Hümayun Türbesi Bilgileri Tarihi – Yeni Delhi Nizamuddin Bölgesi
Hümayun Türbesi, Hindistan’ın başkenti Delhi’de bulunan, Babür İmparatorluğu’nun ikinci hükümdarı Hümayun için inşa edilmiş, muhteşem bir anıt mezardır. Bu türbe, sadece Hümayun’un son dinlenme yeri olmakla kalmayıp, aynı zamanda Nizamuddin Bölgesi içinde bulunan Babür mimarisinin de önemli bir örneğidir. İmparator Hümayun’un eşi Bega Begüm’ün (Hacı Begüm veya Mâh Çûçek Begüm) emriyle 1565 yılında yapımına başlanan bu eşsiz eser, dönemin mimari dehasını ve estetik anlayışını gözler önüne seriyor. Özellikle kırmızı kumtaşının hâkim olduğu yapısıyla, çevresindeki geniş ve düzenli bahçeleriyle ziyaretçilerini adeta zamanda bir yolculuğa çıkarıyor.
Bu türbenin mimarisi, daha sonra inşa edilecek olan Taç Mahal’e ilham vermesiyle bilinir. Babür mimarisinin en erken ve en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen Hümayun Türbesi, İran ve Hint mimari geleneklerinin harmanlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Yapının merkezi kubbesi, eyvanları ve geometrik desenlerle süslenmiş cepheleri hem bir anıtın görkemini hem de bir sarayın zarafetini taşıyor. Türbenin etrafını saran dörtgen simetrik bahçeler ise, İslam mimarisinde sıkça rastlanan “charbagh” (dörtlü bahçe) düzeninin en iyi örneklerinden biridir ve bu bahçeler, yapının ruhani atmosferini daha da derinleştirir.
Hümayun Türbesi, sadece mimari bir şaheser olmakla kalmayıp, aynı zamanda tarihi ve kültürel bir mirasın da bekçisidir. 1993 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesi, buranın evrensel öneminin bir kanıtıdır. İçinde Hümayun’un yanı sıra, Babür hanedanından birçok önemli ismin de mezarlarını barındıran bu türbe kompleksi, tarih boyunca hem imparatorluk mensupları hem de sanat tarihçileri için bir çekim merkezi olmuştur. Günümüzde, Delhi’nin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan bu anıt, her yıl binlerce turisti ağırlayarak Babür İmparatorluğu’nun ihtişamlı mirasını yaşatmaya devam ediyor.
Hümayun Türbesi Kompleksi Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti 2025
Burası da Fatehpur Sikri alanı gibi güneşin batışından güneşin batışına kadar açık olan bir tarihi alandır. Hümayun Türbesi ve içinde bulunduğu alana giriş için ziyaret saatleri ülkemizdeki veya birçok Avrupa ülkesindeki gibi değildir. Buraya girişler sabah güneşin doğuşundan akşam güneşin batışına kadardır. Dolayısıyla Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi şehrinin gündoğumu ve günbatımı saatlerini bilmeniz gerekmektedir. Ayrıca bu süre gezmek için aslında daha çok zaman demektir.
Hümayun Türbesi alanına veya Nizamuddin Bölgesi’ne giriş ücreti ise turistler için Fatehpur Sikri’deki gibi 550 Rupi’dir. Ayrıca Turist bile olsa 15 yaş altı çocuklardan ücret alınmamaktadır. Burada bir karışıklığı da gidermek gerekmektedir. Genellikle internet sitelerinde 10 Rupi gibi bir ücret geçmiş olsa da bu aslında ADA (Vergi) ücretidir. Bazı sitelerde bu vergi ücreti en başta belirtildiği için bir yanlış anlaşılma söz konusu olabilir. Siz yine de ziyaret edeceğiniz zaman internet yerine alanın girişindeki gişeden biletinizi alınız.

Neden Nizamuddin Bölgesi Denilmektedir?
Türbenin bulunduğu alana Nizamuddin Bölgesi denilmesinin sebebi, 14. yüzyılda burada yaşamış ve bir süre bu bölgeye yerleşmiş olan saygın Sufi azizi Hazret Nizamuddin Auliya’dır. Yaşadığı dönemde, Delhi’nin gürültüsünden uzaklaşarak Ghiyaspur adlı bir yerleşim yerinde bir “khanqah” (Sufi manastırı) kurmuştur. Zamanla bu alan, onun türbesi etrafında gelişen ve azizin adıyla anılan bir topluluğa dönüşmüştür.
Nizamuddin Auliya, 1325’te vefat etmiştir. Nizamuddin’in türbesi, Hindistan genelinde önemli bir hac merkezi haline geldiğinden, civardaki yerleşim yeri de onun ismiyle anılmaya başlamıştır. Bu manevi merkez, aynı zamanda Babür İmparatorları da dahil olmak üzere pek çok önemli şahsiyetin mezarlarının bulunduğu bir bölgeye dönüşmüştür.
Babür İmparatorları, dini ve manevi liderlere büyük saygı duymaktaydı. Nizamuddin Auliya, halk arasında “Sultan-ul-Mashaikh” (Sufi ustalarının sultanı) olarak anılan çok saygın bir figür olmuştur. Babür hanedanlığı, azizin kutsal gücüne inanmaktaydı.
Hümayun Türbesi’nin bulunduğu yerin, Nizamuddin Auliya’nın türbesine olan yakınlığı nedeniyle özellikle seçildiği düşünülmektedir. Bu, Babür İmparatorluğu’nun kurucularının ve üyelerinin, saygı duydukları bu azizin kutsal topraklarının yakınına gömülerek ahirette cennete daha kolay ulaşacaklarına olan inançlarını yansıtmaktadır.

Nizamuddin Bölgesi İçindeki Yapılar Nelerdir?
Yeni Delhi’nin önemli tarihi yerlerinden biri olan ve 1993 yılında da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Hümayun Türbesi’nin bulunduğu ve 1999 yılından itibaren restorasyon ve koruma programı başlatılan, ismini 13. ve 14. yy’da yaşamış Hindistan’ın en önemli ve ünlü Sufilerinden Nizamuddin Auliya’dan alan Nizamuddin Bölgesi içinde birçok tarihi ve kültürel anlamda önemli yapı bulunmaktadır.
Nizamuddin Auliya, hayatının büyük bir bölümünü bugünkü Delhi’nin bu bölgesinde geçirmiş ve burada bir “khanqah” yani dergâh kurarak binlerce müride manevi rehberlik yapmıştır. Ölümünden sonra da yine aynı bölgeye defnedilmiş ve dergâhı günümüzde hala Hindistan’ın dört bir yanından gelen insanlar için önemli bir ziyaret yeri olmaya devam etmiştir. Dolayısıyla bölge, bu saygı duyulan sufi azizin anısına onun adıyla anılmaya başlanmıştır.
Bu bölgede yer alan başlıca tarihi yapılar ve türbeler şunlardır:
Hümayun Türbesi: Babür İmparatoru Hümayun’un anıt mezarı ve bölgenin en ünlü yapısıdır.
İsa Han Türbesi: Hümayun Türbesi kompleksinin girişinde yer alan, Suri Hanedanı’ndan İsa Han Niyazi için inşa edilmiş, 1547 yılına ait sekizgen planlı bir türbedir.
Nizamuddin Evliya Dergâhı (Hazrat Nizamuddin Dargah): 14. yüzyıl sufi azizi Nizamuddin Evliya’ya adanmış, Hindistan’ın en önemli sufi türbelerindendir.
Amir Khusro Türbesi: Sufi şairi, müzisyeni ve alimi Amir Khusro’nun, hocası Nizamuddin Auliya’nın dergâhının hemen yanında yer alan mezarıdır.
Berberin Mezarı (Barber’s Tomb): Hümayun’un kişisel berberi için yapıldığı düşünülen, 16. yüzyıla ait küçük ama zarif bir türbedir.
Ayrıca, Hümayun Türbesi’nin bahçe kompleksinin çevresinde Afsarvala Türbesi ve Camisi gibi daha küçük ama tarihi öneme sahip yapılar da mevcuttur. Babür Prensesi Cihanara Begüm’ün türbeleri de bu alanda bulunmaktadır.
Bu yapılar, özellikle cuma günleri ve akşamları düzenlenen “qawwali” (sufi müziği) dinletileriyle ziyaretçilere eşsiz bir deneyim sunar.
Bununla birlikte yapılan arkeoloji kazılar ve çalışmalarda Hümayun Türbesi’nin kuzeydoğu köşesinin dışında, Tuğluk tarzında bir evin kalıntıları bulunmaktadır. Bu gerçeği doğrulayacak herhangi bir tarihi kaynak bulunmamakla birlikte, bu yapının Şeyh Nizameddin Evliya’nın (ö. 1325) ikametgahı olduğuna inanılmaktadır ve dergâhı da yakındadır. Binanın sade mimari yapısı da 14. yüzyıla tarihlenmektedir.
Hümayun Türbesi’nin içinde bulunduğu bahçe, “charbagh” (dörtlü bahçe) olarak adlandırılan ve cennet bahçelerini simgeleyen bir düzene sahiptir.
Bu bahçenin yaklaşık boyutları şu şekildedir:
- Uzunluk: 342 metre (kuzey-güney yönünde)
- Genişlik: 349 metre (doğu-batı yönünde)
Bu geniş alan, su kanalları ve yürüyüş yolları ile dört ana bölüme ayrılmış olup, türbeyi çevresindeki geniş ve düzenli bir peyzajın merkezine yerleştirir. Hümayun Türbesi’nin bahçesi de türbenin kendisi gibi büyük ölçüde Bega Begüm’ün himayesinde ve Pers mimar Mirak Mirza Ghiyas’ın tasarımıyla oluşturulmuştur. Charbagh denilen bu bahçe, türbenin inşaatına başlandığı 1565 yılında tasarlanmaya başlanmış ve türbenin tamamlandığı 1572 yılına kadar düzenleme çalışmaları devam etmiştir. Bununla birlikte 2004- 2013 yılları arasında bahçe restorasyondan geçirilmiş, 19. yüzyılda İngiliz bahçe tarzına dönüştürülen bahçe, orijinal tasarımına geri döndürülmüştür. Bu çalışma Aga Khan Kültür Vakfı (Aga Khan Trust for Culture) tarafından, Hindistan Arkeoloji Kurumu (Archaeological Survey of India) ile iş birliği içinde gerçekleştirilmiştir.
Hümayun’un Türbesi Bahçesi’nin en önemli özelliklerinden biri, bahçenin doğu sınırı olarak hizmet veren ve bahçenin cennet imgelerine eklenen Yamuna Nehri’dir. Babürler Yamuna Nehri’ni ulaşım, rekreasyon ve askeri nedenlerle kullanmıştır. Yamuna da dahil olmak üzere nehirler, büyük anıtların inşası için taş blokları gibi malzemeleri taşımak için uygun bir yol oluşturarak inşaatı kolaylaştırmak için kullanılmıştır.

Hümayun Türbesi Tarihi Bilgileri
Hümayun’un yanı sıra, türbe ve çevresindeki komplekste 150’den fazla Babür hanedanı üyesinin mezarı bulunmaktadır. Bu nedenle “Babür hanedanının nekropolü” olarak da anılır.
Türbenin inşaatı, 1565 yılında başlayıp 1572 yılında tamamlanarak yaklaşık 7 yıl sürmüştür. Bu büyük projenin maliyeti ise, Hümayun’un eşi Bega Begüm tarafından karşılanmış ve o dönem için 1,5 milyon rupiye mal olmuştur.
Türbenin yapımında, Pers mimarı Mirak Mirza Ghiyas görev almış ancak türbe inşaatı devam ederken vefat edince görevi oğlu Sayyid Muhammad devralmış ve türbeyi bitirmiştir.
1993 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmış ve 2004 – 2013 yılları arasında restore edilmiştir.

Hümayun Türbesi Mimari Detayları
Hint Yarımadası’ndaki ilk bahçeli türbe (Charbagh) olma özelliğine sahiptir. “Charbagh” tasarımı, cenneti sembolize eden ve su kanalları ile dört ana bölüme ayrılmış bir bahçe düzenidir. Bu tasarım, daha sonra inşa edilen Tac Mahal’e de ilham vermiştir; mimari planı ve tasarımı nedeniyle Hindistan’ın en ünlü anıtı olan Tac Mahal’in prototipi olarak kabul edilir. Benzer şekilde, büyük bir bahçenin merkezinde yer alan ilk anıtsal türbedir. Hümayun’un mezarı, sonraki Babür imparatorluk mimarisini karakterize edecek anıtsal ölçeğin ilk örneği olarak da bilinir.
Bahçeyi üç taraftan yüksek bir duvar çevreler; dördüncü taraf, bir zamanlar Jamna (Yamuna) Nehri’nin kıyısı olan ve o zamandan beri yönü değiştirilen kısımla sınırlıdır. Bahçe, iki kapıda sonlanan, döşeli yürüyüş yollarına (khiyaban) sahip iki ayrı su kanalıyla dört bölüme ayrılmıştır: güney duvarındaki ana kapı ve batı duvarındaki daha küçük kapı.
Yeni Delhi’de bulunan Hümayun Türbesi yapı olarak Pers ve Babür mimarisinin bir sentezi olarak kabul edilmektedir. 91 metre x 91 metre ölçülerinden olan türbenin iç planı dokuz katlı olarak tasarlanmıştır. Merkezde ana salon, etrafında sekizgen odalar ve bu odalardan yayılan toplam 124 adet tonozlu oda bulunmaktadır. “Hasht Bihisht” (Sekiz Cennet) adı verilen, sekiz ana odanın merkezi bir kubbeli salon etrafına yerleştirildiği bir plan şemasına sahiptir.
Türbe, yaklaşık 7 metre yüksekliğindeki bir kaidenin ortasında yer almaktadır. Ana kubbenin tepesindeki alemle birlikte toplam yüksekliği yaklaşık 47 metredir. Türbenin ana bölümünde tek bir büyük çift katmanlı kubbe bulunmaktadır. Bu çift katmanlı tasarım, hem iç mekânı daha geniş göstermek hem de dış cepheye daha anıtsal bir yükseklik kazandırmak amacıyla kullanılmıştır. Bu, Hint mimarisinde uygulanan ilk çift katmanlı kubbedir.
Çift katmanlı kubbenin dış katman beyaz mermer olup dış cepheyi desteklerken, iç katman iç hacmi tanımlar. Her cephenin ortasında, yüksek bir kemere sahip büyük bir eyvan bulunur ve hafifçe geriye çekilmiştir. Diğer kemerler ve açıklıklarla birlikte bu etki, her cephede çeşitli ve karmaşık bir derinlik izlenimi yaratır. Üç renkli taştan yapılmış detaylı süslemeler, yüzeylere zenginlik katar. Ana türbe binasının planı peyzaj tasarımı gibi simetriktir, anıtsal mezarları büyük bir kapalı ‘charbagh’ içinde yerleştirme kavramı, Babür’ün bahçe mimarisine yaptığı büyük katkıdır.
Hümayun Türbesi’nin merkezinde ise İmparator Hümayun’un mezarı bulunmaktadır. İmparatorun mezarı, cenotaph denilen anıtsal mezar taşının altında bulunmaktadır. Hümayun’un lahdi, İslami inanca göre başı güneydoğuya bakan merkezi kubbeli odada bulunur. Tonozlu odalarda ayrıca sonradan eklenen lahitler de bulunur. Her bir kişinin cinsiyeti basit bir oyma sembolle işaretlenmiştir: bir yazı gereçleri kutusu erkeği, bir yazı tahtası ise kadını gösterir. Lahitlerde başka bir yazı bulunmamakla birlikte, aralarında Hümayun’un eşlerinin ve daha sonraki birkaç Babür imparatoru ve prensinin bulunduğu bilinmektedir.
Mezarı zemin seviyesinde bir cenotafın altına gömmek, Babür hanedanının kökeni olan Özbekistan’daki Gur-i Amir’deki Timur’un mezarından taşınan bir gelenektir.

Hümayun Türbesi Yapı Malzemeleri
Hümayun’un türbesinin ana yapı malzemeleri, kırmızı kumtaşı ve beyaz mermerdir. Bu iki malzemenin kontrastlı kullanımı, Babür mimarisinin belirgin bir özelliğidir. Türbenin büyük bir kısmı ve çevresindeki 55 metre uzunluğundaki duvarlar kırmızı kumtaşından yapılmıştır. Bu taş, yapıya karakteristik rengini ve görkemli görünümünü vermektedir. Hindistan’ın Racastan eyaletindeki Dholpur ve Jodhpur bölgelerinden çıkarılan bu özel kırmızı taş, Babür dönemi mimarisinin simgesi haline gelmiş, özellikle Agra Kalesi, Fatehpur Sıkri ve Delhi’deki Kızıl Kale gibi diğer önemli yapılarda da kullanılmıştır.
Kırmızı kumtaşının üzerine dekoratif süslemeler ve detaylar eklemek için beyaz mermer kullanılmıştır. Bu malzemelerin kombinasyonu, daha sonra Tac Mahal’in yapımında da görülecek olan estetik bir kontrast yaratmıştır.
Hümayun Türbesi Süslemeleri
Süsleme amaçlı olarak mermer ve kırmızı kumtaşı haricinde başka malzemeler de kullanılmıştır. Örneğin, kubbe etrafındaki küçük kulelerin (chhatri) kubbelerinde, sırlı çinilerle oluşturulmuş mavi ve çiçek desenleri bulunmaktadır. Ayrıca, karmaşık mukarnas süslemeleri ve dekoratif madalyonlar için oyma sıva kullanılmıştır.
Hümayun’un mezarının bulunduğu sekizgen türbe ışığı içeri süzerek hoş desenler oluşturan, karmaşık oymalı mermer kafesler (jali) ile çevrilidir. Bu kafesler aynı zamanda odanın havalandırılmasını da sağlar.
Mezar odasının tavanı, içerideki görkemli kubbenin bir parçasıdır. Bu kubbe ve tavanlar, kalem işi tekniğiyle yapılmış, Rumi ve palmet motifleriyle süslenmiştir.
Yapının iç kısımlarında, özellikle kapı kemerlerinde ve pencere alınlıklarında, İslami mimarinin karakteristik unsurları olan hat yazıları, geometrik desenler ve çiçek motifleri bulunur. Hümayun’un Türbesi’ndeki hat yazıları, genellikle Kur’an-ı Kerim ayetleri ve dini metinlerden oluşmaktadır. Kubbenin orta kısmındaki madalyonda “Esma-ül Hüsna” (Allah’ın 99 ismi) yazılıdır. Pencere alınlıklarında ise Fatiha ve İhlas Sureleri yer almaktadır. Ana mezar odasındaki ve diğer mezar taşlarının üzerinde Kelime-i Şehadet yazmaktadır. Ayrıca, Kur’an-ı Kerim’den Ar-Rahman Suresi, 26. Ayet, Ayet el-Kürsi ve besmele bulunmaktadır. Türbenin dış cephesindeki kemerler ve nişlerin üzerinde Fetih Suresi (Sure-48) ve Müzzemmil Suresi (Sure-73) gibi surelerden ayetler yer alır.

Hümayun Şah veya İmparator Hümayun Kimdir?
Babür İmparatorluğu’nun ikinci hükümdarı olan Hümayun Şah veya Nasireddin Muhammed Hümayun Şah, 6 Mart 1508 tarihinde doğmuş ve iki kere imparatorluk tahtına oturmuştur (1530-1540 ve 1555-1556). İmparatorluğun kurucusu Babür Şah’ın büyük oğludur.
1530: Babasının vefatı üzerine 22 yaşında Agra’da tahta çıkar.
1531: Babür İmparatorluğu’nun başındaki ilk zaferlerinden birini kazanır. 1531 Yılında Afgan hükümdarı Mahmud Lodi’yi bozguna uğratarak bir zafer kazanmıştır. Bu zaferin ardından Şir Han Sur idaresindeki Çunar Kalesi’ni kuşatmış, ancak kaleyi ele geçirememiş ve Şir Han’ın kendi hakimiyetini tanımasıyla kuşatmayı kaldırmıştır.
1540: Çavsa’da ve Kannevc’de Afgan hükümdarı Şir Şah’a yenilerek tahtını kaybeder. Kuzey Hindistan’da tutunamaz ve kaçmak zorunda kalır.
1543: İran’a sığınır. Safevi Şahı I. Tahmasb’dan yardım ister. Şah, Hümayun’un Şii inancına uygun bir belge imzalaması ve takke takması gibi şartlar koşarak ona destek verir.
1545: İran desteğiyle Kabil’i kardeşlerinden geri alır.
1555: Şir Şah’ın ölümünden sonra parçalanan Sur Hanedanlığı’nın zayıflığından faydalanarak ordusunu İndus Nehri’nden geçirir. Sirhind’de direnişle karşılaşmadan zafer kazanır ve Delhi’yi yeniden ele geçirerek tahtına geri döner.
1556: Yeni Delhi’deki kütüphanesinin (Sher Mandal) merdivenlerinden düşerek hayatını kaybeder. Ölümü, oğlu Ekber Şah tahta geçene kadar gizli tutulmuştur.
Hümayun şah öldüğünde imparatorluğun sınırları Doğu Afganistan, Bangladeş, Kuzey Hindistan ve Pakistan’ı kapsayacak şekilde bir milyon kilometrekarelik bir alanı kapsamaktaydı.
Hümayun Şah’ın sürgündeki İran’dan dönüşüne kalabalık bir İranlı soylu maiyeti eşlik eder ve bu da Babür saray kültüründe önemli bir değişimin sinyalini verir. Hanedanlığın Orta Asya kökenleri, büyük ölçüde Fars sanatı, mimarisi, dili ve edebiyatının etkileriyle gölgelenir. Bugün, Hindistan’da Hümayun döneminden kalma taş oymalar ve binlerce Farsça el yazması bulunmaktadır. Hümayun, iktidara döndükten sonra imparatorluğu hızla genişletir ve oğlu Ekber’e önemli bir miras bırakır. Hindistan’ın önemli tarihi yerlerinden olan Fatehpur Sikri şehrini de zaten oğlu Ekber Şah yaptırmıştır.
Nizamuddin Bölgesi İçindeki Diğer Türbeler ve Özellikleri
Nizamuddin Bölgesi içinde çok farklı kişilerin türbeleri de bulunmaktadır.
İsa Han Türbesi
İsa Han Türbesi, Hümayun Türbesi kompleksinin girişinde, daha önce inşa edilmiş önemli bir yapıdır. Hem tarihi önemi hem de mimari zarafetiyle dikkat çeker.
İsa Han Niyazi, Suri Hanedanı’ndan, Şir Şah Sur’un sarayında yüksek rütbeli bir soylu ve komutandır. Hümayun’a karşı verilen mücadelelerde önemli bir rol oynamıştır. Türbesi, onun askeri ve siyasi gücünü yansıtan görkemli bir anıt olarak hizmet etmektedir.
Türbe, İsa Han hayattayken, 1547 yılında, Hümayun Türbesi’nden yaklaşık 20 yıl önce inşa edilmiştir. Bu nedenle Hümayun Türbesi’nin mimarisi üzerinde etkisi olduğu düşünülmektedir. Türbe, kendi avlusu içinde, bir cami ve bir bahçeyle birlikte bir bütün oluşturur.
Lodi Hanedanı ve erken dönem Babür mimarisinin bir karışımını yansıtan İsa Han Türbesi, karakteristik sekizgen bir plana sahiptir. Her kenarında üç kemerli açıklık ve her köşesinde bir “chhatri” (küçük kubbeli köşk) bulunur. Ana platformun genişliği yaklaşık 31 metredir. Sekizgen türbenin her bir kenarı ise yaklaşık 7,5 metre uzunluğundadır. Yapının ana malzemesi gri kum taşıdır. Süslemelerde ise kırmızı kumtaşı ve mermer kullanılmıştır. Özellikle iç kısımlarda, sırlı çinilerle oluşturulmuş geometrik ve floral desenler dikkat çeker. Cami ise türbenin batı tarafında, avlu içinde yer alan cami de kırmızı kumtaşı ve mermerden yapılmıştır ve İslam mimarisinin klasik özelliklerini taşır.
Hazrat Nizamuddin Dergâhı
Gerçek adı Muhammed olan Nizamuddin Auliya, 1238’de Badaun, Uttar Pradeş’te Seyyid bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Beş yaşında babasını kaybettikten sonra annesiyle birlikte Delhi’ye yerleşir ve burada manevi eğitimine başlar. Çiştiyye tarikatının en önemli isimlerinden biri olan Fariduddin Ganjshakar’ın müridi olur ve onun ölümünden sonra halifesi olarak Delhi’ye döner. “Mahbub-e İlahi” (Tanrı’nın Sevgilisi) ve “Sultan-ul Meşayih” (Şeyhlerin Sultanı) gibi unvanlarla anılır ve 1325 yılında Delhi’de vefat eder.
Dergâh, Nizamuddin Auliya’nın vefatının ardından, onun sadık bir takipçisi olan Tuğluk hanedanından Muhammed bin Tuğluk tarafından 1325 yılında inşa edilmiştir. Yıllar içinde birçok ekleme ve restorasyon görmüştür.
Dergâh, sadece Nizamuddin Auliya’nın değil, aynı zamanda müridi olan ünlü şair Amir Hüsrev ve Babür İmparatoru Şah Cihan’ın kızı Cihanara Begüm gibi önemli şahsiyetlerin de mezarlarını barındırır. Kompleks içinde 70’ten fazla mezar bulunmaktadır.
Ana türbenin üzerinde beyaz bir kubbe bulunur. Türbe, karmaşık kafes duvarları (jali) ve mermer döşemelerle çevrilidir. İç yapısı zamanla birçok değişikliğe uğramış olsa da ana yapının temel özellikleri korunmuştur. Kompleksin arka girişinde, Nizamuddin tarafından yaptırılan ve 1321’de tamamlanan tarihi bir basamaklı kuyu (baoli) yer alır. Dergâh, özellikle perşembe akşamları düzenlenen ve “qawwali” adı verilen Sufi ilahileri dinletileriyle ünlüdür. Bu etkinlikler, her dinden binlerce ziyaretçiyi bir araya getirmektedir. Kadınların ana türbenin iç kısmına girmesine geleneksel olarak izin verilmez.
Amir Hüsrev Türbesi (Amir Khusro Türbesi)
Amir Hüsrev Türbesi, Delhi’nin Nizamuddin bölgesinde yer alan bir diğer önemli anıttır ve manevi açıdan Hazrat Nizamuddin Dergâhı ile ayrılmaz bir bütünlük içindedir. Hümayun Türbesi’ne yakın bir konumda bulunan bu türbe, sadece bir mezar değil, aynı zamanda Hint-Türk-İran kültürünün eşsiz birleşimini simgeleyen bir mirastır.
Asıl adı Ebu’l Hasan Yemin ud-Din Hüsrev olan Amir Hüsrev (1253-1325), Delhi Sultanlığı döneminde yaşamış, çok yönlü bir sanatçı ve alimdir. Türk kökenli babası ve Hint kökenli annesinden dolayı hem Türk hem de Hint kültürünü bir araya getiren bir figürdür. En önemli özelliği, Hazrat Nizamuddin Auliya’nın en sevdiği ve en sadık müridi olmasıdır. Hocasına duyduğu derin sevgi ve saygı, tüm yaşamına yön vermiştir.
Farsça ve Hindavi (Urdu’nun eski bir formu) dillerinde şiirler yazmıştır. Kendisine “Hindistan’ın Papağanı” (Tuti-e-Hind) lakabı verilmiştir. Aynı zamanda qawwali (Sufi ilahileri) müziğinin kurucusu olarak kabul edilir ve sitar ile tabla gibi enstrümanları geliştirdiği düşünülmektedir.
Türbe, hocası Hazrat Nizamuddin Dergahı’nın hemen avlusunda yer almaktadır. Bu konum, ikilinin arasındaki manevi bağı ve yakınlığı sembolize eder. Amir Hüsrev, hocasının vefatından birkaç ay sonra aynı yıl içinde vefat etmiş ve onun yanına gömülmeyi vasiyet etmiştir.
Amir Hüsrev Türbesi, diğer anıtsal yapılara göre daha sade ve mütevazı bir mimariye sahiptir. Küçük ve dörtgen planlı, üzeri mermer bir çatıyla örtülü bir yapıdır. Süslemelerden ziyade, manevi önemiyle dikkat çeker. Yüzeyinde Arapça ve Farsça hat yazıları yer almaktadır.
Barber’s Tomb (Berberin Mezarı)
Berber’in Türbesi, Hümayun Türbesi kompleksinin içinde, bahçenin güneydoğu köşesinde yer alan zarif ve mütevazı bir anıt mezardır. Bu küçük ama dikkat çekici türbe, genellikle Hümayun’un kişisel berberi için inşa edildiği düşünüldüğünden bu isimle anılır. Türbenin kime ait olduğuna dair kesin bir tarihi kayıt bulunmamaktadır. Ancak popüler inanışa göre, Babür İmparatoru Hümayun’un en sadık ve güvenilir danışmanlarından biri olan berberi için yaptırılmıştır. Bu türbenin, kompleksin diğer görkemli yapılarına göre daha küçük ve sade olması, bu yakıştırmayı desteklemektedir. Hintçe “berber” anlamına gelen “Nai” kelimesinden dolayı “Nai ka Gumbad” (Berber’in Kubbesi) olarak da bilinir.
1590-1591 yıllarında, yani Hümayun Türbesi’nin yapımından sonra inşa edilmiştir. Babür mimarisinin özelliklerini taşıyan, kare planlı bir yapıdır. Ana yapım malzemesi kırmızı kumtaşıdır, ancak kubbe ve diğer süslemelerde beyaz mermer de kullanılmıştır. Türbe, 10 metreye 10 metrelik kare bir platform üzerinde yükselir.
Dörtgen bir platform üzerine oturtulmuş, her cephesinde üç kemerli bir girişi olan kare bir yapıdır. Üzeri, kırmızı kumtaşı ve beyaz mermer şeritleriyle süslenmiş bir kubbeyle örtülmüştür. İç mekân, oymalı sıva ve geometrik desenlerle süslenmiştir.
Bu türbe, Hümayun Türbesi’nin ihtişamı içinde bile, sakin ve zarif mimarisiyle ayrı bir ilgi odağı olmayı başarmıştır.
Ayrıca İlgili Linkler:
Fatehpur Sikri hakkında bilgiler
Ugrasen ki Baoli hakkında bilgiler

