ki hiç gelememiştir. Ancak bu yapılar hakkında 16.yy’da yapılan gravürlerden fikir edinilebilmektedir. Özellikle Hünername, Şehname minyatürlerinden ve sonraki asırlarda Melling, Grelot, Allom gibi kaynakların yaptıkları resimlerden bilgi edinilmektedir. Bunlara bir örnek de Viyana Devlet Kitaplığı’nda bulunan isimsiz bir ressamın Arz Odası’na dair çizdikleridir. 1493 yıllarında Hartmann Schedel de Kubbealtı ve Topkapı Sarayı köşkleri hakkında çeşitli resimler çizmiştir.
1551 yılında İstanbul’ a gelen Nicolas de Nicolay da eserlerinde Topkapı Sarayı köşkleri ve yapıları hakkında bilgi vermektedir. Aynı yıllarda Topkapı’ya gelen Antonio Menavino da yine saray hakkında çeşitli bilgiler ile yapıların nasıl olduğuna dair bilgiler vermektedir. British Museum’da yazmaları bulunan ve Kudüslü bir haham olan Domenico Gerosolomitano, III. Murad’ın yanına hekim olarak girmiş ve o da yazmalarında da Topkapı Sarayı ve yapıları hakkında çeşitli bilgiler vermiştir.
Ayrıca 1599 yılında İngiltere Kraliçesi’nden çeşitli hediyelerle bir de org getiren Thomas Dallam da yine Topkapı Sarayı ve Harem bölümü hakkında çeşitli bilgiler vermektedir. 1604-1607 yılları arasında Venedik elçisi Ottaviano Bon ve İngiliz elçisi görevlisi Robert Withers yine yapılar hakkında çeşitli yazmalar yazarak bilgi vermiştir.
Topkapı Sarayı Yapıları Çinili Köşk
Çinili Köşk hakkında tüm detaylı bilgiler için İstanbul Arkeoloji Müzeleri sayfamıza bakabilirsiniz.
Topkapı Sarayı Yapıları Köşkleri, Meydanları ve Daireleri Listesi
Topkapı Sarayı Meydanları
- Alay Meydanı veya I. Avlu
- Divan Meydanı veya II. Avlu
- Enderun Meydanı veya III. Avlu
- Sofa-i Hümayun veya I. Avlu
Topkapı Sarayı Avluları, Taşlıkları ve Bahçeleri
- Has Ahır ve Raht hazinesi meydanı
- Zülüflü Baltacılar ocağı avlusu
- Meyit Yokuşu
- Karaağalar Taşlığı
- Cariyeler Taşlığı
- Valide taşlığı
- Hastane avlusu
- Harem bahçesi
- Asma bahçe veya III. Osman taşlığı
- Şimsirlik
- Fil Bahçesi
- Havuz yeri
- İkballer taşlığı veya kafes
- İncirlik
- Sultan İbrahim taşlığı
- Kuşhane taşlığı
Topkapı Sarayı Kapıları
- Bab-üs Selam Kapısı veya Orta Kapı
- Bab-üs Sade veya Akağalar Kapısı
- Araba kapısı
- Baltacılar kapısı
- Mutfaklara giden kapılar
- Meyit Kapısı
- Şal Kapısı
- Yalı Köşkü kapısı
- Sarayburnu kapısı veya Has Bahçe kapısı
- Fil bahçesi kapısı
- Serdap kapısı
- Mabeyn kapısı
- Harem kapısı veya cinlerin meşrevet yeri
- Büyük Harem kapısı
- Kule veya Sofa kapısı
- Mutfaklara erzak kapısı
Topkapı Sarayı Köşkleri ve Yerleri
- Orta kapı girişi
- Kubbealtı
- Dış hazine
- Bab-üs Sade girişi
- Beşir Ağa Camii ve hamamı
- Raht hazinesi
- Zülüflü Baltacılar Koğuşu
- Baltacılar camii
- Meşkhane hamamı
- Meşkhane
- Adalet Kulesi
- Karaağalar camii
- Cariyeler hastanesi
- Karaağalar dairesi
- Şehzadeler mektebi
- Kızlar ağası dairesi
- Cariyeler dairesi
- Cariyeler koğuşu
- Cariyeler dairesi (ustalar, kıdemliler)
- Cariyeler mutfağı
- Harem girişi nöbet yeri
- Altın yol
- Valide Sultan dairesi
- Valide Sultan hamamı
- Hünkâr hamamı
- I. Abdülhamid odası
- III. Selim odası
- III. Osman odası
- Hünkâr sofası
- III. Murad odası
- I. Ahmed okuma odası
- Yemiş odası
- Veliaht dairesi
- Çeşmeli sofa
- Ocaklı sofa
- Başkadın dairesi (Başhaseki odası, hasekiler, Başkadın dairesi hazinesi)
- Mabeyn dairesi (Aynalı oda, I. Hamid odası, Eski Kule köşkü, hamam, İkballer odası)
- Havuz
- Hırka-i Saadet revakı
- Sünnet odası
- İftariye kameriyesi
- Bağdat Köşkü
- Revan Köşkü
- Sofa Köşkü
- Başlala kulesi (hekimbaşı odası)
- Mecidiye Köşkü
- Esvap odası
- Sofa camii
- Ağalar camii
- Harem camii
- Has Odalılar koğuşu
- Hırka-i Saadet dairesi (Hırka-i Saadet, Arzhane, mukaddes emanetler dairesi, şadırvan kubbesi, Dest-i mal odası)
- Hazine-i Hümayun hademeleri koğuşu
- Kilerli koğuşu
- Fatih Köşkü veya iç hazine
- Hamam kısmı
- Seferli koğuşu ve eski hamam yeri
- II. Selim hamamı
- Kapı ağası dairesi
- Akağalar koğuşu
- Kapı ağası hamam ve kulesi
- Arz Odası
- III. Ahmed Kütüphanesi
- Şekerciler mescidi
- Helvahane
- Mutfaklar
- Aşçılar dairesi
- Tablakârlar koğuşu
Ayrıca İlgili Linkler:
Topkapı Sarayı ve Köşkleri Fotoğrafları
İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi eserleri
Topkapı Sarayı Tarihçesi
Topkapı Sarayı ilginç bilgileri
Harem yapıları, daireleri, mimari yapısı
Harem fotoğrafları
Aya İrini Hakkında Tüm Bilgileri
İstanbul tarihi yerleri
Marmara Bölgesi antik kentleri ve tarihi yerleri
Marmara Bölgesi fotoğrafları
Reşad Ekrem Koçu – Topkapı Sarayı
Sedad Hakkı Eldem – Topkapı Sarayı
Ignatius Mouradgea d’Ohsson – Tableau Général de l’Empire Othoman
Hayat Tarih Mecmuası Ekim 1974
Tarih Mecmuası Mart 1975
Hayat Tarih Mecmuası Mart 1967 Ocak
Salt Araştırma Topkapı Sarayı kitabı maketi ve muhtelif fotoğraflar