Dünya tarihi içinde medeniyetler ve imparatorluklar her dönem var olmuş ve bulundukları dönem içerisinde özellikle çevrelerini ve bulundukları kıtayı etkilemişlerdir. Dünya tarihine göre insanoğlunun varoluş süresinin çok kısa olduğunu belirten çeşitli anlatımlar mevcuttur. Örneğin dünyanın varoluşundan itibaren günümüze kadar toplam süre 24 saat olsaydı ilk insan saat 23:57’de ortaya çıkmış olacaktı gibi.
Doğal olarak ilk insanın ortaya çıkmasından itibaren kısa sürede başta Mezopotamya olmak üzere dünyanın birçok yerinde medeniyetler ve imparatorluklar kuran insanoğlunun bunu başarması çok ilginçtir. Biliyoruz ki ihtiyaçların çoğu keşifleri, keşifler de teknolojiyi, teknoloji de medeniyeti ve imparatorlukları meydana getirmiştir ve bunlar çoğunlukla savaşlarla veya yıkımla neticelenmiştir. Çünkü din kavramı bir yerden sonra işin içine girmektedir.
İmparatorluklar Hakkında Çeşitli Bilgiler
Dünya tarihinde çeşitli kıtalarda 172 adet imparatorluk veya hanedanlık kurulmuş ve tarihe zaman zaman aynı dönemde zaman zaman da ayrı dönemde yön vermişlerdir. Örneğin Guinness Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en büyük imparatorluğu Pers İmparatorluğu’dur. Pers İmparatorluğu olarak da bilinen Akhamenid veya Ahameniş İmparatorluğu zamanında (M.Ö. 480) dünyada 112,4 milyon insan yaşadığı tahmin edilmekte ve bu nüfusun %44’üne bu imparatorluk sahipti.
Yazılı tarihte bilinen ilk imparatorluk ise M.Ö. 4000 yıllarında Sargon’un kurduğu Akad İmparatorluğu olup Mezopotamya’da kurulmuştur. Eski Mısır ise sonrasında (M.Ö. 3000) toprakları en geniş imparatorluk olmuştur. En uzun imparatorluk ise 1123 yıllık tarihiyle Doğu Roma İmparatorluğu veya Bizans İmparatorluğu’dur.
Japon İmparatorluğu günümüzdeki aktif tek imparatorluktur. Japon imparatorluk ailesi günümüzde de varlığını sürdüren en eski monarşi ailesidir.
İspanyol İmparatorluğu 1519-1521 yılları arasında Aztek İmparatorluğu’nu yıkmış on yıl sonra da 1531 yılında İnka İmparatorluğu’nu yıkmıştır. Özellikle 1531 yılında İspanyol günlüklerinden öğrenildiğine göre 168 kişilik İspanyol ordusu 80.000 kişilik İnka ordusunu sadece teknoloji ile -ki bu da tüfektir- yenmiştir.
Tarihin en geniş topraklarına ise 1206 yılında Cengiz Han tarafından kurulan Moğol İmparatorluğu hâkim olmuştur. Dünyanın %22’si ile 33 milyon km2’den fazla bir alana yayılmıştır. Modern zamanların birbirinden bağımsız alanlarına sahip olan Britanya İmparatorluğu ise 35 milyon km2 ile en büyük imparatorluğudur. Ancak Moğol İmparatorluğu sınırları bir bütündür, Britanya İmparatorluğu ise dünyanın çeşitli yerlerindeki sömürge topraklarından meydana gelmiştir.
Bu yazının konusu ise Anadolu’ya ilk keşif birlikleri gönderen ve en eski bir Türk devleti olan Hunlar veya Hun İmparatorluğu’dur. Ancak Hunlara geçmeden önce insanlık tarihini kısaca gözden geçirmek gerekmektedir. Çünkü tarih daima öncesi ve sonrası ile bağlantılıdır ve tarihi daima zafer kazananlar yazacaktır.
Kısaca İnsanlık Tarihi
Yaşayan en yakın akrabamız, büyük insansı maymunun hayatta kalmış olan üç türüdür: goril, sıradan şempanze ve (bonobo olarak da bilinen) cüce şempanze. Bu üç maymun türünün, çok sayıdaki fosilleriyle birlikte yalnızca Afrika’da görülmesi insan evriminin ilk evrelerinin de Afrika’da geçtiğine işarettir. İnsanlık tarihi, hayvanların tarihinden ayrı bir evrim olarak orada aşağı yukarı 7 milyon yıl önce başlamıştır (hesaplar 5 milyon ile 9 milyon yıl arasında değişmektedir). Aşağı yukarı o yıllarda Afrika insansı maymunu nüfusu çeşitli nüfuslara bölünür, onlardan biri evrimleşir, çağdaş goriller ortaya çıkar, bir ikincisinden şempanzeler, üçüncüsünden de insan oluşacaktır. Goril ailesi ise şempanze ve insan ailesi olarak ikiye bölünmeden hemen önce bölünmüştür.
Fosillerden anlaşıldığına göre, bize kadar ulaşan evrim çizgisinde yer alan maymun ailesi yaklaşık 4 milyon yıl önce hayli dik durur bir hale gelmiş, daha sonra aşağı yukarı 2,5 milyon yıl önce gövde ve göreceli olarak beyin büyüklüklerinde artış olmuştur. Bu ön insanları Australopithecus africanus, Homo habilis, Homo erectus olarak biliyoruz ve bunlar bu sırayla evrimleşip bir sonraki türü meydana getirmişlerdir.
1 ,7 milyon yıl önce ulaşılmış evredeki Homo erectus, gövde büyüklüğü olarak bugünkü insana çok yakın olmasına karşın beyninin büyüklüğü hala bizimkinin ancak yarısı kadardır. 2,5 milyon yıl kadar önce taştan yapılmış aletler yaygınlaşmıştır ama bunlar pul pul yontulmuş ya da başka taşlarla dövülmüş kaba taşlardan yapılmıştır. Hayvan bilimi önem ve farklılık açısından Homo erectus maymunun ötesinde bir şeydir ama hala bugünkü insandan daha geridedir. 7 milyon yıl önce ortaya çıkışımızdan sonraki ilk 5 ya da 6 milyon yıl içinde bütün insanlık tarihi, Afrika sınırları içinde geçmiş bir süreçtir.
Bilimsel Analiz ve Süreç
Hunlar veya Hun İmparatorluğu tarihine kadar bulunduğumuz yerden uzun bir süreç varmış gibi görünse de ilgili konu kısaca anlatılacaktır. Bu yüzden bilimsel süreçlerin ufak bir hatırlatmasının yapılmasına gerek duyulmaktadır:
Bir bilim adamı “ilk X”i bulduğunu iddia ediyorsa -bu X ister Avrupa’da ilk insan fosili olsun, ister Meksika’da evcilleştirilmiş ilk mısır bitkisinin kanıtı olsun, ister herhangi bir yerde ilk bir şey- bu açıklama öteki bilim adamlarını ondan da daha öncesine ait bir şey bularak bu iddiayı çürütmeye çağırır. Aslında bir “en ilk” olmalı ve bütün öteki “ilk”lik iddialarını geçersizleştirmelidir. Bununla birlikte, gerçekten de bütün X’ler için her yıl daha da önceye ait olduğu anlaşılan X’lerle ilgili iddialarda bulunulur ve yeni bulgulara ulaşılır. Bu arada daha önceki yıllara ait ilklik iddialarının bir kısmı ya da hepsi çürütülür. Bu sorular üzerinde arkeologların düşünce birliğine varması onlarca yıl alır.
Dünyanın Avrupa, Güneydoğu Asya gibi bölgelerinde bulunan yaklaşık yarım milyon yıl öncesine ait insan fosilleri daha büyük, daha yuvarlak ve daha az köşeli olan kafatası yapılarıyla Homo erectus iskeletlerinden ayrılmaktadır. Yarım milyon yıl öncesine ait Afrika ve Avrupa’da bulunmuş kafatasları bugünkü bizlerin kafataslarına yeterince benzediği için onlar bizim gibi Homo sapiens olarak sınıflandırılmışlardır.
Peki bu ön insanlar veya ilk insanlar nasıl oluyor da Afrika’da ortalama 2 milyon yıl yaşayıp dünyanın çeşitli yerlerinde bir anda görülmeye başlanıyor. Bunun büyük sebebi Afrika’da meydana gelen kuraklıktır. Eldeki veriler bu yönde seyretmektedir.
Mezopotamya’ya Giriş
İnsanlık tarihi günümüzden yaklaşık 50.000 yıl önce büyük bir atılım yapmıştır. Bu atılımın ilk kesin işaretini Doğu Afrika’da, örnek taş el aletlerinin ve günümüze kadar ulaşmış ilk süs eşyalarının (deniz kabuğu kolyelerin) bulunduğu yerleşim yerinde/yerlerinde görmekteyiz. Benzer gelişmeler kısa süre sonra Ortadoğu’da, Güneydoğu Avrupa’da, daha sonra (40.000 yıl kadar önce) Güneybatı Avrupa’da meydana gelecektir, burada bulunan pek çok sayıdaki eşya, Cro-Magpon olarak adlandırılan insanların tam anlamıyla bugünkü insanlarınkine benzeyen iskeletleriyle ilişkilendirilmiştir.
Hunlar veya Hun İmparatorluğu dönemine kadar geçen sürede insanoğlunun atası olan ilk insanlar önceleri avcı toplayıcı olarak hayatlarını sürdürmüşler ve sonrasında da bu avcı toplayıcılardan bazıları uzun nesiller boyunca çeşitli bitki ve hayvanları evcilleştirmişlerdir.
İlk başlarda bitki ve hayvanları evcilleştiren grup, yılın çeşitli dönemlerinde ziraat yapmak için evcilleştirmiş olduğu bitkilerin bulunduğu bölgeye gelmekte, bölgede hasadını yapmakta ve sonrasında ziraatçilik, tam olarak yerleşik düzene geçmeye elverişli olana kadar avcı toplayıcılığa devam etmiştir. Pek tabi ki avlanmak için silah yapımında becerilerini tüm süreç boyunca geliştirmiştir. Aynı zamanda süs eşyaları ve çeşitli sebeplerle mağara veya duvar resimleri de yapmaya başlamıştır. Bilinmelidir ki avcı toplayıcı gruplar hem kendi aralarında hem de yerleşik düzene geçen gruplarla da savaşmıştır. Çünkü yerleşik düzene geçen grupların ellerinde yiyecek olduğu halde avcı toplayıcılar için bu durum her zaman geçerli değildir.
Sonuçta çeşitli sebeplerle modern insan olma yolunda ilerleyen insanın atası Afrika’dan yola çıktığında ilk durağı Mezopotamya ve Anadolu olacaktır. İlk medeniyetlerin geliştiği Mezopotamya ve Güneydoğu Anadolu adeta bitki ve hayvanlarının çeşitliliği ile çöl ortasında bir vaha gibidir. Pek tabi ki M.Ö. 50.000-40.000’li yıllarda henüz bir deniz taşıtının (sal vb.) var olduğuna dair bir kanıt bulunamadığından ilk insanların Mezopotamya’dan dünyaya yayıldığı görüşü hakimdir.
İlk İnsanların Göç Yolları
Günümüze kadar yapılan araştırmalar insanoğlunun atasının orta Afrika veya doğu Afrika olduğunu göstermiş olsa da bu konuda çeşitli savlar da mevcuttur. Örneğin bazı fiziksel antropologlar yüz binlerce yıl önce Çin ‘de yaşamış insanların kafataslarının, bugün Çin ‘de yaşayanlarınkiyle benzerlikler gösterdiğini, Endonezya’da yaşamış insanların kafataslarının da bugünkü Avustralya yerlilerininkiyle benzerlikler gösterdiğini düşünmektedir. Bu doğruysa, bu bulguya göre paralel evrimleşme oldu demektir ve bugünkü insanın tek bir kaynağı yoktur. İnsanoğlu cennetten değil çeşitli bölgelerde çeşitli kaynaklardan gelir. Bu konu henüz aydınlığa çıkarılamamıştır.
Ancak bir gerçek var ki Mezopotamya’nın Afrika’dan ayrılan insanoğlunun atalarının göç yolları üzerinde olduğudur.
Özellikle avcı toplayıcı gruplar veya kavimler Mezopotamya’yı merkez alarak dünyanın çeşitli yerlerine yayılmıştır.
Bunlar Şunlar Onlar ve Hunlar
Özellikle avcı toplayıcı kavimler başta olmak üzere bir kısmı Mezopotamya’nın kuzeybatısına yol almış ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleşmiş veya göçlerine devam etmiş, özellikle İstanbul’daki Yarımburgaz Mağarası’nı da mesken tutarak Avrupa’ya ilerlemiş ve Avrupa içlerine kadar devam etmişlerdir. Bunlar ileride Avrupa ve İngiltere’nin yerleşik tarım yapan halkının çekirdeğini oluşturacaktır. Ayrıca ay çekirdeği de bu tarımın çekirdeğini oluşturacaktır.
Yine bir grup kavim veya kavimler, Mezopotamya’nın doğusuna göç edecek olup onlar da İndus Vadisi başta olmak üzere güneydoğu ve güney Asya halklarının çekirdeğini oluşturacaktır.
Mezopotamya’nın kuzeydoğusuna göç eden insan toplulukları da genellikle avcı toplayıcı gruba dahildir. Ancak bu grup veya kavimler orta Asya’nın yemyeşil bozkırlarını ve bozkırlardaki koşan dört ayaklı iri hayvanlarını görünce bu bozkırlarda kalmışlardır. Ancak bir kısım avcı toplayıcı bozkırları beğenmemiş ve dört ayaklı hayvanlara taş atarak yine kuzeydoğuya doğru göçlerine devam etmişlerdir.
Bozkırda kalanlar ise ‘şunlara bak şunlara, taş atmayın kardeşim’ diyerek tepkilerini göstermiş ve kuzeydoğuya veya Bering Boğazı’na doğru yoluna devam edenlere şunlar demiştir.
Geride kalanlar ise binlerce yıl sonra kendilerine Hunlar diyecektir. Aynı zamanda taş atan grubu tarih sahnesinde kınamak için etraflarındaki dört ayaklı hayvanlara ‘at’ diyecek ve bu atları yakın dostu olarak görecektir.
Çok Kısa Ama Çok Kısa Hunlar veya Hun İmparatorluğu Tarihi
Afrika’dan yola çıkıldığında büyük kavimler veya gruplar konfederasyonu olan bu halklar topluluğu, çıkılan göçte yaprak dökümü misali gittikçe erimiş ve orta Asya bozkırlarında kalan ve kendilerine Hunlar diyen az sayıdaki halk olarak kalmıştır. Bunlar Avrupa içlerine kadar ilerlerken şunlar Bering Boğazı’nı geçmiş ve Amerika’ya ayak basmışlar ve onlar da Güneydoğu Asya tarafında yerleşik veya göçebe olarak kalmışlardır. Mezopotamya’da kalanlar ise bunlar şunlar onlardan ayrı olarak Mezopotamyalı olarak kalacaktır.
Bozkırda gez gez canları sıkılan Hunlar bir süre sonra at sütünden elde edilen kımızı bulmuş ve oba akşam toplantılarında kımız içerken ‘ ya boş verin şimdi şunları bunları, biz ne yapacağız’ diye birbirlerine sormaya başlamışlardır. Bozkırın verimliliğinden beslenerek kısa sürede çoğalan Hunlar yine bir gece bu sorunun da cevabını bulmuş ve M.S. 350 yıllarında aniden ‘kalkın, tası tarağı toplayın gidiyoruz –evet o zaman tarak çoktan keşfedilmiş’ diyerek tarihteki yaklaşık 100 yıl süren en büyük göçlerinden birini yaşamış ve yaşatmışlardır. (Bir de ikinci kavimler göçü var ama biraz daha geç tarihte başlamış olup M.S. 9.yy’da bitecektir)
Avrupa içlerine kadar ilerleyen ve önlerindeki kavimleri ite ite Avrupa’da sınırları değiştiren Hunlar, bunlardan intikamlarını almıştır. Onlar ise doğuda sırasını bekleyecektir. Ancak harita olmadığı için Bering Boğazı’nı bir türlü bulamayan Hunlar şunlardan ise intikam alamamıştır.
Bir imparatorluk da kuran Hunlar sonunda Bizans’a yenilecektir.
Ayrıca İlgili Linkler ve Kaynaklar:
Tarih Sırasına Göre Anadolu’daki Antik Kentler (ciddi makale)
Bizans İmparatorluğu Döneminde İstanbul (ciddi makale)
Alternatif Tarih Yazıları (çok güldüyseniz girmenize gerek yok)
Türkiye ve Yurtdışında Gezilecek Yerler (bu da anasayfamız)
Jared Diamond – Tüfek Mikrop ve Çelik