Sagalassos antik kenti, Akdeniz bölgesinde Anadolu tarihinin en önemli antik kent yerleşimlerinden biridir. Çeşitli çağlardan beri yaşamın olduğu ve Sagalassos antik kentinin de bulunduğu bölgede arkeolojik buluntular M.Ö. 12000 yıllarına tarihlenir ve yerleşik yaşam M.Ö. 8000 yıllarında başlamıştır. Tarihinin bu kadar eskiye dayandığı ve yerleşik olarak 10000 yıllık bir geçmişinin olduğu bu antik şehir ister istemez tarih, sosyoloji, antropoloji bilim dalları ile uğraşan veya ilgi duyan herkesin merakını çeken bir konumdadır. Çağlar boyunca çeşitli dönemlerde yerleşimlerin devam ettiği bilinmekle birlikte Sagalassos, Helenistik dönemden başlayarak Anadolu topraklarındaki en önemli seramik üretim merkezlerinden biri haline gelmiştir.
Burdur ilimize 39 km, Antalya’ya 118 km mesafede bulunan Sagalassos antik kenti, hemen altında yer alan Ağlasun ilçesine ise sadece 7 km kadar uzaktadır. İnsuyu mağarasına olan uzaklığı ise 29 km kadardır. Aslında Göller Bölgesi denilen bölgenin hemen içinde ve Akdağ yamacında yer alan bu antik şehir zaman içerisinde birçok medeniyetin yönetimine girmiştir. Günümüze kadar gelen kalıntılar, tapınaklar veya yapılar arasında tüm bu medeniyetlerin izleri sürülmekte ve alanda kazılar devam etmektedir. Sagalassos antik kentinin Roma İmparatorluğu başkenti Roma ile yakın ilişkileri bulunmuştur.
Akdeniz bölgesi antik kentleri arasındaki Sagalassos kentini ilk gördüğünüzde sizi konum ve yerleşim özellikleriyle hayrete düşürür. Antik çağlarda insanların bu dik yamaçlara yerleşmesinin iki sebebi vardır, güvenlik ve su ile tarımın bolluğu. Kireçtaşı yer katmanlarının özelliği sayesinde bölgede yeraltı kaynakları yerüstüne çıkarak yerleşimi beslemiştir. Bölgede yer katmanlarında bulunan kaliteli kil yatakları zamanla kaliteli seramik üretimini doğurmuş ve ticaret ağları sayesinde tüm antik dünyaya yayılmıştır. Bu özel seramik dünyada Sagalassos seramiği olarak bilinmekte olup literatürde özel bir yere sahiptir.
Sagalassos antik kenti fotoğrafları için tıklayınız
Burdur Sagalassos Antik Kenti Nerededir ve Nasıl Gidilir?
Sagalassos antik kentine gitmek için Burdur Antalya otoyolunu kullanırken İnsuyu mağarası yönünü kullanacaksanız eğer Dağarcık veya Çeltikçi güzergahını kullanacaksınız demektir. Ağlasun sapağına girdikten sonra düzleşen yol bir süre sonra ciddi virajlı hale gelmektedir. Lütfen bu yolda hız yapmayın, öncelikle bunu belirtelim. Diğer yandan Köroğlu Beli geçidinden gelecekler için de aynı uyarılar geçerlidir. Ayrıca yol kısmen genişlemekte, kısmen de daralmaktadır. Bu uyarıları lütfen dikkate almalısınız.
Ağlasun ilçesine geldiğinizde Google Map kullansanız bile ilçenin içerisinde Sagalassos’a nasıl gideceğinize dair kesinlikle bilgi almalısınız yoksa uzun ve toprak yoldan yönlendirilecek ve araçla asla çıkmayacağınız yola sapacaksınız, bu da ikinci uyarımız. Çünkü antik kente çıkan yeni bir yol yapılmış olmakla birlikte bu yol kısmen bozuk satıh içermektedir. Antik kente çıkan bu yol da virajlı olmakla birlikte dardır. Kısaca Ağlasun ilçesine geldiğinizde yol hakkında kesinlikle bilgi almalısınız.
Sagalassos Antik Kenti Ziyaret Bilgileri ve Giriş Ücreti 2024
Sagalassos antik kenti veya ören yeri 15 Nisan – 1 Ekim arasında her gün 08:30 – 21:00 saatleri arasında, 16 Ekim – 2 Nisan tarihleri arasında ise 08:30 – 17:30 saatleri arasında açıktır. Gişe kapanış satinden yarım saat önce kapanmaktadır. Ziyaretçiler için bir otopark ile müze kafeteryası bulunmaktadır. Burası da Kültür Bakanlığı’na bağlı diğer ören yerleri gibi dini bayramların ilk günü 13:00’a kadar kapalıdır.
Sagalassos Giriş Ücreti 2024 yılı için 12 TL’dir ve Müze Kart geçmektedir.
Sagalassos Antik Kenti Tarihçesi
Akdeniz bölgesinin önemli antik şehirleri ve tarihi kentleri arasında yer alan Sagalassos antik kenti, Akdağ’ın (Batı Toros dağları) güney yamacında denizden yüksekliği 1400 ile 1750 metreleri arasında değişen antik bir bölgededir. Her ne kadar burada ortaya çıkartılan bulgulardan buradaki ilkel yaşam M.Ö. 12000 yıllarına tarihlense de bölgede yerleşik yaşam M.Ö. 8000 yıllarında başlamıştır. Hitit belgelerinde M.Ö. 1400’lü yıllarda burada Luviler tarafından kurulmuş bir kasaba bulunduğu geçmektedir. M.Ö. 1200’lerden sonra Pisidia bölgesi olarak anılan bu bölgede yaşayan Pisidialılar çevrelerinde bulunan Frig ve Lidya uygarlıkları ile kaynaşmıştır.
Sagalassos tarihi biraz karışık gibi görünse de yapılan kazılar sonucunda her şey gün ışığına kavuşmaktadır. Frig ve Lidya uygarlıklarından önce sadece bir yerleşim olan antik alan, bu uygarlıklar zamanında bir kent haline gelmiştir. Daha sonra Pers imparatorluğu himayesine giren Sagalassos kenti, Büyük İskender bölgeyi alana kadar savaşçıları ve asiliği ile tanınmaktadır. Büyük İskender bölgeyi M.Ö. 332 yılında zapt etmiş ve topraklarına katmıştır. Sagalassos ismi de yazılı kaynaklarda ilk olarak M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in kenti kuşatması ile ilgili Arrianos’un eserinde geçmektedir. Böylece kentte ve Pisidia bölgesinde Helenistik dönem başlamıştır. Ancak Sagalassos’ta bu dönemden günümüze kadar pek bir eser gelmemiştir.
Sagalassos’un hemen karşısında olan üçgen tepenin adı İskender Tepesi’dir. Büyük İskender buraya geldiğinde buradaki tepeyi üs olarak kullandığı için halk tepeye bu ismi vermiştir.
Büyük İskender’in ölümü sonrasında Babil’de yapılan paylaşıma göre Pisidya, Perdikkas’ın payına düşmüştür. Babil’deki bu paylaşım tarihin en büyük miras kavgasıdır aslında. Kısa bir süre sonra Perdikkas öldürülünce bölge, Selevkos Nikator Satrap kontrolüne geçmiştir. M.Ö. 300‘lü yılların başında Antigonos Monopthalmos, bölgeyi hakimiyetine katmıştır. Sagalassos ise M.Ö. 2.yy sonlarında özerkliğini kazanmıştır.
Sagalassos ve Roma İmparatorluğu Dönemi
Pergamon Krallığı’nda Attalos Hanedanlığı (Attalids of Pergamon) zamanında kent, Pergamon Krallığı’na geçmiştir (M.Ö. 133). Pergamon Krallığı tarihteki yerini Roma İmparatorluğu’na bıraktığında Sagalassos kenti de Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır (M.Ö. 25). Sagalassos antik kenti etrafında bulunan kil yataklarının zenginliği ve civardaki bol miktarda zeytin ve tahıl üretimi Sagalassos’u Roma’nın gözünde önemli bir yere getirmiştir. Bu şekilde gelişen kent, Roma İmparatorluğu zamanında bir metropol haline gelmiştir.
Roma imparatoru Hadrian, Sagalassos’u bölgenin resmi din merkezi ilan etmiş ve kente ‘Pisidya’nın birinci kenti’ unvanını vermiştir. İmparator Hadrian daha sonra Sagalassos ile ilgili bir düzenleme yapmış ve kent Galat eyaletinden alınarak Pamfilya eyaletine dahil edilmiştir. Böylece kentte büyük bir mimari atak da başlamış olur. Günümüze kadar gelen tapınaklar ve yapılar bu döneme aittir. Her ne kadar Roma etkisini hızlı bir şekilde benimsemiş olsa da yaşayanlar Grek kültürünü korumuşlardır. Bu anlamda yapılan kazılarda çıkan isimler Grekçe’dir. Bizans döneminde Sagalassos kenti bir piskoposluk merkezi olmuştur.
Hatta M.S. 500 yıllarında bölgede meydana gelen büyük bir depremden sonra Sagalassos ciddi anlamda harap olmuş ancak Romalıların kente gösterdiği önem doğrultusunda restore edilmiş ve eski görkemine gelmesi sağlanmıştır. 600’lü yıllarda kentte Arap akınları, veba salgını gibi sebeplerle göç başlamıştır.
7. yy‘da şehir bir büyük deprem daha geçirmiş ve bir daha toparlanamamıştır. 13.yy‘da ise bölgeye Türkler yerleşmiş ve Sagalassos tamamen terk edilmiştir.
2009 yılı Şubat ayında Sagalassos Antik kenti, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi (Türkiye)’ne kabul edilmiştir.
Sagalassos Antik Kenti Keşfi ve Kazıları
Terk edilmiş olan Sagalassos antik kenti Fransız gezgin Paul Lucas tarafından 1706 yılında keşfedilmiştir. Ancak buranın Sagalassos olduğunu bilmediğinden buraya ‘Periler Şehri’ demiştir. 1824 yılında ise bir İngiliz din adamı olan Francis Arundel, burada bulduğu yazıtlardan yola çıkarak kentin Sagalassos olduğunu keşfetmiştir. Alman gezgin Kont Lanckoronski ise altmış yıl sonra 1884 – 1885 yılları arasında ilk bilimsel araştırmaları başlatmıştır.
Sagalassos antik kenti bu tarihten itibaren artık yüz yıl kazı yapılmayı bekleyecektir. 1983 yılında Stephen Mitchell yönetiminde araştırmalara tekrar başlanır. 1986 yılında daha sonra kazı başkanlığı yapacak olan Belçika KU Leuven Üniversitesi’nden Marc Waelkens’in de arasında olduğu ekip, dört yıl sürecek olan yüzey araştırmalarına başlar. 1990 yılında ise Waelkens’e kazı izni verilir.
1990 yılında başlayan kazı sürecinde ekip bu kazılara, sadece bir antik kent kazısı olarak değil bir çevre koruma kazısı olarak bakmış ve benimsemiştir. Bu anlamda antik kentin hemen yanı başında olan mermer ocakları da koruma altına alınmıştır. Ayrıca Ağlasun dahil antik kenti tüm antik yaşantısıyla araştırmak ve ortaya çıkartmak kazı ekibinin en önemli amacı olmuştur. Bu amaç doğrultusunda Sagalassos kazıları, diğer antik kent kazılarından prensipte ayrılmaktadır.
Sagalassos antik kenti ve etrafı binlerce yıllık bir yerleşim olduğundan ve antik zamanlarda seramik üretim merkezi olduğundan burada arkeologlar haricinde pek çok bilim dalından bilim insanı kazılara katılmıştır. Sagalassos kazıları 1990 yılından 2013 yılına kadar Marc Waelkens başkanlığında yürütülmüştür.
2013 yılında Waelkens emekli olduktan sonra, yine Leuven Katolik Üniversitesi’nden seramik uzmanı Prof. Dr. Jeroen Poblome kazı başkanlığına getirilmiştir ve günümüzde de kazı başkanlığını yürütmektedir. Öyle ki Poblome 1990 yılında başlayan ilk kazılardan itibaren kazı ekibindedir. Ayrıca aynı üniversiteden Arkeoloji, Sanat Tarihi ve Müzikoloji bölümü üyesi Ebru Torun kazı eş başkanıdır.
Sagalassos Güneş Saati
Özellikle 2014 yılındaki kazılarda bulunan aslan ayağı üzerine yapılmış olan güneş saati 1000 yıldan fazla süredir insanlara zamanı göstermektedir. Söz konusu güneş saati günümüzde Burdur Arkeoloji Müzesi içerisinde sergilenmektedir.
Sagalassos Antik Kenti Yapıları ve Tapınakları
Sagalassos antik kenti barındırdığı tapınaklar, çeşmeler, kentin hemen arkasında bulunan kaya mezarları, nekropol alanları ve özellikle Antoninler Çeşmesi (Antonine nymphaeum) ile adını dünyaya duyurmuştur. Günümüzde Sagalassos denildiğinde aklımıza ilk gelen Antoninler çeşmesi olsa da, Sagalassoslular birçok anıtsal yapı yapmıştır.
Çeşitli tarihlerde yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkartılan birçok yapı içerisinde kentin sulak bir alanda kurulmasından dolayı çeşmeler göze çarpmaktadır. İskender Tepesi haricinde kentin aşağı ve yukarı agora olmak üzere iki kent merkezi bulunmaktadır. Antik kent dahilinde toplamda dört adet çeşme vardır ve Antoninler çeşmesi bunların arasında en ünlüsüdür. Antoninler çeşmesi haricinde Severuslar çeşmesi, Hadrian çeşmesi ve Helenistik çeşme kentin diğer çeşmeleridir.
Sagalassos antik kenti, Toros dağlarının yamacına kurulduğu ve arazinin sarp ve şekilsiz olması sebebiyle düzensiz bir biçimde görünmektedir. Diğer birçok antik kent gibi ızgara mimarisinde değildir. Antik kentin diğer önemli yapıları Hadrian ve Antoninus Pius imparatorluk kült alanı, Tiberius kapısı, Apollo Klarios kutsal alanı, Neon kütüphanesi, Roma dönemi antik tiyatro, Dor tapınağı ve bir gıda pazarı olan Macellum’dur.
Sadece Antoninler Çeşmesi etrafında 30 dakikanızı geçireceğiniz düşünülürse tüm antik kenti gezmek kabaca üç saatinizi alacaktır.
Antoninler Çeşmesi
M.S. 161 – 180 yılları arasında yapılan ve bir anıtsal çeşme olan Antoninler Çeşmesi, 28 metre uzunluğunda ve 9 metre yüksekliğindedir. Çeşmenin yapımında yedi farklı taş türü kullanılmıştır. Çeşmedeki su 4,5 metre yüksekliğinde şelale benzeri bir şekilde akmakta ve 81 metreküp kapasiteli bir havuzu doldurmaktadır. Antoninler çeşmesi 1993 – 1995 yılları arasındaki kazı döneminde gün ışığına çıkartılmış ve bu anıtsal çeşmenin birçok parçasının sağlam olduğu gözlenmiştir. Çeşmenin bugünkü haline getirilmesi 1998 yılında başlanan 13 yıllık bir restorasyon çalışmasının sonucudur. Çeşmede bugün 5 adet heykel ve bir adet Roma yazıtı görülebilmektedir.
Antoninler çeşmesi heykelleri Coronis, Dionysos ve Nemesis heykelleridir ve kentin yukarı agorasına hakim olan Antoninler çeşmesinin her yanına hakim durumdadırlar. Antoninler Çeşmesi’nin günümüzdeki hale getirilmesinde veya tekrar ayağa kaldırılmasında İnşaat yüksek mühendisi mimari restorasyon uzmanı Semih Ercan’ın emekleri büyüktür.
Macellum (Gıda Pazarı)
Türkiye’de bulunan antik kentler arasında en iyi korunan gıda pazarı (Macellum) Sagalassos’ta bulunmaktadır. Aşağı agora ile yukarı agora arasındaki bir konumda bulunmaktadır. Burada satılan ana maddeler balık, et ve tahıldır. Burada yapılan çalışmalarda anlaşıldığı üzere balıklar hem göl hem de deniz balıklarıdır. Deniz balıklarının tütsülenmiş bir şekilde ticaret ile kente geldiği yapılan çalışmalar neticesinde anlaşılmıştır.
Macellum benzeri bir yapı hem Perge antik kenti içinde, hem de Aizanoi antik kenti agorası (şehir meydanı) içinde de bulunmaktadır.
İmparator Salonu (Mermer Salon)
Sagalassos’taki hamamın merkezindeki bu salon 25 metre x 18,5 metre boylarındadır ve görkemli bir mekandır. Çeşitli törenlerin yapıldığı bu salonlarda örneğin spor karşılaşmalarında kazanan sporcuların ödülleri verilmektedir. Salonun nişlerinde imparator ve imparatoriçelerin devasa heykelleri yer aldığı varsayılmaktadır. Ancak Hristiyanlık inanışının yaygınlaşmasıyla heykellerin buradan alındığı ve salonun yirmi kişilik sıcak su havuzlarına dönüştürüldüğü düşünülmektedir. 2007 – 2008 yılları kazı döneminde buradaki heykellerin bir kısmı bulunmuştur.
Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı
Roma imparatoru Hadrian, Sagalassos’u bölgenin resmi din merkezi ilan etmesi ve kente ‘Pisidya’nın birinci kenti, Romalıların dostu ve müttefiki’ unvanı vermesiyle Sagalassoslular tarafından yaptırılmıştır. Ancak tapınak Hadrian öldükten sonra imparator Antoninus Pius döneminde bitirilmiştir. Tapınağın önünde 70 metrelik bir avlu vardır. Tapınağın bulunduğu tepenin etrafı portikolarla çevrilmiştir. Arkeologlar tapınağın yazıtını bulduklarında yazıtta tapınağın iki imparatora ithaf edildiği ortaya çıkmıştır.
Hadrian Çeşmesi
Kentin iki merkezinden biri olan aşağı agoranın hemen üzerinde yer almaktadır. Çeşmenin haznesine çıkmak için sekiz basamak yukarı çıkılmalıdır. Antoninler çeşmesi ile birlikte antik kentin iki anıtsal çeşmesinden biridir. Bu anıtsal çeşme ‘edikula mimarisi’nin bir örneğidir. Bu tür yapılar bir arka duvar üzerine ve önüne yapılan düzenlemelerden oluşmaktadır. Duvarın içinde nişler yer almaktadır ve hemen önünde ileri çıkan podyumlar ve kaideler üzerinde sütunlar dizilidir. Bu çeşme Apollo Klarios Tapınağı’na çok yakındır ve bu tanrıya da ithaf edilmiştir. Bu çeşmeyi kentin ilk Roma şövalyesi Tiberius Claudius Piso’nun vasiyeti üzerine yapılmış ve Hadrian’a ithaf edilmiştir.
Apollo Klarios Tapınağı
Sagalassos kentinin önemli bir noktasına imparator Augustus döneminde yaptırılmıştır. Aşağı agoraya hakim bir tepede yapılan tapınak iyonik düzende tasarlanmıştır. Aslında Apollo, Sagalassos için önemi bir tanrı değildir fakat Augustus, Apollo’yu kendisine yakın hisseder ve kendisini koruduğuna inanır. Bu anlamda bu tapınak imparatoru onurlandırmak için de yapılmıştır.
Hristiyanlık dininin kabul edilmesi ile birlikte burası M.S. 450 yıllarında bir bazilikaya çevrilmiştir. Sonraki yıllarda ise bazilikanın etrafı bir Hristiyan Mezarlığı haline gelecektir.
Sagalassos Antik Kenti Odeon’u
Odeon’un yapımına imparator Augustus zamanında başlanır ama bitirilmesi 200 yıl sürecektir. Burası kapalı bir konser ve tiyatro salonudur. Yarım daire biçimli bir oditoryumu ve 50 metre uzunluğunda bir sahne binası vardır. Odeon 1500 – 2000 kişiliktir. Önceleri bir kültür merkezi olarak kullanılan Odeon’da sonraları gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri yapılmıştır.
Batı Nekropol ve Kaya Mezarları
Beş hektarlık bir alanı kaplayan kaya mezarları dağ yamacına yayılmış durumdadır ve batı nekropolü adını almaktadır. Buradaki mezarlar daha çok lahitlerden oluşmaktadır. Bu alanda 5. veya 6. yy’da bir kilise yapılmıştır. Kuzeydeki kaya mezarları ise düz bir kaya yüzeyine yontulmuş üzeri kemerli girintileri olan kaya mezarlarıdır. Burası kentin küçük mezarlığı olmakla birlikte ‘arcosolium’ adını almıştır. Kemerli oyukların haznesine yakışmış olan ölünün külleri ve kalan kemikleri konulmuş ve üzeri taş bir kapakla kapatılmış veya küller bir kap içinde nişlere yerleştirilmiştir.
Kaya mezarlarının oyulduğu bu düz kayalık alan antik çağlarda bir taş ocağı yüzüdür ve daha sonra mezarlığa dönüştürülmüştür. Sagalassos yapılarında kullanılan taşlar çoğunlukla bu taş ocaklarından çıkartılmıştır. Fakat bununla birlikte çok uzaklardan da çeşitli mermerler ve taşlar getirtilmiştir. Örneğin Afrodisias kentinin beyaz mermeri de burada kullanılmıştır.
Sagalassos Çömlek Atölyeleri
Kazıların başladığı ilk yıllarda bulunan çömlek atölyeleri veya çömlek mahallesi, Sagalassos antik kenti kazıları içerisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Sagalassos çömlekleri veya seramikleri antik zamanlar dahil olmak üzere bir çok çağda dünyanın çeşitli yerlerine ihraç edilmiştir. Özellikle Kahire, Ege adaları ve Yunanistan ile Roma’ya ihraç edilen Sagalassos çömlekleri veya seramiklerini bugün Avrupa’nın birçok müzesinde görmek mümkündür.
Sagalassos Antik Kenti Eserleri
Antik kentte yıllardır yapılan kazılar neticesinde çıkartılan eserler, heykeller ve seramik parçaları Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir. Örneğin kazılardan çıkartılan bir ostotek (yakılan ölünün küllerinin konulduğu kap) Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir.
2016 yılında yapılan kazılarda gayet iyi durumda olan bir lahit bulunmuş ve lahdin hemen altında kemik parçalarının olduğu bir oda bulunmuştur.
2007 yılında, imparator Hadrian’ı askeri bir kıyafetle tasvir eden dört metre ile beş metre yüksekliğinde heykelinin parçaları bulunmuştur. Ayrıca imparator Marcus Aurelius’un heykelinin baş ve ayak parçaları da Burdur Müzesi arşivindedir.
Bu eserler ile birlikte yine Sagalassos antik kenti kazılarında çıkartılan ve şu anda Burdur Müzesi’nde bulunan zafer tanrıçası Nike heykelleri, Hera Ephesia ve Tyke heykelleri de görülmeye değerdir. Burdur Müzesi içerisinde sadece Sagalassos antik kenti kazılarında bulunan eserlerin sergilendiği ayrı bir salon bulunmaktadır.
Sagalassos Projesi ve BAKA (Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı)
BAKA adı verilen Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın Sagalassos antik kenti ve Ağlasun hakkında çok çeşitli projeleri bulunmaktadır. Bölgenin korunması ve kalkınması amacıyla yapılan projelerin içeriğinde bölge çocuklarının bilinçlendirilmesinden, konaklama imkanlarının artırılmasına, antik kentin korunmasına destek verilmesinden antik yiyecek kültürünün tekrar canlandırılmasına kadar birçok etkinlik bulunmaktadır.
Sagalassos antik kentinin tanıtımını da mümkün olduğunca yapmaya çalışan BAKA, Sagalassos kentini bir cazibe merkezi haline getirmeye ve farkındalık yaratma çalışmalarına devam etmektedir. Örneğin Anadolu Leoparı burada görülmüş ve broşürlerle bunun önemi vurgulanmaya sağlanmıştır.
Ağlasun ve Sagalassos DNA Araştırması
Sagalassos kentinde 1997 yılında bir DNA araştırması yapılmıştır. Bu araştırma başta kısa bir süre durmuş olsa da aslında daha ilginç bir hikayenin başlangıcıdır. 1996 – 1997 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarında birçok mezar bulunmuştur. Bu mezarlarda bir yetişkin ile onun bacakları arasında bir çocuk iskeletleri bulunmuştur. Kazı başkanı bu ölülerin akrabalıkları olup olmadığını öğrenmek için ölülerden DNA örneği alınmasını istemiştir. Aynı şekilde kazıda çalışanlardan da bu araştırmaya katılmaları istenmiştir. Kazı ekibinden böyle bir şey istenmesinin sebebi ise çalışanın DNA’larının karıştırılmamasıdır.
Daha sonraları yerel halk da bu DNA araştırmasına katılmıştır. Ortaya çıkan sonuçlarda yerel halkın Sagalassos kentinde yaşayanların bir kısmı ile DNA uyumu gözlenmiştir.
Sagalassos Antik Kenti, hayranlık verici konumu, muhteşem eserleri ve özenli proje süreçleri ile incelemeye değer.
Ayrıca İlgili Linkler:
Sagalassos antik kenti fotoğrafları
Türkiye UNESCO Dünya Mirası Geçici Lİstesi
Sagalassos: Tarihte Yolculuk – Nazmi Öner
Akdeniz bölgesi antik şehir, tarihi kent bilgileri
Akdeniz bölgesi antik kent fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Burdur Müzesi Sagalassos Eserleri Salonu
Sagalassos Arkeoloji Projesi Resmi Web Sitesi