Şanlıurfa Harran, gerek Sin kültü veya Ay kültü ve antik kent statüsü, gerekse tarihi şehir statüsüyle, konik kubbeli evleriyle, türküleri ve kalesiyle her dönem yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmuştur. Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülmesi gereken antik kentler ve yerleşimler ile gezilecek yerlerin başlarında gelen bu tarihi kent özellikle son yıllarda Suriyeli mültecilerin akınına uğramış durumdadır.
Dünyanın en eski bilim merkezinin (üniversite değil, dünyanın en eski üniversitesi hakkında internette bol miktarda bilgi kirliliği mevcuttur) olduğu Harran, kadim zamanlardan günümüze kadar ulaşan bir yerleşim birimi olup Şanlıurfa ilçesidir. Harran ovasının ortasında bulunup, Şanlıurfa’ya 44 km mesafededir ve yolu gayet düzdür. Güneydoğu Anadolu bölgesi yaz mevsiminde çok sıcak olduğu için genelde yazın tur yapılmamaktadır. Ancak özel aracınızla yazın buraya gitmek isterseniz sıcaklara karşı çok dikkatli olmanızda fayda var.
Harran 25 Şubat 2000 tarihinde (Türkiye) UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne girmiştir. Gerek konik kubbeli tarihi evleri ile gerekse kültürü bakımından görülmeye değer olduğu kadar, ilgilenilmezse yakın bir tarihte yok olabilecek varlıklarımız arasındadır.
Harran fotoğrafları için tıklayınız
Şanlıurfa Harran Tarihi
Harran ile ilgili çok çeşitli efsaneler ve rivayetler bulunmaktadır. Mesela Tevrat’ta geçen ‘Haran’ın burası olduğu düşünüldüğü gibi ayrıca İbrahim peygamberin kardeşi ‘Aran’ ve Nuh peygamberin torunu ‘Kaynan’a da bağlanmaktadır. Tarihte ise Harran ile ilgili ilk bilgiler M.Ö. 2000’li yıllara kadar gider. Kültepe ve Mari’deki çivi tabletlerinde burası ile ilgili ‘Har-ra-na’, ‘Ha-ra-na’ veya ‘Ha-ra-an’ olarak bahsedilmektedir. Harran’ın anlamı, Sümerce ve Akatça’da ‘seyahat – kervan’ anlamına gelmekle birlikte, burası Mezopotamya ticaret yollarında önemli bir noktadadır. Anadolu’da bulunan medeniyetlerle ticaret yapan Asurluların önemli bir uğrak noktası olmakla birlikte bundan dolayı binlerce yıldır önemini korumuştur.
Harran sırasıyla Fatımiler, Zengiler, Eyyübiler ve Selçuklular’ın yerleşkesi haline gelmiştir. 1250 yıllarında Moğollar tarafından işgal edilmiş ve yakılıp, yıkılıp talan edilmiştir. Harran ovasında yaşayan halk Mardin, Şam ve Halep’e kaçmıştır. Tarihin ünlü kenti harap hale gelerek bir daha görkemli günlere dönememiştir. Osmanlı döneminde ise 1518 tarihli tahrir defterlerinde Harran’ın nüfusunun 250 olduğu kayıtlara geçmiştir. Cumhuriyet zamanında ise GAP sebebiyle 1987 yılında ilçe haline getirilmiştir.
Evliya Çelebi, 1650 yıllarında buraya geldiğinde Seyahatname’sine ‘Şehir harap, evler toprak olup kalesinde insanoğlu kalmamıştır. Ancak kargir camileri, han ve hamamları kalıp diğer harap evler içerisinde çöl Arapları kışlamaktadır’ notunu düşmüştür.
Şanlıurfa Harran Kalesi ve Surları
Harran’daki kale, ilçenin güneydoğunda bulunmakla birlikte üç katlıdır. 130 x 90 metre ölçülerindeki kalenin dört köşesinde onikigen olan kuleler bulunmaktadır. Surlara bitişik yapılan kale hakkında tarihte ilk olarak 10.yy’da İslam kaynaklarında rastlanmaktadır. Kale, düzensiz dörtgen planlıdır. Evliya Çelebi burası için ‘Burayı da Nemrud yapmıştır. Çöl içinde gayet sağlam bir kaledir. Beşgen şeklinde olup sanki usta elinden yeni çıkmış gibidir’ demektedir.
Hem kalenin hem de surların yapım tarihi tam olarak bulunamamıştır. Surların büyük kısmı kötü durumdadır. 2012 – 2014 yılları arasında surlarda restorasyon işlemi başlamıştır. Ancak 4.5 km uzunluğundaki surların sadece Halep Kapısı civarındaki 1 km’lik kısmı restore edilmiştir.
Anadolu’nun İlk Camisi ve Kilisesi
Anadolu’nun ilk cami ve kilisesinin burada inşa edildiği rivayet edilmektedir. Hristiyanlık dünyada ve Anadolu’da hızla yayılırken bu antik kent eski dinlerin bir sığınağı haline gelmiştir. Öyle ki Doğu Roma (Bizans) imparatorluğunun kapattığı okullardaki filozoflar buraya sığınmış ve eserlerini burada muhafaza etmiştir. Daha sonra bu eserlerin Arapça’ya tercüme edildiği, böylece İslamiyet’te bir bilim çağı oluşturduğu söylenir. Buradaki kilise ve manastırdaki eserlerin ise batıdaki Rönesans çağına önderlik ettiği bilinir. Örneğin Gül Haçlıların 1615 yılında beyan ettikleri manifestoda buradan bahsedildiği düşünülmektedir. Bir örnek de Corpus Hermeticum (Hermesci yazılar külliyatı)’dur. 1460 yılında Floransa hükümdarının eline geçen bu kitap, Harran’dan Bizans imparatorluğuna geçmiş oradan da Avrupa’ya gitmiştir. Söz konusu külliyat antik Mısır medeniyetine kadar gitmekle birlikte Hermesciliğin Harran’da ortaya çıkması çok ilginç bir bilgidir.
Harran ve Paganizm
Burası zamanında Paganizmin de önemli merkezlerinden biridir. Bugün hala dünyanın ilk bilim merkezi olan yapının kalıntılarında ay, güneş ve gezegen motiflerini görebilirsiniz. İşte bundan dolayıdır ki antik Harran’da astronomi bilimi zamanının çok ilerisindedir. Babiller zamanında ay tanrısı ‘Sin’ Paganistlerin en büyük tanrısı olma özelliğini yüzyıllar boyunca devam ettirmiştir. Romalılar zamanında da ‘mar alahe’ olarak adlandırılmıştır. Daha sonra Abbasi halifesi Me’mun (Memun)’un zorlamasıyla burada yaşayan halkın bir kısmı Müslümanlığı, Hristiyanlığı seçmiş, bir kısmı da İslam hukukçularına göre Hristiyan ve Musevilerle aynı hukuki haklara sahip olan Sabiiliği (Mandeizm) seçmiştir.
Şanlıurfa, Hristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmesiyle, Hristiyanlar buraya putperest şehri anlamına gelen Hellenopolis adını vermiştir. Sabiiler, burada M.S. 11. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüştür. Tarihi şehrin içinde bulunduğu Harran ovası ile ilgili bilgiler, çeşitli tarihlerde buraya gelen seyyahlar tarafından verilmiştir. Örneğin 1184 yılında İbn-i Cübeyir, ovanın gölgelik ve ağaçlık olduğunu, çeşitli meyve ve sebzelerin yetiştiğini ancak uzun süren bir kuraklık sonucu harap hale geldiğini yazmıştır. Yine 1200’lü yılların ortasında İbn-i Şeddat buraya gelmiş ve 14 adet hamam olduğunu kayıtlara geçmiştir.
Not: Burada belirtmekte fayda var ki; birçok kaynakta Harran’da bulunan bilim merkezi (üniversite?) ile Ulu Cami (Cennet Cami) karıştırılmaktadır. Çünkü Google’da aratıldığında fotoğraflar birbirine girmiş görülmektedir. Araştırmalarımıza istinaden kesin bir bilgiye ulaşamadık; ilk üniversite mi, ilk İslami üniversitesi mi, üniversitenin içinde cami mi var? Anlayamadık. Google’da ne yazık ki bu konuda bir bilgi kirliliği bulunmaktadır.
Şanlıurfa Harran Tarihi Eserleri
Harran’da bulunan tarihi ve mimari eserlerin sadece kalıntıları ayakta kalmıştır. Ancak yapılan kazılarda bu eserlerin temellerine ulaşılabilmiştir. Ancak birçoğunun yeri hakkında söylentiler de vardır. Örneğin Harran höyüğü, ilçenin ortasında yer almakla birlikte 22 metre yüksekliğindedir ve tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar gitmektedir. Ancak Babil dönemine ait Sin Mabedi’nin yeri kesin olarak belirlenememiştir.
İlk çağdan beri varlığı bilinen antik Harran üniversitesinin (bilim merkezi değil) yeri tam olarak belirlenememektedir. Ancak üniversite 718 – 913 yılları arasında bilim ve sanatta döneminin önemli merkezi haline gelmiştir. Öyle ki daha 612’li yıllarda cerrahi ameliyatların yapıldığı bilinmektedir. Antik kentin etrafındaki Harran surlarının çok az bir kısmı harabe halinde ayaktadır. Ancak surların bir kısmı restore edilmektedir. Oysa bazı kaynaklara göre 6, bazı kaynaklara göre ise 8 kapısı olan ve elips biçimindeki tarihi kenti çevreleyen bu surların 187 adet burcu vardır.
Harran Mimarisi ve Konik Kubbeli Evleri
Harran’da bulunan konik şeklindeki, bindirme tekniği ile yapılmış 4000 yıllık Mezopotamya ev mimarisi kültürü, günümüzde modern tarzdaki evlere karşı dirense de sayıca çok azalmıştır. Bu evlerin kubbeleri tuğladan yapılmıştır. Bunun sebebi ise çevrenin çöl olması ve harabelerde bol miktarda tuğla bulunmasıdır. 1979 yılında sit alanı ilan edilen Harran ovasında her türlü yapım işi durdurulmuştur. 1979 yılındaki kubbeli ev sayısı 960’tır. Günümüzde ise bu sayı 30’dur. Böyle giderse yakın bir tarihte konik kubbeli evler ne yazık ki tarihten silinecektir. Yakın tarihte ancak fotoğraflarda görülecektir.
Harran konik kubbeli evlerinin kubbelerinin yüksekliği 5 metreye kadar çıkmaktadır. Bu kubbeler yapılırken bazı tuğlalar kubbede çıkıntı yapacak şekilde örülmüştür. Bunun sebebi de kubbenin boş bırakılan tepesinin gerektiğinde kapatılıp açılabilmesi içindir. Bu kubbelerin örüldüğü tuğlalar içeriden ve dışarıdan balçıkla sıvanır. Öyle ki bu evler yazın serin, kışın ise sıcak olur. Harran evlerinde soğan gibi sebzelerin çabuk filizlendiği, içerideki evcil hayvanların uysal olduğu köylüler tarafından söylenmektedir.
Bununla birlikte Türkiye’ye gelen sığınmacı Suriyelilerin az bir bölümü, sahipsiz olan konik kubbeli evlerde kalmaktadır. Burada ilçedeki sığınmacı Suriyelilerin sayısını da verelim. Şanlıurfa ilinde 469.215 Suriyeli sığınmacı bulunmaktadır. Bu tarihi kentin hemen yanı başında bulunan Harran sığınmacı kampında ise 14.000 Suriyeli sığınmacı kalmaktadır.
Harran’da yaşayan halk Arap kökenlidir. Şu an burada yaşayan yerel halk Osmanlı İmparatorluğu’nun 18.yy’da buraya getirdiği Arap Bedevi aşiretine dayanmaktadır. Bugün bu tarihi kente gittiğinizde etrafınızı hediyelik eşya satan çocuklar sarmaktadır. Gideceklere tavsiyemiz gitmeden önce çocuklara vermek üzere kalem, silgi, defter ve çocuk kitabı götürmeleridir.
Şanlıurfa Harran Tarihi Ovası Hakkında Bilgiler
Öncelikle ilçenin kendi adını verdiği ova 852.000 dekardır. Tahıl ekiminde Konya ovasından sonra ikinci gelen ovada pamuk üreticiliği yapılmakta ve Türkiye pamuk ihtiyacının yarısı karşılanmaktadır. Ovayı besleyen iki nehir (Deysan ve Cüllab) günümüzde kurumuştur. GAP projesinin verimli kullanılamamasından dolayı ancak 2018 yılında ovaya Atatürk Barajı’ndan su verilmeye başlanmıştır. Atatürk Barajı’ndan verilen su sadece ovayı değil, etrafındaki toplamda 1 milyon 850 bin dekarlık alanı sulamaktadır.
Ve bir gün yolunuz buradan geçerse konik kubbeli tarihi evlerin gölgesinde kesinlikle bir Türk kahvesi içmenizi şiddetle tavsiye ederiz.
Ayrıca İlgili Linkler:
Harran fotoğrafları
Türkiye UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
Güneydoğu Anadolu Bölgesi antik şehirleri
Güneydoğu Anadolu bölgesi antik ve tarihi yerleşim fotoğrafları
Güneydoğu Anadolu bölgesi güzergahı ve rotası
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Harran’ın mimarisi tarihi eserler