Gül Camii gerek tarihi gerekse içindeki kalem işi nakış işlemeleri gibi eserleri ve mimari yapısı ile İstanbul tarihi yarımadası Balat içinde Ayakapı semtinde görülmesi gerekli olan devşirme Bizans yapıları arasında yer almaktadır. Balat semtinin tarih kokan atmosferi içinde semt ile uyumlu olsa da yapısının büyüklüğü ile uzaklardan dahi görülebilmektedir.
Gül Camii, günümüzde Balat Fener gezisi yapmak isteyenlerin veya planlayanların kesinlikle uğrayacağı bir Bizans yapıdır. Özellikle rahmetli Nejat Uygur’un da tiyatro oyununu oynadığı ve yönettiği Cibali Karakolu’nun hemen yanındaki Cibali kapısından girince çok kısa bir yürüme mesafesindedir. Bulunduğu bölge İstanbul’un Bizans dönemindeki 10. Bölgesinde yer almaktadır.
İstanbul’un tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Özellikle İstanbul tarihi yerleri sayfasında şehrin bulunduğu bölgenin Prehistorya döneminden itibaren oluşumu ve yerleşimi anlatılmaktadır. İstanbul’un tarihçesi içinde, tarihi yarımadanın her bölgesi birbirinden ayrı olarak tarihten günümüze izler ve yapılar taşımaktadır. Gül Camii’nin bulunduğu bölge de bu semtlerden, bölgelerden biridir. İstanbul’un tarihi camileri içinde yer alan Gül Camii’nin bulunduğu Fener Balat bölgesi tarihi yerleri için ilgili sayfayı ayrıca ziyaret edebilirsiniz.
İstanbul Gül Camii fotoğrafları için lütfen tıklayınız
Gül Camii Ziyaret Bilgileri 2024
Gül Camii ibadete açık olan tarihi camilerimizdendir ve günün hemen hemen her saati ziyarete açıktır. Ancak cami ibadete açık olduğundan, ibadet saatlerinde camiye girecek olursanız doğal olarak sessiz olmanız gerekmektedir. Kalem işi nakışları, caminin mimarisi etkileyici olduğundan ziyaret saatinin bir saat kadar olması yeterli gelecektir.
Cami kapısı kilitliyse çok kısa bir süre beklediğinizde görevli imam veya müezzini size yardımcı olacaktır. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız görevlinin elindeki anahtara ayrıca dikkat etmenizi öneririz. Gül Camii kapısının anahtarı antika bir anahtardır ve doğal olarak caminin kapı kilidi de orijinaldir ki bu günümüzde görülmesi zor detaylardan biridir.
Gül Camii Tarihi Bilgileri
Öncelikle Bizans döneminde yapıya ismini veren Theodosia kimdir, bunun bilgisini vermek gerekir. 726-842 yılları arasındaki İkonoklazm akımı döneminde, Büyüksaray’ın Ayasofya tarafındaki Khalke kapısı üzerindeki Hz. İsa ikonasının indirilişini engellemeye çalışan ancak oracıkta öldürülen kadındır. Theodosia öldükten sonra azize ilan edilmiştir.
Gül Camii yukarıda da dediğimiz gibi İstanbul’daki devşirme Bizans yapılarından biridir. Aslen Bizans kilise yapısı olup tam olarak ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı ve yaptırıldığı bilinmemektedir. Camiye çevrilen kilisenin ismi ise Azize Teodosya Kilisesi (Saint Theodosia)’dir. Ancak bu kilise hakkındaki en eski bilgi 13.yy’da İstanbul’a gelen Novgorod başpiskoposunun yazdığı rapordur. Raporunda kadınlar mabedi dediği bu yapıda azize Theodosia’nın gümüşten yapılmış bir sandıkta kemiklerinin göründüğünü yazmıştır.
Bir başka kaynağa göre ise (J. Pargoire – Bizans tarihçisi) bu kilise aslında Aya Evphemia adına yapılmış olup Latin işgali sonrasında, 13.yy sonlarında adı azize Theodosia olarak değiştirilmiştir. İstanbul fethinden sonra ise kilise hemen cami olarak kullanılmaya başlanmamıştır. II. Selim dönemine kadar Haliç’e yakınlığından dolayı Osmanlı donanmasının malzeme deposu olarak kullanılmıştır. Ancak II. Selim döneminde Hasan Paşa tarafından camiye dönüştürüldüğüne dair ortak bir fikir bulunmaktadır. 1453 yılına kadar birçok Hristiyan hacı olmak için kente geldiğinde buraya da uğramıştır. Bu seyyah veya ziyaretçilere göre azizenin naaşı veya kemikleri bir sanduka içinde bulunmaktadır ve bu sanduka öpüldüğünde birçok derde deva getirdiğine inanılmıştır.
Osmanlı Dönemi Azize Theodosia Kilisesi veya Gül Camii Tarihçesi
1509 yılındaki ‘Küçük Kıyamet’ ismi verilen İstanbul depreminde yapının kubbesi ve tüm çatısı çökmüştür. 1546 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde yapı için Cami-i Gül denilmektedir. Bu ibare de bize aslında yapının II. Selim zamanından önce camiye çevrildiğini göstermektedir. 1559 yılına ait Flensburglu Alman Melchior Lorichs, yapmış olduğu resimde yapıyı ahşap çatılı olarak betimlemiştir. 1633 yılında Cibali semtinde çıkan yangın üç gün sürmüş ve yapıya ciddi zarar vermiştir. Deprem ve yangınlardan sonra yapının iki cephesi de pencereli olarak tekrar yapılmıştır. 19.yy’da ise cami yanına II. Mahmud’un kızı Adile Sultan tarafından sıbyân mektebi yapılmıştır. Aynı yüzyıl içinde yapının içindeki kalem işi nakışlar da yapılmıştır. Bu nakışlarda göze çarpan ilk şey Yahudilerce Davut Yıldızı da denilen ‘mühr-i Süleyman’dır.
Gül Camii Mimarisi ve Özellikleri
İstanbul Balat’taki bu Bizans yapısı, Yunan haçının köşe duvarları destekli örneklerindendir. Yunan haçı planını büyük bir kubbe örtmektedir. Galerileri taşıyan payeler ve kubbeyi taşıyan masif büyük payeler yapı içinde göze çarpmaktadır. Masif payeler alt kısımda, yan nefler ve şapellerin izole algılanmasını sağlamaktadır. Ayrıca kuzeydoğu ve güneydoğu masif payelerin içinde zeminden yüksek birer oda bulunmaktadır. Bu odalardan birinin girişi kapalı olup diğerinde ise bir yatır mezarı görülür.
Kubbeyi taşıyan sivri kemerler, Yunan haçının iç köşelerinde bulunan gömme sütunların üzerine oturtulmuştur. Kubbe penceresiz olmakla birlikte iç ve dış kasnak yoktur. Yapının dört köşesindeki dört odanın üzerinde de ana kubbeye göre daha küçük kubbeler bulunmaktadır.
Gül Camii’nde günümüzde bir dış narteks bulunmamaktadır ancak kuzey yan duvarı halen görülebilir. Buraya bir ahşap çatılı son cemaat yeri yapılmıştır. Binanın doğu tarafındaki ana apsisin yanlarındaki apsislerde çok sayıda niş ve nişlerin içinde tuğla bezemeler göze çarpmaktadır.
Gül Camii Cepheleri Mimari Detayları
Caminin kuzey cephesinde payandalar ve pencereler bulunmaktadır. Cephenin ortası Türk döneminde onarım geçirmiştir. Cephenin orta bölümünde bir metrelik çıkıntı yapan sivri kemerli beş sıra halinde üçer perde bulunmaktadır. Doğu cephesi yapının en karmaşık cephesidir. Bu cephede ana apsis ile birlikte iki yan apsis görülmektedir. Kuzey cephesi gibi güney cephesinde de Türk dönemine ait pencereler görülmektedir. Bu cephedeki payandalar da pencereler gibi aynı dönemde yapılmıştır. Caminin batı cephesinde şadırvan bulunmakla birlikte giriş buradandır. Cephede bu bölümde de doldurulmuş pencereler görülmektedir.
Zamanındaki yapılara istinaden bir hayli yüksek olan yapının büyük ve geniş bir alt yapısı bulunmaktadır. Üst yapıda olduğu gibi alt yapıda da tuğla kullanılmıştır. Altyapıda bir sarnıç veya mezar odası olarak yapılmadığı anlaşılan uzun dehlizler şeklinde bir yapı bulunmaktadır. Altyapı olarak nitelendirilen bu bölüme binanın arka tarafından ulaşılmaktadır. Altyapıda gizli tuğla tekniği ile yapılmış kemerler mevcuttur.
İsmi Neden Gül Camii?
Bu konuda birçok söylenti mevcuttur. En bilineni 29 Mayıs günleri azize Theodosia yortusudur ve Osmanlılar, 29 Mayıs 1453 tarihinde Constantinopolis’e girdiklerinde yapının etrafında yortu günü için birçok gül görmelerinden kaynaklandığıdır. Yapının etrafı neden güllerle kaplanmıştır diye bir soru sorulacak olursa, cevabı Theodosia kelimesinin Türkçe anlamının ‘solmayan gül’ olmasıdır. Bir diğer söylenti ise yapının güney-doğu yönündeki payesi içindeki mezarda ‘Gül Baba’ isimli bir Müslüman azizin gömülü olduğu yönündedir.
Gül Camii Efsaneleri
Azize Theodosia yortusu için kilise etrafına bırakılan gülleri gören Osmanlı askerleri, güllerin kendileri için bırakıldığını düşündüğünden kilise hemen camiye çevrilmemiştir. Bir başka Gül Camii efsanesi ise çok ilginçtir. Söylentiye göre Havariyun Kilisesi, Fatih Camii yapımı için yıkılırken Rum asıllı bir kalfa son Bizans imparatoru XI. Konstantin Paleologos’un naaşını bulur ve Azize Theodosia kilisesine getirerek avlusuna defneder. Bu söylenti yapının önemini artırmaktadır, lakin bahsedilen naaş hiçbir zaman bulunamamıştır.
Ayrıca İlgili Linkler:
İstanbul gezilecek yerler listesi
Balat-Fener bölgesi tarihi yerleri
Marmara Bölgesi tarihi ve gezilecek yerler
Marmara Bölgesi fotoğrafları
Gül Camii hakkında çeşitli bilgiler